1. Osmanlı idari sisteminde Ermeniler. I. Mühtedi Ermeni devlet görevlileri

Anahit Astoyan

Eskı Yazılar Müzesi Matenadaran bilim elemanı

Yönetim hakkı sadece Müslümanlara mahsus olduğundan dolayı, Osmanlı İmparatorluğundaki tüm devlet görevleri Müslümanlar ve Mühtedi Hıristiyanlar tarafından yürütülmekteydi.

Şeriat, Müslüman’ın bir Hıristiyan’ın tahakkümü altında bulunmasını men etmekteydi. Bu sebeple Ermeniler yüzyıllar boyu, 1839 Tanzimat fermanına kadar (ilk Osmanlı reform programının ilanı) devlet görevlerinden uzak kalmışlardır. Küçük yaşta ebeveynlerinin elinden alınıp, zorla İslamlaştırılarak Yeniçeri bölüklerine katılanlardan binlercesinin arasından sivrilmiş olan istisnai kişileri saymıyoruz tabii.

Osmanlı yönetimi, gayrimüslimlerin askeri gücünü kullanmak ve kendi askeri gücünün sürekli ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, imparatorluğun Hıristiyan nüfusuna yönelik beşeri bir vergi olan devşirmeliği uygulamaktaydı. Bunun sonucunda üç yüz yıldan uzun bir süre Ermeni halkının en seçkin temsilcilerinin sayısız nesilleri milli ortamlarından koparılarak yabancı bir devletin ve dinin zaferi için hizmet etmişlerdir.

Ermeni asıllı yeniçerilerin arasında, cesaretleri ve yetenekleri sayesinde Osmanlı askeri ve idari sisteminde en yüksek mevkilere ulaşabilen şahıslar var olmuştur. İçlerinden bazıları, Osmanlı İmparatorluğu’nda vezir-i azam derecesine kadar ulaşabilmişlerdir.

Ermeni asıllı yeniçeriler arasında en tanınmışlarından, Osmanlı tarihine altın sayfalar bahşetmiş olan XVII. yüzyıl amirali Halil Paşa’dır. Halil Paşa, Kayserli bir Ermeni olup, sübyan toplama esnasında ailesinden kopartılıp, Konstantinopel’e (İstanbul) getirilmiş, burada en yüksek mertebelere ulaşarak Osmanlı Devleti’ne önemli hizmetlerde bulunmuştur.

Yeniçeri ağası görevine yükselmiş, 1609 yılında vezir, ardından da vezir-i azam derecesine ulaşmıştır. Halil Paşa, Sinop’a saldıran Kazakları püskürtmüş, Polonya ve Avusturya’yla olan barış antlaşmalarını yeniletmiştir. 1619 yılında Perslere karşı savaşmış ve Şah Abbas’ı barış imzalamaya zorlamıştır. 1620 yılında görevinden ayrılarak tekrar amiralliğe dönmüştür. 1621 yılında Polonya’ya karşı çarpışmış, 1626-1627 yılları arasında tekrar vezir-i azam görevine tayin edilmiştir.

Ermeni asıllı Osmanlı yöneticilerinden biri de, XVII. yüzyıl generali ve devlet görevlisi Malatya doğumlu Süleyman Paşa Ermeni’dir (1605-1680). 1605 sübyan toplama esnasında Konstantinopel’e götürülerek İslamlaştırılmış ve ismi değiştirilmiştir. Süleyman, kendisi gibi zorla İslamlaştırılmış bir aile ferdi olan, yüksek mevkie ulaşmış olan İsmail’in desteğiyle sarayda göreve atanmıştır.

Süleyman Paşa, yetenekleri, becerikliliği ve cesareti sayesinde basit askerden vezir-i azam derecesine yükselmeyi başarıp Osmanlı Devleti’nin en önemli kişilerinden biri olmuştur. Sultan İbrahim’in (1640-1648) koruması olmuş, belli bir süre sonra vezirlik mertebesine erişip, ardından vezir danışmanı, daha sonra ise Karin (Erzurum) ve Sebastia (Sivas) valiliklerine getirilmiştir. Kreta’nın (Girit) ele geçirilişine katılıp, 1644 yılında vezir-i azam tayin edilmiştir. Ülkeyi birçok defalar tehlikelerden kurtarmış, karışıklıklar esnasında vezir-i azam görevinden istifa ederek canını kurtarmıştır. İki kere vezir-i azam vekilliği yapmış, Adrianapolis (Edirne) sarayının yöneticisi olmuştur. Süleyman Paşa, zorla İslamlaştırılmış olan Ermenilerin ne ilki, ne de sonuncusuydu, fakat Ermeniliğini gizlemeyen ve vezir-i azam olduğu zaman dâhi Ermeni lâkabını kullanan tek kişi olmuştur.

