Azerbaycan Cumhuriyeti bünyesinde. 1991 yılında teşkil edilmiştir. Transkafkasya’nın güneyinde bulunup, Ermenistan Cumhuriyeti, İran ve Türkiye’ye sınırdaştır. Yüzölçümü 5500 kilometrekare olup, nüfusu 300 bindir (1999). Başkenti, Nakhicevan şehri (nüfusu 62500).
Tarihsel bakış
Bölgede bulunan maddi kültür varlıkları, yeni taş devrinden (neolitik) itibaren insanların burada yaşadıklarını göstermektedir. Kültepe Köyü ve Şortepe yerleşim yerindeki öreninde bulunan eski eserler, Ermeni Platosu’nda bulunan diğer ören yerlerinden (Elar, Şengavit vs.) çıkarılan buluntulara benzemektedir. M.Ö. IX.-M.Ö. V. yüzyıllarında bölge Ararat Krallığı (Urartu), daha sonra ise Yervantuni, Artaşesyan ve Arşakuni Ermeni krallıkları bünyesinde bulunup Ararat eyaletinin Şarur; Sünik’in Çahuk, Yerıncak, Şahaponk; Vaspurakan’ın Nakhçavan ve Goğtın bölgesine bağlı olmuştur. Antik dönemde Muratsan, Mardapetakan, Ardsruni ve Sünik beylik sülalelerine ait olmuştur. Farklı dönemlerde bölgede kurulan Nakhçavan, Tambat, Agulis, Voskioğa, Dajguynk, Yerıncak, Vırancunik, Khıram, Khorşakunik ve diğer kaleler, bölgenin güvenli savunma noktaları olmuştur. Yazılı Ermeni edebiyatının en eski örnekleri olan “Goğtan Yerger” (Goğtın şarkıları) bu bölgede yaratılıp korunmuşlardır. I. Grigor Lusavoriç (aydınlatıcı Grigor) ve büyük kral III. Tırdat, IV. yüzyılda öncelikle bu bölgenin Ermenilerini yeni inanca, Hıristiyanlığa döndürmüşlerdir. Mesrop Maştots, daha alfabeyi yeniden düzenlemeden önce Goğtın bölgesini faaliyetinin merkezi yapmış, Ermeni alfabesini ve okulları burada yaymaya başlamıştır. Bölge, V.-VII. yüzyıllarda Marzpan Ermenistan’ı, VII.-IX. yüzyıllarda ise Arap Arminia krallığı bünyesinde bulunmuştur. XI. yüzyılda bölgeye Selçuklular akın etmiş, daha sonra Tatar-Moğol egemenliği (XII.-XIV. yy.) kurulmuştur. Bölge XV. yüzyıldan itibaren Karakoyunlu ve Akkoyunluların yönetimi altında bulunup, XVI.-XVIII. yüzyılları arasında Osmanlı-İran savaşlarına sahne olmuştur. 1604-05 yıllarında İran şahı I. Abbas, çok sayıda Ermeni’yi Goğtın, Nakhicevan, Yerıncak, Çahuk, Cuğa ve çok sayıda Ermeni köylerinden tehcir ettirmiş, zengin Cuğa şehrini soyup tamamen yıkmıştır. Yerlerinden edilen Ermenilerin yerleşim yerlerine Müslüman göçmenler yerleştirilmiştir.
Ülkelerinde kalan Ermeniler, diktatörlerin baskısı ve ağır vergi yükü altında da milli kültürlerini geliştirmeye, kiliseler inşa etmeye, ruhani merkezler kurmaya, sayısız yazım merkezleri ve okullar açmaya devam etmişlerdir.
