- Yevtikes’in sapkınlığı
Aleksandria (İskenderiye) ve Antiok (Antakya) arasında 433 yılında sağlanan inanç konusundaki anlaşma uzun sürmez ve bu sorun, Konstandnupolis manastırlarından birinin başrahibi Yevtikes’in vaazlarıyla yeniden gündeme gelir. Yevtikes’e göre Mesih’in İnsani tabiatı, Tanrısal tabiatının içinde çözülmüştü, aynen bir damla balın okyanusta çözüldüğü gibi. Böylece İnsani tabiatı Tanrılaşmıştı. Mesih’in bedeni İnsani olmasına rağmen, bizim bedenimiz gibi değildi, gökten inmişti. Yevtikes’e göre Mesih’in sadece bir tabiatı vardı ve bu Tanrısaldı.
Antioklular, Yevtikes’e karşı çıkar. Teodorikos Kirostsi (Kiroslu), hocası Teodoros Mapsuestatsi’nin (Mapsuestalı) doktrinine dayanarak, Yevtikes’in doktrinini reddeder. Antiok patriği Domnos, imparatora mektupla başvurarak Yevtikes’in doktrininin telin edilmesini talep eder. Aleksandria (İskenderiye) patriği Dioskoros da bu tartışmaya karışarak, Antiok patriği Domnos’a yazdığı mektupta, Teodoritos Kirostsi’nin yazdıklarının Ortodokslukla ilgili olduğuna dair şüphelerini belirtir.
Konstandnupolis patrikliğinin yıllık toplantısı esnasında, 8 Kasım 448 tarihinde Yevtikes’in doktrini tetkik edilerek Yevtikes’in ruhanilik derecesi geri alınır, başrahiplikten el çektirilir ve lanetlenir. Yevtikes, Aleksandria patriğine, Papaya ve daha başka episkoposlara başvurur. Konstandnupolis konseyinin kararlarını alan Papa, Tertuğianos’un teolojisine dayanarak ünlü yazısını (Prosperos Teolog tarafından hazırlanmıştır) hazırlar. Bu yazıya göre Mesih, iki tabiatlı ve varlıklı bir sıfattır. İki tabiatlar birbirleriyle karışmamakta ve karıştırılmamaktadır.
Tek tabiat fikri reddedilir. Aşağılanan, insani tabiat olmuştur, onurlanan ise Tanrısal olanı. Açlık duyan, korkan, ölen farklıdır, mucizeler gerçekleştiren, peygamberlik yapan, ölülerden dirilen farklı. İki tabiatın da bir tek şahısta birleşmiş olmasına rağmen, giderek iki irade ve iki etki kabul görmekteydi. Bu yazının en önemli özelliklerinden biri, çehre ve tabiat anlayışlarının birbirinden ayrılmış olmalarıydı. Böylelikle, iki çehre demeye gerek duymadan, iki tabiattan bahsetmek mümkün olmakta, aynı şekilde, bir tabiat demeye gerek duymadan bir çehre hakkında konuşmak mümkündü. Papa Leo’nun yazısının esas fikri, “İki tabiatın bir tek şahıs içinde birleşmesi”dir.
- 449 yılındaki Yepesos (Efes) Konseyi
Doğuda, 449 yılında imparatorun emriyle ve Dioskoros Aleksandratsi’nin başkanlığında II. Yepesos Konseyi toplanır. 15 gün süren ve 22 Ağustos’ta sona eren bu konseyde Yevtikes,
Bk. D4
- Kağkedon Konseyi
Lakin kısa bir süre sonra II. Teodosios vefat eder. Yönetim, kilise konularında II. Teodosios’a muhalif olan kız kardeşi Pulkeria ve onun kocası Markianos’un eline geçer. 449 yılında yapılan II. Yepesos Konseyi’ni reddetmek amacıyla, 451 yılında Kağkedon’da yeni bir konsey toplayıp başkanlığını Papa II. Leo’nun temsilcilerine teslim ederler. Ekimde başlayan konsey, Roma’nın taleplerini kabul ederek, Papa Leo’nun yazısını doktrinine temel alır, Nestor’u ve Yevtikes’i telin ederek, doktrinin özeti olarak “Bir Mesih iki tabiat” şeklini kabul eder.
