İstanbul’da önemli hangi yapıya baksanız altında Balyan imzasını görürsünüz. Balyan Ailesi 19. yy Osmanlı mimarlığının en önermli adları olarak tanınmışlardır. Ermeni kökenli bir aile olan Balyanlar, baba, oğul ve kardeşler olarak art arda dört kuşak hassa mimarı yetiştirmişlerdir. K. Pamukciyan’ın yaptığı araştırmalara göre, aile hassa mimarı Meremetçi (Onarımcı) Bali Kalfa’ya dayanan uzun bir şecereye sahiptir. Balyan Ailesi Kayserilidir. Meremetçi Bali Kalfa’nın oğlu olan Krikor Kalfa, Balyan soyadını ilk kez kullanan kişidir. Bali Kalfa hakkında pek bilgimiz yok. Ancak Bağlarbaşı Ermeni Mezarlığı’nda gömülü olduğu bilinmektedir.
Yaklaşık bir yüzyıl boyunca, Balyan soyadını taşıyan bu mimarlar birbirlerini izleyerek verimli ve etkin bir hayatları olmuştur. Çok sayıda ve büyük boyutlu yapıların tasarım ve uygulamasını içeren mesleki etkinlikleri, hassa mimarı olarak yetkili kişilikleri, profesyonel yetenekleri ve yaşadıkları dönemin isteklerini karşılamaktaki sezgi ve uyumları Balyan adının ülkede ve hatta ülke dışında duyulmasına neden olmuştur.
Aile mesleği
Aile bu başarısını belki de mimarlık mesleklerini bir gelenek içinde hassa mimarı ve hassa başmimarı olarak art arda sürdürmesine borçludur. Aynı adı taşımanın, bir öncekinin etki ve başarı mirasını kullanmanın avantajı, babadan oğula veya kardeşten kardeşe aktarılan deneyim birikimi, Balyanların başarı grafiğini yükseltmede olduğu kadar bu adın hatırlanıp herkes tarafından tanınmasında da etkili olmuştur. Ortaçağın zanaatkar ailelerini anımsatan bu süreklilik, kendini unutturmayan, tersine yineleyen ve yenileyen bir ad olmak, Balyanların gündemde kalmasını sağlamıştır.
Balyan üslubu
Balyan Ailesi zanaatkâr aile geleneğinin hâlâ yürürlükte olduğunu gösterdikleri için mimarlık eğitimi tarihi açısından da ilginçtir. İIk üç kuşağın mimarları, mesleği geleneksel yöntemle, iş içinde ve uygulamada en alt basamaktan başlayarak öğrenmişlerdir. Geleneğin çözülüşü de yine Balyan örneğinde izlenmektedir. Koşullar 19. yy’ın ikinci yarısında değişmiştir ve geleneksel eğitimden gelen Garabet Balyan, çağının gereksinmelerini önceden fark eden uzak görüşlülükle oğullarını örgün egitime yönlendirmiştir. 19. yy’ın ortalarında yükselen Balyan etkinliğinde, bu öngörünün payı büyük olmalıdır. Bu açıdan Garabet Balyan, ailenin kilit bireyi durumunda görünmektedir. Kapalı ve baba işliği ile sınırlı meslek hazırlığının, yerini Sainte-Barbe veya Ecole des Beaux Arts eğitimine bırakması, önemli bir değişimi göstermektedir. Akademik öğrenim ve özellikle Fransa deneyimi, Nigoğos ve Sarkis’in yalnız meslek formasyonunu değil motivasyonlarını da önceki Balyan kuşağından farklı bir yönde olmuştur. Bunu en açık Krikor Balyan ‘da görüyoruz. Krikor Balyan yetenekli bir mimar olmasına rağmen, girişimci ve müteahhit Sarkis’le karşılaştırıldığında geleneksel mimar çizgisinden ayrılamadığını, performansını mesleğiyle sınırladığı görülür. Balyan Ailesi’nin mimarlık tarihinde eşine az rastlanan bir süreklilik ve etkinlikle çalışması, 18. ve 19. yy’lardaki tarihi