
XI.-XII. yüzyıllarda, Ermeni krallıkları ve beylikleri
Selçuk-Türklerin ortaya çıkması, küçük ve askeri açıdan zayıf Ermeni krallıkları ve beyliklerini zor durumda bırakır. Kars (Vanand) kralı Gagik Abasyan, Selçukların saldırılarından kaçınabilmek amacıyla 1065 yılında mülklerini Bizans’a devredip, karşılığında Küçük Asya’da toprak elde eder. Sadece Sünik ve Taşir-Dzoraget krallıkları Selçuk belalarına dayanarak, belli bir süre daha varlıklarını sürdürebilir.
Özellikle XI. yüzyıl sonlarında Ermeni krallıkları ve beyliklerinin durumu ağırlaşır. Bu dönemde, Selçuklu Sultanlığı’nın zayıflaması ve parçalanması başlar. İşgal edilen ülkeler de sonsuz taht kavgaları ve ayaklanmalardan sürekli zarar görür. Selçuklu devletinin parçalanması şartlarında Ermeni krallıkları ve beylikleri, kahramanca mücadele sonucunda bağımsızlıklarını yeniden tesis edip, topraklarını genişletmeyi dahi başarır.
XII. yüzyıl başlarında Taşir-Dzoraget’te Davit ve Abbas kardeşler, Sünik’te ise kral Grigor hüküm sürmekteydi. Bazı Ermeni beylikleri, ülkenin dağlık ve zor erişilen kısımlarında varlıklarını sürdürmeye muvaffak olmuşlardı. Örneğin, Ardsruni sülalesinin bir kolu, Ağtamar adasında hüküm sürmekteydi. Bu beylik, tüm düşman saldırılarını inatla geri püskürterek, Ağtamar’ı ve çevre bölgeleri elinde tutmaktaydı. Güney Ermenistan’da Manazkert (Malazgirt-çev. notu) Meydan Muharebesi sonrasında bağımsızlığını koruyan tek beylik, Sasun Tornikyanları beyliği olur. Tornikyanlar, Sasun haricinde, Aradsani’nin (Muratçay-çev. notu) orta kısmında bulunan bölgelerde de hüküm sürmekteydi. Sasun beyliği XII. yüzyılda, çevredeki daha küçük Ermeni beyliklerini etrafında toplayıp, kurtuluş mücadelesini yönetmekteydi. Tornikyan beyi veya Araplar tarafından anıldığı şekilde “Sasun kralı”, on binleri bulan bir orduyu savaş alanına sürebilmekteydi.
Güney Ermenistan’ın diğer bölgelerinde de küçük Ermeni beylikleri vardı. Artsakh’ta (Karabağ-çev. notu), Sünik Krallığı’na bitişik, sık bir Ermeni beylikleri ağı yayılmıştı. Özellikle, düşmanlarla sürekli savaş içinde bulunan Khaçen bölgesinin üç beylikleri ünlüydü.
Ermenistan’da Müslüman emirliklerinin oluşumu
Selçuklu Sultanlığı’nın parçalanması esnasında, Ermenistan’da da, Ermenilerin kurtuluş hareketini türlü şekillerde engellemeye çalışan, çok sayıda Müslüman beylikleri, emirlikler oluşur.
Sultan, Transkafkasya’yı ele geçirme konusunda Selçuk-Türklere destek olmuş olan, Gandzak ve Dıvin’in Şaddadyan emirlerine 1064 yılında Ani şehrini bahşeder. Emir Manuçe Şaddadyan ani’ye yerleşir ve kısa zamanda şehrin Ermeni nüfusuyla dostane ilişkiler kurar. Ani’nin tahrip edilen kısımları Manuçe zamanında onarılır, bazı Ermeni soylu aileleri şehre davet edilir. XII. yüzyılda, Manuçe’nin ölümünden sonra, Ermeni nüfusa yönelik dini baskılar başladığında, Anililer ve Şaddadyanlar arasındaki ilişkiler düşmanca içerik elde eder.