Nadir şahın hanedanlığının yıkılmasından (1747) sonra, XVIII. yüzyıl ortasında ortaya çıkan Nakhicevan hanlığı, 1826-1828 Rus-İran savaşlarından sonra, 1828 Türkmençay Antlaşması’yla Rusya’ya geçmiştir (1828-40 yıllarında Yerevan hanlığı ve Ordubad bölgesiyle birlikte Ermeni eyaletini oluşturmuş, 1849-1918 yıllarında Yerevan Eyaleti’ne dâhil olmuştur). Zorla İran’a sürülen binlerce Ermeni ailesi vatanlarına dönmüşlerdir. Nakhicevan bölgesi 1917 Martından 1918 Martına kadar önce Transkafkasya özel komitesinin, daha sonra ise Transkafkasya Komiserliği hâkimiyetinde bulunmuştur. 1918-1920 yıllarında Ermenistan Cumhuriyeti’ne ait olmuştur. 1918 Haziranında Kemalist ordular bölgeye saldırmış, fakat Aprakunis yakınlarında General Andranik’e karşı verdikleri meydan savaşında yenilmişlerdir.
1920 yılında Türk-Bolşevik çabaları sonucunda bölgede Sovyet yönetimi kurulmuştur. Sovyet yönetiminin Azerbaycan’da yerleşmesinden (Nisan 1920) sonra, Azerbaycan devrim komitesi başkanı N. Narimanov, Ermenistan Cumhuriyeti’nin güçlenmesine izin vermemek için, Sovyetler Birliği’nin dağılmasını önlemek bahanesiyle Nakhicevan’ın (Dağlık Karabağ ve Zangezur’la birlikte) Azerbaycan’a bağlanmasını talep eder. Bu bölgenin Ermenistan’a terk edilmesinin, Azerbaycan’da Sovyet yönetimini tehlikeye sokacağı ve rejimin İran ile Türkiye’ye yayılmasını önleyeceğini öne sürer. Sovyet rejiminin Ermenistan’da tesisinden (29 Kasım 1920) sonra, Azerbaycan devrim komitesi 1 Aralık 1920 tarihli özel bildirisiyle Ermenistan’la olan tüm tartışmalı bölgelerden feragat ettiğini, “Dağlık Karabağ, Zangezur ve Nakhicevan’ı Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin ayrılmaz bir parçası” olarak tanıdığını açıklar. Aynı yılın Aralık ayının 2’sinde Yerevan’da Ermenistan Cumhuriyeti ve Rusya arasında yapılan antlaşmayla Rusya, Sovyet Ermenistan’ın diğer bölgelerle birlikte Yerevan Eyaleti ve buna dâhil olan Nakhicevan Bölgesi üzerinde hakkını tanımaktaydı. Lakin Kemalist Türkiye, kendini devrimci ve Komünist sloganlarla kamufle edip, Rusya’nın da desteğini alarak, Nakhicevan’ın Azerbaycan’a teslim edilmesini talep eder. Devrim komitesinin 1 Aralık 1920 tarihli, yukarda belirtilen kararından sonra Nakhicevan’da bulunan Azerbaycan devrim komitesi üyesi Şahtakhtinski, Azerbaycan devrim komitesinin, Nakhicevan’ı Ermenistan’a terk ederek ihanet etmiş olduğunu bildirip, bölge Müslümanlarına Türkiye’ye yönelmeleri çağrısı yapar. Türkiye’nin desteğini alıp, Rusya’nın zayıflığından faydalanan Azerbaycan yönetimi, Nakhicevan’ın Azerbaycan bünyesinde kalmasını talep eder. Aksi takdirde, “Halk Komiserleri Kurulu sorumluluğu üzerine almamaktadır, çünkü olayların benzer gelişmesi durumunda Azerbaycan’da anti Sovyet grupların tekrar ortaya çıkmasını sağlamış olacağız”.
Bölge, 1921 yılı başından itibaren Sovyet Rusya ve Türkiye arasında gizli ve açık diplomasi ve paylaşımlar öğesine dönüşür.
