Bizans’ın, Ermeni Kilisesi’ni Kağkedonculuğa zorlama denemeleri
Ermenistan’ı kilise açısından da bağlı kılmak amacıyla, İmparator Morik tarafından biri Konstandnupolis’te (İstanbul), üçü ise Karin’de (Erzurum) olmak üzere dört konsey toplanır (s.57).
604 ve 607 yıllarında Dıvin’de toplanan I. ve II. konseyler tarafından Keğkedonculuğa geçmiş olanların tövbe etmesi ve geri dönmesi konusunda kurallar kabul edilir ve Bizans topraklarındaki episkoposlardan tövbe yazıları kabul edilir (s.58).
649 yılındaki IV. Dıvin Konseyi, imparator II. Konstas’ın duofizliği kabul etme önerisini reddeder.
728 yılında, Sünik episkoposu Stepanos aracılığıyla, Konstandnupolis patriği Germanos tarafından, duofizliği kabul etme önerisi yapılır.
862 yılındaki Şirakavan Konseyi, Ermeni katolikosu Zakaria ve beylerbeyi Aşot başkanlığında, Konstandnupolis patriği Pot tarafından yapılan duofizliğe geçme önerisi reddedilir.
Bizans imparatorları II. Romanos (953-963), Hovhannes Çımışkik (969-976) ve II. Vasil (976-1025) zamanlarında imparatorluğun doğu eyaletlerinde (özellikle Küçük Hayk, Sebastia/Sivas ve Melitine’de/Malatya) ağır dini baskılar başlar. Yunan patrikleri, Ermeni katolikosu Khaçik’e dönme telkinlerinde bulunur, fakat katolikos, yazdığı iki cevabi mektubunda Ermeni Kilisesi’nin duruşunu savunur.
1047 yılında Ermeni Kilisesi’ni Konstandnupolis patrikhanesine tabi kılmak amacıyla Ermeni katolikosu Getadardz, Konstandnupolis’e davet edilip tutuklanır.
1059 yılında, imparator Tukids’in emriyle katolikos Khaçik ve katolikos Petros’un hazineleri Konstandnupolis’e getirilir. Katolikos Betros, Kalkedonculuğu kabul ederek Konstandnupolis patrikliğine tabi olma önerisini reddettiğinden dolayı üç yıl hapsedilir.
Vefat eden katolikosun yerine yenisinin seçilmesi yasaklanır. Sebastia’nın Atom, Pizu’nun Gagik ve Dsamdav’ın Gagik kralları imparator tarafından Konstandnupolis’e davet edilerek, yeni katolikosun seçiminin yapılması için Kağketonculuğun kabulü şart koşulur. Pizu kralı Gagik, Ermeni Kilisesi’nin doktrinini öven bir yazıyı imparatora takdim eder. Sonunda seçime izin verilir.
Katolikos Khaçik’in ölümünden sonra Yunanlılar yeni katolikosun seçimini engelleyerek Ermenileri, Yunan doktrinine döndürmeyi ummaktaydı, fakat nafile. Yunanlılar sonunda geri adım atar. İmparator Tukids, Grigor Vahram’ı (Vıkayaser) katolikosluğa aday olarak kabul eder, fakat makamının Ermenistan’da olmaması şartını koyar. Katolikosluk merkezi olarak Dsamındav yerleşimi seçilir (1066-1105). Grigor, dirayetli olmasına rağmen kendisini bu göreve layık görmemekteydi ve sadece barışın sağlanması için kabul eder.
Barseğ’in kısa süreli katolikosluğundan sonra, henüz 20 yaşında bir genç olan III. Grigor Pahlavuni katolikos seçilir (1113).
1179 yılında, Hromkla Konseyi, Bizans imparatoru Manuel’in birleşme niyetiyle yapmış olduğu şartı inceleyerek, Ermeni Kilisesi’nin “Bir Tabiat”la ilgili yorumunu tasdik eder (s.95).
