HAYIRSEVERLERİMİZE BİR ÇAĞRI
Patriklik seçimleri sorunu ile ilgili yaptığımız bu yazı dizisini görünüşte bu sorunla ilgisi olmayan, fakat aslında çok yakından ilgili bir başka sorun üzerinde durarak sonlandırmak istiyoruz. Bu sorun cemaatimizin tanınmış hayırseverleri arasındaki düşmanlıktan demeyelim ama anlaşmazlıktan, sürtüşmeden kaynaklanıyor. Hepimizin bu kadar yakından tanıdığı, bu kadar sevdiği bir kaç değerli hayırseverimiz arasında bugün böyle bir rekabetin, çekememezliğin yaşandığı bir gerçek. Onlar kısa bir süre öncesine kadar örnek bir birliktelik içinde, el ele vererek, diğer cemaatlere de Ermeni cemaatinin nasıl birlik ve dirlik içinde cemaat kuruluşlarına sahip çıktığını öğretecek şekilde davranıyorlardı. Şimdi ise ne yazık ki aralarına bir mesafe girdi ve kimilerinin gayet iyi bildiği, kimilerinin ise fikri dahi olmadığı gibi bu mesafenin Patriklik seçimi üzerinde çok hayati bir etkisi oldu.
Ayrıntılara girmek istemiyoruz, kısaca özetleyeceğiz. Patrik Mesrob II Hazretleri’nin önerisiyle Tüm Ermeniler Katolikosu Karekin II Hazretleri’nin İstanbul ziyareti günlerinde cemaatimizin üç hayırseverine nişanlar takmasıyla cemaatimizin o muhteşem yapısının temeline sanki onu içinden kemiren bir kurtçuk giriverdi. Kuşkusuz cemaatimizin içinde bu üç kişi dışında aynı onlar gibi ödüllendirilmeyi ve nişan ile taltif edilmeyi hak eden tanınmış başka büyük hayırseverler de vardı, ancak kabul etmemiz gerekir ki ödül kütlesel düzeyde dağıtılamaz, dağıtılmaması gerekir, çünkü ödül çok sayıda insana dağıtılırsa öneminden ve ağırlığından çok şey kaybeder. O gün üç hayırsever haklı ve adil bir seçimle ödüllendirildiği sırada, biz hepimiz sıranın kısa süre içinde diğerlerine de geleceğini biliyorduk. Ancak anlaşılan birkaç düşüncesiz kişi hayırseverlerimiz arasına nifak sokup tartışmalar çıkartarak yavaş yavaş aralarında bir soğukluğun gelişmesine neden oldular. Sonunda çok sayıda hayırseverlere sahip olma ayrıcalığı ve şansı bir avantaj olmaktan çıkıp bir dezavantaja dönüştü, aleyhimize işlemeye başladı, cemaatimizin içinde bir bölünmenin oluştuğunu görmeye başladık. Patrik Mesrob II Hazretleri de, bariz bir şekilde ortaya çıkan ve kurumlarımıza zarar vermeye başlayan bu tatsız ortamı yok etmek için, o sıralarda bizim henüz farkında olmadığımız hastalığının da etkisi altında, gerekli zamanı bulamadı.
Aynı bölünmenin bugün de Patriklik seçimi sorunu üzerinde olumsuz anlamda etkili olduğuna bizim hiç kuşkumuz yok. Sorunun sadece Patriklik seçiminin üç adayı arasındaki anlaşmazlık değil, herkesin yardımına koşan hayırseverlerimiz arasında ortaya çıkan daha hayati bir öneme sahip rekabetten kaynaklandığını görmek bizim için zor değil. Bu rekabet başkalarının yaktığı ateşi de körüklüyor, yangını daha da büyütüyor.
Yazı dizimizi sonlandırmadan önce isimlerini de vermekten çekinmeden asil ve cemaatini seven hayırseverlerimize bir çağrı yapmayı bir görev sayıyoruz. Onlar bu son on yıllar boyunca cemaatimizi gururlandırdılar, kurumlarımızı yaşattılar, cemaatimize servetlerinden büyük paylar ayırdılar, Hastanemizde kendi isimleriyle bölümler açtılar, Patrikhanemizin asırlık binasını yenilediler, kiliselerimizi onardılar, kültür kurumlarımızın sponsorları oldular, yapılarımızı yeni binalar ve donatılar ile zenginleştirdiler, adlarını cemaatimizin son yıllardaki yaşamına silinmez harfler ile yazdılar. Biz onlara minnettarız, ancak onlara sormak istediğimiz bir soru var. Bu emeklerinin meyvesinin sarsılmasına ve yıkılmasına razı mıdırlar? Soralım. Böyle bir yıkıma razı mısınız sevgili Bedros Şirinoğlu, Dikran Gülmezgil, Hayk Aslanyan, Apik Hayrabedyan, Cezo Taş, Aret ve Monik Eraganyan, Arman ve İrma Polat, Selma ve Berc İskenderöz, Bozacıyan ailesi, Kevork Santalu ve daha kimler kimler, Melkon Karaköse, Efrim Bağ, Dikran Altun, Garabed Paylan, Nişan Kara, Baron Nalband ve başkaları…
Sevgili dostlar, gerçekten sizin teberrularınız ve çalışmanızla inşa edilen bu binanın yavaş yavaş yıkılmasına izin verebilir misiniz? Buraya kadar geldiğinize göre, bundan sonra da omuz silkip sırt çeviremeyeceğinizi biz çok iyi biliyoruz. Gelin kişisel sorunlardan kaynaklanan duyarlılığınızı unutun ve cemaat sorununun çözümü için el ele verin. Biz sizin el ele verdiğinizde nasıl bir güç oluşturduğunuzu gördük, şimdi de bizi bu çıkmazdan çıkarmak için el ele verip aynı gücü ortaya koymanız gerekiyor. Göğsünüzde bir nişan ister olsun, ister olmasın, cemaat sizinle ve sizi seviyor. Her zaman en büyük nişanın, en büyük ödülün cemaatin sevgi ve minnet duygusu olduğunu söyledik, sizler için de en önemli nişan budur ve siz bunu çoktan göğsünüze yerleştirdiniz. Cemaatin size verdiği bu nişanı göğsünüzde gururla taşıyın ve bu yeni krizi çözmek için harekete geçin. Yenilemiş olduğunuz ve bir saraya dönüştürdüğünüz o tarihi binanın, Patrikhanemizin etrafında yeniden toplanın, ve binayı tekrar cemaatini seven insan ruhuyla doldurun, çünkü orada yaşayanların sizlerin kayıtsız şartsız desteğine ve anlayışınıza ihtiyacı var. Bu birlik ve beraberliği oluşturmayı başarabilirseniz, emin olun, her birinizin alacağı nişanın yanında kiliselerimizin yöneticileri tarafından verilen yüzlerce nişan dahi gölgede kalacak.
Rober Haddeciyan
ID:768
Tarih:10.12.2010
http://www.hyetert.com/yazi3.asp?s=0&Id=768&DilId=1
Leave a Reply