Türkiyede, demokratik gelişmelerin hızla geliştiği son zamanlarda, resmi makamların, yetkililerin ve devlet adamlarının ve özellikle görsel ve yazılı Türk basınının, Van’ın Gevaş ilçesine bağlı adanın gerçek adı “Ağhtamar Adası” adı yerine , “Akdamar Adası” ismini kullanmak tercihinde bulunmaları, adanın gerçek adını aldığı dilin etnik mensuplarını ağır derecede üzmekte ve yaralamaktadır:
Adanın gerçek adı “Ağhtamar” Türkçe bir isim değildir, o özel ismin, Türkçeleştirilmesi, demokratik kamu vicdanında ne derece doğrudur?
Sözcükleri türedikleri dilin dışında, başka bir dilde ve yanlış telaffuz ederek kullanmak, sözcükte anlam kayması yaratırken, o sözcüğün türediği dilin etnik mensuplarını çok ağır derecede üzer, yaralar, incitir.
Etimolojik disiplin açısından da, tarihe mal olmuş ve uluslararası terminolijde yer almış bazı sözcük ve kelimeler üretildikleri dilerin dışında bir dilde kullanılmaları da uygun değildir, kullanılması hoş karşılanmaz, ve hoşgörü belirtisi olarak da algılanamaz, tıpkı, örneğin, İstanbula Konstantinopolis, İzmir ise Simirna, asla denilemeyeceği, Savaş adlı kişiyi Baykar, Süleymanı Soğomon, Yahyayı Yeğya, Arzu yu Dença, İbrahimi Apraham, Yiğiti Ari, İsahakı Sahak, Gülü Vart, Berci Burç, Yaniyi Kani, Maryamı Meryem gibi ve benzeri isimler veya aksi olarak adlandırmanın doğru, yakışık ve hoşgörü belirtisi olmadığı gibi:
Son günlerde, Türk basınının gündemine oturan Vanın Gevaş ilçesi sınırları içinde yer alan Ağhtamar adasındaki Surp (Kutsal) Khaç kilisesi 95 sene sonra senede bir kereye mahsus bir izinle tekrar ibadete açılışı bağlamında düzenlenen kutsal dini ayin, ada ve kilise ile ilgili basında yer alan yoğun ve sık yayınlarda adanın gerçek adı yerine gerçek olmıyan “Akdamar Adası” ismini kullanmak tercih edilmektedir: Bu yayınlara örnek olarak, 18 Eylül 2010 tarihli Hürriyet gazetesinde, Gülen Aydın imzalı “Akdamar da hazır, Biz de”, başlıklı yazısı, aynı tarihli Türkiye gazetesi’nin “Akdamar kilisesi Ayin İçin Hazır” başlıklı haberi, 19 Eylül 2010 tarihli Milliyet gazetesinde yayınlanan Ferit Aslan ve Gülay Özek imzalı DHA kaynaklı haberi ve benzeri yayınları örnek göstermek mümkün:
Köşe yazarlarının görüşlerine saygım sonsuz, hatta kısmen görüşlerine de katılıyorum, değerli muhabirlerin de, kendilerine verilen resmi haber metinlerini kamu oyuna aktarmakla yükümlü olduklarını da biliyorum, ancak, adı geçen adanın gerçek adı yerine, gerçek olmıyan adının kullanılmasını anlamakta zorlanıyorum, bu bağlamda, benim gibi bu hususu anlamakta zorlananlara, durumu anlaşılır hale getirilmesi için, sayın değerli yetkili yöneticilerimizin, tüm demokrat, sağduyu ve hoşgörü sahibi kişilerin ve aydınların yardımcı olmalarını rica ediyorum:
Yaygın halk hikayesine göre, ada adını, bu adada yaşayan Ermeni baş keşişin güzelliği dillere destan olan ve çevre köylerde çobanlık yapan bir gence aşık olan Tamar adlı kızından aldığı efsaneleşmiştir:
Anlatımlara göre Tamara aşık olan genç, her gece adaya yüzerek gelir, Tamar ile buluşurmuş, Tamar ise ona yardımcı olmak için her gece elinde bir fenerle rehberlik ederek yerini belli edermiş, durumu fark eden Tamarın babası Ermeni baş keşiş, fırtınaları bir gece karanlığında kızının aşık olduğu gence kızıyla buluşmasını engellemek için, elinde fenerle sürekli yer değiştirerek, genci yanıltmış, yüzmekten yorulan gencin güçü kırılmış boğulmuş, boğulmadan önce son nefesini verirken “AĞH -TAMAR”diye avazı çıkıncaya haykırdığı ve bunu duyan Tamar ise, intihar ettiği söylenir: Bu hikaye, ermeni şairi Hovannes Tumanyanın anlatımıyla efsaneleşmiştir:
Ağhtamar adasındaki Surp(kutsal) Khaç kilisesi Ermeni Vaspuragan kralı Gagik 1 Ardzruni zamanında 915-921 yıllarında Mimar Manuel tarafından inşa edilmiştir. Ortaçağ ermeni sanatının en parlak şaheserleri arasında sayılan mabet, Kral 1. Gagikin Kudüsten İrana kaçırıldıktan sonra 7. yy. Van yöresine getirildiği rivayet edilen Hakiki Kutsal Khaç (Surp Khaç)ın bir parçasını saklamak ve barındırmak maksadıyla yaptırdığı söylenir:
“Vanlı dostlarımızla yaptığımız sohbetlerden edindiğim izlenime göre, yöre halkının da Ağhtamar” ismini kullanmayı sürdürdüğü ve hatta Ağhtamar efsanesi halen çevrede, bilinmekte ve anlatılmaktadır:
19 Eylül 2010
Dr.Sarkis Adam