Rusya, Türkiye’nin yardımıyla “uluslar arası devrim” projesini gerçekleştirebilmek amacıyla 16 Mart 1921 Moskova Antlaşmasıyla, Kars ve Surmalu (Sürmeli) bölgelerini Türkiye’ye teslim etmekle kalmamış, Türkiye’nin baskısıyla, Nakhicevan bölgesini, üçüncü bir ülkeye teslim edilmemesi şartıyla Azerbaycan’a vermişti. Moskova’nın bu gayrihukuki işlemi, aynı yılın 13 Ekiminde imzalanan Kars Antlaşmasıyla desteklenir.
1923’te Nakhicevan Özerk Bölgesi kurulur, 9 Şubat 1924’te ise Azerbaycan SSC bünyesinde, Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyet’e dönüşür ve Azerbaycan Cumhuriyeti’nin SSCB’den ayrılmasından (30 Ağustos 1991) sonra Nakhicevan Özerk Cumhuriyeti, NÖC olarak adlandırılır. Siyasi çıkarlardan dolayı bu özerk cumhuriyet zaman-zaman Azerbaycan’dan ayrılıp Türkiye’yle birleşme veya bağımsız bir devlet yaratma eğilimleri göstermektedir.
Rus kaynaklarının sunduğu istatistiki verilere istinaden, 1873 yılında bu bölge 58758 (farklı verilere göre 66776), 1902’de 116269, 1912’de 128489 nüfusa sahip olmuştur. Bu sayının % 50’si Müslüman Tatarlar, % 45’i Ermeniler ve % 5’i diğer milletlerden oluşmaktaydı.
Türkmençay Antlaşması’ndan sonra, 1828-1830 yılları arasında Tavriz (Tebriz), İran’ın Khoy (Hoy), Salmast ve Urmiya (Urumiye) bölgelerinden 13160 Ermeni Nakhicevan bölgesindeki köylere yerleşmiştir. Sovyet rejiminin kurulmasından sonra, Azerbaycan yönetiminin planlı Ermeni düşmanı siyaseti sonucunda Ermeniler toplu halde vatanlarını terk etmeye mecbur olmuşlardır. Özellikle 1960-80’li yıllarda Ermenilerin sayısı son derece azalarak bölge nüfusunun sadece % 1,5-2’sini teşkil etmekteydi. Irkçı Azerbaycanlılar 1988-89 yıllarında, kalan son birkaç Ermeni köylerini boşaltmış, bu insanlar Ermenistan’a yerleşmiştir.
Eğitim: Nakhicevan bölgesinde eğitim antik dönemden beri var olmuştur (pagan ayinlerinin eğitimi).
Ermeni alfabesinin ortaya çıkmasına kadar mabetlerde yazım ve edebiyat var olmuş, kaya resimleri yazıları gelişmiştir. Ermeni alfabesinin öğretildiği ilk okullar da burada kurulmuştur. Eğitim ve okul işleri özellikle Ortaçağda gelişmiş olup, 30’un üzerinde yazım merkezi ve okul faaliyet gösterip, çok sayıda elyazmaları (140’ı Yerevan’daki Matenadaran’da saklanmaktadır) yaratılmıştır.
XVII. yüzyıl başında, Agulis’teki Havari Surb Tovma manastırının doğu kısmında 200-250 öğrencili manastır okulu tesis edilmiştir. Çok sayıda elyazması burada istinsah edilmiştir. Peder Andreas ve III. Movses Tatevatsi desteğinde Agulis’te Surb Hovhannes Mıkırtiç kilisesinde ikinci bir okul açılmıştı. Bu okul, dünyevi ve modern şekle dönüştürülmüş halde günümüze kadar devam etmişti.