Böylelikle, Roma Kilisesi ve Kağkedon Konseyi, Yevtikes’in sapkınlığına karşı mücadelesinde başka bir aşırılığın, kilise geleneklerinden uzaklaşan bir doktrinin kucağına düşer. Benzer bir doktrinin, doğuda ciddi muhalefetle karşılaşacağı tabiiydi. Geçekten de, Kağketon Konseyi’nin kararları Kıbrıs, Filistin, Kapadokya, Mısır ve Suriye kiliselerinde ciddi bir muhalefete sebebiyet verir. Kağkedon Konseyi’nin benimsediği doktrin çok sayıda konsey tarafından reddedilir. Çatışma öyle bir raddeye ulaşır ki, imparator Basiliskos (475-476), 476 yılında yayınladığı bir fermanla Papa Leo’nun yazısını ve Kağkedon Konseyi’ni telin eder. İmparator Zenon (474-475, 475-491), Konstandnupolis patriği Akakios’un önerisiyle 482 yılında ünlü Henotikon’unu yayınlar. Buna istinaden Nikia, Konstandnupolis ve Yepesos evrensel konseylerinin doktrin kararları, inanç kuralları olarak kabul edilmekte ve Nestor ile Yevtikes telin edilerek, Küreğ Aleksantdatsi tarafından Nestor’a karşı kaleme alınan 12 lanet kabul edilmekteydi. Kağketon Konseyi ve Papa Leo’un yazısı bu belgede hiç anılmamaktaydı. Her halükârda Henotikon, Kağketon’un sessiz telini ve monofizlerin zaferi olarak kabul edilebilir. İmparator Anastas (491-518) da imparator Zenon’un politikasını devam ettirmiştir.
Lakin Roma Kilisesi Henotikon’u kabul etmez ve bunun sonucunda Roma ve Bizans arasında ikilik doğar.
Nestorcuların son kalesi olan Yedesia (Urfa) okulu da imparator Zenon tarafından 484 yılında kapatılmıştı. İmparatorluk sınırlarından kovulan Nestorcular, İran’a sığınarak, İran şahı tarafından himaye elde ederler. İran Kilisesi, 499 yılındaki Selevkia Konseyi esnasında Nestor doktrinini resmen kabul ederek, Diodor Tarsonatsi ve Teodoros Mapsuestatsi ile Nestor’u kilisenin büyükleri olarak ilan eder.
- Ermeni Kilisesi’nin duruşu
Ermeni Kilisesi, İran Zerdüşt dinine karşı varoluş savaşı verirken, Bizans İmparatorluğu’nda süregelen dogmatik tartışmaları günü-gününe takip edemeyip, kendi duruşunu sergileyememişti. Vahan Mamikonyan’ın marzpanlığı (eyalet yöneticisi) döneminde Ermenistan ve Ermeni Kilisesi biraz nefes aldığında, Hıristiyan Kilisesi, üç doktriniyle, üç kısma ayrılmıştı. İrana’da Nestorculuk, Roma ve batıda genel olarak Kağkedonculuk, Bizans’ta ise monofizlik, Henotikon yönelimi hüküm sürmekteydi.
V. yüzyıl sonlarından günümüze gelmiş ve katolikos Hovhan Mandakuni ve episkopos Movses tarafından yazılmış olan iki doktrin belgesi, Kağkedon Konseyi ve Leo’nun yazısına değinmemekle birlikte, Kağketonizme karşı mücadele vermektedir.
Mesih’in tabiatları konusu, belgenin yazarları için tartışılmaz bir anlam taşımaktadır. Buna göre ikrar edilebilecek tek şey, Rab İsa Mesih’in tek olduğunun kutsal gelenek vaazıdır. Bu iki belgenin de, imparator Zenon’un Henotikon’u yöneliminde yazılmış olduğu barizdir.
