Ayşe Hür: 1915 Ermeni Soykırımı sürecine benziyor

Ayşe HürİSTANBUL (DİHA) – Bugün yaşananları 1915 Ermeni Soykırımı sürecine benzeten tarihçi Ayşe Hür, “Kürtleri bir iç düşman olarak tanımlayan iktidar var” diyerek, ittihatçıların, Kemalist rejimin, iktidara gelen Menderes ve onların temsil ettiği sağ-muhafazakâr kesimin de Kürtlere bu şekilde baktığının altını çizdi. Kürtlere yönelik nefretin ya da anti-patinin yönetenlerin dilinden de görüldüğünü ifade eden Hür, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Ev ev temizleyeceğiz” sözünü hatırlatarak, “Tam bir mafyavari terminoloji. Bunun soykırımsal bir tınısı da var” dedi.

Kürdistan’da AKP’nin katliam girişimleri, evlere kurşun yağdırması, halkı sürgüne zorlaması ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Ev ev temizleyeceğiz” sözleri “etnik temizlik” tartışmalarını başlatırken, Cumhuriyet tarihinde de pek çok iktidar tarafından kullanılan bu yöntemler ve jargonları akıllara getirdi. Daha önce Şeyh Sait, Dersim ve Ağrı’da “Temizleyeceğiz” laflarını kullanan iktidarlar, şimdi de Kürtleri aynı yöntemle bir yandan katlederken, bir yandan da sürgüne zorluyor. Tarihçi Ayşe Hür, geçmişte Kürtlere iktidarların uyguladığı yöntemlerle AKP’nin uyguladığı benzer yöntemlere dikkat çekti.

‘1915 Ermeni Soykırımı sürecine benziyor’

Bugün yaşananları 1915 Ermeni Soykırımı sürecine benzeten tarihçi Ayşe Hür, 1915’te Ermenilerin de politik uyanış içinde olduklarını ve siyasal taleplerini dile getirdiklerini ifade ederek, “Ancak, işler birdenbire hiç ummadıkları bir noktaya döndü. Ama 1915’in Nisan, Mayıs veya Mart’ından itibaren başka bir gerilime girilmişti. Tehcir ve soykırımla sonuçlandı. Şu andaki durum bir parça ona benziyor. Yani her şey iyi giderken Ermeniler de Taşnaklarla, İttihatçılarla ittifak halinde Meclis’e bile girmişlerdi. Buradaki görüşme sürecine benzetilebilir. Ondan sonra birden bire sürgün ve arkasından soykırım” diye konuştu.

‘Kürtleri bir iç düşman olarak tanımlayan iktidar var’

“Kürtleri bir iç düşman olarak tanımlayan iktidar var” diyen Hür, İttihatçıların, Kemalist rejimin ve iktidara gelen Menderes ve onların temsil ettiği sağ-muhafazakâr kesimin de Kürtlere bu şekilde baktığının altını çizerek, şöyle devam etti: “Cumhuriyet tarihi boyunca birçok iktidar, Kürtleri medenileştirilmesi gereken, eğer bu rejimin tayin ettiği kriterlere uygun davranmazsa, yani Türkçe konuşmazsa, askere onun istediği gibi gitmezse veya sessiz bir vatandaş olarak merkezi politikayı onaylamazsa, dini açıdan sunileşmezse, cemevinden vazgeçemezse bu cezalandırılması gereken ya da cezalandırmakta yetmiyorsa imha edilmesi gereken bir grup olarak bakıyordu. Şu anda da adı konmasa bile böyle bir nefretin, anti-patinin olduğunu görüyoruz.”

Soykırımsal bir tını: Ev ev temizleyeceğiz

Kürtlere yönelik nefretin ya da anti-patinin yönetenlerin dilinden de görüldüğünü ifade eden Hür, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Ev ev temizleyeceğiz” sözünü hatırlatarak, “Tam bir mafyavari terminoloji. Bunun soykırımsal bir tınısı da var. Ne demek temizlemek?” diye tepki gösterdi.

Eskiden ‘şaki’ şimdi ‘terörist’

Dersim katliamında yaşatılanlara ilişkin örnekler veren Hür, şöyle konuştu: “Dersim’de süngüler takarak hamile kadınları uçurum kenarlarına dizip mitralyözle tarayarak öldürdüler. Veya konaklara, samanlıklara doldurup yaktılar, mağaralara doldurup gaz verip farelerle zehirlediler.” Yine Zilan’da da, 1930’da bombalandığında “temizleme” sözlerinin kullanıldığına dikkat çeken Hür, şunları kaydetti: “Dereler ceset doldu. Ve ‘Ne güzel Kürtleri temizliyoruz’ diye mutlu oldular. Yine 1984-99 arasında ‘imha edilen’, ‘etkisiz hale getirilen’ diye bir terminoloji var. Bir zamanlar ‘eşkıya’ diyorlardı bütün Dersimlileri, Doğuluları ‘şaki’ diye nitelendiriyorlardı. Öyle bir şekilde tarif ediyorlardı ki bunlar yol keser, gasp yapar, malını çalar. Sanki bu insanların başka bir talebi yokmuş gibi kurguluyorlardı. Şimdi de ‘terörist’ diyorlar.”