Ermenistan’ın kuzeydoğusunda, XII. yüzyılda, geniş Gandzak atabeyliği oluşur. Bu devlet, Artsakh’ın Ermeni beyliklerine sık-sık saldırılar düzenler, 1170 yılında ise Sünik Krallığı’nı işgal eder. Barbarlar, Sünik’in Bağaberd Kalesi’nde, 10 binin üzerinde Ermenice elyazmasını imha ederler.
Güney Ermenistan’ın en güçlü devleti, merkezi Khlat olan Şah-Armenler emirliğiydi. Devletin adından belli olduğu gibi, nüfusunun büyük bir bölümü Ermenilerden oluşmaktaydı. Arçeş (Erciş-çev. notu), Muş, Manazkert şehirleri emirlik sınırları içinde bulunmaktaydı. Şah-Armenler, Ermenistan’ın kurtuluşunun ezeli düşmanlarıydı.
Ermenistan’ın Dıvin, Kars, Karin (Erzurum-çev. notu), Kharberd (Harput-çev. notu) şehirleri ve çevre bölgelerde küçük Müslüman beylikleri vardı. Bu beylikler, büyük bir güç teşkil etmemekle birlikte, genellikle büyük emirliklerin ordularıyla birleşerek, Ermeni-Gürcü ordularının ilerlemesini durdurmaya çalışmaktaydı.
Ermeni-Gürcü ittifakının başlangıcı. Ani için mücadele.
Selçuk-Türklerin akınları, Gürcistan’da da ağır şartlar yaratmıştı. Ülke, Selçuklu sultanlarının egemenliğini kabul edip, vergi vermeye mecbur olmuştu. Lakin kral Davit Yapıcı (1089-1125) tahta çıkıp, Selçuklu devletinin parçalanması başlayınca, ülke güçlenme ve birlik yoluna girer. Gürcü Krallığı XII. yüzyılda güçlenir ve Selçuk-Türklere karşı kurtuluş mücadelesinin başına geçer.
Gürcü Krallığı’nın güçlenmesi Ermenileri şevke getirip, yakın kurtuluş ümidi telkin etmekteydi. Ani Krallığı’nın yıkılmasından sonra komşu ülkede sığınma bulan Ermeni elit birliği, Gürcü ordusu bünyesinde, Müslüman emirliklerine karşı sürdürülen savaşlara katılmaktaydı. Bu birliklerin başında bulunan Ermeni prenslerden bazıları, Gürcü sarayında önemli mevkilere sahipti. Ermeni komutanların en ünlüsü olan Sargis Zagaryan, hayatının son yıllarında, Gürcü ordusu ve bu ordunun bünyesinde çarpışan Ermeni birliklerinin genel komutanı, Amirspasalar olarak tayin edilir.
Ermeni-Gürcü ittifakı, iki eski halk için verimliydi. Gürcistan, düşmanı Ermenistan’dan kovarak güney sınırlarının güvenliğini sağlamakta, Ermenistan ise, Gürcistan Krallığı nezdinde güçlü bir müttefik elde etmekteydi. İki halk, geçmişin derslerini hesaba katarak, ortak düşmana karşı uyum ve birlik içinde faaliyet göstermekteydi.
Ermenistan topraklarını kurtarma girişimi, çekilmez bir durumda bulunan yerel halka aitti. Emirlikler, sıklıkla birbirlerine karşı savaşmakta ve bundan dolayı en fazla Ermeni halkı zarar görmekteydi. Köyler ve şehirler boşalmakta, verimli tarlalar ve bağlar terk edilmekteydi. Ermeniler, bu şartlar altında sık-sık ayaklanıp, yardım amacıyla Gürcü krallarına başvurmaktaydı.