Agulis’in kiliseye bağlı okulu (oğlanların kısmı 1846’da, kızların ise 1861’de kurulmuştur) Doğu Ermenistan ve Kafkasya’nın ilk okullarından bir olmuştur. 1908 yılında okul karma eğitime dönmüştür. 1867’de, P. Proşyan’ın çabalarıyla Agulis’in Ermeni ruhani (ünlü Ermeni edebiyatçı Raffi de burada eğitmenlik yapmıştır) ve Haykanuşyan kız okulları açılmıştır. Bazı okulların (Agulis’te, Nakhicevan’da ve Ordubad’da) kütüphaneleri mevcuttu. XIX. yüzyılda, bu okullarda din dersleri haricinde Ermenice, Rusça, Fransızca, matematik, tarih, coğrafya, takvim bilgisi, biyoloji, resim, müzik, elişi vs. öğretilmiştir. Sovyet rejiminin tesisine kadar Nakhicevan’da 45 ilkokul (2 bin dolayında öğrencili) vardı. Sovyet rejimi yıllarında NÖC’nde 3 Ermeni ortaokulu, 30 kadar ilkokul bulunmaktaydı. Baskılar sonucunda Ermenilerin bölgeyi terk etmesiyle birlikte, sonuncusu 1988 yılında olmak üzere, okullar ardı-ardına kapanmıştır.
Mimari: Nakhicevan bölgesinde bronz, taş ve topraktan yapılmış eşyalar, kiklopik yapıların (M.Ö. II.-I. binyıllar) kalıntıları bulunmuştur. Ünlü Ortaçağ yapılarından Astapat’ın Karmir (kızıl, XVII. yy.) ve Surb Vardan (XVII. yy.), Kuki’nin Surb Nışan (XIII.-XIV. yy.), Aprakunis’in Surb Karapet (XII.-XVIII. yy.), Paraka’nın Surb Hakob Hayrapet (XI.-XVIII. yy.) manastırları, Yerıncak, Şahaponk Arba, Çahuk kalelerini sayabiliriz. Dini yapılar genellikle üç apsitli veya dört nişli kubbeli bazilik yapılar olmuşlardır. Birinci tip yapılardan Bist’in Surb Astvadsadsin (1687) ve Surb Nışan (XVII. yy.), Şırcu’nun (XVII. yy.), Nirgud’un (XVIII. yy.), Paraka’nın Surb Şımavon (1680), Şorot’un Surb Lusavoriç (1708) kiliselerini vs. sayabiliriz. Kubbeli baziliklerden ise Odsot’un Surb Astvadsadsin (XII.-XVII. yy.), Gağ’ın Surb Grigor, Tsığna’nın Surb Astvadsadsin manastırları, Mesropavan’ın Surb Grigor Lusavoriç manastırı, Agulis’in Surb Hovhannes Mıkırtiç, Surb Kristapor, Surb Yerrordutyun (XII.-XVII. yy.) kiliselerini örnek göstermek mümkündür. Katlı absitli sunak ve taş ile tuğlanın birlikte kullanılması, Ortaçağ Ermeni mimarlığı Nakhicevan okulunun özelliklerinden biridir. Kubbeli bazilik kiliselerin esas boyutu kesilmiş tüf taşından inşa edilip, yükselen davulu ve sivri uçlu çatısı tuğladan (Agulis’in Surb Kristapor, Surb Yerrordutyun, Şorot’un Surb Hakob kiliseleri vs.) örülmekteydi.
Cuğa mezarlığı, binlerce haçtaş ve koç figürlü mezar taşlarıyla, geç Ortaçağ döneminin açık hava müzesiydi. Araks (Aras) üzerinde kurulu Cuğa, XVI.-XVII. yüzyılda Giran, Yerıncak, Nakhicevan, Arba ve diğer nehirler üzerinde kurulmuş olan Aza’nın beş kemerli, Şahkert’in, Agulis’in, Paraka’nın, Bist’in, Voğohi’nin ve diğer yerlerdeki tek kemerli ve iki kemerli köprüler özellikle dikkate şayandır. Agulis evleri (XVII.-XIX. yy.) Ermeni halk mimarlığının değerli yapılarındandır. Şehirli tipindeki bu evler 2-3 katlı, bodrumlu, taş veya tuğladan yapılmış, düz damlı olup, her bir katta odalar kemerli ve geniş localar etrafında kümelenmiştir.
