Haygazun Alvırtsyan – Panarmenian oyunlarına katılan İstanbul heyeti ve özellikle oyunlara ilk defa olarak katılan Sasun Derneği’yle ilgili bilgiler vermenizi rica ediyorum. Nasıl geldiniz, ne gibi intibalar edindiniz ve oyunlar nasıl geçiyor?
Sarkis Seropyan – Sasunluların grubunu buraya getirme fikri, ismi Ermenicede Yeprem olarak telaffuz edilen Bitlisli Efrim Bağ’a aittir. Efrim Bağ, İstanbul Ermeni toplumunda tanınmış bir kişidir. Kendisi kilise yönetiminde bulunmuş, Kumkapı ana kilisesinin yönetim kurulu başkanlığını yapmış biridir. Vatansever ve milliyetperver biri olup, tarihî Sasun’a ait olmakla birlikte günümüzde Bitlis Vilayeti sınırları dâhilinde bulunan Mutki’de doğmuş olmasına rağmen kendisini Sasunlu olarak kabul etmektedir. Mutki bölgesi, Maratuk Dağı’na yakındır. Küçük yaşlarda ailesiyle İstanbul’a yerleşip patrikhane kilisesinin Göçmen Heyeti’nin himayesine alınmıştır. Yedi kardeş çalışarak bellerini düzeltmişlerdir.
Efrim Bağ, bugün varlığının bir kısmını milli işlere bağışlamaktadır. Çok vatanseverdir, her yıl olmasa da, son yıllarda giderek sık olarak, en azından yortularda, Maratuk kilisesinin ziyaret günü olan Vartavar yortusunda doğum yerini ziyaret etmektedir. Duyduğum kadarıyla bu yıl Efrim, genellikle kullanılan yoldan gitmeyip (araçlarla Maratuk kilisesi yakınlarında bulunan Purşenk Köyü’ne kadar gidip kısa yoldan zirveye çıkıyorlar, Sasunlular 45 dakika diyor, fakat biz ancak 2 saatten çıkarız, benzetmem için kusura bakmayın, fakat Sasunlular keçi gibi kolay tırmanıyorlar kayaları), başka bir yol seçmiş, Kozluk’tan yürüyerek çıkmış. Neden yürüyerek çıktığı sorusuna, adak tuttuğunu ve kiliseden istediğinin yerine gelmesi için yürüyerek çıkılması gerektiğini söyledi.
Maratuk Kilisesi’nin ziyaret günü Vartavar yortusu günüdür. Biz sizinle Dersim’de Vartavar kutlarken, onlar da Maratuk’ta kutluyorlardı, fakat onların Vartavar kutlaması biraz farklıdır. Balmumundan hazırladıkları mumları Maruta Surp (Aziz) Astvadsadsin kilisesinde yakıyorlar. Enteresan olan, kendileri inerken, bölge halkının çalmaması için yanan mumların başında nöbetçi bırakmalarıdır. Ertesi günü, Maratuk’un diğer zirvesi olan Şekhbazit’te de yöre halkı bayram kutlamakta ve kendileri mum hazırlayacaklarına Ermenilerin mumlarını yakmaktalar.
Efrim’in, Sasunlular arasında epeyi etkisi ve saygınlığı var, çoğuna iş bulmuş, çoğunun çocuğunun eğitim masraflarını üstlenmiş. Bu yüzden de kendi toplumu olan Sasunlular tarafından sevilmektedir. Efrim, Sasunluların futbol takımından, birkaç satranççıdan, birkaç farklı spor dallarında faaliyet gösterenlerden, bunların ebeveynlerinden ve taraftarlardan bir grup hazırlayıp Ermenistan’a götüreceğini bildirince hepsi de severek gelip katıldı. Bir de baktı ki bir uçak yetmiyor, ikincisini de çağırıp Sasunluları iki uçakla Yerevan’a getirdi. İki otele yerleştiler. Aralarında profesyonel organizatörler yok ve bu işleri dostlarına havale etmiştir. Burada da dostları vardı. Öyle bir düzenlemiş ki, bugüne kadar düzgün bir program dâhilinde hareket ediyorlar. Yanlışım olmasın, fakat iki yarışmada galip geldiklerini biliyorum.
Besse Kabak- Futbol yarışmasında gruplarında ilk sıradalar galiba, bir beraberlikleri ve iki galibiyetleri var.
Sarkis Seropyan – Yerevan’ı saymazsak en kalabalık gruplardan biri Sasun grubudur.
Haygazun Alvırtsyan – Grubun 350 kişiden oluşmuş olduğunu duydum.
Besse Kabak – Hepsine Sasunlu demek yanlış olurdu. Dünür ilişkileri de var, mesela Sasunlunun damadı Yozgatlı olabilir. Akrabalar ve dostlarla geldiler. 300’ün üzerinde insan geldi.
Haygazun Alvırtsyan – Tüm İstanbul grubu kaç kişiden müteşekkil?
Besse Kabak – Yaklaşık 200-250 İstanbullu gelmiş olmalı, fakat onların arasında da Sasunlular olduğunu belirtmek gerek. Bizden önce veya sonra gelenler de var, böylece, Sasunluların grubunda 300’ün üzerinde insan olduğunu söyleyebiliriz.
