Artak Movsisyan
Tarih doktoru
Akademisyen GEVORG CAHUKYAN’’ın anısına
Yazı kültürünün gelişimi çağlar ve bin yıllar gerektiren bir süreç olup, yazılı düşünce, kültürün taşıyıcısı olan halk içinde şekillenmekte, kökleşmekte ve gelişmektedir. Maştots’un harfleriyle başlayan altın devir edebiyatının[1], yüksek gelişim derecesine ulaşmış bir fikrin neticesi olduğu şüphe götürmez bir olgu olup, Maştots öncesindeki Ermenistan’ın asırlara dayanan bir yazı gelişimine sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bu belirtilenin, salt bir teorik varsayım olarak algılanmasını önlemek için, Maştots öncesindeki Ermenistan’da ne tür yazıların kullanılmış olduğu ve yazı kültürünün nasıl bir gelişim göstermiş olduğunu betimlemek isteriz.
Arkeolojik kazılar ve çok sayıdaki kayıtlardan yola çıkarak, Ermenistan’ın Maştots öncesi eğitimi konusunda elimizde devasa bir veri malzemesi bulunduğunu söyleyebiliriz.
M.Ö. V.-III. binyıllarda Ermenistan platosunda şekillenen resimyazı, kaya resimleri olarak ve farklı eşyalar üzerinde günümüze ulaşmıştır. M.Ö. III. bin yıllarda resimyazının gelişimi ve sadeleşmesi sayesinde çizgilerden oluşan bir yazı sistemi (400-500 işaretten meydana gelen) M.Ö. I. bin yıllarının başına kadar kullanılır.
Ermenistan’ın ondan fazla kazı yerinden bu sistemle yazılmış 300 civarında kayıt bulunmuştur. Bu yazılar henüz deşifre edilmemiş ve yazıların yönü tespit edilmemiştir.
M.Ö. XV.-VIII. yüzyıllarda Ermeni platosunun batısında, Fırat vadisinde, Luvi dilinde (Ermeniceye yakın akraba bir dil, bir zamanlar bunun Ermenice olduğu tahmin edilmekteydi) Hitit-Luvi hiyeroglifleri kullanılmaktaydı.
500 civarında hiyerogliften oluşan ve bustrofedon (her bir satır diğerinin tersine giden) yönelime sahip olan bu yazı sistemi Küçük Asya, Suriye ve Ermeni platosunun batı bölgelerinde kullanılmaktaydı. Van krallığında (Biainili, Urartu, Ararat) kullanılan üç yazı sisteminden biri yerel hiyeroglif olup, diğer ikisi Mezopotamya kökenli çivi yazılarıdır. 300 hiyerogliften oluşan yerel (Van, Biainili, Urartu menşeli) hiyeroglif yazısı, sağdan sola ve yukarıdan aşağıya prensibiyle yazılmıştır.
Günümüze kadar 1.500 civarında kayıt ve sembol bulunmuş olup, deşifre edilen ve açıklaması yapılmış hiyerogliflerin incelenmesinden yola çıkarak, Van hiyerogliflerinin dilinin eski Ermenice olduğunu varsayabilmek mümkündür.
Çivi yazısı sistemleri Van krallığında geniş oranda kullanılmıştır. Kral I. Sardur (M.Ö. 840-825 civarı) döneminde, Asur çivi yazısıyla (600 civarında işaret, soldan sağa) ve Asurca yazılmış yazıtlar dikilmiştir. Bu kraldan sonra Biaini-Urartu krallarının iki dilde yazılmış anıtlarında ve Ardini-Musasir’de Asurca yazılı kayıtlara rastlamaktayız.
Ermeni krallarından kalan Asurca kayıtlarda, yerel (Biainili) çivi yazılı anıtlarda görülmeyen bazı sembollerin kullanılmış olduğu dikkate şayandır.
Kral İşbuini döneminde (M.Ö. 825-810), Mezopotamya çivi yazılarının reformuyla yerel (Biainili veya Urartu) çivi yazısı sistemi (soldan sağa yazılan) oluşturulur. Bu dönemden 600 büyüklü küçüklü kayıt bize ulaşmıştır.
Kral İşbuini döneminde, Ermenistan’ın Maştots öncesi döneminin, yaygınlık ve nitelik açısından en büyük yazı sistemi reformu gerçekleştirilir. 600 civarında sembolden oluşmuş olan Asur-Babil çivi yazılarından her bir sembolün birkaç, bazen 10’un üzerinde farklı okunuşu olup, genel olarak 3.000 kadar hece ve kelime oluşturmaktaydı. Biaini çivi yazıları için genelde tek bir okunuşu olup, ender olarak iki veya üç farklı şekilde okunan 200 civarında sembol alınmıştır.
Biaini anıtsal tipi çivi yazıları, yapı itibarıyla yeni Asur yazılarıyla aynı oluğundan dolayı, bu stilin yeni Asur döneminde Mezopotamya’dan geldiği düşünülmekteydi.
