Kelamların anlam birliği içerisinde iletişim sağladığımız yaşamımızda büyük bir kesim tarafından kabul edilmeyen veya kabul görmeyen birçok kelimelerle karşı karşıya kalıyoruz. Bu kelimeleri örnekler üzerinde sayıp açıklamaya çalışacağız. Açıklamaya çalışırken bile ön yargılarımızın rahat duramayacağı bir noktaya geleceğiz şüphesiz. Göz ardı etmememiz gereken ilk kural: Gerçekler.
İlk örnek kelimemiz LGBT. Açılımı şöyle lezbiyen, gay, biseksüel, transseksüel veya travesi. 1990’lardan sonra kullanılan LGBT ve epistemolojik olarak eşcinsel gibi bir işlevi olan bu tabir dünya ülkelerinde yaşayan toplumların büyük bir kesimi tarafından kabul görülmedi ve görülmüyor. Biyolojik ve psikolojik olan bu eğilimin insanlar üzerindeki etkisi kabul etmek zorunda kalacağımız kadar büyük ve geniştir. Eşcinsel insanların tercihi veya tercih dışı ile ortaya çıkan bu eğilime “saygı” ile karşılanması, demokratik ülkelerde yavaş yavaş oturduğunu görebiliyoruz. Buna saygı göstermenin doğal bir hak olup olmadığını bilmesek de insanların tercih veya tercih dışı sonucu ortaya çıkan eşcinsel tutuma karşı insani yaklaşmanın zamanı gelmiştir.
İkinci kelimemiz Ermeni. Güney Kafkasya’da bulunan Ermenistan devleti sınırları içinde ve diğer dünya ülkelerinde yaşayan bu halk tarihte hünerli(usta) insanlar olarak kayıtlara geçmiştir. Ama günümüzde özellikle Türkiye’de yaşayan birçok kesim tarafından Ermeni kelimesi bir küfür veya hakaret olarak algılanmakta ve kullanılmaktadır. Şunu bilmeliyiz ki Ermeni veya Ermenistan hemen hemen bütün dünya ülkeleri tarafında bir halk ve bir ülke olarak tanınabilmekte. Bizimde bu kelimeye olan bakış rotamızın halk algısına dönüşüme zamanı gelmiştir.
Üçüncü kelimemiz Kürdistan. Mezopotamya bölgesini kapsayan “coğrafyanın” adıdır. Öyle ki Kürdistan’ın adı Osmanlı padişahlarından I.Süleyman’nın(Kanuni) Fransa kralı Fransuva’ya gönderdiği mektupta da açıkça ifade ediliyor. Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı ve anlamını Kürtlerin yaşadığı yer olarak alan Kürdistan kelimesi, Cumhuriyet’in kuruluşundan beri Türkiye’de yasaklı bir kelime olmuştur. Bizzat Türkiye başbakanı tarafından dile getirilen Kürdistan kelimesi normal karşılanırken bunu dile getiren diğer insanlara ceza yağdığını biliyoruz. Bu kelimeye olan alerjinin de son bulması ve bir coğrafyanın ismini yasaklamanın getirdiği epistemolojik yanlışlara dur demenin zamanı gelmiştir.
Dördüncü kelimemiz halk. Evet ilginç gelecektir ama siyasetçilerin özellikle yönetimde bulunan iktidarların hiç sevmediği bir kelimedir:Halk. Çünkü halk demek eşitlikçi toplum, kendi kendini yöneten toplum, hiyerarşisiz toplum ve demokratik toplum demektir. Özellikle keyfi uygulamalarla ülkeyi yöneten iktidarların sevmediği kelimenin halk olması kaçınılmaz oluyor. Bu kelimeyi belki de sadece seçim propagandalarında duyarız. Halbuki halk olmasa devletin de olmayacağı mantığını bir yerlerde anımsar gibiyiz.
Beşinci kelimemiz Yahudilik. Musevi dinine tabi olan topluma verilen isimdir. Dini teoremden adını alan Yahudilik ve Yahudiler’in %41’i İsrail’de, %40’ı ise ABD’de yaşamaktadırlar. İsrail’in Filistin halkına uyguladığı ambargo ve insanlık dışı uygulamaları nedeniyle, insanların Yahudilik kelimesine olan alerjisi baş göstermiştir. Fakat iki on parmağın onu da aynı demek yanlış olduğu gibi her Yahudi’nin kötü olduğu genellemesini çıkarmak da bir o kadar yanlıştır.
Özetle; kavramların ötekileştirmesinin nedenlerinin alt yapısına baktığımızda birçok kelimenin desteksiz(boş) nedeni olduğunu söyleyebiliriz.
http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/otekilestirilmis-kavramlar-52424

Leave a Reply