Güzel sanatlar: Nakhicevan, eski çağlardan itibaren coğrafi konumu ve transit ticaret yollarının ana arterlerinde bulunması sayesinde güzel sanatların geliştiği merkezlerden biri olmuştur. Nakhicevan’ın tuz madenleri, Kültepe, Astapat Karmir manastır, Şarur Ovası’nın Şahtakht ören yeri, Yerıncak, Giran, Azat yerleşimlerinde ve diğer yerlerdeki kazılar ve teadüfü buluntular sayesinde M.Ö: III.-I. binyıllara ve erken Ortaçağ dönemine ait çok sayıda ve çeşitli güzel sanat eserleri, topraktan heykeller, iş aletleri, renkli ve basit çömlekler (bk. Navasar) vs. gün ışığa çıkartılmıştır.
Gündelik kullanım eşyaları halk sanatı, kuyumculuk, değerli taş işçiliği, oyacılık, ipek işçiliği, halıcılık, yazım sanatı, minyatür resim sanatı, ciltçilik ve fresk sanatı antik dönemden beri bu bölgede kök salmıştır. Nakhicevan, Cuğa, Agulis, Ordubad ve Şorot şehirleri ve kasabaları, Astapat, Çahuk, Tsığna, Şahkert ve diğer yerleşim yerleri Ortaçağda (özellikle XV.-XVIII. yy.) güzel sanatlar ve kültür açısından göze çarpan merkezler olmuştur. Kuyumculuk, gümüşçülük ve değerli taş işlemeciliği (Nakhicevan, Cuğa, Agulis), bakırcılık (Şahkert), çömlekçilik ve seramikçilik (Atapat, Şorot ve Çahuk), ipekçilik (Agulis, Ordubad ve Tsığna), basmacılık (Şorot ve Agulis) ve diğer sanat dalları ve atölyeleri ünlenmişti.
Agulis, Atapat, Tsığna, Paraka, Şorot, Ramis, Aprakunis, Odsop ve diğer yerleşim yerlerindeki kiliselerin duvarlarındaki XVI.-XVIII. yüzyıldan kalma freskler ve betimlemeler, haçtaşlar ve gündelik yaşam tasvirli mezar taşları, yüksek heykeltıraş sanatının ürünü olan eserlerdir.
1648 yılında, hâlen korunmuş 10 bin civarında haçtaşlara sahip olan (1990’a kadar 3500 civarında kalmıştı) Cuğa’nın ünlü mezarlığı özellikle dikkate şayandır. Taç giymiş Meryem ananın ve İsa Mesih’in haça gerilme sahnesinin canlandırıldığı, Tsığna’nın Surb Astvadsadsin manastırı ve çan kulesinin kabartmaları özeldir.
Agulis’in Havari Surb Tovma manastırı, Surb Kristapor, Anapat’ın Surb Vardan, Nakhicevan’ın Surb Gevorg ve diğer kiliselerinde de sanat değeri yüksek kabartmalar bulunmaktadır.
Nakhicevan minyatür okulu, Ermeni minyatür sanatının özgün bir kolunu oluşturmakta olup, XII.-XVII. yüzyıllarda çok sayıda eser vermiştir. Bu yazım merkezlerinde deri veya kâğıt üzerine yazılmış çok sayıda elyazmasının sayfalarında, yüzlerce yetenekli yazıcıların haricinde, XIV.-XV. yüzyıllarda Simeon ressam, yazıcı Vardan, Mateos Cuğayetsi, Hakob Bıstetsi, süslemeci Karapet, Gavazan, yazıcı Hakob, din adamı Markos, süslemeci Manuel, peder Khaçatur, süslemeci filozof Hovhannes, süslemeci Barseğ, XVI.-XVII. yüzyıllarda bayan ressam Mariam, Hakob Cuğayetsi, bayan yazıcılar Margarit, Şuşan ve Gohar, nakkaş Hovnatan, minyatür ressamı Kozma, muganni Vardan ve daha birçokları gibi bir dizi ünlü ressam da güzel figürler ve minyatürler yaratmışlardır.
