Nakhcavan bölgesi ve aynı isimle anılan şehrin eski Ermenistan’ın tarihinde genel olarak önemli bir yeri vardır. Nakhcavan şehri yakınlarında bulunan tuz madenleri neolitik dönemden itibaren kullanılmıştır. Eneolitik döneme ait Kül tepe yerleşimi, antik Astapat kasabası ve daha başka ünlü tarihi yerler Nakhcavan şehri ve bölgesinin antik çağlardan beri insanların yerleşim yeri olduğu ve bu insanların yaratmış olduğu yüzlerce yıllık kültürünün belgeleridir. Erken ortaçağ dönemi kaynaklarında belirtilen Nakhcavan yer ismi daha sonraları Nakhicevan olarak belirtilmektedir.
İncil’e göre, Nakhicevan ismi Nuh peygamberin konakladığı ilk yerle (“Nakh icevan”) [Erm. İlk konak yeri, terc. notu] ilintilidir. Yabancı kaynaklarda Nakhicevan ismi farklı halklarda değişik şekilde telaffuz edilmiştir. Örneğin, Yunanlılar Nakhicevan’ı Nakhsuana, Araplar Neşevi, Neşui, İranlılar Nakhua, Nakhcevan, Nauşa, Nagşicihan olarak anmışlardır. Osmanlılar tarafından da, “dünyanın süsü”[1] anlamına gelen Nagşicihan olarak adlandırılmıştır.
Ermeni tarihinin babası Movses Khorenatsi’nin sunduğu veriler, eski Ermenistan’ın önemli beylik sülalelerinden olan Mardpetunilerin mülkleri ve egemenlikleri “Atırpatakan’dan Çıvaş’a ve Nakhçavan’a kadar”[2] uzanmaktaydı. Buna istinaden, Nakhçavan bölgesinin eski zamanlarda Mardpetunilerin egemenliği altında olduğunu söyleyebiliriz. Bu sülalenin görevi kraliyet hazinesini ve kadınlarını korumaktı. Bazı tarihi verilerden, Mardpetuniler ve Vaspurakan beyleri arasında husumet olduğu ve bu durumun, V. yüzyılda Arşakuni hanedanının çöküşüne kadar devam ettiği ortaya çıkmaktadır. Arşakuni hanedanının yıkılışından sonra Mardpetunilerin egemenliği de hukuki açıdan ortadan kalkmış ve bu dönemden itibaren Nakhçavan bölgesi Ardsrunilerin egemenliğine geçmiştir[3]. Bu sebeple, VII. yüzyıldaki “Aşkharatsuyts” (coğrafya kitabı, terc. notu) verilerine göre Nakhçavan, Vaspurakan’ın 34. bölgesini teşkil etmektedir[4]. X. yüzyıl tarihçisi Tovma Ardsruni’nin belirttiğine göre Ermeni beylerinin Araplar tarafından Nakhçavan ve Khıram kiliselerinde 705 yılında diri-diri yakılmalarından sonra, liderleri Kaşm, Nakhçavan’ı Vaspurakan’dan ayırmıştır[5]. Bu bölünmeden sonra Nakhçavan, uygun coğrafi konumu ve ekonomik değeri yüzünden Sünik ve Vaspurakan beyleri arasında paylaşılmaz olmuş, bu sebepten dolayı bölge 705 yılından X. yüzyıl başlarına kadar kâh Vaspurakan, kâh Sünik eyaletine ait olmuştur. Daha sonraki dönemlerde Nakhçavan, komşu bölgelerle birlikte, 1828’e kadar Selçuk, Tatar-Moğol, Fars ve Osmanlı egemenliği altında bulunmuş ve sayısız kereler yakılıp yıkılmıştır.
Eski dünya ülkelerinin transit geçiş yollarının merkezinde bulunan Nakhicevan, eskiden beri Ermeni ulusunun toplumsal, siyasi ve kültürel açıdan önemli ocaklarından biri olmuştur. Genelde Nakhcavan Nehri’nin yukarı kısmında ve Aras Nehri çevresindeki düzlüklerde yer alan bölgenin köy ve mezralarında tarihi ve mimari anıtlar çok eski zamanlardan günümüze gelerek, bölgenin geçmiş çağlardaki kültürünün tarih sayfalarını tamamlamaktadır.
[1] E. Lalayan, “Nahkicevan’ın vostikan dönemi”, (“Azgagrakan handes” eki), Tiflis, 1906, s. 14-15. “Türk kaynakları”, III. cilt, Evliya Çelebi, önsöz –A. Kh. Safrastyan, Yerevan, 1967, s. 71.
[2] Movses Khorenatsi, “Ermenilerin tarihi”, Yerevan, 1968, s. 134.
[3] N. Adonts, “Jüstinyen döneminde Ermenistan”, Sant Peterburg, 1908, s. 319-320.
[4] A. Abrahamyan, “Anania Şirakatsi’nin kaynakçası”, Yerevan, 1944, s. 350.
[5] T. Ardsruni, “Ardsruni hanedanı tarihi”, Tiflis, 1917, s. 404.
Kaynak: Arman Ayvazyan – Nakhicevan ÖSSC’deki Ermeni anıtları (toplu liste)
Yerevan, “Hayastan” 1986.