‘Akunq’, Türkiye’deki Ermeni toplumundan yola çıkarak her türlü ayrımcılığa karşı mücadele vermek için kurulan Nor Zartonk platformu kurucularından Sayat Tekir’le, Nor Zartonk’u ve Türkiye’deki Ermeni toplumunu konuştu.
‘Nor Zartonk’ ya da ‘Nor Zartonklu’ ne demek?
Aslında nasıl oluştuğunu ifade edersek belki sorunuza bir cevap bulabiliriz. Nor Zartonk bir şeylere itirazı olan insanların bir araya gelmesiyle oluşturuldu, Tabii daha çok gençlerin bir araya gelmesiyle, çünkü Türkiye’deki Ermeniler, özellikle bizden üst nesil çok korkuyla büyümüş. Biz çok baskıya uğradık ama çok katliam, pogrom görmedik, onlar gördü: Soykırımı gördüler. Hafızaları bize de aktardilar, ama biz görmemiştik. Bizim için Hrant Dink’in öldürülmesi o anlatılan hikayelerin gerçekleştiği an oldu. Nor Zartonk’un kuruluşu Hrant Dink’in öldürülmesinin öncesindeydi ama bir halk hareket haline gelmesi daha çok Hrant Dink öldürülmesi sonrası oldu. Tamam, bu zamana kadar çok şey yaşadık; soykırım yaşadık, pogrom yaşadık, Varlık vergisi yaşadık, bir sürü ayrımcı hukuk uygulamaları yaşadık ama yeter artık dedik. Yani bir taraftan itırazı olan, bir araya gelen Ermenilerin oluşturduğu bir grup olan Nor Zartonk, öbür taraftan da sadece Ermenilik üzerinden değil, hayata dair başka sorunları olan insanlar da var. Nor Zartonk bir yeni toplumsal hareket. Kadın, LGBT sorunlarına duyarlı, bu ülkede işçi haklarını, ekolojiyi önemseyen, yani sadece Ermeniler değil bütün Türkiye üzerine, hatta yaşadığı dünya üzerine söz söyleyen bir grup Nor Zartonk. Ermeniler ile sınırli kalmayıp, dışarıya açık olan ve bu anlamda ülkedeki Ermeni karşıtlığıni da açıklıkla gidermeye çalışan bir organizasyon. Nor Zartonklu olmak da böyle bir şey. Ama çok hoş bir şey değil bir taraftan da. Elli bin kisi kalmış bir toplumda az imkanla bir şeyler yapmaya çabalamak kolay değil ve Nor Zartonklu olmak da birbirine az da olsa dayanışmayla: Aziz Paruyr Sevak’ın söylediği gibi, ‘Ermeniyiz ve dayanışarak’ bu ülkede bir demokrasi mücadelesi veriyoruz.
Nor Zartonk mensupları sadece Ermeni mi?
Aslında son yıla kadar hep Ermeniydi ama iki yıldır bu konuda çalışma yapan diğer toplumlardan insanlar bize katılıyor. Bir eylem ya da etkinlik düzenlediğimizde tabii ki destek arıyoruz ve dediğim gibi sadece Ermenilerle olmuyor. Zaten Ermeniler sokağa çıkmaya çekiniyorlar, kamusal alanda Ermeni kimlikleriyle kendilerini belli etmekte sorun yaşıyorlar, çünkü korkuları var. Bu korkuları anlıyorum, ama bu korkuları yıkmak gerekiyor. Annem bile halâ ‘aman eylemlerde dikkat et’ diyor. Dolayisıyla Ermenilerin aktiv olmadığı bir durumda, tabii ki diğer halklarla, muhalif, sosyalist insanlarla dayanışarak bir şeyler yapabiliyorsunuz. O daha kıymetli bir şey.
