Eskı Yazılar Müzesi Matenadaran bilim elemanı
1859 yılında Lübnan’da vuku bulan Hıristiyan katliamları Avrupa’da büyük infial uyandırır. İlk yardım elini uzatan Fransa, Dürzilerle Maroniler arasındaki çatışmalara ve Hıristiyan katliamlarına son vermek amacıyla Lübnan’a 10.000 kişilik ordu gönderir. Olaylar durulduktan sonra Fransız ordusu ülkesine döner. Ardından kurulan uluslar arası kurul, Lübnan’ın statüsü konusunu tespit eder. 9 Haziran 1861’de günümüz Lübnan’ın büyük bir kısmını teşkil eden Dağlık Lübnan (Cebel Lübnan) özerk, yarı-bağımsız olarak ilan edilir ve sadece ismen Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde kalır.
Dağlık Lübnan’a bazı ayrıcalıklar verilir, bunlardan biri, Avrupa devletleri tarafından seçilmiş Hıristiyan yöneticiydi. Bu yöneticiler, Osmanlı devleti yönetim sisteminde hizmet veren Hıristiyan görevlilerden seçilecekti. O dönemde çok sayıda Ermeni, Osmanlı yönetimin sisteminin üst düzey devlet makamlarında görev yapmaktaydı. 1861’den 1913’e kadar Lübnan’da görev yapan 7 yöneticiden ikisi, -ilki ve sonuncusu- Ermeni olmuştur. Davut ve Hovhannes paşalar.
Karabet Artin Paşa Davutyan (Davut Paşa) (1816-1873): Öğretmenlerden özel dersler alarak eğitilmiştir. Eğitimine Berlin’de devam etmiş, Konstantinopel’e (İstanbul) döndükten sonra dışişleri bakanlığında göreve başlamıştır. 1840 yılında Berlin’deki Osmanlı elçiliğine tercüman ve sekreter olarak atanır. Daha sonra Osmanlı büyükelçisi olarak Viyana’ya tayin edilir. Avrupa diplomatik çevrelerinde büyük saygı görmekteydi. Osmanlı İmparatorluğu’nun içişleri ve maliye bakanlıklarında temsilcilik görevleri üstlenir.
Davutyan, beş büyük Avrupa devletleri ve Osmanlı İmparatorluğu tarafından teşekkül edilen kurul tarafından özerk Lübnan’ın genel valisi tayin edilir. Davutyan’a müşir (mareşal) rütbesi ve paşa unvanı verilir. Bu yüksek askeri rütbeye ulaşmış ilk Hıristiyan’dı.
Davut Paşa, bölgede hüküm süren kaotik şartlar altında görevini teslim alır. Öncelikle, rakip toplumlar arasında var olan dini nefreti yumuşatarak ülkede hoşgörü ortamı yaratır. Davut Paşa, ülke sakinlerinin can ve mal güvenliğini sağladıktan sonra halkın durumunu iyileştirme konusundaki sorunların çözümüne yönelir.
Ülkenin ilerlemesi için yolların öneminin bilincinde olarak, o zamana kadar düzenli yollardan mahrum olan ülkede görevinin ilk devresinden itibaren yol yapımına hız verir. Davut Paşa’nın yönetim süresinde ülkede 700 km.nin üzerinde yol yapılır. Eğitime hız verir. O dönemde Lübnan’da düzenli okullar mevcut değildi. Var olanlar da, öğrencilere sadece temel bilgiler veren gariban medreselerdi. Davut Paşa, eğitim sistemini düzenleme yolunda Osmanlı yöneticileri tarafından karşısına çıkartılan zorluklara karşılaşır, fakat maddi imkânlar elde ederek, bunları eğitim işine kanalize eder. Kurduğu okullardan biri, kendi adıyla “Davudiye Medresesi” olarak anılmaktaydı ve ülkede, zamanın en ileri eğitim kurumuydu.
Davut Paşa, vergi ve harçları indirir. Ülke tarımı onun yönetimi esnasında gelişme sağlar.
