Azınlık Tali Komisyonu veya yeni adıyla ‘Azınlık Sorunlarını Değerlendirme Kurulu’

Azınlık Tali Komisyonu gizli bir tamim ile 1962 yılında kuruldu ve gayrımüslimlere varlığını hep hissettirdi 

Türkiye’nin, Ermeni sorununun halledilebilmesi için bazı açılımlar yaptığını hepimiz görmekteyiz. Ben şahsen çok memnun oluyorum, takdirle karşılıyorum ve aynı samimi yaklaşımın Ermenistan tarafından da gösterilmesini gönlüm arzu ediyor. Bugüne kadar yapılan çalışmalar maalesef Ermenistan ile sınırlı kalmıştır. Her şeyden önce bir Ermenistan açılımından söz edilecekse bunun sadece Ermenistan ile değil Türkiye Ermenileri vasıtasıyla diaspora ile yapılmasının daha doğru olacağına inanmaktayım. Hatta bu ikili görüşmelerde Türkiye Ermenilerinin de yer alması gerekmektedir. Fakat işin çok daha özünü bilmek isterseniz, Türkiye’nin Ermeni açılımında samimi olduğunu ispatlaması, inandırıcı olması ve en ufak bir kuşkuya mahal bırakmaması için en ama en başta başlıca şunu yapması lazım gelmektedir. Ülkemizin meşhur “laik ve demokratik” ile başlayan T.C Devleti söylemi var ya işte hâlâ bugüne kadar T.C mevzuatında, üstelik yalnız uygulamada değil yasal olarak tüylerimizi ürpertecek kadar başta Ermeniler olmak üzere gayrımüslimlere yani Süryanilere, Keldanilere, Rumlara, Musevilere, vesaireye karşı ırkçı ve ayrımcı olan bir çok maddeler var. İşe bunları sıfır toleransla temizlemekle işe başlanmalıdır. Bildiğim kadarıyla T.C Anayasası’nda karşılığı olmayan yani yasal olmayan bir kurum vardır; onun da adı Azınlık Tali Komisyonu’dur. Azınlık Tali Komisyonu, gizli bir genelgeyle 1962 yılında kurulmuştur. Üyeleri arasında MGK, MİT ve Genelkurmay temsilcileri de bulunan, eski adı değiştirilerek yerini 5 Ocak 2004’te, AB uyum çalışmaları doğrultusunda “azınlık sorunlarını değerlendirme Kuruluna bırakan bu komisyon gizlidir, fakat varlığı azınlıklarca daima hissedilmiştir, rahmetli Hrant Dink’ten dinleyelim: “Azınlık Tali Komisyonu denen kurumun varlığı, adını tam koyamasak da, biz azınlıklar tarafından hep seziliyordu. Vakıf yöneticileri devletin herhangi bir makamıyla, herhangi bir sorun nedeniyle temas kurduğunda hep şu prosedür yaşanır; sayın makam ya da bakan sizi nazik bir kabulle dinler, sunduğunuz raporu alır, kısa sürede gereğini yerine getireceğini ifade eder. Bu bizim için artık alışıldık bir ritüeldir ama biliriz ve hissederiz ki, o dosya bizim bilmediğimiz daha derinlerde bir kuruma havale edilecek ve onların kararına göre hareket edilecektir. Bu da çoğunlukla çözümsüzlüktür”.

Size Türkçe, tarih, coğrafya, sosyoloji, yurttaşlık gibi kültür dersleri öğretmeni veya hâkim, savcı, yargıtay, danıştay, sayıştay üyesi, diplomat, büyükelçi, polis, profesyonel subay (yedek subaylıktan söz etmiyorum) olmaktan hiç bahsetmiyorum. Daha oralara bile gitmeye gerek yok. En basit bir devlet memuru bir tahsildar olmak için bile eğer devlet yasal olmayan bu Anayasa dışı kurum olan azınlık tali komisyonundan icazet almak ihtiyacını duyuyorsa, çok ama çok ciddi bir durumla karşı karşıyayız demektir. Size bunu çarpıcı örnekleriyle sayfalarca yazabilirim. Sakın bana birkaç tıp, kültür, eğitim sekreteri devlet memuru olmuş gayrımüslimleri örnek göstermesinler. Kimseyi kandırmayalım. Tehlike bu sektörlerde değil, asıl yukarda bahsettiğim sektörlerde. Hiçbir engel olmadan yani kendi aidiyetlerinden dolayı herhangi bir T.C vatandaşının bir engelle karşılaşmadıkları takdirde işte o zaman yurtdışında yaşayan ve Türkiye’ye baskı yapanların ellerinden kozlarını almaya başlarız diye düşünüyorum. Osmanlı’da Paşa düzeyine kadar yükselmiş olan Ermeniler cumhuriyet tarihinde asla bir general, emniyet müdürü, kaymakam veya vali olamadılar. Ne dersiniz, artık BAŞLAYALIM MI?

Müslüman kardeşlerimin kurban bayramını canı gönülden kutlarım.

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Danışmanı

Kentim Gazetesi Yazarı

HRANT TOPAKİAN

/[email protected]/

Taraf.com.tr

16.11.2010

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *