Türkiye Ermenileri Patrikliği seçim sürecinde aday olduğunu açıklamış bulunan Ermenistan’ın Gugark Bölgesi Ruhani Önderi Episkopos Sebuh Çulciyan, yıllık tatilini değerlendirmek üzere geçtiğimiz hafta Türkiye’ye geldi. Ülkenin doğu illerindeki tarihi Ermeni yapılarını ziyaret eden ve bölgedeki Ermenilerle zaman geçiren, seyahati kapsamında Vakıflıköy’e de giden Episkopos Çulciyan, daha sonra İstanbul’a gelerek, geçtiğimiz hafta ameliyat edilen Türkiye Ermenileri Patriği II. Mesrob’u ziyaret etti.
İstanbul temasları kapsamında 15 Haziran Cuma günü Agos’u ziyaret ederek gazetemizin çalışanlarıyla bir araya gelen Sebuh Sırpazan’la Türkiye Ermeni toplumunun gündeminde yer alan konuları konuştuk:
• Sırpazan Hayr, Türkiye Ermenilerinin gündemini yakından takip ettiğiniz biliniyor. Bu bağlamda, Beyoğlu Surp Yerrortutyun (Üç Horan) Yönetim Kurulu seçimiyle ilgili mahkeme süreci hakkında ne düşünüyorsunuz?
Dini ve ulusal bilince sahip bir halk olarak, mevcut mahkeme sürecini saygısızlık olarak değerlendiriyorum. Günden güne çözülme yaşadığı belirginleşen İstanbul Ermenilerinin kaygıları ve sayısız sorunları karşısında duyarsız kalanlar, topluma verdikleri zararın hangi boyuta ulaştığının farkında bile değiller. Sayıca azalmış bir toplum olarak, bize emanet edilen maddi, manevi ve insani birikimi heba etmeye hakkımız yok. Unutmayalım ki, atalarımızdan emanet kalan ve asırların birikimi olan geleneklerimizi, teslim aldığımız emanetleri gelecek nesillere aktarmakla yükümlüyüz. Ne yazık ki, istenmeyen, olumsuz gelişmeler sadece bu dava süreciyle sınırlı değil. Bu aşamada, toplum sorumlularının suskunluğunu anlamakta güçlük çekiyorum.
Silkelenmeli, uyanmalı ve bu ağır duruma nasıl ve niçin geldiğimizi anlamaya çalışmalıyız. Bu anlamda, her bireye sorumluluk düşüyor. Neticede hiç kimse İstanbul Ermenilerinin olumlu imajını zedeleme hakkına sahip değil. Basın vasıtasıyla ve ruhani kimliğimle bu hazin mahkeme sürecinin daha fazla nefret ve düşmanlığa yol açmadan durdurulmasını talep ediyorum. Bu konuda taraf olanlar kişisel egolarını bastırmalı ve meseleye dostane bir şekilde ve sulh yoluyla çözüm aramalı.
• Yıllık tatilinizi üçüncü kez Türkiye’nin doğu illerinde geçiriyorsunuz. Nasıl izlenimler edindiniz?
Ermenilerin anavatanının, tarihi Ermenistan olduğu bilinen bir gerçek. Atalarımızın ülkesini tanımak ve tarihi yaşamak, tarihsel hafızayı yeniden inşa etmek bir gereklilik. Ziyaretlerimi bu bilinçle gerçekleştiriyorum. Günümüz Türkiyesinde kimi yıkık, kimi sağlam pek çok manastır ve kilise mevcut. Bunların bir kısmı dünya mimari mirasının başyapıtları sayılabilecek durumda. Örneğin Ani, Kars, Mreni, Khızgonk, Surp Partoğimeos, Tsoratir Surp Eçmiadzin kiliseleri bu kapsamdaki eserlerden sadece birkaçı.
