Not: Sunulan belge, Türkiye devlet arşivlerinden elde edilmiştir. Osmanlıca yazılı bu mektup, Kastamonu valisi tarafından el konularak, mektubun kaderine, yani teslim edilip edilmemesine şahsen karar vermesi amacıyla içişleri bakanı Talat Bey’e iletilmiştir.
Mektubun yazarı, 11/24 Nisan 1915 tarihinde tutuklanarak, sürgüne gönderilen Ermeni aydınlardan, tanınmış Taşnak partisi üyelerinden Hayk Tiryakyan’dır. 16/29 Mayıs tarihli mektup, sürgün yeri Çankırı’dan, kendisi de Taşnak partisi üyesi olup, henüz hürriyet içinde bulunmakla beraber, kısa süre sonra, 20 Mayıs/2 Haziran’da tutuklanarak, Grigor Zohrap ile birlikte sürgün edilecek olan Ermeni Osmanlı mebusu Vardges’e (Hovhannes Serengülyan) yollanmıştır[1]. Söz konusu mektubun Vardges’e ulaştırılmış olması, yukarıda belirtildiği gibi, bu yazının İstanbul’a vardığı günlerde kendisinin de tutuklanarak sürgün yolunu tutmuş olduğundan dolayı imkânsızdır.
Diğer taraftan mektubu yazan da, mecburi olarak Osmanlıca yazmış olduğu bu mektubun (Ermenice yazmak yasaktı) sansür tarafından alıkoyulup, sahibine ulaşmayacağının bilincinde olup, mektubunu, Osmanlı vatanına son derece sadakatle hizmet etmiş Taşnak partisi üyeleri ve aydınların tutuklanmasının ve tüm Ermeni milletine karşı başlatılmış olan baskıların ne kadar yersiz ve açıklanması zor olduğuna Türk yetkililerin dikkatini çekmek amacıyla kaleme almıştır.
Kengırı (Çankırı-çev. notu), 16 Mayıs 331 [1915]
Sevgili Vardges,
Olan oldu, öyle bir durum hâsıl oldu ki, tüm bunları ne bilebilir, ne de tahmin edebilirdik. Hepimiz topluca sürgün edildik. Şaşılacak veya beklenmeyecek olan kesinlikle bizim sürgün edilmemiz değil. Çünkü sürgün, ezelden beri benzer şartlarla karşı karşıya kalanlar için o kadar da ağır değildir[2]. Bizim için hayret uyandırıcı olan sadece ve sadece en büyük adaletsizliğe layık sayılmamız ve bu durumun bize karşı gerçekleştirilmesidir.
Bizi sürgün ettiler.
Demek ki, bizim İstanbul’da kalmamız dahi uygun görülmedi. Burada, bizimle birlikte, partililerin haricinde renksiz, tarafsız, her sınıftan, her çeşitten bir sürü farklı şahıs bulunuyor. Sürgün edilenlerin arasında doktor, eczacı, avukat, tüccar, işadamı, kaptan, balıkçı, hatta genelev tellalı ve işçi var. Bizimle birlikte her sınıftan, her tür insanın sürgün edilmiş olduğu gerçeğini tahayyül etmek ve açıklamak mümkün değildir. Sürgünler arasında reşit olmayandan, seksen yaşında tecrübeli ve bilge kişiler var. İsim benzerliğinden dolayı sürgün edilenler dahi var. Kafkasyalı yazıcı şahittir, isim benzerliğinden dolayı Vrtanes Papazyan’ın yerine yaşlı, gariban ve düşkün bir adamı buraya kadar sürgün etmişler. Bakkal Fenyakcis’te çalışan Hayk Tırnakyan[3] benimle adaş olduğundan dolayı Ayaş’ta bulunuyor.
Bu hata veya yanlış anlaşılmayı düzeltmek amacıyla resmi dairelere başvuru yapıldı. Adaşımla ilgili olan adaletsizliği düzeltmek için gerekli olan açıklama yazısını resmi yerlere ilettim, fakat şimdiye kadar bir neticesini görmedik[4].