Ülkenin adalet sistemini düzenler. Lübnan’ın ilk hükümet gazetesi onun yönetim yıllarında yayınlanmaya başlar. Üç yıllık yönetim süresi sona erdikten sonra, 1864 yılında, Osmanlı hükümeti ve Avrupalı büyük devletlerin kararıyla Lübnan’ın yönetimi beş yıllığına tekrar Davut Paşa’ya teslim edilir.
Bu, tabii ki üç yıllık başarılı yönetimin sonucuydu. Davut Paşa’nın faaliyetleri hem yerel halk, hem de Avrupa devletleri tarafından takdir edilmekteydi. Başarılı bir siyasetçi olarak, her ne pahasına olursa olsun Lübnan’ın siyasi yarı-özerk durumunu korumaya ve sınırlarının değişmezliğini garanti altına almaya çalışmıştı. Davut Paşa, bu coğrafya için hayati öneme haiz bir sorunu daha çözmeye çalışmaktaydı, fakat çözemediğinden dolayı istifa eder. Lübnan, o tarihlerde dağların arasına sıkışmış bir bölge olup dünyayla bağlantı kurabileceği bir limandan mahrumdu. Davut Paşa, Osmanlı yönetimine Tripoli veya Beyrut’u Dağlık Lübnan’a birleştirmeyi önerip reddedilince istifasını sunar. Karapet Artin Paşa Davutyan altı yıl Lübnan halkına adaletle hizmet edip bu coğrafyaya büyük hizmetlerde bulunmuştur. Lübnan hükümeti, Beyrut sokaklarından birine onun ismini vererek Davut Paşa’nın ismini ölümsüzleştirmiştir.
Davut Paşa’nın Lübnan’daki faaliyetleriyle ilgili bu kadar. Okurlar tabii ki, kendisine hayat vermiş olan millet için ne yaptığı ve ne hizmetler verdiği sorusunu soracaklardır. Davut Paşa, görev süresi boyunca Lübnan ve Kilikia’yı birleştirerek, tek bir yarı-özerk Hıristiyan hükümeti kurmaya çalışmıştır. Siyasetini gerçekleştirme yolunda büyük engellerle karşılaşmış, hatta yerel halk tarafından Ermeni devleti kurmaya çalışmakla suçlanmıştır. Ermenileri Lübnan’a yerleştirmesiyle ilgili ise, Davut Paşa Lübnan’ı Ermenileştiriyor,- denmiştir.
Osmanlı yönetimi 1869 yılında, Grigor Ağaton’un ölümüyle boşalan Osmanlı İmparatorluğu’nun resmi binalar bakanı ve Posta-telgraf yöneticisi görevlerini Davut Paşa’ya emanet eder. Davutyan, yapmış olduğu diğer yararlılıklar arasında, Avrupa’daki saygınlığı ve bağlantılarını kullanarak, imparatorluğun ekonomik ve siyasi yaşamında büyük öneme sahip olan, Asya’yı ve Yakın Doğu’yu Avrupa’ya bağlayan Rumeli demiryolu hattının inşasını tertiplemiştir.
Davutyan, çok yönlü gelişmiş bir insandı. Eski German soylarının kanunlarıyla ilgili kapsamlı bilimsel çalışması için Almanya şansölyesi tarafından özel mükâfat almış ve Berlin Bilimler Akademisi üyeliğine seçilmiştir. Yüksek dereceli devlet görevlisi ve değerli bir siyasetçi olarak çeşitli madalyalar elde etmiştir. 1867 yılında III. Napolyon tarafından şeref lejyonu nişanıyla taltif edilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu tarafından kendisine farklı derecelerde madalyalar ve Osmaniye Büyük Kurdelesi verilmiştir. Papa tarafından ise kendisine Büyük Gregor şövalyeliği birinci derece nişanesi verilmiştir.