Genel fark, sembollerin dış görünüşünde yatmaktadır. Asur yazıları çiviyi andırırken, Biaini anıtsallarında üçgenler olup, Mezopotamya yazılarında kesintiler varken, Biaini yazılarında bu kesen çizgilerin yerine iki ek çivi vardır.
Bazı durumlarda dik çiviler yataya dönüşüyor veya tersi oluyordu. Asur-Babil çivi yazıtlarındaki bazı sembollerin anlamı açığa kavuşturulmamıştır.
M.Ö. VI. yüzyıldan, Hıristiyanlığın kabul edilişine kadar olan süredeki hiyeroglif yazılarımızın kaderi konusu günümüze kadar belirsizdir.
- A. Martirosyan’a göre bu yazı şekli gelişen genç devletin ve ilgili ideolojinin taleplerini karşılayamadığından dolayı, Ermenistan’ın paganizm döneminde, yabancı yazılar geniş çapta kullanılmıştır.
Resimyazılar, dinsel-büyüsel yazı şekli olarak özellikle tapınaklarda kullanılmaya devam edilir.
Elle tutulur verilerin eksikliğinden dolayı Biaini sonrası dönemde Ermeni hiyerogliflerin ne gelişim göstermiş olduğu, alfabeye kadar ulaşmış olup olmadığı günümüzde bilinmemekle birlikte, alfabeye ermiş olmadığı kabul edilmektedir. Bunun sebebi olarak ise, rahiplerin geleneğe sadık kalmış olduğunu varsayabiliriz (Mısır hiyerogliflerinin durumunda olduğu gibi).
Hıristiyanlığın devlet dini olarak kabul edilmesinden sonra hiyeroglifler Ermeniler arasında büyü yazısı, ustaların sembolleri, hiyeroglifler-resimyazılar olarak (ortaçağ elyazmalarındaki “bilgelerin resimyazıları” listeleri, uygulamalı sanat dallarında sembollerin kullanılması) farklı şekillerde kullanılmaya devam edilmiştir.
Van krallığının yıkılmasından, Hıristiyanlığın kabulüne kadar Ermenistan’da alfabetik yazı sistemleri kullanılmaktaydı (daha önceleri kullanılan kelime ve hece sistemlerinin aksine).
Bunların arasında en yaygını, M.Ö. III. yüzyıldan beri kullanılan ve Hıristiyanlığın devlet dini olarak kullanılmasından sonra, özellikle dini propaganda amacıyla daha da yaygınlaşan ve kendi yazı sistemine sahip olan (soldan sağa yazılan, 24 harf) Yunancaydı.
Eski ön Asya’da en yaygın yazı sistemlerinden biri olan Aramice alfabe (22 sesli harf, sağdan sola yazılan), M.Ö. II.-M.S. II. yüzyıllarda Ermenistan platosunda da kullanılmıştır.
Hıristiyanlığın devlet dini olarak kabulünden sonra Ermenistan’da, Yunancayla paralel olarak, propaganda amacıyla Asurca da geniş çapta kullanılmaya başlanılır. Kral III. Trdat’ın emriyle saray yazışmalarında, dini propagandada ve eğitim alanında Yunanca ve Asurcanın kullanılması düzeni, kral Khosrov’un devrilmesi (389) ve Doğu Ermenistan’da saray yazışmalarında Pehlevicenin (orta Persçe) kullanılmasıyla bozulur.
Hem Asur, hem de Pehlevi yazılarının temelinde Aramice alfabe yatmaktadır (22 harf ve sağdan sola yazı).
Yukarıda belirtilen, bilinen ve kesin olarak tarihlenen yazı sistemlerinin haricinde, Ermenistan’ın Maştots öncesi döneminde, henüz deşifre edilmemiş ve köken ile anlam açısından esrarengiz iki yazı sistemi daha kullanılmıştır.
Bunlardan ilki Ermenistan’ın ikinci çivi yazıları olup, dünyada günümüze kadar bilinen tüm çivi yazısı sistemlerinden farklıdır, ikinci ise, esrarengiz dev sembollerdir.
Günümüze kadar bilinen yazılı malzemenin kısa dökümünü toparlamak gerekirse, Ermenistan’ın Maştots öncesi döneminde üç bin yıl kadar olan sürede on iki yazı sisteminin kullanılmış olduğu, bunlardan beşinin yerel menşeli, yedisinin ise ithal olduğunu söylemek mümkündür, bu ise uluslararası medeniyet açısından bakıldığında hatırı sayılır bir sayıdır.
Belirtilen yazı sistemlerinin kullanılmasıyla, altın çağdaki eğitimin sayısız unsurlarında, Ermenistan’ın Maştots öncesi dönemde oluşan yazılı kültür ve yazı düşünüşü dışavurumunu görmek mümkündür. En belirgini ise, beşinci asırda edebi Ermenicenin yüksek gelişim düzeyidir.
Altın çağdaki Ermenice dilinin yüksek düzeyinden yola çıkan bazı araştırmacılar, haklı olarak, Maştots öncesi Ermenice eğitimin, varlığını uzun süre sürdürmüş olduğu sonucuna varmaktadır.