‘Devletin Kürt ve Alevilere bakışları değişmiyor’

Şimdi de tarihsel bir tekrar ve klişeler olduğunu, devletin Kürt ve Alevilere bakışlarının değişmediğini vurgulayan Hür, “21. yüzyılın neredeyse ilk çeyreğini tamamlayacağız ve hala biz yüzyıl önceki kavramlarla konuşuyoruz. Ve yüzyıl önceki soykırım endişesini yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.

‘Kürtçe aile içi konuşmalara mahkûm edilmiş’

Şark Islahat Fermanı’nın birçok maddesinin her zaman Cumhuriyet tarihi boyunca devlet aklına dayanak oluşturduğunu söyleyen Hür, “Örneğin, Kürtçe konuşma yasağı vardı. Kürtçe konuşana para cezası veriliyordu. Şimdi ise para cezası verilmiyor ama Kürtçe aile içi konuşmalara mahkûm edilmiş. Sokakta konuşuluyor ama eğitim dili olmasına izin verilmiyor” dedi.

‘Politik bilinç ve Kürtlük iktidar için en istenmeyen kombinasyon’

Devletin Kürtleri 1925 Şeyh Sait İsyanı ve 1937-38’de Dersim İsyanı’nda sürdüğünü hatırlatan Hür, “Örneğin; 1934 İskan Kanunu sırf bunun için çıkmıştır. Bazı bölgeler iskana tamamen kapatılmış, bazı bölgelere Türkleri, Balkan, Kafkas göçmenleri getirip Kürtlerin arasına serpiştirerek oradaki kültürel dokuyu bozmaya çalışmışlar. Bugün Sur da, 1990’ların zoruyla köy boşaltmalarından kaçarak şehrin yoksul bölümüne sığınmış insanların bulunduğu yerlerdir. Şimdi orada da onları barındırmıyorlar. Çünkü o insanların politik bilinçleri yüksek. Politik bilinç, yoksulluk ve Kürtlük iktidar için en istenmeyen kombinasyon. Onu mutlaka bir yere atacak” diye ifade etti.

Basın o gün de vermiyordu bugün de

Yine Ağrı İsyanı döneminde kamuoyunun bilgisi olmadığına dair örnekler veren Hür, basının yaklaşımını şöyle değerlendirdi: “O zaman da Türkiye’deki gazeteleri okuyan kişiler Ağrı İsyanı’nı son ana kadar Ankara ya da İstanbul’dakiler bilmiyordu. Çünkü gazeteler bunu yazmıyordu. İsyan 1926’da başlamış, 28’de olaylar başlamış ve 29-30’a gelinmiş, yaz ayı gelmiş. Son harekatı yapacaklar ama kimse bilmiyor. Çünkü gazeteler yazmıyor. Ta ki dünyaya duyurulması üzerine İngilizler, Fransızlar yayın yapıyorlar ve bunun üzerine mecbur kalıyorlar duyurmak için. Ona benzer bir şekilde Dersim’de yaşananlar hiçbir zaman tam ve doğru olarak aktarılmıyordu okuyuculara. Şimdi de benzer bir şekilde basın merkezden şu veya bu şekilde aldığı yönergeyle veya baskıyla, talimatla Sur, Cizre’de ne olduğunu gerçek boyutlarıyla aktarmıyor. Bu da Türkiye’deki medya-siyaset ilişkisi açısından da hiçbir şeyin değişmediğini gösteriyor.”

‘Şimdi boşalan alanlar işgal ediliyor’

Hür, önceden köylerin yakıldığını, ormanın ve tarlanın ateşe verildiğini söyleyerek, şunlara dikkat çekti: “Onun yerine bir şey kurmuyordu. Şimdi de o boşalan alanı işgal ediyor. Sur’da ‘Kentsel dönüşüme tabi tutacağım’ diyor. O dönüşümden sonra halk bir daha dönemeyecek. Orada tarihi imha etmekle kalmıyor, aynı zamanda orayı mülk ediniyor. Bu geçmişte yapmadıkları bir şey. Soylulaştırma denilen şey işte bu.”

‘Yıllarca ölü bedenlere yapılanlar tekrarlanıyor’

Son olarak Hür, yine Dersim’de 1937-38’de askerlerin ellerinde kesik kafalarla fotoğraf çektirmiş edasıyla görüntü verdiklerini dile getirerek, “Yıllar içinde 1984’lerden sonra bunun tekrarlandığını görüyoruz. Hâlâ ölü bedenlere saygısızlıklar yapılıyor, kulaklar kesiliyor, gömülmeleri engelleniyor, çıplak cesetler yerlerde sürükleniyor. Yani, sadece yaşarken değil, öldükten sonra da ikinci kez egemenliğini göstermeye çalışıyor” dedi.

http://www.bestanuce1.com/haber/232306/ayse-hur-1915-ermeni-soykirimi-surecine-benziyor

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Hoş Geldiniz

Batı Ermenistan ve Batı Ermenileri’yle ilgili bilgi alış verişi gerçekleştirme merkezinin internet sitesi.
Bu adresten bize ulaşabilirsiniz:

Son gönderiler

Sosyal Medya

Takvim

September 2025
M T W T F S S
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930