koşullarla ilgilidir. Osmanlı Devleti Lale Devri itibariyle Batı sanatına, Batı yaşam biçimine ve dolayısıyla bu yaşamı oluşturan mimari yapılara karşı ilgi duymaya başlamıştı. Osmanlının mimarideki bu Batı ilgisi zamanla başka alanlara da kaymıştır. Batı kökenli mimarlık anlayışının, konsept, program, şema ve teknoloji olarak kavranıp benimsenmesinde gereksinilen bilgi edinme süreci, belirli kültürel yakınlıklara bağlı olmalıydı. Bu yakınlık sonucuda dil, din ve kültür olarak Batı’ya yakın olan Hıristiyan tebaa da önem kazanmaya başlamıştı. Bunun dışında Osmanlı Devleti’nin farklı etnik toplulukları bir araya getiren bir yapısı vardı. Bu yapı doğal olarak iş ve çalışma hayatına da yansıyordu. Dolayısıyla Hassa Mimarları Ocağı’nda her zaman gayrimüslim mimar veya kalfalar bulunmuştur. Balyan Ailesinden kişilerin adlarının öne çıkması ne kadar yadırganmayacak bir olguysa da, Batılı konsept ve biçimlerin kullanılmasında daha esnek bir anlayışa sahip olmaları bu ailenin mimarlarının ülke çapında isim kazanmasına neden olmuştur. Gayrimüslim mimarlann ve genel olarak gayrimüslim toplulukların ekonomik ve kültürel gelişmelerinin ve Batı’ya açılan ortama kolay ve hızlı uymalarının gerisinde sanayileşmiş ülkelerin Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki siyasi hesaplarının teşvik ediciliği de kuşkusuz söz konusudur.
Aileler ve İnsanlar
Batılılaşmada mimarinin rolü
Balyan Ailesi’nin ilk olarak mimarlıkta Batı’ya açılma denemelerinden ve özellikle değişimin hız kazandığı yıllarda duyulmaya başlandığı görülmektedir. III. Selim’in padişahlığı ve Nizam-ı Cedid döneminin ilk yıllarından başlayarak 19. yy boyunca hassa mimarı olarak çalışan Balyanların toplu yapı listesi incelendiğinde adeta dönemin resmi yapım programı karşımıza çıkmaktadır. Birkaç kilise ve konut dışında, Balyan tasarımlarının tümü saray veya devlet kuruluşlarına aittir. Kuşkusuz yüz yıllık bir dönem ve bir başkentin yapısal degişimi birkaç mimarın etkinliği ile açıklanamaz fakat değişmin mimarlığa ilişkin yönü, program veya konsepti en azından mimari uygulamalar yoluyla Balyanlar tarafından gerçekleştirilmiştir. İkinci olarak bu yapılar, genellikle hem kentsel gelişmeyi hem de yeni program ve tasarım ilkelerini belirleyen büyük organizasyonlardır. Kentsel dokuyu değişime zorlayan büyüklükte kararlardır. Dolmabahçe Sarayı ve yan kuruluşları; Selimiye Kışlası ve çevresi; Maçka Silahhanesi binaları tek yapı ölçeğinde kalmayan, çevresini etkileyen ve ölçekleri değiştiren yapılardır. Balyan Ailesi’nin mimarlığı Osmanlı Devleti’nin Batılılaşma içeriğini ve programını kavramak, Batılılaşmanın nasıl algılandığını öğrenmek, eğilimleri anlamak konusunda önemli bir kaynak oluşturmaktadır. Bu bakımdan Balyanların toplu yapı listesi, Batı’ya açılma olgusunu anlamlandırmada göz ardı edilmemesi gereken bir birikimdir. Fakat bu yapı listesinin kesin bir örneğine rastlanmaktadır. Tüm önemli yapılar günümüzde hâlâ Balyanlara atfedilmektedir. Bu da dönemin diğer önemli sanatçılarına haksızlık edildiği kanaatini doğurmaktadır.
Batılı ama özgün ve yerel
Dönemin bu mimarları büyük ve özgün bir mimarlık geleneği ve kültürü olan büyük bir Devletin yeni bir kültür ve mimari gelenekle karşılaşmasında yumuşak bir geçiş olasında önemli rol oynamışlardır. 19. yüzyıl sonunda yabancı mimarlar dönemiyle karşılaştırıldığında Balyanların pek çok yapısında kendini hemen ele vermeyen ama dikkatle incelendiğinde fark edilen bir yerellik ve özgünlük olduğu görülür. Çevre düzeninden dekorasyona kadar farklı alanlarda görülen bu özgünlük, ülkede son yüzyılda sıradan bir kolonyal üslup evresinin yaşanmasını önlemiştir. Örneğin bir Sa’dabad veya Çırağan Sarayı veya Dolmabahçe Camii ile Mecidiye Camii kesinlikle kolonyal modeller değildir. Batı uslübuyla karşılaşan birçok ülkede görülen kolonyal tad ancak birkaç örnekten öteye geçmemiştir. Ekonomik çöküşe ve Batı’ya özentiliğine karşın İstanbul, mimarlık alanında metropol özelliklerini ve düzeyini koruyabilmiştir. Bu düzeyin tutturulmasında da Balyan yapılarının büyük payı vardır.
İlk kuşak Balyan ailesi Osmanlı kültürü ve geleneği içinde yetişmişlerdir. Düşünce dünyalarını Doğulu ve İstanbullu renkler süslemektedir. Hemen hemen bütün tasarımlarınıda Anadolu ve İstanbul’un binlerce yıllık özgün ve büyük mimarlık geleneginin ve kültürünün izlerine rastlanmaktadır. Balyan Ailesi’nin büyüklüğü sadece Batı mimarisini taklit eden, bu topraklara aktaran bir uygulayıcılıktan çok, tasarımın doğasından kaynaklanan mimari sorunsalları da eklemeyi bilmişlerdir yaptıkları yapılara. Çağdaşları gibi Balyanlar da tasarımlarında Batı mimarlığından alınmış elemanlar ve biçimler kullanmışlardır. Ama dikkatli bir bakışla, günün modası ve gereği olarak kullanılan bu alıntıların farklı bir konsept içinde yenilendiği ve yorumlandığı gözlenmektedir. Dolmabahçe ve Beylerbeyi Sarayları, Yıldız Büyük Mabeyin binası, Selimiye Kışlası bu duruma örnek olarak verilebilir.
Balyan atölyesi geleneği Krikor Amira Balyan’la başlayıp Sarkis Balyan’la kapanır ve yaklaşık yüz yıllık bir süreyi kapsar. Balyanlar birbirlerinden devraldıkları birikimler ve eğiIimlerle belirli ortak özellikler geliştirmişlerdir. Tüm bu ortak özelliklere rağmen zaman içinde ve farklılaşan eğitim koşulları, kişisel özellikler her yapıya bireysel bir kimlik kazandırmıştır.
Krlkor Amira Balyan (1764-1831)
Hassa mimarı. İlk kuşak Balyan ailesinin hassa mimarı olarak tanınan en önemli kişiliğidir. Hassa mimarı olan Meremetçi Bali Kalfa’nın oğludur. Babasının adından ötürü Baliyan veya Balyan olarak adlandırılmış ve Balyan soyadını ilk kez kullanan kişi olmuştur. Tanınmış hassa mimarı Minas Kalfa’nın damadı ve yine hassa mimarı Ohannes Amira Severyan’ın da kayınpederidir. 1800’de evlendigi Minas Kalfa’nın kızı Sogome’den doğan oğlu Garabet Balyan da hassa mimarı olmuştur.
Ermenice kaynaklarda, Krikor Kalfa’nın II. Mahmud’la kişisel dostluğu olduğu, sarayda etkili bir kişilik sergilediği, cemaat işleriyle ilgilendiği, Katolik ve Gregoryen Ermeniler arasındaki anlaşmazlıkları çözmeye çalıştığı, yoksullara yardım etmekten hoşlandığı, işçilerine karşı tevazu ile davrandığı belirtilmektedir. Üsküdar’da Bülbülderesi üstündeki tepede oturduğu, bülbüle meraklı olduğu ve evine yakın bir yerde özel olarak bu kuşları yetiştirdiği ve semtin adının da bu nedenle Bülbülderesi olarak anıldığı çeşitli kaynaklarda yer almaktadır. 1831’de Üsküdar’da ölmüş ve Bağlarbaşı Ermeni Mezarlığı’na gömülmüştür. Genç yaşta büyük yapıların sorumluluğunu üstlenen Krikor Kalfa’nın en etkin ve verimli çalışmaları, III. Selim dönemine rastlamaktadır. Bu dönemlerde inşa edilmiş başlıca kamu yapılarının mimarı olarak tanınmaktadır. Krikor Kalfa’nın yapı listesinde 6 saray, 4 kasır, 6 kışla, 1 cami, 2 kilise, 2 büyük bent ve 2 idare yapısı bulunmaktadır.
Başlıca yapıtları: Sarayburnu’ndaki Saray (yandı), Beşiktaş Sarayı (yıktırıldı), Beylerbeyi Sarayı (yeniçeriler tarafından yakıldı), Valide Sultan Sarayı (Kasr-ı Cedid), Defterdar Sarayı (Haliç), Aynalıkavak Kasrı, Nusretiye Camii, Selimiye Kışlası ve çevre yapıları, Davutpaşa Kışlası, Beyoğlu Kışlası, Darphane-i Amire, Valide Bendi (Bahçeköy), Topuzlu Bendi (Bahçeköy), Yangın Köşkü (Beyazıt) olarak sıralanabilir.
Cami, kilise ve bentlei ayaktadır ve özgün durumlarını korumaktadırlar. Sivil yapılarından ise yalnızca Aynalıkavak Kasrı ayakta kalmayı başarmıştır. Aynalıkavak Kasrı, Batılı süsleme ögeleri dışında özellikle divanhaneli plan şemalarıyla Osmanlı geleneğine ters düşmeyen bir tasarım örneği olarak Krikor Kalfa’nın yapı listesinde dikkat çekmektedir.
Senekerim Balyan (1768-1833)
Hassa mimarı. Meremetçi Bali Kalfa’nın oğlu ve Krikor Amira Balyan’ın kardeşidir. Senekerim Balyan’ın yaşamı hakkında çok az bilgiye sahibiz. Kudüs’te öldüğü ve oradaki Ermeni mezarlığına gömüldüğü bilinmektedir. Yapıları arasında bilinen, yalnızca eski ahşap kulenin yerine yapıIan kagir Beyazıt Yangın Kulesi yer almaktadır. K. Pamukciyan’ın okuduğu Viyana Mıkhitaristler Kitaplığı’ndaki elyazmasına göre Ortaköy’de (1824-1825) yeniden inşa edilen Surp Asdvadzadzin Ermeni Kilisesi’nin de mimarı o dur.
Nigoğos Balyan (1826 -1858)
Hassa mimarı. Garabet Amira Balyan’ın oğludur. Balyan ailesinin örgün eğitimden geçen ilk bireyidir. Paris’te Sainte-Barbe Koleji’nde okuduğu ve kolejin müdürü tanınmış mimar H. Labrouste’un favori öğrencileri arasında olduğu bilinmektedir. Meslek yaşamı kısa ama verimli geçmiştir. Ailenin mimar olan bütün bireyleri ile birlikte çalışmıştır. Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu ve iki Saltanat Kapısı, Ortaköy Camii, Mecidiye Kasrı, Ihlamur Kasrı, Göksu Kasrı, Tophane Saat Kulesi, Dolmabahçe Saat Kulesi ona atfedilen yapılar arasındadır. Nigoğos Balyan’ın yapılarının tümü sapasağlam ayakta durmaktadır ve özgünlüklerinden hiç birşey kaybetmeden koruma altına alınmıştır.
Levon Bey Balyan (19. yy)
Hassa mimarı. Nigoğos Balyan’ın oğludur. Balyan ailesinin hassa mimarı olarak son kuşağındandır. Paris’te Ecole des Beaux Arts’ta yaptığı mimarlık eğitimi dışında hakkında yazılı bir belgeye rastlanmamaktadır.
Garabet Amira Balyan (1800 – 1866)
Hassa mimarı. Krikor Amira Balyan’ın oğludur. Gençlik yıllarına ve eğitimine dair bilgi bulunmaktadır. 1831 yılında babasının ölümü üzerine onun yerine geçmiştir. Yedikule’deki Ermeni Hastanesi yaptığı ilk yapıdır. Ermeni cemaatine yalnız mimar olarak değil, cemaat meclisinde üyelik yoluyla, büyük bağışlarıyla ve eğitim kurumları kurup destekleyerek hizmette bulunmuştur. Nazeni Babayan’la evliliğinden 10 çocuğu olmuştur. Bunlardan Nigoğos, Sarkis, Agop ve Simon Balyan da hassa mimarı olarak çalışmışlardır. Beşiktaş Ermeni Mezarlığı’na gömülmesine rağmen mezarı ve kitabesi kayıptır.