Yüzyıllar ve bin yıllar süren devletin varlığı sürecinde Ermenistan’da lehçeler üzeri, tüm ülke sathında anlaşılır (sarayla iletişim içindeyken, seferberlikte, mahkemelerde, dünyevi ve dini toplantılarda) bir resmi iletişim dilinin var olduğu kendiliğinden anlaşılır bir olgudur.
Bu genel iletişim dilinin (ülkenin merkezi bölgesinin lehçesi-ağzı olması gereken) yazılı bir dil olmadığı, doğrudan klasik Ermenicenin temelini oluşturmayıp, sadece konuşma düzeyinde var olarak gelişmiş olduğunu varsaymak ihtimal dışıdır.
- B. Cahukyan’ın belirtmiş olduğu gibi, “edebi dilin kelime dağarcığı her ne kadar fakir olsa da, tüm lehçelerin kelime dağarcığının onlarca kez üzerindedir.
Lehçelerin ortalama kelime dağarcığı genelde 7-8 bin olarak kabul edilmesine karşın, klasik Ermenicede kullanılan kelime dağarcığı, üstelik tümüyle bilinmemesine rağmen, 60 bini geçmektedir.”
Dolayısıyla, klasik Ermenicenin kelime dağarcığı da, Maştots öncesi dönemde, Ermenicenin uzun süreli yazılı işleme tabi tutulduğu olgusunu kanıtlamaktadır.
Ermenistan’ın Maştots öncesi yazılı mirasını birkaç karakteristik niteliklere göre sınıflandırabiliriz.
Köken ve aidiyet açısından: Ermenistan’da oluşturulan hiyeroglifsel sistemlere ait anıtlar; yabancı menşeli, fakat Ermenistan’ın yerlileri tarafından kullanılan yazı sistemlerinin kayıtları (bunların kullanılmasındaki yerel özellikler ayrıca dikkate şayandır); Ermenistan topraklarında bulunan, fakat yabancılar tarafından yaratılmış yazılı anıtlar; esrarengiz menşeli ve anlamlı anıtlar.
Yazılı sistemin karakteri açısından: Kelimesel; kelime-hecesel; alfabetik.
Yazı sembollerinin dış görünüşü açısından: Resimyazılar (hiyeroglifler de dâhil olmak üzere); hat sembolleri; çivi yazıları; harfler.
Kayıtların içeriği açısından: Krallar tarafından tanrılara ithaf edilmiş yazıtlar; askeri faaliyetlerin betimlenmesi; kralların atalarına ithaf edilmiş yazılı anıtlar; kralın egemenliği ve kralın şahsının tanrılaştırılmasıyla ilgili kayıtlar; şehirler ile yapıların (özellikle tapınaklar) kurulması ve düzenlenmesiyle ilgili kralların kayıtları; yeni kanun ve düzenleri tespit eden orijinal metinler; kralların bağış kayıtları; kralların paralarının kayıtları; kralların mektuplarının kayıtları; dini ve ritüellerle ilgili çeşitli orijinal kayıtlar; kronolojik-takvimsel kayıtlar; bağış kayıtları; ahlaki ve etik içerikli manzum eserlerden (ağıtlar?) bölümler; tarihi içerikli manzum eserlerden (ağıtlar?) bölümler; mezar taşı yazıları (bu arada manzum ağıtlar); tekil semboller; içeriği henüz bilinmeyen anıtlar.
Ermenistan’ın Maştots öncesi yazılı kültürüne ait anıtları yazıt maddesi, yazı yönü ve daha başka özelliklere göre de sınıflandırmak mümkündür.
Sonuç olarak, binlerce yıl içinde Ermeni platosunda oluşturulan yazılı kültürün iz bırakmadan ortadan kaybolmuş olamayacağını ve Maştots dönemi eğitiminin mükemmelliğinin, Maştots öncesi dönemde kökleşmiş olan yazılı düşünceye bağlı olduğunu tekrar vurgulamak isteriz.
Özetle, Ermenistan’ın Maştots öncesi döneminde on iki yazı sisteminin kullanılmış olup, ana dilde ve yabancı dillerde binlerce kaydın var olduğunu görmekteyiz. Bu durum ve Hıristiyanlık öncesinde eğitim tanrısı Tir’in kültü, atalarımızın yazı ve edebiyata yönelik saygısı ve sevgisinin belirgin bir kanıtıdır.
Mesrop Maştots ve dâhiyane öğrencilerinin azizlik mertebesine yükseltilmesiyle bu yaklaşımın daha sonra da sürdürülmüş olduğunun gözlemcisi ve tanığıyız bugün.
* Mesrop Maştots (362-440), aziz, rahip, Ermeni alfabesinin mucidi, çevirmen, eğitimci.
[1] V. yüzyıl.
“Tarih-Edebiyat Dergisi”, 2005, No. 2, s.87-100.
Çeviren: Diran Lokmagözyan
Akunq.net
Leave a Reply