Ermeni, Gürcü, Ağvan (Albanya, günümüz Dağıstan ve çevresini içine alan eski bir devlet) ve Sünik episkoposlarının katıldığı, 506 yılında toplanan I. Dıvin Konseyi esnasında Henotikon, Ermeni ve komşu kiliseler tarafından çoktan kabul edilmişti. Nestorculuk sorunu da bu konseyde ele alınır. Konsey gündemdeki sorunlarla ilgilenirken, İran’dan gelen bir heyet, İran Şahinşahı Peroz’un 27. yılında (485-6) Nestorculuğun İran’da hayli yaygın olduğu ve Ortodokslar üzerinde baskı uyguladıkları haberini getirir. İran’daki Ortodoks Hıristiyanlar, Ermeni Kilisesi’ne “Tanrısal yazının şahadetiyle yardım bulabilme” (Gor. 48) ricasıyla Ermeni Kilisesi’ne başvurmaktaydı. Konsey tarafından İran’daki Ortodoks Hıristiyanları yüreklendiren ve Nestor’un doktrininin açıkça telin edildiği bir mektup gönderilir.
I. Dıvin Konseyi başkanı katolikos Babgen (490-515) 507-8 yıllarında İran’daki Ortodoks Hıristiyanlara yönelik mektubunda, Nestorculuğu ve Kağketon Konseyi sayesinde Nestorcuların güçlenmiş oldukları ve bu doktrinin Kağkedon Konseyi’ne sızmış olduğundan dolayı Kağkedon Konseyi’ni de bir kez daha telin etmiştir. VII. yüzyıl başındaki Ermeni-Gürcü kilise ilişkileri esnasındaki mektuplaşmalarda ise, I. Dıvin Konseyi’nde “Ermeni, Gürcü, Ağvan ve Sünik” episkoposlarının, Kağkedon Konseyi’nin doktrin kararlarını reddettiği net bir şekilde üç kez vurgulanmaktadır. Bir diğer önemli olgu da, I. Dıvin Konseyi’nin, bu kararı Yunanca olarak imparatorluk kiliselerine göndermiş olduğudur. Bu yazının bir kopyası VII. yüzyıl başlarında Yedesia’da bulunmaktaydı.
Böylece, Ermeni Kilisesi VI. yüzyıl başlarında doktrinel duruşunu kesinleştirmekte, Nestorculuğu ve Kağkeonluğu reddederek, kendisini Bizans Kilisesi doktriniyle bir ilan etmekteydi.
518 yılında Bizans tahtına I. Hustinos (518-527) oturur. Hustinos, Roma’yla kesilen ilişkileri düzenlemek amacıyla Zenon’un Henotikonu’nu telin eder ve Kağkedon Konseyi’ni kutsal ve evrensel olarak ilan eder, 50’den fazla monofiz episkoposu sürgün ederek Kağketonizmi, Mısır haricinde, tüm imparatorluk sınırları içinde tanınan ve izinli doktrine dönüştürür. Ermeni Kilisesi, Kapadokya kilise büyükleri ve Aleksandria okulu teolojisine dayanan doktrine karar vermişti. Ermeni Kilisesi, imparatorluk sınırları dışında bulunduğundan dolayı, kendi doğru bulduğu doktrini kabul etme özgürlüğüne sahipti ve devlet tarafından kendisine zorla benimseneni kabul etme mecburiyeti yoktu. Bizans’ta gelişen Kağkedonculuk, artık Ermeni Kilisesi’ne etki edemezdi. Tersine, katolikos I. Kristapor Tirarictsi’nin (539-545) İran’daki monofizleri himaye ettiğini, İran’a gidip, onlar için episkoposlar kutsadığı, İran şahı Khosrov (Hüsrev) Anuşirvan’ın monofizlere yönelik olumlu yaklaşımını elde ettiğini görmekteyiz.
IV. “Evrensel Konsey” veya Kağketon Konseyi – 451 (8 Ekim)
Başepiskopos Ormanyan’ın yazdığına istinaden “I. Leo, Plabianos’a yazdığı ve Leo’nun yazısı olarak anılan mektubu dış ve zoraki metotlarla bir inanç kuralı olarak kabul ettirdi” (s.28). Yevtikes’in monofizliğini ve Antiok’un Nestorculuğunu telin etti… Böylece duofizliğin temeli konmuş oldu.
Konstandnupolis Kilisesi’nin takipçisi olduğu Antiok Okulu doktrinine istinaden, Mesih’in Tanrısal ve insansal tabiatları arasında bir nevi ayrılık veya kopukluk düşünülmekteydi. Ağeksandria Okulu ise tersine, halâs anlamına herhangi bir şekilde gölge düşmemesi için Mesih’in Tanrısal ve İnsansal tabiatları arasında kusursuz eşleşmeyi savunmaktaydı.