Garabet Amira Balyan mimarlık tarihine, “Dolmabahçe Sarayı’nın mimarı” olarak geçer. Ailenin profesyonel etkinliğinin ve sürekliliğinin sağlanmasında önemli rol oynamıştır. II. Mahmud, Abdülmecid ve Abdülaziz’in hükümdarlık yıllarında hassa mimarlığı yapmıştır. En verimli çalışma dönemi, Abdülmecid’in saltanat yıllarına rastlamaktadır. Yaklaşık otuz yıl süren meslek yaşamında 7 saray, 4 fabrika, 1 kışla, 1 cami, 2 hastane, 3 okul, 2 su bendi, 1 türbe-sebil, 7 kilise ve birçok konut tasarlayıp inşa etmiştir. Garabet Kalfa’nın yapı listesi gerçekten görkemlidir: Dolmabahçe Sarayı (Muayede Salonu ve iki Saltanat Kapısı Nigoğos tarafından yapıldı), Çifte Saraylar (Eyüp – mevcut degil), Cemile ve Münire Sultan Sarayları (Çifte Saraylar-Fındıklı. Bbugün Mimar Sinan Üniversitesi binaları), Çırağan Sarayı (eski, mevcut değil), Hünkar Kasrı (İzmit – bugün müze), Bayıldım Köşkü’nün yeniden yapımı (Dolmabahçe – mevcut değil), Yıldız Köşkü (mevcut değil), Gümüşsuyu Kışlası (bugün İstanbul Teknik Üniversitesi binası), Kuleli Süvari Kışlası (bugün Askeri Okul), Dolmabahçe Camii, II. Mahmud Türbesi (Çemberlitaş), Mekteb-i Harbiye (bugün Askeri Müze), Sipahi Ocağı (Harbiye – mevcut değil), Terkos tesisleri (Terkos), Kirazlı Bent (Bahçeköy), Bend-i Cedid veya II. Mahmud Bendi, İzmit Çuhahanesi, Hereke Fabrikası, Bakırköy Bez Fabrikası, Beykoz Deri Fabrikası, Zeytinburnu Demir Çelik Fabrikası, Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi ve Surp Agop Kilisesi, Surp Asdvadzadzin Kilisesi (Beşiktaş), Surp Yerevman Haç Kilisesi (Kuruçeşme), Surp Yerrortutyun Kilisesi (Üç Horan – Beyoğlu, Ohannes Serveryan’la birlikte), Cemaran Okulu (Üsküdar).
Garabet Kalfa’nın yaptığı bu eşsiz yapıların çoğu bugün sağlam ve ayakta olup özgün durumlarını korumaktadır. Hemen tümü de birinci derecede korunması gereken kültür varlığı sayılıp koruma altına alınmıştır.
Agop Balyan (1837-1875)
Hassa mimarı. Garabet Amira Balyan’ın oğlu ve Sermimar-ı Devlet Sarkis Balyan’ın kardeşidir. Paris’te Sainte-Barbe Koleji’nin mimarlık bölümünden mezun olmuş, babasının ölümünden sonra kardeşi Sarkis Bey’le birlikte hassa mimarı olarak çalışmaya başlamıştır. Edebiyat ve tiyatroya meraklı, sanatçı eğilimleri güçlü, Fransızca ve Fransız edebiyatını iyi bilen aydın bir kişi olarak tanıtılan Agop Bey, eşinin ölümü üzerine gittiği Paris’te öldüğü bilinmektedir. İş ilişkilerini ve şantiye çalışmalarını Sarkis Bey’in yürüttüğü Balyan bürosunun tasarım ve projelendirme sorumluluğunu Agop Bey’in üstlendiği bilinmektedir. Balyanların genellikle bir takım olarak çalıştıklan bilinir. Bu bakımdan Agop Bey’ in büronun çizimcisi olduğu düşünülmektedir. Söz konusu işbölümü hakkında yazılı bir belgeye rastlanmadığı için Agop Bey’in bu yapılara olan katkısını tam olarak bilinmemektedir.