Hrant Dink, askerde öldürülen Sevak Balıkçı, Samatya’da öldürülen yaşlı Ermeni kadın Maritsa Küçük anılarına eylemler düzenledik ve o eylemler sadece Ermenilerin değil diğer toplumların desteğiyle oldu, kalabalık bir şekilde gerceklesti. Bir çok insan tepki gösterdi. Sadece Ermeniler kendi arasında yapmadı, farklı gruplarla birlikte, yani onların desteğiyle oldu. Birde durduğumuz yer söyle bir yer: Türkiye çok milletli bir yer, cumhuriyetle birlikte bunları homojenleşmeye, asimile etmeye çalıştılar. Kürtleri Çerkezlere ayrı kildilar, Rumlarla Ermenileri de zaten yok ettiler. Birbirimize onyargılarla davranmaya zorunda bırakildik. Ermenilerin Kürtlere onyargıları var. Kürtlerin de Ermenilere. Bu onyargıları degiştirmek istiyorsak, biraz demoratik bir ortamda yaşamak istiyorsak, bütün bunlari ulkenin ezilenleriyle birlikte yapabiliriz. Dolaysıyla biz bu mantıkla hareket ediyoruz. Ezilen deyince sadece etnik olarak değil LGBD, işçi sınıfı da.
Nor Zartonk Ermeni kimliğini, Ermeniceyi, Ermeni kültürünü yaşatmak için adımlar atıyor mu?
Dil konusunda Ermenice yeni kitap basmak konusunda sorun çıkartan bürokratik sıkıntılar var: Ben meselâ orta okulda Ermenice ‘Tangaran’ diye bir kıtapla eğitim gördüm. Bu kitap adı gibi tam bir tangaran (müze). Bu kitapla annem de eğitim gördü, anneanem de. Pedagolojik açısından bakıldiginda; en azından 50 yıl boyunca herkes aynı kitapla eğitim görüyor. Türkçe, İngilizce kitaplara bakarsanız renkli ve resimli, öbür taraftan da 50 yıl değişmeyen Ermenice kitaplar.
Bence dinden daha önemli olan dili ve kültüru savunmaktir. Maalesef, bazı insanlar Ermeni olmaktan cok Türk ve Hıristyan olmaya dönüyorlar.
Nor Zartonk olarak Ermeni kültürüyle ilgili etkinlikler organize ediyoruz. Bir derneğimiz var: Ermeni kültürü ve dayanışma derneği. Bu dernekte Ermenice kursu veriyoruz. Ermenice deyince Batı Ermenicesi. Biliyorsunuz iki yıl önce UNESCO raporuna girdi; Batı Ermenicesi yok olma tehdidi altındadir. Düşünün ki, burası yüzyıl önce Batı Ermenicesinin başkentiydi ama bugün yok edilme tehdidi altindadir. Bunu engellemek için öncellikle bir dil kursu açtık. Ermenice film gösterimi yapıyoruz.
Bu kimlik daha çok yaratılan bir şey. Meselâ bir Amerikalı Ermeni kimliğiyle, İstanbullu Ermeninin ya da Beyrutlu Ermeniyle Ermenistanlı Ermeni kimliği aynı değil. Evet, konuştuğumuz dil aynı, dinimiz aynı ama bazı farklılık var: hayata, kadına bakışımız, sosyal ilişkilerimiz. Bahsettiğimiz Ermeni kimliğinin korunması konusunda yaptığımız her adım buna bir katkı sağlıyor, ama o kimlik de dediğim gibi Ermeni Hıristyan olmamalı. Bu kimlik sadece İstanbul Ermeni toplumu için değil, bugün Dersimli Ermeniler, Hemşinli Ermeniler var ve bu topluma entegre olmak istiyorlar. Ermeni olduklarını yeni oğreniyorlar. Bazıları Hıristyan oluyor, kiliseye gidiyor ve toplum içine girmek istiyor. O kimliği biz nereden kurduğumuz da önemli: eger “siz Hıristyan değilsiniz, Müslümansınız, gelmeyin” diye kapıları kapatırsak burada bir sorun oluyor. Bu kimlik sadece Müslüman bir ülkede azınlık olmakla alakalıdir ve belki de bu algı geçmişten geliyor. Ama şimdi açık olmalıyız, bu insanlara toplumumuza kabul etmeliyiz.