XVII. yüzyıl devlet adamı Hüsrev Paşa da, çocuk yaşta ailesinden koparılıp zorla dini değiştirilen ve Osmanlı İmparatorluğu’nda vezir-i azam derecesine ulaşmış kişilerdendir. Osmanlı yönetimi, Hıristiyan vatandaşların enerjisi ve genetiğinden sadece orduyu güçlendirmek amacıyla faydalanmamıştır.

Sübyan toplama sayesinde zorla Müslümanlaştırılan gençlerin içinden iyi görünüşlü ve akıllıları saraya gönderilip iç oğlanlar ocağına alınarak Osmanlı yönetimine sadık hizmetkârlar olarak yetiştirilip sarayda farklı görevler üstlenmekteydi. İç oğlanlar sistemi, Osmanlı Devleti yönetim sisteminin oluşumu, devletin gelişimi ve güçlenmesi konusunda önemli bir rol oynamıştır. Osmanlı yönetim sisteminde yüksek mevkie ulaşmış ve XVII. yüzyıl kubbe vezirlerinden Kara Mehmet Paşa Doğancı da Ermeni asıllı devlet adamlarındandı.

Kara Mehmet Paşa, Halil Paşa’nın ağabeyiydi ve vezir-i azam, Bosnalı İbrahim Paşa’yla rekabet içine girdiğinden dolayı XVII. yüzyıl sonunda başı kesilerek idam edilmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu XVIII. yüzyılda kısa süreliğine bir yükseliş yaşamış, düşün hayatı birkaç yıllığına yeşermiştir. Bu sürede Avrupa’yı takip etme denemeleri yapılmış, Osmanlı basını kurulmuş, kütüphaneler yaratılmış, Konstantinopel’de göz alıcı genel ve resmi binalar yapılmış, ülkenin diğer şehirlerinde de yapılandırma çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Tüm bu yenileme çalışmalarının mimarı Ermeni asıllı vezir-i azam, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa (1662-1730) olmuştur. Alfons d’Lamartin tarafından 1855 yılında Paris’te basılan Osmanlı tarihine yönelik tarih çalışmasında İbrahim Paşa’nın Ermeni olduğu kanıtlanmaktadır.

İbrahim Paşa’nın Ermenilere yönelik olumlu yaklaşımı, belki de Ermeni olmasında yatmaktadır. Kumkapı Surb (Aziz) Astvadsadsin, Samatya Surb Gevorg ve daha başka Konstantinopel Ermeni kiliseleri İbrahim Paşa’nın vezir-i azam olduğu dönemde inşa edilmiştir. Patrik Hovhannes Kolot, 1724 yılında vezir-i azam İbrahim Paşa’ya yönelik mektubunda Kafkasya’dan esir olarak getirilen Ermenilerin esir pazarlarında satılmalarından şikâyet eder. Vezir-i azam tarafından tüm yöneticilere gönderilen emirle Ermenilerin esir pazarlarında satışı durdurulur.

İbrahim Paşa’nın vezirliği döneminde Konstantinopel Ermenileri farklı alanlarda ilerleme sağlamışlardır. I. Abdülhamit’in (1771-1788) amirali Cezayirli Hasan Paşa da Ermeni asıllı olmuştur. Hasan Paşa, Rodosto’nun (Tekirdağ) Surb Khaç mahallesinde yaşayan fakir bir Ermeni ailesinin oğlu olduğundan, ailesi küçük çocuğu köle olarak Hacı Osman adında bir Osmanlı tüccarına satmaya mecbur olur. Tüccar tarafından Hasan olarak adlandırılır ve uzun süre Cezayir’de bulunmasından dolayı Cezayi’li olarak anılır. Olağanüstü becerileri ve cesaretinden dolayı başarılı bir tüccar ve gözü pek bir denizci olarak nam salar.