1307 yılındaki Sis Konseyi (veya VI. Sis Konseyi) Kilikya Ermeni kralı Levon tarafından toplanır ve kral tarafından sunulan, Ermeni Kilisesi’nin gelenekleri konusundaki köklü değişiklikleri kabul eder. Hem Doğu Ermenistan’da, hem de Kilikya’da ciddi muhalefet başgösterir (s.102-103).
1361 yılındaki VIII. Sis Konseyi, katolikos I. Mesrop Artavaztsi tarafından toplanarak, Kilikya krallarının Latinofil siyaseti sonucunda elde edinilmiş tüm yeniliklerin Ermeni Kilisesi ayinlerinden men edilmesini emreder (s.103).
Ermeni ve Latin kiliseleri arasındaki ilişkiler
Bu ilişkiler Haçlı Savaşlarından itibaren başlar.
Kilikya beyi Levon, kral olarak kutsanma niyetiyle Papa Kestinos’a ve Frederik’in oğlu, Almanya kralı VI. Henri’ye başvurarak yapmış olduğu hizmetleri ve kendilerinin vermiş oldukları sözleri hatırlatır. Cevap olarak Levon’a, episkopos Mozantio vasıtasıyla kartal armalı krallık sancağı yollanır ve aynı zamanda Ermeni Kilisesi’nin ayinini Latin ayinine uyarlamak için değişiklikler yapılması önerilir.
Kral Levon, ülkede barışı sağlamak niyetiyle, ikilik tohumları eken Latin din adamlarını ülkeden kovmaya mecbur olur (466).
1243 yılı, Sis. Levon’un kızı Zapel’in yeni kocası kral Hetum ve katolikos Kostandin, kilise içi düzenlemeleri kontrol edebilmek amacıyla (Yunan ve Latinlerin kargaşasından uzak durmak için) konsey düzenleyerek 25 kural tespit ederler (467). Bu konseyde Papa’nın, son kutsamayı yağla yapma ricası da reddedilir.
1306 yılında Sis. Hetum’un yeğeni, kral IV. Levon, yeni katolikosun seçimi ve eski katolikos Grigor tarafından Yunan ve Latin unsurların kabul edilmesiyle ilgili yazıların tasdik edilmesi amacıyla konsey düzenler. Daha önce reddedilmiş olan katolikos II. Kostandin Pronagords, Hetum ve kral Levon’un katılımı ve baskılarıyla seçimi kazanır (474).
1317 yılında Papa Hovhanes’in emriyle Latin episkopos Barduğimeos, Latin doktriniyle ilgilenmek için Atırpatakan (günümüzde Güney Azerbaycan olarak anılan coğrafi bölge) dolaylarına gönderilir. Episkopos Hovhannes Kırnetsi de öğrencileriyle kendisine eşlik eder. Ermeni Kilisesi’ne bağlı olan halk ve kral Levon tarafından kendilerine baskı yapılır. Kovulanlar, Papa önünde Levon’u itham eder. Bundan dolayı Papa, söz vermiş olduğu miktarı Levon’a vermeyi reddederek, katolikos Hakob’a, Kırnetsi’ye baskı uygulamaması konusunda mektup yazar. Kırnetsi, Papa’nın emriyle Ermenistan’da Dominikan rahiplik sistemi kurar. Katolikos, krallık hâkimiyeti sayesinde onları dizginlemeye çalışır. Katolikos, bu çalışmalara son vermesi ve kilisenin barışını yeniden tesis etmesi konusunda Papa’ya mektup yazar. Baba tarafından Latin olan kral, Latin ayinlerini kabul etmeleri konusunda halka baskı yapar ve bundan dolayı askerler tarafından öldürülür. Onun yerine geçen Gvidon da aynı yolu izlediğinden, o da öldürülür (485).
