Kayaburun (Odur) Köyü kilisesi , sağlam yapısı itibariyle Sivas’ın Divriği yöresinde bu güne dek yıkılmamış sayılı kiliselerden birisidir. Ana giriş kapısı üzerindeki yazıttan anlaşılanlara göre: Odur Köyü Kilisesi 1833 tarihinde yapılmıştır.Mevcut yazıtta yapının tarihi özellikleri hakkında da bilgiler bulunmakla birlikte ; zamanla okunamaz durama geldiği için bu gün sadece kilisenin yapılış tarihini anlayabilmekteyiz. Duvarları yer yer düzgün kesme taştan oluşan kilisenin temeli dikdörtgen yapılıdır.Buna ek olarak kiliseye bitişik durumda bulunan, fakat bu gün çatıları yıkılmış durumda olan ayrıca iki yapı daha vardır.Bu yapılardan ilkinin kapısı ana kilisenin içerisinde bulunmakta ve ‘papaz odası’ olarak bilinmekte, ikincisinin giriş kapısı ise kilise dışında olmakla birlikte bu gün erz
ak doposu olarak kullanılmaktadır.
Köyümüzde yaşamış olan Ermeniler hakkında günümüzde çok fazla bilgiye sahip değiliz.Bu husustan dolayı Odur Köyü Kilisesi’nin özel bir konumunun olup olmadığını, bölgede hiyerarşik anlamda üstünlüğünün bulunup bulunmadığını henüz bilmiyoruz.Fakat araştırmalar neticesinde ve yaşlı köylülerimizin bilgilerine dayanarak şunu rahatlıkla söyleyebilmekteyiz : Mevcut komşu köyler dikkate alınarak değerlendirilirse eğer, bu kadar büyük ve günümüze değin sağlam kalabilmiş bir kilisenin özel bir yeri olsa gerekir.Bunlardan ziyade Gerçektende hem fiziksel hem de mimari özellikleri açısından Kayaburun Köyü Kilisesi çok özel bir yapıdır.Büyüklüğü itibariyle yerleşim mevkisinde çok büyük bir Ermeni nüfusunun yaşamış olduğunu bugün hem eski mezarlıklardan hem de ana kiliseden ziyade ayrıca beş tane daha kilisenin Odur köyünde bulunuyor olmasından rahatlıkla anlayabilmekteyiz. ( Diğer kiliseler bugün tamamen yıkılmış durumdadır.Bazılarının temel kalıntılarını bu gün hale yerlerinde görmek mümkündür ) Her ne kadar doksanlı yıllara değin köyümüzde Ermeniler yaşamış olsa da bu gün onlar hakkında isimleri dışında pek fazla bilgi sahibi değiliz. Fakat buna rağmen Divriği ve çevresinde yaşamış hıristiyanlar hakkında çeşitli kaynaklardan bilgiler edinebilmekteyiz.
Divriği, Bizans ile İran arasında sınır karakollarından birini meydana getiriyordu. Divriği ve çevresindeki halk,doğu Hıristiyanlığı ile paganizmin karışımından meydana gelen ve Samsatlı Pevlus’un yaymış olduğu mezhebi mensupları idi. Bu yüzden Pavlikyan (Paflikyan) adıyla anılan bu mezhebin başlıca merkezlerinden biri idi.Dünya görüşleri ve dini algılayışları açısından diğer tüm hıristiyan mezheplerinden ayrı bir özellik taşıyan Pavlikyanlar , maddi dünyayı yaratan ve yöneten Tanrı ile tapılması gereken, ruhları yaratan göklerin Tanrısını ayrı olarak görmekteydiler.Ayrıca Pavlikyanlar Eski Ahit’i kabul etmemekteler ve İsa’nın yeniden doğacağına da inanmamaktadırlar. Tüm resim ve heykellere karşıdırlar. Maddi dünyaya ait her şeyin sadece simgesel bir değeri vardır onlar için. Bu bakımdan, Pavlikyanlar Kiliseyi de, Kilisenin geleneklerini de , dogmalarını, kurumlarını, ruhban sınıfını da reddetmişlerdi. Onlara göre, herkes kutsal metinleri okuyup yorumlama hakkına sahiptir. Bizans imparatorluğu bu mezhebi yukarıdaki ve başkaca sebeplerden dolayı tehlikeli bir mezhep(inanış) olarak görmüş ve yıllarca Pavlikyanlarla savaşmışlardır. Tephrike’de (Divriği) bir kale kuran Pavlikyanlar, sürekli olarak Bizans topraklarını yağmalamışlar, giderek etkilerini arttırarak politik bir güç durumuna da yükselmişlerdir.
Yukarıdaki bilgiler ışığında köyümüz ve çevresi hakkında yorumlarımızı da artırabilmekteyiz.Özellikle köyümüzde bir çok tarihi esere rastlanırken ,mimari yapılar ve başkaca nesneler üzerinde veya bitişik olarak resim ve heykele hiç bir şekilde rastlanılmamıştır.Bunlara ek olarak Bizanslılarla mücadele içerisinde ki Pavlikyanlar, Müslümanlarla dostluk içerisinde yaşayabilmekteydiler.Buna doksanlı yıllara değin köyümüzde yaşamış olan Ermeniler çok iyi kanıttır. Tüm bunlara ek olarak Alevilerin Pavlikyanlar ile uzun yıllar bir arada dostça yaşabilmiş olması ; aynı kaderi paylaşıyor olmalarından ileri geliyordu.Bilindiği gibi Alevilik İslam anlayışı içerisinde Sünnilik ve Şiilikle hiçbir ortaklığı ve görüş birliği bulunmayan bir mezheptir.Dünya görüşü, dini ve yaratan algılayışı her iki mezhepten farklıdır.
Alevilerde aynı Pavlikyanlar gibi Müslümanlık içerisinde bin yıllardır sapkın bir mezhep olarak görülmekte ,bu hususlardan dolayı sürekli aşağılanmakta ve dışlanmakta idi.Tüm bunları göz önüne alarak özetlemek gerekirse ; Pavlikyanlar ile Aleviler arasındaki bu gizli(!) ve doğal bağ aynı kaderi paylaşıyor olmalarından kaynaklanmaktadır. Bu kader birliğini anlamak üstelik o kadarda zor değil.Bu gün hala Yalnız Keşiş (Akçalı) mezrasında bulunan ve herkesin kolaylıkla bir kilise veya dini bir yapı olduğunu bildiği Karayakup kilisesinin biz Aleviler tarafından bir ziyaret merkezi olarak kullanılmasından bunu çok kolay bir şekilde anlayabilmekteyiz.