Bizim, tüm bu zavallılara, özellikle de Ermeni milletinin telvesi durumundaki ilgisizlerle birlikte toplu halde burada bulunmamızı nasıl açıklayabiliriz? Anlaşılmaz bir şey.
Şüphesiz, merkezi hükümet bizi buraya sürgün ettiğine göre, demek ki varlığına zarar verebileceğimiz konusunda bizden şüphelendi. Taşnaktsutyun, sözde şüpheli.
Sevgili Vardges, seni muhatap olarak kabul ettim, çünkü eksiklerin var, gerekli olan yerlere gerçekleri ve duygularımızı anlatamadık. Derin saflığımızı, bilgeliğimizi, samimiyetimizi ve onursal yönelimimizi ve de medeniyet inancımızı onlara iletmeyi beceremedik. Merkezi hükümet ve partimiz arasındaki köprü sendin[5].
Bize yönelik bir güvensizlik oluşmuş olduğuna dair bir dakika dahi şüphemiz olmadı. Bu konuda en ufak bir fikrimiz dahi olmadı. Şahsi hatalar olmuş olabilir veya benzer hatalar olmuş olsa dahi, bu sebeple bütün bir partinin sorumlu tutulması veya soruşturmalar, hatta tutuklamaların olması gerekmezdi. Bu ülkenin şekillenmesi için adanmışlıkla dolu yirmi beş yıllık tarihe sahip böyle bir parti. Meşrutiyetin ilanından beri, en zor bölgelerde olsun, Adana’nın zor günlerinde olsun, İttihat ve Terakki teşkilatının savaş günlerinde olsun, tüm ahlaki fedakârlıklara, hatta bu dönemlerde Ermeniler arasında bazı rahatsızlıklar tespit etmemize rağmen, ülke çıkarlarını üstün tutup, hükümetin yanında bulunarak, sadakat gösterdik. Bu fedakârlıklar sadece bu hükümetin egemen olduğu dönemde değil, ülke yönetiminin egemenliğini elden kaçırmış olduğu ve bundan dolayı bazı yöneticilerin saklanma ihtiyacı duydukları zaman da bizim kardeşlik görevlerimizi yerine getirdik. Onları dostça ve arkadaşça kabul ettik ve evlerimizde misafir ettik[6]. Onları sevmeyi bir görev olarak telakki ettik. Bizim partimizi ise şaibeli oldu.
Neden, sevgili Vardkes? Ülkede karışıklık yaratmak, hükümete karşı isyan veya suikast tertiplemek, yoldaşlarımızdan herhangi birinin hayalinden dahi geçmemiştir. Yüksek sesle haykırılması gereken tek gerçek budur.
Kafkasya’da olanlara gelince, biz bunlardan sorumlu değiliz, çünkü bu olanları biz de tasdik etmiyoruz. Bu hareketin önünü almak için zaman-zaman partili kişileri Kafkasya’ya yollamayı düşündük, lakin merkezi hükümet bu fikrimize karşı çıktı. Partimiz, hükümetimize yönelik sadakatini göstermek amacıyla elinden geldiği kadar hükümetin yanında olmaya çalıştı. Herhangi bir hata yapmamak ve herhangi bir yanlışa sebebiyet vermemek için son genel kurulda bir karara vardı.
Bu kararımızı buradan ve tüm köşelerden, vicdan rahatlığıyla, alnımız açık olarak yüksek sesle açıklayabiliriz. Bu çığlık, cemaatimize karşı işlenen ve sabır ile tevekkülle karşıladığımız adaletsizliğe karşı bir infialdir. Bu, on sekizi yıllık bir geçmişi olan partimizin en büyük erdemi olmuştur. Lakin ülkenin, devletin ve halkın menfaatine yönelik bu erdem, soruşturma ve sürgünle ödüllendirildi.
Bir yüreğe sahip olduğumuzdan dolayı, vatana yönelik görevimizi yerine getirmiş olduğumuzun da kesinlikle bilincindeyiz ve bugün bizi saran teessür sadece, bunu görmeyen varsa, bizi anlamamış olmalarından dolayıdır.