Nor Radyo hakkında da konuşmak isterim. Nor Radyo 5 yıldır internet yayını yapıyor. Evet, Nor Radyo Ermenice başladı ve şimdi Türkiyede konuşulan 15 dilde yayın yapıyor. Hem radyonun hem de derneğin adı Ermenice. Başlarda herkes ‘bu ne anlamına geliyor’ diye soruyordu ve halâ yanlış yazanlar da var ama onlara öğrettik, bir Ermenice kelime öğrendiler. Derdimiz sadece Ermenilerin sorunları değil, bizim gibi ezilen, bizim gibi ayrımcılığa uğrayan herkesin konuşabildiği bir alan yaratmak istedik. İşte Nor Radyo bu amaca hizmet ediyor. Ama Nor Radyo sadece milletlerin sorunlara değinmekle yetinmiyor, ekoloji, kadın, LGBT programları da var.
Nor Zartonk hakkında internette araştırmalar yaparken enteresan bir nokta da dikkatimi çekti: ‘Nor Zartonk yaşlıların gençler üzerindeki iktidarı olan gerontokrasiyi reddeder’. Biraz önce kunuştuğumuz konularda eski ve yeni nesiller arasında anlaşmazlık var mı?
Muhakkak var. Olmazsa ya da genç nesil eski nesil gibi düşünürse demek bir problem var. Tarih sürekli ileriye doğru gider. Biz 1915’te soykırımla halkımızı kaybettik, zanatkarlarımızı, çiftçilerimizi, köylülerimizi, kiliselerimizi kaybettik ama büyük bir kaybımız 24 Nisanda başlayan aydınlarımızın sürgüne gönderilmesiydi, yani intellektuel tabakamızı kaybettik. Kafamızı aldılar. Kafayı götürdükten sonra beden artık alışkanlıkara göre hareket ediyor. Yaşlı olanın tecrubesinin önemli olduğu feodal kafaya döndük biz. Yani yaşlı olan iyidir, niye? Çünkü daha tecrubelidir. Tabii o tecrubenin getirdiği avantajları da var, desavantajları da. Türkiye’de yaşanan baskı, acılar o yaşlıları hep evde tutuyor. Genç nesil biraz daha aktif. Bence biz o bilgiyle entelektuel tabaka yaratamadık ve onun yerine o yaşlıları yani tecrubeyi koyduk. Tecrubeyi ve alışkanlıkları da koyunca bu hale geldik. Şu anda Türkiye’deki Ermeni toplumu muhafazakâr bir toplum. Bu sadece dini anlamda degil, fikir açısından da muhafazakar, yeni fikire çok açık değiller. Zaten bir şey söylediği zaman ‘yok, o değişmez’ diyoruz. Yüz yıldır hep böyle yapıyoruz. Yüz yılda ülke değişir, imparatorluk yerine cumhuriyet olur, sayımız 2 milyondan 50 bine düşer, tarih değişir, ama sistem değişmiyor ve insanlar bunu savunabiliyor. Hatta yüzyıl önceden daha geriye gittik. En azından yüzyıl önce Anayasamız yani Ermeni milli nizamnamesi, din adamlarından bağımsız bir cismani meclisimiz vardı, şimdi o da yok.
Bu durum 19. yüzyılda Genç Ermenilerin ve Amira sınıfının arasındaki anlaşmazlığı hatırlatıyor. Genç Ermeniler gibi şimdi de toplumuzun korkulardan kurtulabilen, sessizliği bozan genç nesil hakklarına sahip çıkıyor, bir şeyler değiştirmek istiyor. Sizce başarabilirler mi?