Anililer, 1124 yılında Davit Yapıcı’ya özel bir heyet göndererek, şehri kendisine teslim etme kararlarını bildirirler. Gürcü ordusu, Anililerin desteğiyle Ani’yi hızla ele geçirir ve şehrin Şaddadyan yöneticisi tutuklanır. Anililer, şehrin içişlerinde tamamen özerlik elde eder. Lakin galibiyet uzun sürmez. Ani yöneticisinin oğlu, komşu emirliklerden askeri destek alıp, şehri kuşatır.
Savunma mücadelesine Gürcü ordusu ile kadınların dahi dâhil olduğu Anili gönüllüler katılır. Kadınlardan Aydsemnik, inanılmaz kahramanlık sergileyerek, oklardan aldığı yaralara aldırmadan, düşman askerlerinin üstüne surlardan taş fırlatmaktaydı. Ancak iki yıl sonra, şehirde açlık baş gösterdiğinde, Anililer, yeniden Şaddadyanlara tabi olmayı kabul eder. Daha sonraki on yıllar içinde Şaddadyanlar iki kere daha Ani’den kovulur. Lakin komşu emirlikler hemen yardıma koşup, onların egemenliklerini tekrar tesis eder.
Kuzeydoğu Ermenistan’ın kurtuluşu
Düşmanı Ermenistan’dan kovma konusundaki kararlı aşama XII. yüzyıl sonunda başlar. Kurtuluş savaşlarının başında Sargis Zakaryan’ın oğulları Amirspasalar Zakare ve İvane atabey (veliahtın hamisi) bulunur. Bu kardeşler, Gürcü sarayının en etkili kişileri olup, Ermeni-Gürcü askeri ittifakını temsil etmekteydi. Ünleri, yakın ve uzak ülkelere yayılmıştı. Ermenistan’ın haricinde, Kilikya’daki Ermeniler de kardeşlerin kahramanlıklarını takip etmekteydi.
Sargis Zakaryan ve oğullarının mevkileri, özellikle kraliçe Tamara’nın (1184-1207) tahta çıkmasından sonra daha da perçinlenir. Gürcü Krallığı, yeni kurtarılan bölgeleri, bu bölgeleri kurtaran Ermeni komutanlara bahşetmeye başlar. Bu perspektif, Zakaryan prenslerini ve Ermeni ordu komutanlarını şevke getirmekteydi. Bu dönemde emirlikler eski güçlerini kaybetmiş olup, Ermeni-Gürcü ordularına karşı gösterilen direnç zayıflamış, işgalcileri Ermenistan topraklarından kovma şatları oluşmuştu.
Düşmana karşı mücadelede, ilk büyük galibiyet, Amberd Kalesi’nin ele geçirilmesiydi. Zakare ve İvane komutasındaki ordular, Ermenistan’ın merkezi ve doğu bölgelerine ilerler. Ani, 1198 yılında nihai olarak kurtarılır, düşman kısa sürede tüm Şirak bölgesini terk eder. Zakaryan prensleri, düşmanı Aragadsotn’dan ve Ararat Ovası’ndan da sürer. Zakare ve İvane’nin orduları 1203 yılında Dıvin’e girer.
Vayots Dzor, Sünik ve Artsakh’ta da kurtuluş mücadeleleri yayılır. Ermeni halkı, bu çatışmalara son derece faal bir şekilde katılarak, silah elinde düşmanı vatandan dışarı atmaktaydı. Bu sebeple, Ermeni-Gürcü orduları farklı yönlerde saldırılar gerçekleştirme imkânı bulabilir ve her yönde başarıya ulaşır. Batıya yönelerek Kars’ı, güneyde ise Bagrevand’ı ele geçirirler. Zakare ve İvane, saldırıyı sürdürerek, Arçeş ve Manazkert’e varmakla birlikte, güney Ermenistan’da tutunamazlar.