Hükümetin zaman-zaman bizden hoşnut olmadığını biliyor ve inkâr etmiyoruz. Taşnaktsutyun, Ermeni halkının yasal hakları adına hükümete başvurduğunda, milletimizin hayatı, şerefi ve mallarının güvenliğinin yeniden tesisi için başvurduğunda ve bu konuda bazı kanunların kabul edilmesi için başvurduğunda, hükümet tarafından iyi karşılanmamış olduğumuzu maalesef biliyoruz. Lakin bir partinin görevi de bundan farklı bir şey olamazdı. Hükümeti, partiyi ve Ermeni unsurunu gerekli olduğu şekilde birbirlerine tanıtamamış olduğumuza ve devletin yüksek menfaatleri adına bu kazanımı elde edemediğimize teessür etmekteyiz. Yirmi küsur yıldır ki, tek arzumuz, dileğimiz, inancımız ve genel siyasetimiz ülkenin gelişmesi, refahı ve güzelleşmesidir. Ermeni unsurunun milli varlığının sadece Türkiye sınırları içinde kalacağına, bu şekilde sürdürebileceğimize ve yabancı egemenliğinde kaldığımız takdirde varlığımızın daha büyük menfi durumlarla karşı karşıya kalacağına inanıyoruz. Her yerde, her fırsatta veya gazete sütunlarında veya konuşmalarımızda bu düşünceyi vaaz ettik. Her zaman bu fikir, düşünce ve inançla ümit verdik.
Sevgili Vardkes, bildiğin gibi, savaş dolayısıyla ve senin önerinle yazılı bir açıklama yolladık taşraya. Hatırlıyor musun, Tanrı korusun, askeri bir istila durumunda her yerde ülke savunması ve milli destek amacıyla gerekli olan yerlere talimat göndermiş ve düşmanın İstanbul’a ayak basması durumunda, Müslüman ahalinin herhangi bir olumsuz olaylarla karşı karşıya kalmaması için, gerektiğinde, evlerine kabul etmeleri ve sığınak vermeleri konusunda Ermeni milletine çağrıda bulunmuştuk. Bunun haricinde, Ermeni toplumuna, herhangi bir nümayişe ve toplumsal gösteriye katılmamasını telkin etmiştik. Benzer durumlar karşısında tarihlerine ve güvenilirliklerine itina gösterip, gerekli duruşu sergileyerek, gereksiz hareketlerden uzak durmaları gerektiği konusunda karar almış ve bu kararı basın yoluyla Ermeni toplumuna kesin bir şekilde tembih etmiş ve açıklamıştık.
Her millette zararlı, önemsiz ve radikal kişilerin bulunduğundan dolayı, bu kişilere fırsat vermemek için gerekli uyarıları gündeme getirerek karar aldık. Bunları söylemek doğru olmaz, fakat halka yönelik polis şefi görevi yerine getirmeyi iptidai buluyorum. Bu konuda kalemimi oynatmayı utanç verici ve ürkeklik olarak kabul etmeme rağmen, sana yönelik dostane bağlarla dolu olduğumdan dolayı, kalemimi oynatmak için kendimi frenlemeye ihtiyacım yok.
11 Nisan[7] Cumartesi gecesi bu yaklaşım ve halet-i ruhiye ile Aknuni ile beraberdim[8]. Görevli bir polis memuru geldi, sen de oradaydın. Üç saatlik bir sorgudan sonra yoldaşımızı alıp, merkeze götürdüler. Daha önce de bir başka yoldaşlarımız olan Khajak’ı[9] götürmüşlerdi. Gece yarısı, bir başka yoldaştan da ayrıldık. Sen de mutlu ve rahat bir şekilde eve döndün. Ben de mutlu ve rahat bir şekilde “Azatamart”taki[10], konutum olarak kabul edilen daireme ulaştım. Beni de oradan aldılar. Ancak vicdanları rahat ve endişelerden uzak olanlar yakın arkadaşlarının tutuklanmasından sonra rahat bir uyku uyumak için evlerine çekilir.
Sevgili Vardges
Beni çok yakından tanırsın. Yazmaktan ve uzun konuşmaktan hoşlanmadığımı bilirsin. Sana dört sayfa yazabildiğime bakarak, içimin ne kadar dolu olduğunu özellikle düşünebilirsin.