Kolay değil bu, hele bu dönemde hiç kolay değil. Sırf Türkiye’deki Ermeniler için söylemiyorum, dünyada böyle, muhalif bir hareket güçlü değil. 19. yüzyıl devrimler çağı iken bugün tam tersine, daha muhafazakarlıkların cağı. Burada hareket etmek çok daha zor. K. Marx ‘İnsanlarin zincirlerden başka kaybedecek bir şeyi yoktur’diyor, şimdiyse insanların kaybedecek çok şeyi var. Bu seçim sistemi de çok etkili olmaktadir. Yerel seçimlerde insanlar ‘aman sistem değişmesin’ diye oyları iktidar partiye verdiler. Ermenistan’a baktığımızda da durum ayni: iktidar partisinin her seçimde güçlenerek ilerliyor ve muhafazakâr bir parti oldu.
Bir de Nor Zartonk topluma bir şey söylüyorsa ve kendi içinde söylediği gibi değilse, artık bu bir sorun olmaktadir: Eleştirdiği şey kendi içinde olmaması lazım.
Eskilerin yaşadığı katliamlar ve soykırımdan dolayı, Türkiye’deki Ermeni toplumu söyleminde ve hareketlerinde daha dikkatlı olmağa çalişiyor. Son zamanlara kadar apolitik bir tavrı vardı. Ama Gezi olaylarında başta Nor Zartonk olmak üzere Ermeniler bu topraklarda kendi varlığını bir daha hatırlattı. Bu bir mesaj mıydı yoksa?
Aslında Nor Zartonk 10 yıldır böyle etkinlikler ve eylemler yapıyor. Soykırımın 90. yılda bir soykırım konferansı yaptık. Keza 2006 yilinda da ve yaşarken Hrant Dink’le birlikte yaptık. O konuşmacı oldu. Gezi parkından önce de var. Ama Gezi parkıni bütün dünya Ermenileri duydu: ‘bak, Ermenliler de ordaymış’ dendi.
Yaşanan acılar insanları geri çekiyor, anlıyorum, ama artık olmamalı. Şöyle bir durum var: yöneticisinden, amirinden, tağagandan (muhtarindan), ağasından bütün aşağıya, bütün halka (Türkiye’deki Ermeni halkı) kadar devlet bize bir sınır çizdi. Diyor sizin sınırınız bu kadar ama toplumumuz, bu sınırı birak, sınırın bu tarafında tutuyor kendini, hakkını bile savunmuyor. Nasıl da olsa kazanamayız, yapamayız, nasıl olsa burası bizim ülkemiz değil diyor. Ve haklılar. Açılan davaların sonuçları görüyoruz. Evet bize sınır vermişler biz de sınırı geçmemeyi istiyoruz. Birak sınırı, aklımızda yüzyıl öncesi Lozan anlaşmasıyla bize verilen haklar vardı, ben artık başka bir dünyada yaşıyorum, başka haklarım var. 21. Yüzyılda Avrupa’daki bir ülkedeki -tamam orada da bir sıkıntı var, ya da Kanada’da ya da Baltik ülkelerdeki yani demokratik ülkelerde azınlıklar ne hakları alıyorsa en azından onun kadar buradaki azınlıklar da bu hakları almalı. Biz her konuda bunu talep ediyoruz. Ve dediğim gibi taleplerimiz sirf Ermeniler üzerinde değil.