Hovhannes Paşa Kuyumcuyan (1858-1933): Konstantinopel’deki Viyana Mehitarist okulu ve Paris Cizvitlerinin ünlü Vaugirard eğitim kurumunda öğrenim görmüştür. Konstantinopel dönüşünde devlet hizmetinde çalışmaya başlar. Dışişleri bakanlığında sorumlu görevler üstlenir. 1899-1908 yıllarında Roma’da Osmanlı elçiliği birinci sekreteri, daha sonra ise İtalya’da Osmanlı işlerinden sorumlu kişi olur. Roma’da görev yaptığı sürede hem İtalyan, hem de uluslar arası çevrelerde büyük saygınlığa sahipti. 1908 yılında Konstantinopel’e döner ve Devlet Kurulu üyesi seçilir. Aynı yıl dışişleri bakan yardımcısı tayin edilir. Gabriel Noratunkyan da 1912 yılında imparatorluğun dışişleri bakanı olarak atanır. Dışişleri bakanlığında Ermenilerin yüksek mevkilere gelmesinin Müslümanlar arasında kıskançlık uyandıracağını düşünerek iki dost karşılıklı anlaşmaya varır ve Hovhannes Kuyumcuyan dışişlerindeki görevinden istifa eder ve daha önce reddetmiş olduğu Lübnan yöneticisi görevini 1903 yılında kabul eder.
Kuyumcuyan’ın adaylığı, Avrupalı büyük devletler tarafından oybirliğiyle kabul edilir. Hovhannes Kuyumcuyan’a mareşal rütbesi ve paşalık unvanı verilir. Siyasi karışık ortamda bu görevi üstlenir. Bir yıl görev yaptıktan sonra Birinci Dünya Savaşı başlar. Üç yıllık görev süresinde beş önemli reform gerçekleştirerek Lübnan halkına yarar sağlar. Suriye’de yerleşik Osmanlı ordularının genel kumandanı Cemal Paşa, Hovhannes Paşa’ya karşı sürekli ayak oyunları düzenler. Birçok kez kendisini Fransız yanlısı olarak itham eder. Cemal Paşa, Hıristiyan nüfusu imha etmek amacıyla Lübnanlıları silahtan arındırmaya çalışmaktaydı.
Hovhannes Kuyumcuyan hayatı pahasına birçok defa Osmanlı hükümetine karşı mücadele ederek Lübnanlıları, Batı Ermenilerinin başına gelenlerden kurtarmaya başarmıştır. Hovhannes Paşa üç yıl boyunca mevzilerini korumak ve yönetimi altında bulunan halkı barış içinde tutabilmek için büyük gayret sarf etmiştir.
Babıâli, 1915 yılında Lübnan’ın ayrıcalıklı yönetimini lağveder. Hovhannes Kuyumcuyan görevinden alınır. 1916’da Kuyumcuyan Konstantinopel’e döner ve yolda Ermeni kırımlarının şahidi olur. Konstantinopel’de, Osmanlı parlamentosuna seçilir, fakat bu kanlı hükümetle ilgisi olmasını arzu etmediğinden dolayı görevi kabul etmez.
Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilgisi ve Mondros Mütarekesi (27 Ekim 1918) sonrasında Hovhannes Paşa tekrar günün adamı olur. Osmanlı İmparatorluğu veliahdı prens Abdülmecit, çeşitli siyasi konularla ilgili sürekli kendisine başvurmaktaydı. Prens, tüm yolları kullanarak Avrupa devletlerinin Türkiye’ye karşı tutumlarını, Ermeniler sayesinde değiştirmek arzusundaydı. Hovhannes Paşa, Aram Bey Yeram ve daha başka tanınmış Ermeni şahsiyetler vezir Kâmil Paşa tarafından, 1919 yılında Paris Barış Konferansı’na gidecek Osmanlı heyetine dâhil edilmek istenir. Şart olarak ise, Birinci Dünya Savaşı’nda Ermenilere yönelik hiçbir şey yapılmamış olduğu konusunda orada açıklama yapmaları talep edilir. Hovhannes Paşa, hükümetin taleplerini gerçekleştirmeyi reddederek, Ermenistan’ı mezarlığa çevirmiş olan bir devlet için çalışmak istemediğimi açıklar. Hovhannes Kuyumcuyan ülkeyi terk eder ve Roma’ya yerleşir.
Türkçesi: Diran Lokmagözyan
Devamı Cuma günü
Akunq.net






Leave a Reply