Ahutlu Hayk Tiryakyan
Kastamonu Vilayeti’ne bağlı, Kengırı’da, Sefayı Hatır mahallesindeki, Hafız Ahmet Efendi’nin evinde kalan Hayk Tiryakyan.
KASTAMONU VİLAYETİ
Mektuplaşma masası
No: 2876/231
Özet: Kengırı’da gözetim altında bulunan Hayk Tiryakyan’ın mektubunun sunulmuş olmasına dair.
Yüksek Devlet Ekselanslarına
Kengırı’ya sevk edilmiş olan Ermenilerden Hayk Tiryakyan imzasıyla, başkentte bulunan Erzurum mebusu Vardges Efendi’ye yollanmış olan bir mektup bize ulaşmıştır. İşbu mektup, postaya teslim edilmesi konusunda tereddüt etmiş olan kaymakamlık tarafından vilayete yollanmıştır. Vilayete yollanmış olan bu mektubu zat-ı âlinize sunmaktayız.
Mektubun içeriğinde bir mahzur olmaması durumunda, yerine ulaşması konusundaki emir ve talimat size aittir.
18 Recep 333 ve 19 Mayıs 331
Kastamonu valisi
Bende Seyyit Mehmet
Notlar
[1] Krikor (Grigor) Zohrap (1860-1915) ve Vardges (Hovhannes Serengülyan, 1871-1915) yeni takvimle 2 Temmuz 1915 tarihinde tutuklanarak, aynı gün içinde Haydarpaşa’dan trene konularak, Diyarbakır Askeri Mahkemesi’ne yollanmışlardır. Zohrap ve Varges, Diyarbakır’a varmadan, Urfa’dan bir saat uzaklıkta, 20 Temmuz 1915’te katledilmiştir.
[2] Diğerleriyle birlikte şahsen kendisinin de hapsedilmiş olduğu konusunda ima. Gerçekten de Hayk Tiryakyan-Hraç (1871-1915) Abdülhamit döneminde, 1902 Ekiminde tutuklanmış ve Osmanlı meşrutiyetinin ilanına kadar (Temmuz 1908) hapiste kalmıştır.
[3] El yazısında yanlış olarak “Tırnakyan” yazılmıştır, hâlbuki “adaş” olarak Hayk Tiryakyan olmalıdır.
[4] “Adaş” Hayk Tiryakyan daha sonra İstanbul’a dönmüştür.
[5] Taşnaktsutyun 1912 Mayısında İttihatla resmi bağlarını kopartmış olduğundan dolayı, Türk hükümetiyle olan ilişkiler patrikhane ve partili olmayan kişiler (örneğin Grigor Zohrap) üzerinden sürdürülmekteydi.
[6] Abdülhamit’in gerici hareketleri günlerinde, 1908 Temmuzunda Ermenilere sığınmış İttihatçı liderler ima edilmektedir. Daha sonra Türkiye’nin adalet bakanı, 1914’te ise meclis başkanı olan İttihatçı liderlerden Halil Bey Menteşe (1874-1955) Grigor Zohrap’ın evine sığınmıştır.
[7] Yeni takvimle 24 Nisan
[8] Tanınmış Taşnak liderlerinden E.Aknuni-Khaçatur Malumyan (1863-1915).
[9] Tanınmış Taşnak ideologu Garegin Khajak (Çakalyan-1867-1915). Aknuni ve Garegin Khajak 1915’te şehit olmuştur.
[10] “Azatamart” (Kurtuluş savaşı-çev. notu)-Ermeni Devrimci Federasyonu’nun (Taşnaktsutyun-çev. notu) resmi organı. 11/24 tarihinde yayını durdurulup yazıhanesine, matbaaya ve kasada bulunan yaklaşık 450 altın liraya el konulur.
Batı Ermenistan ve Batı Ermenileri Sorunları Araştırmaları Merkezi, işbu belgeyi Osmanlı arşivlerinden bulup, Ermeniceye çevirerek Akunq.net’e sunmuş olan Amerika’da yerleşik İstanbullu Ermeni araştırmacı Gevorg Hakobyan’a şükranlarını sunar.
Akunq.net
Çeviren: Diran Lokmagözyan
Leave a Reply