Yıllarca yaşadığı mahalleyi ve toprakları anlatan Mıgırdiç Margosyan’ın mahallesinde bugün onun deyimiyle “Ne gavuru kaldı ne mahallesi…”
Metin Yoksu
DİYARBAKIR – “Gâvur Mahallesi”(1992), “Söyle Margos Nerelisen?” (1995) ve “Biletimiz İstanbul’a Kesildi” kitaplarıyla tanınan Ermenice edebiyatının usta kalemi Mıgırdiç Margosyan’ı kaybettik önceki gün, ondan önce ise onun anlattığı Gâvur Mahallesi’ni…
Mıgırdiç Margosyan, Diyarbakır’ın Hançepek Mahallesi’nde, halk arasındaki adıyla Gâvur Mahallesi’nde 23 Aralık 1938’de dünyaya geldi. Yaşadığı toprakları kalemine ustaca işledi.
Yıllarca yaşadığı mahalleyi ve toprakları anlatan Margosyan’ın mahallesinde bugün onun deyimiyle “Ne gavuru kaldı ne mahallesi”… 2017 yılında yaptığı söyleşilerde Margosyan, Suriçi’ni ‘yamalı bohça’ya benzetti.

Bugün yaşadığı sokaklarda tarihi doku tamamen yok edilmiş. 2015 yılı sonrası yaşanan çatışmalı süreçle yerle bir edilen tarihi Suriçi, eskiden Keçiburcu’ndan dahi güzelliği görülebilirken şimdilerde ürkütücü bir beyazlıkla gözleri yoruyor. Margosyan’ın anlattığı ‘Gâvur Mahallesi’ yani Hasırlı Mahallesi’nde çatışmalar ve ardından gelen yıkımlarla birlikte dini mabetler de yara aldı. ‘Yeni’ adı altında hapishaneyi andıran yapılar inşa edildi. Rengarenk tarihi sokakların yerini beyaz boyalı evler aldı.
Tarihi Suriçi’nde bugünlerde yeni inşa edilen evlerin olduğu Gâvur Mahallesi’nin komşularının olduğu Cevat Paşa Mahallesi’nde TRT’nin dizi çekimleri için belirlediği alanda çekimler devam ediyor. Ve tarihi Suriçi’nin nasıl güzelleştiği imajı çiziliyor.
Peki, Margosyan’ın anlattığı tarihi Suriçi’ndeki Gâvur Mahallesi neresi? Mahallenin girişi, çatışmaların sonlanması gerektiğini dile getirdiği tarihi Dört Ayaklı Minare’nin ayakları dibinde hayatını kaybeden Tahir Elçi’nin hemen yanı başından başlıyor.
Sırtınızı Dört Ayaklı Minareye verdiğiniz zaman Yeni Kapı Sokağ yani Margosyan’ın deyimiyle Gâvur Mahallesi Diyarbakır’ın Doğu Kapısı’na kadar uzanıyor. Diyarbakır’ın az bilinen bir kapısı eski Yahudi Mahallesi’nin hemen yanı başı ve kapı Dicle Nehri’ne Hevsel Bahçeleri’ne açılıyor. Bugünlerde bu sokağa baktığınızda sadece bir zincir kafenin tabelası, sağlı sollu kuyumcu ve pahalı markaların tabelalarıyla karşılaşıyorsunuz.
Margosyan bir röportajında, “Ne gavuru kaldı ne mahallesi” demişti. 2017 yılında yaptığı başka bir söyleşideyse, Suriçi’ni ‘yamalı bohçaya’ benzetmişti. Yaşadığı sokağı bugün bulmak iyice güçleşti. Yıllarca yaşadığı sokağında ve anlattığı hikayelerdeki sokakların başında sadece beyaz renkli betonlar bulunuyor.

Eskiden Surp Giragos Ermeni Kilisesi’nin eski kapısından dışarı çıktığınızda Göçmen Sokak’a ulaşıyordunuz. Margosyan’ın yakın arkadaşlarından olan Yazar Şehmus Diken “Eski kapıdan çıktığınızda Esma Ocak’ın evine çıkıyordunuz. Ermeni Babuş’un evi… Çatışma döneminde orası da yıkıldı. Şimdi orası da müze haline getiriliyor” diye tarif eder.

Surp Giragos Ermeni Kilisesi’nden Mahalle’ye bugün baktığınızda Margosyan’ın anlattığı mahallenin nasıl yerle bir edildiği gözlerinizin önünde duruyor…

Gâvur Mahallesi’nin kilisesi yani Surp Giragos Ermeni Kilisesi ise mayıs ayına yetiştirilmek üzere hummalı bir çalışması yapılıyor.

Surp Giragos Ermeni Kilisesi’nin çatısına çıktığınızda hemen yanı başındaki Dört Ayaklı Minare küçücük bir görünüm ile karşınıza çıkıyor.
Ayrıca Surp Giragos Ermeni Kilisesi’nin bugüne kadar kullanılmayan arka kapısı restarasyon çalışması için açıldı. Ana kapısı Yeni Kapı Sokak olarak değiştirildi.

Hasırlı Mahallesi’nde bulunan Sancı Ziyareti ve Gâvur Mahallesi’nin yeni evleri…

Mahallenin sonu eski Yahudi Mahallesi, 1950’li yıllarından sonra ise mahalleye Bingöllü Zazalar yerleşmeye başladı. Surların hemen yanı başında ise Yahudi Mezarlığı bulunurdu. Artık ne Yahudi’lerden bir eser ne de mezarlarından eser kalmıştır. 1950’li yılların ardından Diyarbakırlılar ve mahalleye yerleşenlerin mezarlığı olarak kullanıldı…
https://www.gazeteduvar.com.tr/ne-gavuru-kaldi-ne-mahallesi-hancepekgavur-mahallesi-galeri-1559110
Leave a Reply