Haygazun Alvırtsyan – Sasunluların grubu Panarmenian oyunlarına ilk defa katılıyor galiba, değil mi?
Sarkis Seropyan – Evet, Sasunlular oyunlara ilk defa katılıyor. Sasunlular Derneği’nin de daha yeni kurulmuş olduğunu belirtmek gerekir.
Haygazun Alvırtsyan – Bu dernekle ilgili “Akunq” okurlarına biraz bilgi verir misiniz?
Sarkis Seropyan – Bu dernekten önce Sasunluların bir derneği vardı zaten.
Besse Kabak – İlk başta Kürtlerin kurduğu bir Sasunlular Derneği vardı. Bizlerden bir kısım din değiştirmiştir, onlar da etkinliklerimize katılıyorlar, böylece bağ kurulmuş oluyor. Başta Herentliler dernek kurdu (Hirinde Köyü, bugünkü ismi Acar). Bu köyün muhtarı olan İsro Demirci birkaç yıl önce öldü, yüz yaşını geçmişti. Birkaç yıl önce İstanbul’a gelmişti ve “Agos”ta kendisiyle röportaj yapmıştık. Bu adam İslamlaşmıştı, orada yaşıyordu ve herkes İsro dayının Ermeni olduğunun bilirdi. Ermeni olduğunu saklamıyordu, fakat kimliğindeki din hanesinde İslam yazılıydı.
Haygazun Alvırtsyan – Yeni kurulan bu derneğin adı ne?
Besse Kabak – Sasmut, yani Sasunlular ve Mutkililer.
Haygazun Alvırtsyan – Besse, siz bu derneğe üye misiniz?
Besse Kabak – Hayır, üye değilim, çünkü sadece ismini yazdırmakla olmaz, ya çalışacaksın, ya da değil. Çalışmak için ise derneğe üye olmak gerektiğini zannetmiyorum. Benim yaklaşımım böyle.
Panarmenian oyunları çok önemli bu dernek için. Dernek üyeleri, gençlerin mutlaka Ermenistan’ı görmeleri gerektiğini düşündüler, bu ise çok iyi bir fırsat. 10 yıl önce bazı şeyler farklıydı… Gençlerin gelip görmesi gerekiyor. Gençlerin kimliklerini koruyabilmesi için Ermenistan ziyaretleri çok önemlidir. Panarmenian oyunları bu açıdan çok önemlidir. Gençler gelip görsünler Ermenistan’ı. herkes gelip görsün Ermenistan’ı. yaşlıları da getirmemiz lazım. Heyetimizde 70’i geçkin biri var. Ermenistan’a ilk defa geliyor. Gördüğü herkese “Ben Bitlisliyim, Mutki Köyü’ndenim, Ermenistan’a ilk defa geldim” diyor. Bunu her söylediğinde de ağlıyor.
Haygazun Alvırtsyan – Sasunluların grubunda, bugün hâla Sasun’da yaşayan var mı?
Besse Kabak – Devamlı Sasun’da yaşayan yok. Hepimiz de Sasun’da doğmuşuz, fakat sürekli olarak Sasun’da yaşamıyor, yıl içinde gidip geliyoruz. Sasun’da yaşayan birkaç aile kaldı.
Sarkis Seropyan – Yaz aylarında 2-3 ay Sasun’a gidip kalan gençler tanıyorum.
Haygazun Alvırtsyan – Besse, Ermenistan’da ilk defa bulunuyorsunuz, Ermenistan’dan ve Panarmenian oyunlarından ne tür intibalarınız var?
Besse Kabak – Oyunları bir taraf bırakırsak, önemli olan şudur, buraya geldiğimde kendi kendime dahi “O, nereye geldim ben böyle” demedim. Geğart’a gittiğimizde, burası Sasun’a benziyor dedik. “Ne kadar harika” demiyorduk, “bak, burası sanki Sasun” diyorduk. Başka ülkelerden ve şehirlerden gelenler de benim gibi düşünürler, hissederler mi bilmiyorum. Sanki eskiden buraya gelmiş, görmüş ve yaşamışım gibi geliyor bana. İşte hissettiklerim. Sasun’a gitmeden önce Ermenistan’a gelmiş olsaydım “Sasun Ermenistan’a benziyor” derdim, fakat Sasunlu olduğumdan “Ermenistan Sasun’a benziyor” diyorum.
Bir şey daha, akrabalarım Ermenistan’a geleceğimi duyduklarında “kız nasıl oldu, bu denli vatansever olarak Ermenistan’a nasıl gitmemiştin?” dediler. Sasun’a giderek özlem gideriyorum, bu yüzden de fazla özlemiyordum, çünkü özlemimi doğum yerimde, Sasun’da gideriyordum. Ermenistan’a gelip, kalan özlemimi de giderdim.
Sarkis Seropyan – Bu yüzden de fazla beklentileri yok, lüks daireler istemezler, hatta toprak damlı evlerde de kalırlar.
Besse Kabak – Maratuk’a gittiğimizde çadırlarda kalıyoruz. Önemli olan Maratuk’ta olmamız, geri kalan teferruattır.
Leave a Reply