Simon Balyan (1846-1894)
Hassa mimarı. Garabet Amira Balyan’ın oğludur. Eğitimini Avrupa’da yaptığı söylenmekte ise de hangi okullarda okuduğu bilinmemektedir. Mimar olarak kardeşi Sarkis Bey’le çalışmıştır. Aynı zamanda desinatör ve bezeme ustası ve iyi bir minyatür ressamı olduğu, Balyan atölyesinde tasarlanan yapıların görünümlerini suluboya tekniğinde resimlediği bilinmektedir. Mimar olarak tasarımına katıldığı yapılar, Maçka Silahhanesi, Maçka Karakolhanesi, Yıldız Köşkü’dür.
Sarkis Balyan (1831-1899)
Hassa mimarı ve sermimarı devlet. Garabet Amira Balyan’ın oğludur. Balyan ailesinin diğer bireyleriyle karşılaştırıldığında yaşamı hakkında daha fazla bilgiye rastlanmaktadır. 1843’te kardeşi Nigoğos ile birlikte Paris’e gitmiş, kardeşinin hastalığı nedeniyle bir süre ara verdiği eğitimini 1855’te tamamlayarak İstanbul’a dönmüştür. Paris’te önce Sainte-Barbe Koleji’ni bitirmiş, sonra Ecole Centrale’de okumuş ve Ecole des Beaux Arts’dan mezun olmuştur. Paris’te yalnızca mimarlık değil mühendislik eğitimi de aldığı, bazı mekanik buluşlar yaptığı, hatta bunlar için patent aldığı bilinmektedir. Balyan Ailesi’nin sanata meraklı bir bireyidir. Amatör bir ressam ve müzisyen olduğu hatta Kristof Kolomb adlı bir opera bestelediği kayıtlarda geçmektedir.
Başarılı bir hayat süren Sarkis Balyan, Garabet Amira’nın ölümünden sonra, onun yerine hassa miman olmuş, mimar ve yönetici olarak gösterdiği başanları nedeniyle Sermimar-ı Devlet unvanını almıştır.
Sarkis Bey’in müteahhit olarak da bazı girişimleri olmuş, demiryolu yapımı ve maden işletilmesi vb. imtiyazları elde etmiş, ancak bu girişimler nedeniyle hakkında dava açılmış ve Paris’e gitmek zorunda kalmıştır. On yıldan çok süren Paris sürgününden Hazine-i Hassa Nazırı Agop Paşa Kazazyan’ın izniyle ülkeye dönmüştür. Yaşamının son yıllarını kendisine ait olan Kuruçeşme Adası’ndaki (Galatasaray Adası) evinde geçirmiştir. Karizmatik bir kişiliği olan Sarkis Bey’in ilginç bir yaşamı vardır. Müzikten mühendisliğe birçok alanda şaşırtıcı yetenekleri olan, 5.000-6.000 işçi çalıştırdığı şantiyelerinin yönetimindeki becerileri ile tanınan, kaliteden ödün vermeden o yıllar için şaşırtıcı hızda yapımlar gerçekleştirmiştir. Sarkis Bey’in popüler bir karakter olmasının bir sebebide ünlü dostlarının olmasıdır. İmparatoriçe Eugenie’den ünlü ressam Ayvazovski’ ye çeşitli çevrelerden yabancı dostları vardır.
Altında imzası olan yapıların pekçoğu hâlâ ayakta, sapasağlam, özgün halleriyle durmakta ve koruma altındadırlar. Başlıca yapıtları şunlardır: Beylerbeyi Sarayı, Çırağan Sarayı, Adile Sultan Sarayı (Kandilli), Yıldız Sarayı Büyük Mabeyin Binası, Çadır Köşkü, Malta Köşkü, Şale Köşkü (2. kısım), Çit Kasrı, Çağlayan Kasrı (Kağıthane), Ayazağa Köşkü (Maslak), Kalender Köşkü, Zincirlikuyu Kasrı, Tokat Köşkü (Beykoz), Alemdağ Av Köşkü, Abdülaziz Av köşkleri (Validebağ ve Ayazağa), Sultan Çiftliği Köşkü (İzmit), Akaretler, Valide Camii (Aksaray), Kağıthane Camii, Harbiye Nezareti, Bahariye Nezareti, Gümüşsuyu Kışlası, Maçka Silahhanesi, Maçka Karakolhanesi, Galatasaray Mektebi, Makruhyan Okulu (Beşiktaş), Hamidiye Saat Kulesi, (Dikran Kalfa Cüberyan ile birlikte).