Belirtilen kiliselerin sergilemiş olduğu tutucu duruş tabii ki tesadüf değildir. Yepesos’ta (Efes) gerçekleştirilen III. Evrensel konseyde Aleksandria Okulu doktrinin “zafer elde etmiş” ve temel Hıristiyan doktrini olarak Aziz Küreğ Aleksandriatsi’nin “Vücut bulmuş olanın tek tabiatı” söylemi kabul edilmişti. Dahası, Ağeksandır, Atanas (Nikia Akidesi veya İnanç Akidesi) ve Teopilos Dioskoros pederlerin Evrensel Kilise’nin doktrin söylemiyle ilgili tartışılmaz katkıları vardı ve Aleksandria Kilisesi (Mısır), Hıristiyan doktriniyle ilgili kararlar alma konusunun kendi hukuku olduğunu düşünmekteydi. Antiok okulunun öğrencisi olarak Konstandnupolis patriği seçilen Nestor da Mesih’in, Tanrısal ve İnsalsal iki tabiatı konusunda basit ve sadece manevi bir birliktelik öğretmekteydi ve bu konseyin kararıyla mahkûm edildi.
Ermeni Kilisesi tarafından kabul edilen Nikia Akidesi, Atanas tarafından redakte edilmiş şeklidir. Buna paralel olarak, din adamı olarak takdis edilenler için, birincisinden sadece aynı cümlelerin daha net olarak (özellikle Mesih’in tabiatıyla ilgili kısmı) açıklanan şekli olan ikinci şekli kullanılmaktaydı. Bu açıklama kısmı, Ermeni Kilisesi’nin ezelden beri Yevtikesçiler tarafından düşüncesizce veya bilinçli olarak iftiraya uğramasının tekzip edilmesi niyetiyle düzenlenmişti.
Mesih’in tabiatıyla ilgili Yevtikesçi birliğine rağmen Ermeni Kilisesi’nin kabul ettiği monofizlik, Küreğ ve Yepesos söylemiyle (97-98) tam olarak örtüşmektedir. Ermeni Kilisesi’nin kabul edip savunduğu monifizlik, Yepesos Konseyi’nde kabul edilmiş olan birlikteliktir, Yevtikes’in doktrini değildir. Bu ikisi birbirinden tamamen farklıdır. Beşinci konsey esnasında “Üç başların” mahkûm edilmesi, Yepesos kararlarına bir dönüş ve Ermeni Kilisesi doktrininin tasdik edilmesidir. (başepiskopos Mağakia Ormanyan, “Hayots Yegeğetsin” /Ermeni Kilisesi/, Kilikya Ermenileri katolikosluğu matbaası, Antilias-Lübnan, 1952, s.98).
Başrahip Yevtikes, bu süreç sonrasında sapkın Nestor’a karşı şiddetli bir görev duygusuyla mücadele ettiğinden dolayı tam tersi bir neticeye ulaşmıştı. Yevtikes, 447 yılında doktrinini yayınladı. Buna göre, tabiatların birleşimi, birbirlerine karışma, karıştırılma ve eşdeğerleşmeye kadar gitmekte, böylece insani tabiat hemen-hemen ortadan kalkıp, Mesih’in bedenine semavî köken atfedilmekteydi. Hem Konstandnupolis, hem de Ağeksandria ve Roma patriklikleri arasında, Mesih için bir tabiat veya iki tabiat açıklamasının kullanılmasının gerekli olduğuna dair tartışmalar başlar.
İki taraf arasında süren bu azılı rekabetin ana konusu, kuramsal bir teoloji konusu ve Mesih’in tabiatının teorik sorunu olmaktan ziyade, tamamen fiili ve büyük oranda yoğunlaşmış bir konu, yani patriklik makamlarının karşılıklı ilişkileri ve azami etki sorunuydu.