Son belirtilen sanatçıların minyatür resim sanatı, geleneksel ve Cuğa, Agulis, Şorot ile Nakhicevan minyatür ekolüne dayandığından dolayı, canlı ve tematik çeşitlilik, zengin renk çeşitliliğiyle donanmıştır.
Nakhicevan bölgesinde yaratılan güzel sanatların tarihinde fresk sanatı önemli bir yer tutmaktadır. Ortaçağ’dan başlayarak, manastır ve kiliselerin haricinde, saraylar ve konutlar da (Cuğa, Agulis ve Nakhicevan) fresklerle bezenmiştir. Günümüze ulaşmış freskler XVII.-XIX. yüzyıllardan kalma olup, genelde Hovnatanyan ailesine mensup ressamlar tarafından oluşturulmuştur.
Hovnatanyanlar, XVII.-XVIII. yüzyılları Ermeni resim sanatına yeni konular ve yorumlar getirerek, çok sayıda ressama yol gösterici olacak yeni sanat anlayışı yaratıp, yeni bir mimari ve resim sanatı kalitesi getirmişlerdir.
Agulis’in Havari Surb Tovma manastırı, Surb Kristapor kilisesi (1680, Nakkaş Hovnatan) , Aprakunis’in Surb Karapet manastırı (1740, Hakob ve Harutyun Hovnatanyanlar), Şorot’un Surb Lusavoriç ve Surb Astvadsadsin (XVII. yüzyıl, Nakkaş Hovnatan), Astapat’ın Karmir manastırı, Aznaberd’in Surb Grigor, Çahuk’un Surb Hovhannes (XVI.-XIX. yy.) ve diğer manastır ve kiliselerin freskleri bu sanatın özellikle göze batan örnekleridir.
Agulis’te bulunan Havari Surb Tovma manastırının giriş kapısının üzerindeki “Tovmas’ın imansızlığı” betimlemesinin (İsa Mesih’in ve Tovma’nın kabartmaları, Maria Magdalena ve tanrı freskleriyle ustaca birleştirilmiştir) öze bir yeri vardır.
Yıldızlı bir gök hayali yaratan, kilisenin kubbesindeki fresk de özgün bir çözüm getirmektedir.
Müzik: Nakhicevan bölgesi, Ermeni müzik ve şarkı kültürünün en eski merkezlerinden olmuştur. Ermeni halk müziği ve şarkısı tarihine bir göz atmak, Goğtın bölgesinde söylenen-geleneksel “Goğtan şarkılar”ı görmek demektir.
Movses Korenatsi’nin anlatımıyla “… duyduğum kadarıyla, şarabıbol Goğtın bölgesinin insanları, büyük bir zevkle eski şarkıları doğru bir şekilde söylüyorlar” halkın dertleri, bilgeliği, hürriyetperver duyguları pandir çalgısı eşliğinde takdim edilmektedir. Antik halk şarkıları ve efsaneleri gusan (ozan) anlatıcılar tarafından tiyatro olarak da sunulmaktaydı. Bu sahnelemelerde dans sanatına önemli bir yer ayrılmaktaydı. VIII. yüzyıldan başlayarak Goğtan ve civarında, diğer şarakanlarla (Ermeni kilisesine özgü dini şarkılar) birlikte, Goğtanlı Khosrov Bey’in oğlu, Damaskos’ta (Şam) Araplar tarafından kafası kesilen Vahan Goğtnetsi’ye (701-737) ithaf edilen “Zarmanali e inds” (hayret uyandıran) övgü-şarakan yaygındı.