Bu yapıların kaderi de Türkiye’nin himayesiyle orantılı. Ancak ne yazık ki, birkaç istisna dışında bunların bakımı ve korunması için ciddi bir çabaya tanık olamıyoruz. Aksine, define avcıları eliyle büyük bir tahribatın şahitliğini yapmaktayız. Bu esnada, Türkiye toplumunda tarihi kiliselere yönelik olumlu değişimi de gözlemlemekteyim. Pek çok yerde, “Keşke yıkmasaydık” ifadesini duymaktayım. Bu anıt yapılardaki telafi edilemez yıkımı, şu sözlerle anlatıyorlardı: “Gerçek altın gözümüzün önündeydi, göremedik. Define arama uğruna her ikisini de kaybettik.”
Ziyaretlerim sırasında, Hıristiyan kalmayı başarmış Ermenilerle de karşılaştık. Onlar benim gözümde yaşayan anıtlar. Bu konuda yüzeysel konuşmak mümkün değil. Ciddi düşünülmesi gerekiyor. Patrikliğin en önemli konularından biri olmalı. Ancak bu aşamada bu konuda konuşmak ne yazık ki faydasız.
Bu arada, HAYCAR Derneği’ni Doğu gezileri düzenlemelerinden ötürü duyduğum memnuniyeti ifade ederek kendilerini takdir etmek isterim.
Sebuh Sırpazan Gedikpaşa’daydı
Sebuh Srpazan, 19 Temmuz Salı günü Gedikpaşa’daki Ermeni Protestan Kilisesi’ni ziyaret ederek, İstanbul’daki Ermenistanlı çocuklarla bir araya geldi. Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi din görevlisi Krikor Ağabaloğlu’ndan yürütülen çalışmalar hakkında bilgi alan Sebuh Sırpazan, Ermenistanlı çocukların eğitimiyle ilgilenen kilisenin çabalarını takdirle karşıladığını ifade etti. Sebuh Sırpazan, Gedikpaşa ziyaretine ilişkin Agos’a yaptığı açıklamada şunları kaydetti:
“İstanbul ziyaretim sırasında Ermeni Protestan Kilisesi’ni ziyaret etmekten ve Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi din görevlisi Krikor Ağabaloğlu’yla tanışma fırsatı bulmaktan ötürü memnuniyet duydum. Yürüttüğü çalışmaları takdirle karşıladığımı ifade etmek isterim. Sonuçta keyfi bir şekilde değil, fakat türlü sebeplerle burada bulunan Ermenistanlılar var. Zor şartlarla yola çıkarak, kısıtlı imkânlarla veya tüm imkânsızlıklara rağmen, onlar burada yani İstanbul’dalar. Farklı bir ülkede Ermeni olarak kalmak kolay şey değil. Ermeniler, yabancı ortamlarda bulunduklarında, çoğu kez teselliyi Kilise’de arar ve bulur. Kendini güvende hissedebileceği yer genelde Kilise olur. Çünkü Kilise, güncel hayatta karşılaşılan sorunların çözümüne ilişkin bir şekilde yardımcı olmaya çalışır, yardım eli uzatır, destek olmaya, halkıyla dayanışmaya çalışır. İnsanların Kilise’ye yönelmesi ve burada oluşan dayanışma ruhu, zaten başlı başına bir önem arz ediyor.
Kilise çeşitliliği göz önüne alındığında, Ermeni bir bireyin hangi kiliseye yöneleceği ayrı bir konu. Ermenistanlıların Ermeni Apostolik Kilisesi mensubu olduğu göz önüne alındığında, Kumkapı’daki Patriklik Kilisesi’nin Ermenistanlı çocuklar konusunda niçin somut bir girişimde bulunmadığı sorusu gündeme geliyor. Bu konuda zafiyet yaşandığı ve ortada ciddi bir eksiklik olduğu açıkça görülüyor. Bugün bu eksikliği, Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi gidermeye çalışmaktadır. Burada, mezhep farkı veya mezhep değiştirmeyle ilgili meselelerin gündeme gelmemesi gerektiğini düşünüyorum. Buradaki asıl amaç, çocukların hiç olmazsa temel eğitimlerini sağlayabilmek ve bir şekilde eğitim hakkına erişmelerini sağlamak olmalı. Çalışmalar bu şekilde yürütülüyorsa, verilen emek ve çabayı kutsuyorum ve içtenlikle takdir ediyorum. Aynı şekilde, öngörüsüyle, çocukları kaybolmaktan, asimilasyondan, eğitimsizlikten kurtaran Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi din görevlisi Krikor Ağabaloğlu’nu da takdir ediyorum.