Evrensel Konseylere atfedilen otoritenin ana temeli, farklı kiliselerin mutabık yakınlaşması üzerine kuruluydu. Bu mutabıklık fiili olarak, 324-431 yılları arasında toplanan ilk üç konseylerde ortaya çıktı. Karşı görüşte olanlar sayıca üstün durumda olsalar dahi (Ariosçularda bariz görüldüğü gibi) şahsi görüş ayrılığı olmaktan öteye geçmeyip, hiçbir zaman tüm Kilise’de hâkim ve resmi olarak kabul edilen bir doktrin olmadı. Şunu da eklemek gerekir ki, o tarihlerde, farklı kiliseler arasında öncelik veya karşılıklı ilişki veya üst düzey etkili olma konularında sorunlar ortaya çıkmamıştı. (başepiskopos Mağakia Ormanyan, “Hayots Yegeğetsin” /Ermeni Kilisesi/, Kilikya Ermenileri katolikosluğu matbaası, Antilias-Lübnan, 1952, s.93).
Bu durum, üçüncü konsey olan Yepesos Konseyi sonrasında kiliselerin birbirlerine karşı olan talepleri ve üstünlük düşünceleri ortaya çıktığından dolayı temelden değişti. Doktrin kisvesi altında ortaya atılan sorunların gerçek nedenini yukarıda belirtilen konular oluşturmaktaydı. …Ağeksandria patrikliği tarafından resmi olarak savunulan doktrin, Roma ve Bizans patriklikleri tarafından reddedildi ve ruhani gücün yeterli olmadığı durumda, imparator Markianos’un siyasi gücü sorunu çözdü. Kağkedon kararları ve otoritesiyle ilgili yarım asır süren birbiriyle çelişkili açıklamalar, Yunanlıların ve Latinlerin dördüncü “Evrensel Konsey”iyle son buldu.
Ermeni Kilisesi tarafından Yepesos Konseyi’nin (431) son evrensel konsey olarak kabul edilip daha ileriye gidilmemesi sebepsiz değildi, çünkü
- Bu konseyle, tüm başlıca kiliselerin fikir birliği içinde olduğu dönem sona ermişti.
- Bu konseyin toplanma nedeni, Evrensel Konsey düzeyiyle uymamaktaydı. Konseylerin ve doktrinlerin karar konuları inanç olmalıdır, açıklamalar değil. İlk üç konseyler, bu kurala göre çalışıp, İsa Mesih’in tanrılığı, Kutsal Ruh’un Tanrılığı ile, hem Tanrılık hem de insanlığın birleşmesi olan Beşeriliğinin gerçekliği konusunda karar vermişlerdir. Kağkedon Konseyi ise bu prensipten saparak, insani varlığın anlamının şeklini ve şartları ile Tanrılığın ve insanlığın birleşmesi şeklini yorumlamaya çalıştı. Lakin doktrinin veya inancın açıklanması, yeni bir doktrinsel karar nesnesi ve yeni inanç maddesi oluşturmamaktadır. Açıklamalar, doktrin okulların ilgileneceği bir irdeleme konusu olabilir, fakat Evrensel Konsey’in gerçekleştirdiği en üst mercilerin kararlarına dönüşmemeleridir.
Ekümenik Konsey, karar vericidir, rahip veya okul (özel, yerel) ise açıklayan. (başepiskopos Mağakia Ormanyan, “Hayots Yegeğetsin” /Ermeni Kilisesi/, Kilikya Ermenileri katolikosluğu matbaası, Antilias-Lübnan, 1952, s.94).
Dördüncü Ekümenik Konsey (Kağkedon Konseyi, 451), rahip Yevtikios’un sapkınlığını tartışmak için toplanmıştı. Yevtikios, Nestorculuğu reddederek, tersine aşırılığa düşerek Mesih’te Tanrısal ve İnsalsal tabiatların kusursuz birleşimini iddia etmeye başladı. Üstelik Tanrısal yanı, kaçınılmaz olarak İnsalsal yanını soğurmaktaydı (sözde Monofizlik). 2 tabiatların “karışımsız ve değişimsiz” (Yevtikios’un aksine) ve “ayırımsız ve bölünümsüz” olarak (Nestor’un aksine) Mesih’te birleşmiş olduğu antinomik gerçeği, Konseyin 200 episkoposları tarafından tasdik edildi.
Konsey kararlarıyla, “Pentarikia” olarak anılan beş Patriklikler arasındaki karşılıklı ilişki nihai olarak kesinleştirildi.
http://www.zvartnotz.am/am/24/2404
Çeviren Diran Lokmagözyan
Leave a Reply