MESA (Middle East Studies Association – Orta Doğu Çalışmaları Örgütü), Ortadoğu konusunda çalışan akademisyenlerin tepe örgütüdür. 1966’da kurulan örgüt, binlerce üyeye sahip olmanın ötesinde, yine binlerce akademisyen tarafından takip edilen bir kuruluştur. Alanın en etkin çatı örgütüdür.
MESA her yıl değişik alanlarda ödüller verir. Bunlardan bir tanesi de Albert Hourani kitap ödülüdür. Ödül her yıl, Orta Doğu ile ilgili yayınlanmış en iyi çalışmaya verilir. 2013 yılının ödülü Taner Akçam’ın, “The Young Turks’ Crime Against Humanity: The Armenian Genocide and Ethnic Cleansing in the Ottoman Empire – Genç Türklerin İnsanlığa Karşı Suçları: Osmanlı İmparatorluğunda Ermeni Soykırımı ve Etnik Temizlik” adlı çalışmasına verildi.
Ödülün niçin verildiği, ödül komitesi tarafından şöyle ilan edildi: “Bugüne kadar Ermeni Soykırımı ile ilgili en kuvvetli tarihi tezi sunan çok güçlü ve etkili bir akademik çalışma. Profesör Akçam, sadece Osmanlı belgelerine dayanarak Osmanlı nüfus politikalarının harekete geçirici nedenlerini, planlanmasını, haberleşme mekanizmasını, örgütlenme ve uygulamasını ayrıntılı olarak anlatıyor. Soykırım çalışmaları alanında, soykırım kavramına kadın ve çocukların zorunlu asimilasyonu ve malların yağmalanmasını da dahil ederek, kavramın kapsamını genişletiyor. Kitap, tartışmalı bir alana yeni bir standart getirmektedir.”
Taner Akçam ödül hakkında şunları söyledi: “Aslında bu tür ödüller her yıl verilir ve bu anlamda çok büyük bir anlam yüklememek gerekir. Ama konu MESA olunca ödül bir başka anlam kazanıyor. Bu örgüt yıllarca Ermeni soykırımı konusundan uzak durdu. Konu hakkında çalışan ilk kuşak çoğunlukla Ermeni akademisyenlerden çok üzücü hikayeler dinledim. Yıllık toplantılarda Ermenilerle ilgili ayrı bir toplantı örgütlemek hemen hemen imkansız imiş ve bazen sadece Türk Çalışmaları’nın (Turkish Studies) içinde yer bulabilirlermiş. Ermeni soykırımı ile ilgili bir tebliğ sunulacağı anda ise, Türk Çalışmaları grubunun yıllık üye toplantısını başlatmak ve böylece kimsenin dinlememesini sağlamak gibi tuhaf işler yapılırmış. Örgütün son derece prestijli yayın organında International Journal of Middle East Studies (IJMES) konuya ilişkin makale yayınlamak hemen hemen imkansız imiş vb., vb.
Aslında MESA’da konuya ilişkin karşılaşılan zorluklar, Osmanlı tarihçiliğinin bir izdüşümüdür. Geçmiş yıllarda ve hatta bugünlere kadar, Osmanlı tarihi üzerine çalışanlar, Ermeni soykırımı gibi kitlesel katliamlarla uğraşmayı, soykırım veya katliama uğradığını iddia eden etnik-din grubuna mensup, dar-kafalı bir kaç kişinin işi olarak görürlerdi. Bu konular ile uğraşanlar küçümsenir ve ciddi akademisyen sayılmazlardı. Soykırım ve katliamlardan bahsetmemek, bunları yok saymak, sanki bir erdem, derin ve büyük tarihçi olmanın önemli vasıflarından birisi gibi sunulurdu.
Söylediğim bir abartı değil. Büyük Osmanlı tarihçisi olarak sayılan kişilerin eserlerine bakın. Ermeni soykırımı veya diğer kitlesel katliamlar ile ilgili tek bir paragraf bile zor bulursunuz.
Şükrü Hanioğlu’nun, son yüzyıl Osmanlı tarihi üzerine yazdığı kitap bu zihniyete verilebilecek güzel bir örnektir. “A Brief History of Late Ottoman Empire –geç Osmanlı İmparatorluğunun kısa bir hikayesi” başlığı ile, Princeton yayınlarından çıkan kitap, aslında değerli bir çalışmadır. Ama kitapta ne 19. yüzyıl katliamları, ne Ermeni soykırımı ne de etnik temizlikler konusunda bir şey bulabilirsiniz. Örneğin, Ermeni soykırımı hakkında “savaş sırasında yaşanmış en trajik olay” ifadesi dışında hiç bir bilgi yoktur. Sanki böyle bir şey olmamış gibidir.
Konuyu anlamlı kılan bir başka bilgi de şudur: kitabımın önsözünde yukarda çerçevesini çizdiğim mantığı açık olarak eleştirmiş, Osmanlı tarih yazıcılığının bu körlüğünün, bölgemizde katliamlara da karşı çıkacak demokratik bir kültürün gelişmemesinin nedenlerinden birisi olduğunu ileri sürmüştüm. Akademisyenlere yönelik, soykırım dahil, kitlesel katliamlardan bahsetmeyerek, bu cinayetlere zemin sunan zihniyeti hiç bir biçimde eleştirmeyerek, bu zihniyetin yaşamaya devam etmesine katkı sunmak gibi oldukça ağır ithamlarda bulunmuştum.
İşte MESA’nın ödülünün anlamı burada. Doğrudan Ermeni soykırımı üzerine yazılmış bir kitaba ödül vererek MESA belki de artık Osmanlı tarih yazıcılığı konusunda bir dönemin sona erdiğini haber vermektedir.
Bana, MESA’ya bu önemli adımından dolayı teşekkür etmek ve ödülü, örgütün kuruluş yıllarında onlarca zorluğa rağmen Ermeni soykırımı konusunda çalışmaları ilerletmek isteyen, Vahakn Dadrian, Richard Hovanissian gibi ilk kuşak Ermeni akademisyenlere adamak düşer.”
Akunq.net
Leave a Reply