Daha sonra Osmanlı donanmasında hizmete girip devlete yaptığı büyük yararlılıklardan dolayı ünlenir. Malta Adası’nın muhasarasına katılmıştır. Gazi unvanına sahipti.

I. Abdülhamit zamanında vezirlik mertebesine ulaşıp, amiral tayin edilmişti. Osmanlı donanmasının büyük garnizonu ve daha başka askeri yapılar Hasan Paşa döneminde kurulmuştur, gemi yapımı onun zamanında gelişmiştir.

XVIII. yüzyıl vezir-i azamlarından Esseylit Mehmet Paşa’nın da Ermeni asıllı olduğu iddia edilmektedir. Ermenilere karşı olumlu yaklaşımı dolayısıyla bu kanının oluşmuş olduğu da mümkündür, fakat Halil, Süleymen ve Mehmet paşalar gibi daha pek çok zorla Müslümanlaştırılmış Ermeni’nin Osmanlı yönetiminde parlamış olup, Osmanlı’ya hizmet etmiş olmasına rağmen Ermeni olarak bilinmediği kesindir.

Bu kişilerin isimleri günümüze ulaşmamış veya Osmanlı tarihi bu kişilerin etnik aidiyeti hakkında kayıt tutmamış olduğundan bu konudaki veriler son derece kıttır.

Ülkenin idari sisteminde değişikliğe gidildiği ve Avrupalaşma ihtiyacı hissedildiği zaman Osmanlı İmparatorluğu’nun devlet yönetiminde Ermeniler ön plana çıkıp, önemli roller üstlenmeye başladılar. Osmanlı İmparatorluğu, XIX. yüzyılda Avrupa diplomatik çevrelerinde “hasta adam” olarak anılmakta, imparatorluğun devlet mekanizması gerçekten de hasta adam gibi debelenerek çalışmaktaydı. Babıâli, XIX. yüzyılda Avrupa ülkelerini örnek alarak, devlet sisteminde reform düzenlemeleri gerçekleştirmeye başladı.

Lakin Osmanlılar, bunu kendi güçleriyle gerçekleştirmeye hazır değildi. Avrupa tipi bakanlıklar kurulurken, Avrupa üniversitelerinde tahsil görmüş, Osmanlı gerçeğine vakıf ve yabancı diller bilen Ermeni uzmanlara ihtiyaç duyuldu. Ermeniler, uzmanlık becerileri ve girişimcilik isteyen bu bakanlıklarda göze çarpan ve hatta başlıca roller üstenmişlerdi.

Müslümanların kibri, bakanlıkları tamamen Ermenilere temsil etmelerini engellemekteydi. Ticaret, maliye, posta-telgraf, resmi yapılar, orman ve maden, eğitim, adalet ve dış işleri bakanlıklarında Müslüman bakanların yanında çok sayıda Ermeni, bakan yardımcısı görevlerini üstlenmişti.

Bu bakanlıkların gerçek idarecileri aslında onlardı, çünkü bakanlıkların tüm derdi ve sorumluluğu Ermeni bakan yardımcılarının omuzlarına yüklenmişti. Ermenilerin bakanlık koltuğuna oturmasını gerektirecek durumlar da olmuştur. Ermeni devlet yöneticileri, başarılı faaliyetleri sayesinde, Ermenilerin iyi zanaatkârlar ve tüccarlar olmalarının haricinde, başarılı yöneticiler de olabileceklerini kanıtlamışlardır.

Türk aydın ve gazeteci Şule Betincek’in belirttiğine göre, Osmanlı zamanında kırkın üzerinde Ermeni en önemli bakanlık koltuklarında oturmaktaydı. Parlamento ile devlet kurulu üyelikleri, elçilik ve Osmanlı meclisi mebusu görevlerinde de bulunmuşlardır.

Türkçesi: Diran Lokmagözyan

Devamı Cuma günü

Akunq.net

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Hoş Geldiniz

Batı Ermenistan ve Batı Ermenileri’yle ilgili bilgi alış verişi gerçekleştirme merkezinin internet sitesi.
Bu adresten bize ulaşabilirsiniz:

Son gönderiler

Sosyal Medya

Takvim

September 2025
M T W T F S S
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930