Patrik Poğos Adrianapolsetsi, Ana Kilise’de genel kurul düzenleyerek, Latin yanlısı Ermenileri tekrar Ermeni Kilisesi etrafında birleştirmeye çalışır. Patrik Poğos’u tüm Ermenilerden sorumlu görmek isteyen Osmanlı hükümeti de bu konunun taraftarıydı. Sonuç olarak, “Sevgi Daveti” anılan bir belge hazırlanarak toplantıda hazır bulunanlar tarafından imzalanır. Böylece, Ermeni Kilisesi belli tavizlerde bulunur: a. Takdis esnasında Levon’a ve Kağkedon’a yönelik laneti okumamak, b. Hovhan Vorotnetsi, Grigor ve Movses Tatevatsilerin isimlerini, hiç değilse Konstandnupolis’te anmamak. Lakin patrik Poğos, Ermeni Kilisesi adetlerine karşın, son kutsama niyetiyle yağ kutsayıp, hastaların kutsanması için kiliselere yolladığında halk arasında isyan baş gösterir (596-597).
(Başepiskopos Mağakia Ormanyan, “Hayots Yekeğetsin” /Ermeni Kilisesi/, Kilikya Ermenileri Katolikosluğu Matbaası, Antilias-Lübnan, 1952, s.100-103).
Teoloji
Ermeni Kilisesi’nin bölünmesinin tarihsel aşamasını genel hatlarıyla belirterek, sıra bu bölünmenin teolojik yönlerini genel olarak açıklamaya, iki kilise arasındaki doktrinsel, ayinsel ve kuralsal-yönetimsel farklılıkları belirtmeye gelmiştir.
Ermeni Kilisesi’nin bölünmesinin teolojik yönü farklı zamanlarda, farklı şekillerde ele alınmıştır. Nerses adında tanınmamış bir ruhani tarafından hazırlanıp, Papa XXII. Hovhannes döneminde basılan “Ermeni Kilisesi’nin 117 sapkınlığı” listesi özellikle tanınmıştır. Bu belgenin, günümüzde hiçbir belgesel veya teolojik önemi olmamasına rağmen, tartışmaların bazen ne raddeye ulaştığı konusunda çok iyi bir örnek teşkil etmektedir. 1341 yılında katolikos Mıkhitar tarafından düzenlenen Sis Konseyi, bu hakaretlere cevap vermek niyetiyle toplanmıştı.
Ermeni Kilisesi’nin bölünmesi sürecinde ortaya konulan temel teolojik sorunları aşağıdaki noktalarda belirtmek mümkündür:
– İlk 3 Evrensel Konseyler sonrasındaki Evrensel Konseylerin tanınması sorunu.
– Kağkedon’un Mesiholojik betimlemesinin kabul edilmesi sorunu.
– Ölümden sonra hesap verme konusunda Latin betimlemesinin kabul edilmesi konusu.
– I. Vatikan Konseyi tarafından kabul edilen ve Papa’nın hatasızlığı konusundaki dogmanın kabul edilmesi sorunu.
Belirtilen tüm doktrinsel anlaşmazlıkların, biri haricinde, büyük oranda sorunların özüyle ilgili olmayan doktrinsel formülasyonlar olması ilginçtir. Bu yüzden de bu farklılıklar günümüzde ihtilaf yaratmamakta, iki taraf arasında temel dogmatik anlaşmazlık yaratmamaktadır. Halen tartışma konusu olan tek sorun, Papa’nın hatasız olma sorunudur. Lakin bu konunun özünde, hatasızlıktan öteye, batılı teologların bu konuyu kati monarşi sistemiyle yönetilen Roma Kilisesi’nin merkezi yönetim pratiğine uyarlama çabası yatmaktadır.
Törenler, ayin
İki kilise arsındaki tören farklılıklarına gelince, bu farklılıklar görülür ve hissedilir olmuştur. Geçmişte, törenlerle ilgi sorunlar dogmatik sorunlar kadar mühim olmuştur. Roma’nın, kendi yaklaşımına uyulmasını talep ettiği en önemli anların listesini sunmaktayız:
– Kutsal Ayin esnasında şaraba su eklemek.