Gezi parkına dönersek aslında Ermeni olduğumuz için orada değildik. Gezi parkı eskiden Ermeni mezarlığı olduğu için de değildik. Biz orada öncellikle parkımızı savunmaya gittik. Çünkü o dönem yapılan mitingler yasaktı, 3. Köprü yapıldı, ekolojik anlamda bir sürü eylem yapıldı ve biz ilk gün itibarıyla oradaydık. Parkta sabahladık, hatta polisin ilk mudahale ettiğinde de biz oradaydık. O direnişte biz de vardık. İnsanlar nasıl direniyorsa biz de direndik. Nor Zartonk’un mekanı Taksim meydani tarafındaydi ve orayı yaralılar için açıp insanlarla ilgilendik. ‘Kazandıkta şimdi ne yapacağız’ diye konuşmaya başladık. Düşündük ki; bu parkla ilgili bir çok şeye değinilecek, ama hiç kimse bu parkın tarihine değinmeyecek. ‘Bu parkın tarihine biraz değinelim’ dedik, çünkü o eylemleri yaparken Başbakan Erdoğan ‘Siz tarih bilmiyorsunuz, orada topçu kışlası vardı, biz tarihimize sahip çıkıyoruz’ demişti. Biz de basın bildirisi yazdık ve dedik ki ‘evet oranın tarihi var ama bir de onun öncesi var, bir de böyle bir tarih var: orada Surb Hakob Ermeni mezarlığı vardı’. Bir de sembolik bir tane mezar taşı yaptık. Gezi parkındaki insanların dikkatini çekti ve fotoğraflar çekilip, bütün dünyaya yayıldı.
Yanlış hatırlamıyorsam Gezi parkındaki kazılarda mezar taşları da bulundu…
Evet, zaten bunu vurgulamak istedik; ki bu ülkede nereyi kazarsanız bir Ermeni kalıntısına ulaşacaksınız, Ermenilerin izini bulacaksınız. Bu ya bir kilisenin duvarıdır ya bir insanın kemiğidir. Bizim orada parkla bağlantılı bir şey söylememiz gerekiyordu ve ‘Evet, siz zamanında mezarlığımızı aldınız, ama şimdi parkımızı vermiyoruz, alamıyacaksınız’ dedik ve gerçekten de vermedik. İnsanlar katıldılar, destek oldular. Çok ilginç bir şey oldu, insanlar ellerinde Türk bayraklarıyla gelip ‘a bakın Ermeniler burdaymış’ deyip mezarlığımızın yanında fotoğraf çekiyordu. Düşünün, bizim için de biraz garip.
AKP’nin iktidara geldikten sonra Türkiye’de Kürt açılımı ve Ermeni açılımı başladı. Özellikle Ermeni açılımını nasıl değerlenediriyorsunuz? Türkiye’deki Ermeni toplumu için hangi partinin faaliyeti ve gündemi daha uygun?
Hem AKP hem de CHP içinde bir sürü Ermeni var. Baktığımızda şöyle bir dönem var. Evet, son 10 yıldır AKP iktidara geldiğinden beri Ermenilerin hakları biraz daha veriliyor; alınmış, gasp edilmiş vakıf malları veriliyor ama bu Ermenilerin karakaşlı, karagözlü olduğu için mi veriliyor? Avrupa Birliği sürecinden dolayı veriliyor. Ermenistan’la ilişkileri normalleşme protrokolleri Turkiye veya Ermenistan’nin istediği gibi olmuyor. Davutoğlu ile Nalbandyan imzaları atarken arkadaki Rusya, İsviçre ve Amerika Dişişleri bakanlarını görmek lazım. Yani kimse bunu birinin karakaşlı, karagözlü olduğu için yapmıyor. AKP bu gelişmeleri her zaman bir lütüf olarak gösteriyor ‘işte bakın, haklarınızı veriyoruz’ diye ve Ermeni halkın içindeki AKP’liler de ‘bakın, bize yardım ediyorlar’ diyorlar. Tabii iktidarla pragmatik bir şekilde ilişkiler, iş bağlantıları kurmak vakıflar başkanları, zengin