Zoryan Enstitüsü, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde İYİ Parti Genel Başkanı ve Milletvekili Musavat Dervişoğlu tarafından sunulan yasa teklifine tepki gösterdi. Söz konusu teklifte, Türkiye-Ermenistan sınırındaki “Alican” sınır kapısına Ermeni Soykırımı’nın başlıca planlayıcılarından biri olan Talat Paşa’nın adının verilmesi önerilmektedir.
Armenpress’in aktardığına göre Zoryan Enstitüsü’nün açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
“Türkiye Parlamentosu’nda sunulan ve Türkiye-Ermenistan sınır kapısına Osmanlı İmparatorluğu’nun İçişleri Bakanı ve Ermeni Soykırımı’nın baş planlayıcısı Talat Paşa’nın adının verilmesini öngören öneriyi derin bir endişe ve hayal kırıklığıyla karşılıyoruz.
Talat Paşa’nın emriyle 1.5 milyondan fazla Ermeni’nin katliamı, 2.000’den fazla kilisenin yok edilmesi, toplumların ortadan kaldırılması ve milyonlarca Ermeni’nin ata topraklarından zorla göç ettirilmesi planlandı ve gerçekleştirildi.
Barış ve iş birliği potansiyelini simgeleyen bir sınıra Soykırımla özdeşleşen bir kişinin adını vermek, insan onuruna, tarihî gerçekliğe ve ahlaki sorumluluğa karşı büyük bir duyarsızlıktır.
Böylesi bir adım, geçmişte işlenen suçları meşrulaştırarak adaleti tehlikeye atar ve hâlâ kapanmamış yaraları derinleştirir. Bunun yerine, Türk liderleri ve halkını umuda, hakikate ve evrensel insani değerlere dayanan alternatifler seçmeye davet ediyoruz.
Neden sınıra vicdanın sesi olmuş bir kişinin adı verilmesin? Örneğin, hayatını halklar arasında anlayış ve barışa adamış olan Türkiyeli Ermeni Hrant Dink’in adı. Dink, Ermenilerin, Türklerin, Kürtlerin, Hristiyanların, Müslümanların ve tüm Anadolu halklarının birliğini simgeliyordu.
Türk aydınlarına, siyasetçilerine ve akademisyenlerine çağrımızdır: Unutmak değil, tarihi cesurca tanımak ilerlemenin yoludur. Almanya Holokost’u, Kanada ise yerli halklara karşı işlenen suçları tanımıştır.
Artık Türkiye’nin de, Ermeni, Rum, Süryani ve diğer Hristiyan azınlıklara karşı işlenen ve 4.5 milyondan fazla insan öldürüldüğü ya da sürgün edildiği soykırımın sorumluluğunu kabul etme zamanı gelmiştir.
Gerçek ulusal güç, inkârda değil, tarihe karşı dürüstlükte yatar. Umarız bu teklif, karşılıklı saygı, onur ve evrensel insani değerler temelinde yeniden değerlendirilir.”