– Kutsal Ayin’in başlangıç aşamasındaki duaların girişe kadar olması.
– Halkın kutsanmış şarap ve ekmekle takdis edilmesi öncesinde sunuların takdimi.
– Kilise hizmetkârlarının alt dereceleri.
Tüm bu yaklaşımlar XII. yüzyıla kadar Ermeni Apostolik Kilisesi pratiğine girmiş bulunmakta, fakat şaraba su katma alışkanlığı günümüze kadar kabul edilmemektedir. Kilise kıyafetleri ve din adamlarının derecelerini belirten işaretler de o tarihlerde kullanılmaya başlanmış ve büyük sorunlar yaratmamıştır. Daha sonra, XVIII. yüzyıl başında, Ermeni Katolik din adamları, Latin Kilisesi kıyafetlerinin kullanılması alışkanlığını yerleştirmeye çalışmış, fakat başarıya ulaşamamışlardır.
Kanonik yaklaşımlar
Sorunun ortaya çıkmasına kadar farkına varılmamasına rağmen, iki kilise arasında kanonik haklar konusunda ciddi anlaşmazlık hâsıl olmuştur. Ne Ermeni Apostolik, ne de Ermeni Katolik Kilisesi’nin kanonik kurallarla ilgili düzenlenmiş kanunnameleri yoktur.
Kurallarla ilgili çeşitli derlemeler vardır, fakat Ermeni Apostolik Kilisesi bu kurallara istinaden yönetilmediğinden dolayı bu kuralların kanun gücü yoktur. Kurallar vakumunun esas nedeni, Batı Ermenistan’da, Osmanlı İmparatorluğu’nun Müslüman sultanları tarafından zorla bazı kuralların benimsetilmesi, Doğu Ermenistan’da ise Rus Kilisesi kurallarının (Polojenie) çarlar tarafından Rusya’nın egemenlik alanında yaşayan Ermenistan bölümüne dayatılmasıdır.
Ermeni Katolik Kilisesi ise Roma kanonik hakları kanunnamesine göre yönetilmekteydi. Bu kanunname ise Ermeni Kilisesi’nin çok sayıdaki farklı yaklaşımlarını reddetmekteydi. Örneğin, katolikosun imtiyazları ve “hareket serbestisi”nin genel felsefi prensipleri Roma kanunnamesinde bulunmamaktadır. Bu yüzden de hem en basit normatif farklılıklar, hem de daha karmaşık kanonik-hukuki düzey itibarıyla Ermeni Apostolik ve Ermeni Katolik Kiliseleri birbirlerinden önemli ölçüde geri kalmaktadır.
Çok sayıda önemli konularda idrak duruluğu ve derinliği eksiktir. Örneğin Kilise ve devlet, Kilise ve millet, Kilise ve kültür ile Kilise ve insanın birbirinden ayrılması konuları. Modern adalet meyvesi olan Roma kanonik hakkı kanunnamesine kendisini bağlayan Ermeni Katolik Kilisesi, yüzyıllardır ayrı bir cemaat olma statüsünü korumaktadır. Geleneksel Ermeni “sıcaklığı” ve Ermeni etosu (ahlâki ideolojiler ve kanaatler sistemi) hesaba katılıp Roma kanunnamesinin sert tabiatı başarıyla değiştirilebilindiği durumda, elastiki bir kilise yönetim modeline sahip olacağımıza eminim. Bu ise, genel olarak, Ermeni Kilisesi’nin “normal” gelişiminin garantisi olabilir. Ancak bu durumda, genel kilise sistemi bünyesine katarak şahısların kişisel yeteneklerinin zenginliğini dengeleme imkânı elde etmek mümkündür. Bu da Ermeni halkının gelişimini ve ruhani refahını sağlayacaktır.
http://www.zvartnotz.am/am/24/2407
Çeviren Diran Lokmagözyan
Leave a Reply