Şah-Armenlerin toprakları 1207’de Mısır Sultanı’nın akrabalarından Eyyubilere geçer ve bunun akabinde Zakaryanlar, Khılat şehri önlerinde başarısızlığa uğrayarak, daha sonraki ilerlemelerini durdururlar. Zakare ve İvane tarafından başlatılan kurtuluş savaşları, oğulları tarafından sürdürülür. Zakaryan prenslerinin farklı kolları, Moğol akınlarına kadar, yarım asır boyunca çok sayıda savaşlar sürdürmüşlerdir. Gugark, Artsakh, Utik, Sünik ve Ararat bölgelerinin büyük bir kısmındaki Ermeni halkı, onların çabalarıyla kurtarılmıştır.
Zakaryanlar döneminde, kuzeydoğu Ermenistan
Zakaryanlar ve onlara bağlı soylu sülaleler, kurtarılan bölgelerde kendi egemenliklerini tesis eder. Eski Ani Krallığı ve çevre bölgeler, Amirspasalar Zakare ve varislerine ait olur. Bu geniş beyliğin merkezi Ani şehriydi. İvane atabey başkanlığındaki Zakaryanların ikinci kolu, kuzeydoğu Ermenistan’ın merkezi kısımlarında hüküm sürmekte olup, makamı, Dıvin şehriydi. Zakaryanların üçüncü kolunun kurucusu, Sargis Zakaryan’ın kardeşi Vahram’dı. Vahram’ın varisleri olan Vahramyanlar, Ermenistan’ın kuzeydoğusuna yerleşmişti. Vahramyanların başlıca merkezi ve makamları Gag Kalesi’ydi.
Selçuk-Türkler döneminde takibata uğramış olan Ermeni soylu aileleri, Zakaryan’ların himayesine nail olup, onların yardımıyla egemenliklerini tekrar tesis ederler. Zakaryanların Ermeni komutanlarından oluşan, bazı yeni beylikler kurulur. Vaçutyanlar Aragadsotn bölgesinde, Proşyanlar Vayots Dzor bölgesinde, Sünik’te Orbelyanlar, Artsakh’ta ise Hasan-Calalyanların beylikleri etkili olur.
Zakaryanlar ve onlara bağlı beylikler, Ermenistan’ın kurtarılmış bölgelerinde tam özerkliğe sahip olur. Bu beyliklerin toprakları, özel olarak tayin edilen görevliler sayesinde yönetilmekteydi. Beylikler, kendi bayrakları, armaları ve ordularına sahipti.
Yabancı boyunduruktan kurtulduktan sonra, ülkenin ekonomik gelişimi için uygun şartlar hâsıl olur. Tarım ve hayvancılık gelişir. Bağlar ve tarım alanları genişletilir. Sulama sorunu iyileştirilir, yeni barajlar ve kanallar tesis edilir ve eskileri onarılır.
Yıkım içinde bulunan Ermeni şehirleri onmaya başlanır ve tekrar yükseliş yoluna girer. Başkent Ani güzelleşir ve yeni bir ahenk alır. Ermenistan’ın şehirleri tekrar canlı bir şekilde Doğu ülkeleri ve Bizans’la olan ticarete katılır. Dıvin ve Kars büyüyüp, gelişir. Yerevan, şehirleşir.
Zanaatkârlar şehirlerde özel teşkilatlar, kardeşlikler içinde örgütlenirler. Bu teşkilatlar, aynı zanaat kolunda faaliyet gösteren ustaları birleştirmekteydi. Bu teşkilatlar, üyelerinin çıkarlarını savunmakta, zorluk anlarında onlara destek olmakta, tüzükleri sayesinde faaliyet alanlarını düzenlemekteydi.
Maalesef, Ermenistan’ın kurtarılmış bölgelerinin siyasi, ekonomik ve kültürel Rönesans’ı uzun sürmez. Kısa süre içinde Doğudan sel gibi yeni göçebe hordaları akın eder ve ülkenin tabii gelişimi tekrar engellenir.
http://www.findarmenia.com/arm/history/20/267
Çeviren: Diran Lokmagözyan
Leave a Reply