“Dure” adlı Sasunlu göçmen kadının hikâyesini çoktan dinlemiştim. Önce masal gibi geliyor ama sonra anlıyorsun ki masallar böyle korkunç olamaz. Masal gibi güzel değil, acı dolu hatta “ağır” bir hikâye diyebiliriz. Ama bununla beraber, cehennemi görmüş insan nasıl yine bu dünya’ya dönüp tekrar yaşamayı başardı? “Her şeye rağmen yaşamak istiyorum” diyen bir hikâyedir bu. Dure’nin hayatı tam bir direniş ve aynı zamanda bir umuttur. Direnen Sasunlu kadının hikâyesidir. Bu hikâyeyi bir kez daha dinledikten sonra hemen Sasun Ermenicesinde bir söz aklıma geldi “Aryudz aryudz e, eg ılni te vordz” . (Aslan aslandır; erkek aslan da aslan olur, dişi aslan da aynen aslan olur anlamında).
Ermenistan’ın Aşnak köyündeyiz. Köy halkı Sasunlu göçmenlerdir, tüm köyde sadece Bitlisli tek bir aile var. Dure’nin akrabalarının evi, köyün “Dalvor mayla” diye bir mahallededir. Dure’nin gelini olan Elya Davtyan’ı ziyarete gidiyoruz. Kısa boylu yetmiş dokuz yaşındaki Elya nine, gülümseyerek karşımıza çıktı. Sasunluların evine girer girmez ilk söz nedir? Tabii ki; “Çocuklar, aç değil misiniz?”. “Hayır, teşekkür ederiz” desek de yeterli değil, mutlaka ikna etmeye başlarlar… Nine gururla kendi torunlarının fotoğraflarını gösteriyor.

Elya nineye önce kendi ailesini sordum.
“Benim dedelerim Sasun’un Komk köyünden geldiler yavrum” diyor. “Benim dedem ve onun amcaoğlu, Komk manastırında işçi olarak çalışıyordu, usta idi. Çok iyi bir Kürt ağa varmış köyde. Bilir misin? Babam derdi Kürtler çok kesmiş bizi ama herkeste kötüler de var iyiler de. Babam derdi; öyle Kürtler vardı ki birçok Ermeniden daha iyiydi. İşte bu iyi Kürt ağa babama gelip diyor: “Oğlum, sizinkilere söyle katliam olacak, kaçın buradan, hayatınızı kurtarın”. Babam da koşa koşa manastıra gidiyor, dedeme diyor ki; “Baba, askerler gelip bizi kesecek”… Bizimkiler göç ediyor, Aras nehrini geçip kaçıyorlar. Önce Rusya, sonra Erivan, Gümrü, Ucan’a gidiyorlar. Sonunda Aşnak köyüne gelip buraya yerleştiler”.
Elya nineye soruyorum: “Bu duvardaki fotoğraf kimin?”

“Bu benim kayınpederim, yavrum. Onun amcası Hamze Bcuk idi, kayınpederim yetim kalmıştı ve Hamze Bcuk onu büyüttü. Bcuk, Sasun Talvorik’in Hosnud köyünden idi. Dağlar’da direniş vardı, orada cok insan öldü, çok… Hamze Bcuk’un oğlu göç yolunda doğdu. Kayınpederimin halası Dure. Ben bu eve geldiğimde, Dure 105 yaşındaydı zaten… Çok dertli biriydi ve çok da hastaydı. Ben ona bakıyordum. Onların evinde, Ergir’de (Ergir, ülke demek ama memleket – vatan ve Sasun anlamında kullanılır Sasun lehçesinde), 40 kişi vardı, hepsi öldü, hepsi… Sadece Dure kaldı. Dure, iki çocuğunu alıp kaçıyor. Yolda önce kızı öldü açlıktan. Kendi çocuğunu gömüyor Dure. Sonra erkek çocuğuyla yoluna devam ediyor. Askerler karşına çıkıyor, Dure’yi vuruyorlar, kılıçla kesiyorlar… Tabii öldü diye düşünüyorlar ama, inanır mısın, ölmedi, yaralıydı sadece… Çocuk yanında düşmüş ağlıyor, Dure uyanıyor. “Gıdak” içinde (gıdak-başörtu ile giyinen “kofi”) iğneyle tel vardı, kendi yaralarını dikip şifalı bitkiler koyuyor. İnanır mısın böyle ayağa kalkıp yoluna devam etti. Sonra erkek çocuğu da öldü. Dure kız çocuğunun mezarına dönüyor, mezarı açıyor ve oğlunu da kızının yanına gömmüyor. Ve yalnız yoluna devam ediyor yine. Andranik Paşa’nın (Andranik Ozanyan) ordusuna kadar gidiyor. Onlarla beraber buraya geliyor. Andranik Paşa, Dure’ye aşıktı. Ama Dure evlenmedi onunla… Kendi ailesini kaybettikten sonra asla bir daha evlenmek istemedi. Ama benim kayınpederimi Hamze Bcuk ile o büyüttü. Köylere gidip sabun pişiriyordu. Köylüler de onlara buğday, patates, pirinç, süt, peynir, bal, ceviz, yağ falan gönderirlerdi ona. Dure de kayınpederimi ve kardeşlerini besliyordu böyle. Benim ilk çocuğum doğdu. Dure, Sasun Ermenicesinde ninniler söylerdi. Beni çok seviyordu, ben ona bakıyordum, o da “Kızım, yavrum, o kadar çocuğu büyüttü ama sonunda sana yük oldum canım benim”derdi. Ben de “Ana, ne diyorsun, öyle deme” derdim. Bir gün bana dedi; “Lao, yes or mernim zım gıdak kezi garnis” (Yavrum, ben öldükten sonra benim “gdak”ı sen alırsın). Ben de neden öyle söylediğini anlamıyordum. Sonra “Gdak” içinde altınları sakladığını gördük. Dure, Ergir’den getirdi buraya kadar…
http://www.sasun.org/haberler/direnmek-yasamaktir-durenin-hik%C3%A2yesi-makale,42.html
Leave a Reply