Bu şarakanın bestecisinin, Vahan’ın kızkardeşi ve ilk kadın şair-müzisyen olarak kabul edilen Khosrovidukht olduğu kabul edilir.
Antik pagan ve erken Ortaçağ dönemi şarkıları ile romantik eserlerin haricinde, kiliselerde, saraylarda ve halk arasında, çeşitli vesilelerle ifa edilen, dini ve dünyevi şarkılar da Nakhicevan bölgesinde çok yaygın olmuşlardır.
Hambardzum (İsa’nın göğe yükselişi), Vardavar, Barekendan (karnaval) ve Dsağkazard (İsa’nın Kudüs’e girmesi) yortuları ve diğer halk bayramları Nakhicevan’da eski zamanlardan beri müzik eşliğinde kutlanmıştır. Tüm bunlar yazılı belgelerde yer bulmuş olmasının haricinde, Cuğa mezarlığının XVI.-XVII. yüzyıllardan kalma haçtaşları ve mezar taşları üzerindeki gündelik yaşama ait tasvirlerde (müzisyenler, dans edenler ve çalgılar) de betimlenmiştir. XII.-XVIII. yüzyıl Ermeni müzik ve şarkı sanatının zengin tecrübesi temelinde, ünlü manastırların okullarında, özel müzik aletleri yardımıyla ve bir bilim dalı olarak müzik eğitimi verilmiş, müzik tarihi ile teorisi öğretilmiştir.
XVII.-XVIII. yüzyıllarda profesyonel halk müziğinin gelişiminin yeni etabı, aşıklar ve şarkı söyleyicilerle belirlenmektedir. Bunların en yeteneklisi ve tanınmışı Nakkaş Hovnatan olmuştur. Hovnatan’ın “Tağ i vera nra garnan urakhutyan” (onun bahar coşkusu şarkısı) şarkısının melodisi günümüze kadar gelmiştir. Ermenistan Eyaleti hakkında yazan İ. Şopen’in verilerine göre, XIX. yüzyılın ortalarında Nakhicevan şehrinin 9 ve çevre köylerdeki 10 müzisyenlerin tümü ile Ordubad bölgesindeki 6 müzisyenden 5’i Ermeni olmuştur.
Nakhicevan’ın XIX. yüzyıl âşıklarından en tanınmışları Miskin-Burci, Maro (Mariam), Panahi (Stepan) olmuş, Miskin-Burci’nin “Eşkhitsıd cunun darads” (aşkından deliye döndüm) şarkısının melodisi günümüze kadar ulaşmıştır. XIX. yüzyıl ortalarından itibaren Nakhicevan bölgesindeki kültür hayatının yeni gelişimiyle birlikte müzik sanatında da, merkezi Agulis şehri olan belirli bir gelişme gözlemlenmiştir. 1851 yılında Agulis’te açılmış bir okulda, daha sonra da P. Proşyan’ın çabalarıyla 1867 yılında açılan Agulis’in dini ve Haykanuşyan kız okulunda düzenli ve yüksek kaliteli, dünyevi ve dini müzik eğitimi verilmekteydi. Genelde bu okulların (1-3 ve 1-5 sınıflı) mezunlarından oluşturulan koro, Agulis’in Havari Surb Tovma manastırı, Surb Kristapor ve diğer kiliselerin ayinlerine aktif olarak katılmıştır. Agulis’in korosu, Agulis’te “Tiyatroseverler Grubu” tarafından 1868’de, 1873’te, 1875’te sahnelenen temsillere (H. Karenyan’ın “Şuşanik”, M. Ter-Grigoryan’ın “Es el ki motsiklutin”, K. Sundukyan’ın “Pepo” vs.) katılmıştır.