Ermeniler için önemli ve bu yalnız Türkiye’de değil, her ülke için de geçerli. AKP kendilerine muhafazakâr demokrat diyor ama pek demokrat görünmüyor. Türkiye Ermenileri kendi içinde muhafazakâr bir toplum, ama dışarıda da ülkenin muhafazakâr olduğundan korkuyorlar. AKP’nin o islamcı muhafazakâr tarafı Ermenileri korkutuyor. Şimdi bu durumda ‘islamcılar geliyor’ korkusundan bazıları oyları CHP’ye veriyorlar. Bunlar daha seküler olanlar. Ama CHP’nın geçmişine baktığımızda İttihat ve Teraki görüyoruz yani Ermeni soykırımını yapanları görüyoruz ve 1915 de bitmedi, bu süreç devam etti. Cumhuriyetin başında, Ermeni soykırımından dolayı savaş suçlusu olarak Malta’ya sürülen insanlar geri çağırıldı. Bu kafa 60’lara kadar CHP’nin içindeydi. Halâ da CHP’de bu kafada olan insanlar var. Şimdi şöyle düşünün: Disaridan biri olarak Meclise bakarsak AKP, CHP, MHP, BDP partileri var. AKP islamcı, ne geliyor aklimiza? Abdul Hamit nam-ı diğer Kızıl Sultan. CHP deyince, İttihat ve Teraki akla geliyor, MHP zaten faşist bir parti, BDP deyince Kürtler, Hamidiye alayları akla geliyor. Ama burada şöyle bir fark var: Kürtlerin ciddi bir özelleştirisi var. Bir çok Kürt entellektüel -BDP içinde olan insanlar, Ermenilerden özür diliyorlar, bir milyon dolar vererek Diyarbakır’daki Surb Giragos kilisesini onarıyorlar. Ama tabii ki, bütün Kürtler böyle düşünmüyor. Bu konular hakkında da Mecliste sadece BDP ve HDP konuşuyor. Şimdi dışarıdan baktığımızda hiç bir partiyle ittifak yapmamız lazım. Ama BDP’nin o özelliğinden, HDP’nin bütün o azınlıkları içinde barındımasından dolayi, biz Nor Zartonk olarak tabii ki, HDP’nin politikasina daha yakın duruyoruz ve destek veriyoruz.
Dönüp AKP’nin politikasına bakınca; biz bu ülkede Ermeni soykırımını konuşuyorsak, Ermeniler son beş yılda bu ülkede rahat nefes alıyorlarsa bu AKP’nin lütuf etmesiyle değil, Avrupa Birliği sürecidir ve en büyük neden Hrant Dink’in öldürülmesidir. Bugün daha rahat konuşmak, nefes almak için Hrant Dink’i bir bedel olarak ödedik.
Yani bugün AB integrasyon süreci durdursa, Türkiye geldiği noktadan geri adım mı atacak? Bu konuda fikriniz nedir?
Zaten öyle bir süreç içinde değil miyiz? Yani AB süreci durdu ve durdurmasıyla zaten ülkede antidemokratik süreç arttı, ikisi birbirinin nedeni ve sonucu. Dediğim gibi o süreç var ama yine de Hrant Dink’in öldürmesiyle biz bunları daha rahat konuşmaya başladık. Mucadele etmemiz lazım, devletin çizdiği sınırı geçip hakkımızı savunmalıyız.
Nor Zartonk hak savunma ve bir araya gelme, örgütlenme üzerine kuruldu. Bu ulkede bir söylem var; “Bu ülkenin yüzde 99’u Müslüman”, ve eger yüzde 1 isek ya da yüzde 0,1 isek; biz buradayız diyoruz. Bizi öldürdünüz, yok ettiniz -tabii bütün halk için demiyoruz, o dönemin yöneticiler için diyoruz, ama biz halâ buradayız. Şimdi de onlar gibi düşünen insanlar var bu ülkede, ama biz buradayız ve olacağız da, biz bitmeyeceğiz. Bu kadar az kalsak bile, bizi bu topraklardan yok edemeyeceksiniz.
Anahit Kartaşyan
Akunq.net
Leave a Reply