Eskiden beri, Van’a her gittiğimde kaleye tırmanır, sonra da kalenin eteğindeki Eski Van kentinin bulunması gereken araziyi dolaşırım, ve her dolaştığımda tarihi kentin sur kalıntıları içinde kalan arazisinin yüzey şeklinin göze batacak şekilde değiştiğine tanık olurum.
Bu kentte sağlam yapı olarak öncelikle iki cami görülür. Bu camilere bu yıl bir üçüncüsü eklendi, zira kaledeki tarihi cami onarılıp ibadete açıldı. Bunlar dışında, kalenin yer aldığı yalçın kayalığın hemen dibinde iki adet küçük kilise harabesi mevcuttur. Dikkatle bakıldığında, taş-toprak yığınları arasından kentin eski kaldırımlı sokakları görülebilir. Bahçe veya ev olması gereken ada ve parsellerde ise koca koca çukurlara rastlanır. Bir seferinde, bu çukurlardan birinin dibindeki, kim bilir hangi Ermeni’nin mezartaşı olmuş bir haçkarı ilginç bulup resimlemiştik. Ertesi yıl gittiğimde o çukur artık yoktu ama onun yerine yeni çukurlar açılmıştı.
Kimileri vandalizm diyordu buna, kimileri de definecilik. Aslında, yerli halka göre Ermeniler çekip gitmiş, üstelik giderken de yüzyıllardır oturdukları evleri, kiliselerine varıncaya kadar yıkıp yerle yeksan etmişlerdi. Ancak şu soruya kimse yanıt veremiyordu: Kendi kiliselerini bile yıkan Ermeniler, Van’daki iki camiyi niçin esirgemişti acaba?
Bugünkü konumuza gelince; Eski Van’da gerçekleşen bir restorasyon hikâyesi… “Restorasyon değil!” diyor Vanlı dostumuz, bu ziyaretimizde eski kentin göbeğindeki dikdörtgen bir yapıyı işaret ederek, “Yıkıldı ve yerine, kısa bir zamanda, eskisiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir yenisi yapıldı.”
Eski bir Ermeni şapeli varmış orada, surların yakınında. Anımsayanlar “Sevimli bir harabe” diye söz ediyor, bir harabe ne kadar sevimli olabilirse…
Ve 2011 yılının bir bahar günü, buralarda ifade edildiğine göre “Her işin en iyisini ben yaparım” düşüncesinde olan Van Mimarlar Odası Başkanı Şahabettin Bey, bu şapeli iş makineleri ile yıktırmış, temeline kadar inmiş, ve yerine yeni, yep-yeni, ne idüğü belirsiz bir bina kondurmuş.
İşin ilginci, kazı sırasında o kadar derine inmiş ki, binanın etrafı yaz-kış su doluyormuş; binaya yaklaşabilmek için bir göletin üzerinden atlamak gerekiyormuş. Biz de azıcık cambazlık ve biraz da hünerle ulaştık kapısı kilitli, kendinin ne olduğu belirsiz yapıya, ancak oralarda kime sorarsanız sorun, Eski Van’ın göbeğindeki şapeli yıktırıp yerine iki-üç ay içinde başka bir yapı kondurtan Van Mimarlar Odası Başkanı’nın yaptığı işin adı restorasyon değil.
Bizden söylemesi…
14 Ekim 2011
Agos, sayı:809
Leave a Reply