XIX. yüzyıl sonlarından itibaren Nakhicevan Ermenileri peyderpey, Transkafkasya’nın Ermeni kültür merkezlerinde, Tiflis’te, Yerevan’da, Bakû’de, Şuşi’de ve ayrıca Moskova ile Peterburg’da toplanmaya başlamıştır. Komitas (Komitas’ın ataları XVII. yüzyıl sonunda Tsığna kasabasından Kutina’ya/Kütahya göç etmişlerdir), A. Khaçaturyan (ebeveynleri XIX. yüzyıl sonunda Aza köyünden Tiflis’e yerleşmişlerdir), A. Merangulyan ve daha başkaları Goğtanlıdır.
En yaygın müzik enstrümanları pandir, poğ (trompet), tımbuk (davul), taviğ (lir), çoban kavalı, zurna, duduk, tar, kamança (kabak kemaneye benzeyen bir müzik aleti), saz ve parkapzuk (tulum) olmuştur. XIX. yüzyılda piyano ve keman da Agulis’te yayılmaya başlar, 1876’da ise Nakhicevan’a org gelir. 1938 yılında Nakhicevan’da müzik okulu açılır. Ordubad, Şahbuz, Şarur ve Culfa şehirlerinde de müzik okulları bulunmaktaydı.
Tiyatro: Ermeni tiyatro sanatının başlangıcıyla hakkındaki bilinen kaynaklar Nakhicevan bölgesiyle ilgilidir. Tarihi Goğt bölgesinin gusanları ve vardzakları (dansçılar) şarkı, dans ve sohbetleriyle temsiller düzenleyip mitolojik-efsaneleri tiyatro şeklinde nesilden-nesle aktarmışlardır.
Movses Korenatsi’nin “Ermeni tarihi” eserinde yer alan (gusanlardan alıntılanmış) yüksek sanat değerine sahip edebi örnekler, belli bir gelişim düzeyine ulaşmış teatral öğeler barındırmaktadır. Ermeni tarihçilerin anlatımlarına göre, gusanların sanatı, kilisenin karşı koymasına rağmen yüzyıllar boyu süregelmiştir. Tiyatro hayatı XIX. yüzyılın ikinci yarısında Rönesans yaşamıştır. Nakhicevan’daki ilk temsiller, 1850 yılında Aramyan Tiyatrosu’nda sergilenmiştir. Yerel güçlerle meydana getirilen ilk temsil, 1866 yılında Agulis’te (Kh. Galfayan’ın “II. Arşak” piyesi) sahneye konmuştur. P. Proşyan, 1868 yılında H. Karenyan’ın “Şuşanik” piyesini sahnelemiş, bu temsilde Şuşanik rolünü Zaruhi Papazyan (ileride, Aleksandrapol’un baş aktrisi Z. Gülümyan) üstlenmiş, Ordubad ve Cuğa’da da temsiller sahnelenmiştir.
Yerel tiyatrosevenler haricinde, M. Ağayan, S. Safrazyan, V. Mirzoyan, O. Sevumyan, Hasmik, M. Manvelyan ve daha başka oyuncular Nakhicevan’da sahneye çıkmışlardır. A. Parzyan’ın çabalarıyla 1913 yılından itibaren, Tiflis Ermeni Dramatik Cemiyeti’nin bir şubesi Nakhicevan’da faaliyet göstermiştir. 1917 yılında A. Tigranyan’ın “Anuş” operası (rejisör V. Buni, Anuş rolünde Satenik Gasparbekyan) sahnelenir. 1939 yılında, yerel güçlerle oluşturulan Devlet Dramatik Tiyatrosu’nun (L. Mikayelyan’ın “Goş” temsiliyle açılışı yapılır) faaliyeti kısa sürer. Artistler S. Safrazyan, G. Ve Kh. Petrosyanlar, Hasmik, M. Manvelyan, V. Mirzoyan, O. Sevumyan, O. Buniatyan, S. Gasparbek, oyun yazarları V. Ağasyan, L. Manvelyan, Parnakes ve daha başkaları Nakhicevanlıdır.
Küçük Ermeni Ansiklopedisi, III. cilt, Yerevan, 1993.