Dersim Ermenileri etnografyası – 2

Gevorg  Halaçyan

Daştağ Kürt köyünün halkı Ağucanlar oçağındandır ve pirleri de Seyit Cafer’di.

Şen’de, Ardapert’te hatta Mamezi’de ( Mamig prens’in köyü) Daştağ’lıların, özellikle’de Seyit Cafer’in olağan üstü zekası ve yönetiçi yeteneği konuşulurdu. Çok ender rastlanan bir durum olarak, okur yazardı. Kürtçenin dışında Ermenice ve türkçe konuşabiliyordu.

Bunları çok önceleri duymuştum. Kendisi ile tanışmayı çok arzu ediyordum. Sonunda bu imkanı buldum. Ocakname Seyit biziotağında kabul etti. ”Mabı xerdi” ile omuz öpüldü ve tanışma faslına geçildi.

Ardından anayı çağırdı, kim olduğumu bildirdikten sonra götürüp yıkamalarını istedi. Beş yaşında bir çocukmuşum gibi teknede yıkıyacaklardı beni. Büyük güçlükle sıyrılabildim bu badireden.

Yaklaşık bir ay konuk edildim.

Sık sık sohbet ediyorduk.

“Pirim, okur yazar olduğunu duydum, hangi dilde okuyorsun?

“Ermenice ve Kürtçe”

“Kürtçe harfler yok, nasıl okuyorsun Kürtçeyi?

“Ermenice harflerde Kürtçedeki en zor seslerin bile karşılığı var”

“Ermenice konuşmanı anlayabilirim, ama yazdığını bilmiyordum.”

“Sizin hatırladığınız Ermenice harfli Kürtçe gramer kitabını getirdiler bana. Hem Ermenice okumayı, hem de Ermeni harfleri ile Kürtçe yazmayı öğrettiler. Bu da bazı durumlarda işleri yönetmeme cok yardımcı oldu”

“Dini önder olarak, Ermeni harfleri ile Kürtçe eğitimi faydalı buluyorsan, son zamanlarda Dersim’de açılan okulların Kürtler tarafından yakılmasına niçin izin verdin?

“Kürtler deme itler de.”

“Nasıl?”

“Çok basit, para, pul, mevki için Türklere satılmış Kürtler itlerden de aşağılık hainlerdir.”

“Peki niye cezalandırmazsın böylelerini?”

“Arkalarında Türk ordusu var. Şu sıralar aşiretler arası bir kavganın sırası değil. Türk fırsat kolluyor.”

“Sizin önderi olduğunuz halkınbüyük çoğunluğu eskiden Ermeni olduğu doğrumu?”

“Bu soruyu cevaplamak istemiyorum.”

“Lütfen piro, benim için cok önemli. Mutlak bir suskunluk için yemin ederim. Derviş Gülabi ve Derviş Cemal ocakları adına yemin ederim.”

“Gerçi öyle değil ama, bir an için doğru olduğunu kabul edelim. Ermenilerin ne cıkarı beklentisi olabilir tüm bunlardan?”

“Beklentimiz şu ki, eğer gerçekten de Dersim Kürtlerinin bir kısmı, şartların zorlaması ile geçmişte Kürtleşmiş Ermeniler ise, niçin Ermenilerin sömürülmesine, talan edilmesine ve kırılmasına izin veriyorsunuz?”

“Bu soruyu Türklere satılmış olan aşiret ağalarına sormalıydın. Türk hükümeti tarafından Ermenileri soymalarına, talan etmelerine, Kürt ve Ermeni özgürlük özgürlük hareketini doğuracak olan okulları yakmalarına izin verilen aşiretlere sormalıydın, bana veya SEYİT RIZA’ya değil. Onlar Ermenilerin olduğu kadar, Kürtlerinde düşmanlarıdır.”

“Acaba dini acıdan, ağalar üzerinde olmasa bile, sıradan halk üzerinde bir etkiniz olmaz mı? Netiçede bu talan ve sömürüyü, ağaların izni ile sıradan halk yapmakta.”

“Mesela ne şekilde ve ne adına konuşalım? Unutmayın ki bu soygunlardan ağaların yanı sıra kendileride yararlanıyor”.

“Atalarının Ermeni olduğunu alcak sesle de olsa söleyemezmisiniz”.

 “Eerzincan’da akıllı adamlarınız var, bu fikri cimin Pırgçatağ, Galaris, Kartağ, Xorontağ Türklerine niye söylemiyorsunuz. Onların da ataları Ermenidir. Üstelik bunu biliyorlar da. Ama Ermenilere karşı Kürtlerden daha kıyıcılar.  Hatta Türkleşmiş Ermenilerin çoğu soyadınıda koruyor.