Çocukların anadillerini unutmamaları, kimliklerinin bilincinde bireyler olarak yetişmeleri için gösterilen çaba, desteklenmesi gereken önemli bir mesele. Bu yüzden, toplumumuzu oluşturan her birey, bu konuya gereken hassasiyeti göstermeli, destek olmalı, imkânları dahilinde dayanışmalı.”
Krikor Ağabaloğlu: Yer sorunumuz var
Episkopos Çulciyan’ın ziyaretine ilişkin sorularımızı yanıtlayan Krikor Ağabaloğlu, Gedikpaşa Kilisesi’nde yürüttükleri çalışmalara da değinerek şöyle konuştu:
“Sırpazan’ın ziyareti bizi çok mutlu etti. Buradaki çocuklarımız hatırlanmak istiyor. İstanbul’dan veya Ermenistan’dan gelen herhangi bir ziyaretçi onları sevindiriyor. Ziyaretler eğitmenlerimiz için de şevk verici oluyor. Bizi düşünenler var, bizimle ilgilenenler var, bizi sevenler var; ziyaretlerle bu daha da görünür oluyor ve bu bizi cesaretlendiriyor. Ziyaretçilerimiz, tüm imkânsızlıklara rağmen, burada nasıl bir çaba verildiğini, eğitmenlerimizin nasıl özveriyle çalıştıklarını bizzat görüyor ve yürütülen çalışmalara şahitlik edebiliyor.
Yürüttüğümüz çalışmayla, öncelikli hedefimiz çocukların temel eğitimlerini sağlayabilmek, topluma donanımlı bireyler kazandırmaya çalışmak ve elbette anadillerini öğrenebilmelerini sağlamak. Bazı Ermenistanlılar iş bulma kaygısı ve yaşam mücadelesi içinde olduğundan, anadilin korunması gibi önemli meseleler onlar için ikinci sırada gelebiliyor. Bu doğru bir yaklaşım değil. Bizler ülkenin genel şartlarında baskılara maruz kaldık ve anadilin ne kadar önem arz ettiğini iyi biliyoruz. Türkiye Ermenileri olarak, şu an İstanbul gibi bir yerde, Ermenistanlı çocukların anadilde eğitim sorununa çözüm üretilmesi konusunda bir şey yapmamak, bu konuya kayıtsız kalmak kabul edilemez.
Gedikpaşa Kilisesi, geçmişte Anadolu’dan gelen çocuklara ev sahipliği yaptı. Şimdi yerliler için pek ihtiyaç olmayınca, biz de kapılarımızı Ermenistanlı çocuklara açtık. Onlar için yeni sınıflar açmayı hedefliyoruz. Yer sorunumuz var. Başka vakıflarla dayanışmak istediğimizde ise çekindiklerini görüyoruz. Devletten mi korkuyorlar, yoksa hükümetten mi, bilemiyorum. Kimseyi zan altında bırakmak istemem ama belki de masraftan kaçınmak için bu korkular çekince olarak öne sürülüyor. Son çare olarak, önümüzdeki eğitim sezonu başladığında, kendi mütevazı imkânlarımızla bahçeye çadır sınıflar yapmayı düşünüyoruz.
Hükümetin tutumu
Bu konuda verilen sözler lafta kalıyor. Bülent Arınç din adamlarıyla görüştüğünde bu konu hakkında da konuşulmuştu. Arınç, “Elimizden geleni yapacağız” demişti, fakat bugün gelinen noktada herhangi bir ilerleme göremiyoruz maalesef. Başbakan Erdoğan, her fırsatta Türkiye’deki Ermenistanlıları siyasi koz olarak kullanmaktan geri durmuyor. Öte yandan, Türkiye’deki Ermenistanlı çocukların eğitim hakkı konusunda herhangi bir ilerleme hâlâ yok. Oysa Türkiye, Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzalayan ve taraf olan ülkeler arasında. Sözleşmeye göre, her çocuğun anadilde eğitim alabilmesi devletin asli görevlerindendir.”
Agos
Sayı:798
Leave a Reply