Keşişoğlu, Mergeloğlu, Torosoğlu, Eğsanoğlu vs.  Siz burnunuzun dibindekilerden istemediğinizi bizlerden istiyorsunuz.”

“O köylerin Ermenileri Türkleşmiş ve İslamiyete geçmiş dönmelerdir. Oysa Kürtler İslam değillerdir.”

“İslamlaşmişlar ise niye yıkmıyorlar Cimini veya Galaris’teki kiliselerini.  Hıdır İlyas adı altında muhafaza ediyorlar atalarının mabetlerini.

Vartavar bayramını kutluyorlar. Su döküyorlarbirbirlerinin üzerine. Hatta bir an için söylediklerinizin doğru olduğunu düşünelim. Eğer şartların dayatması sonucu, atalarımız mecburen dinlerini değiştirmiş ve Kürtleşmiş, böylece hem varlığını hemde bağımsızlığını koruyabilmiş ise, söylermisiniz siyasi anlamda bugün ne farkımız var o tarihten? “

Sohbetimiz esnasında Seyit Caferin heycandan titrediğini fark ettim. Konuyu değiştirmek istedim “Saklanmış kitaplar olduğunu duydum piro”.

Atalardan kalmış emanetlermiş, Ama görmeme izin vermediler”.

“Biliyorum. Bizim kitaplarımız onlar. Fakat niçin bu kadar meraklısınız? Araştırmalarınızla halkımız arasında şüpheye yol açıyorsunuz.

Duyduğuma göre Gağnud mağaralarında bir kitaplık görmüşsün.  Kitapları görmene izin vermemişler. Ama sırf merakını gidermen için mağarayı göstermişler. Sen de yanlış yapmışsın, yeminlerine ihanet edip seni oraya götürenlerde”

“Bir kitap veya kağıt için ne kadar hassasınız”

“Atalarımız çok zekiymiş. Kitapları koruyabilmek için dinsel anlamda ant içirmişler insanlara. Aksi taktirde, avamın elinde bunlar zarar görebilir, yakılabilirdi.  Allah daına, Hazireti Hıdır, Hazireti Ali, İmam Hüseyin, Hıdır İlyas adına yemin ederek, korumaya almışlar. Bunlar atalarımızın mirasıdır, pirlerin, ocakların korumasındadırlar. El sürenler derhal cezalandırılır. Ocağın piri, rehberi, seyidi dışında kimse onları evinde saklayamaz.  Bunları pirinden saklayana yıldırım çarpar. Pirlerin büyük oğulları dışında kimsenin bunların varlığını bilmeye dahi hakkı yoktur. Bu yassakları ihlal edenler, yerini Türklere, hatta dostumuz Ermenilere söyleyenler aşiret tarafından cezalandırılır. Ocaktan kovulur. Bunları satmaya kalkanlara ölüm cezası verilir. Bu kağıtlar Hazireti Ali, İmam Hüseyin veya Hazireti Hıdır Pire Piranların okumasına izin verene kadar gizli kalacaklar. Buda ancak  Türklerin boyunduruğundan kurtulduğumuz,  özgür ülkemize kavuştuğumuz gün olacaktır.”

Görüldüğü gibi, Seyit Cafer bu geleneğin asırlar boyunca nasıl bir duyarlılıkla babadan oğula aktarıldığını anlatıyordu. Ufak bir ihmal, bir boş vermişlikfelaketlere yol acabilrdi. Kime aitti o kitaplar?Hangi dille yazmışlardı? Ben bilmiyorum.  Sizinde bilmemeniz daha hayırlı olur.  Ta ki o gün gelip de ortaya çıkana kadar. Tanrının inayeti ile önderleri onları yazdıkları dilde okuyabilsinler. Artık bu konuda daha fazla konuşmak gereksizdi.” son bir soru daha”

“Söyle bakalım, şimdi ne yumurlayacaksın”.

“Derlerki Der Simon adındaki Ermeni piri, Celali akınları zamanında,  1604-1606 yıllarında kırımdan kurtulmak için “talp”larıyla(cemaati)ile birlikte Kürt olmuş vecemaatin kararını ceylan derisine yazıp, seninde dediğin gibi, pire piranın göreceği düşe kadar sır olarak saklanmasını buyurmuş.”

“Madem ki herhangi bir şekilde öğrenmişsin bunları, şartlarıda biliyorsun, daha niye soruyorsun? Bana yeminimi bozdurmakmı istiyorsun?

Benim haberim yok, görmemişim, bilmem. Belki de duymuşumdur sadece. Böylesi sırlar birine teslim edildiğinde yeminde ettirilir. konuşmamız böylece son buldu

 

Dersim Eremenileri etnografyası

Ermeni bilimler Akademisi Yayını, Yerevan, 1973.

Çeviren Miran Pırgic Gültekin  

S. 250 – 252:

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *