Galatasaray ve Fenerbahçe arasında oynanan ligin son derbisinde, Fenerbahçeli bir taraftarın Galatasaray’ın siyahi futbolcularına ellerinde tuttukları muzları sallamaları Türkiye’de senelerdir siyahilere duyulan sempati üzerinden türetilen bir şehir efsanesini tarihe gömmesi açısından önemliydi:
“Allah’tan bizim memlekette ırkçılık yok.”
Irkçılık farklı coğrafyalarda farklı grupları hedef alır. Ülkemizdeki en büyük yanılgı yahut bilinçli bir şekilde peyda edilmiş bilgi kirliliği bu hususu görmezden gelmemize neden oluyor. Bir grubun nezdinde ırksal nefrete karşılık gelmeyen bir topluluk, başka bir grubun en kötücül “ötekisi” olabiliyor. Bugün toplumumuza hakim olan yaygın kanıya göre Türkiye toplumu siyahilere karşı kin beslemez veya kendisini bir siyahiden üstün tutmaz. Bu tutumdan hareketle de “Türkiye’de ırkçılık yoktur” savı elde edilir.
Şimdi bu hipotezi biraz irdeleyelim. Sırf toplumun genelinde siyahi düşmanlığı yok diye Türk halkının ırkçı olmadığı sonucuna varmak sağlıklı bir tutum mudur? Bu sorunun cevabının evet olabilmesi için dünyadaki bütün ötekilerin “siyah” olması gerekir. Bu şartlar sağlandığında gönül rahatlığıyla “ırkçılık memlekete teğet geçmiştir” söyleminde bulunabiliriz.
Irkçılık tarih boyunca hedefinde bulunan kitlelere göre yöntem ve şekil değiştirmiştir. Şimdi bu süreci elimizden geldiğince irdelemeye çalışalım. Günümüz ulus devlet kavramının doğuşu 1648 Westphalia Antlaşmasına dayanır. Bu antlaşmadan sonra Avrupa’da irili ufaklı ilkel ulus devletler baş göstermiştir. Bu tarihten itibaren ötekileştirme harekâtı uluslar üzerinden yürütülmeye başlanmıştır. Daha öncesinde düşman üretme mekanizması din üstünden işlemekteydi. Coğrafi keşiflerin hız kazanması ve Yeni-Avrupa’nın inşasında keşfedilen toprakların siyahi halkının kullanılması ırkçılığın bir başka türünün doğmasına sebep oldu: Beyaz ırkçılığı. İnsan ve hayvan arasında bir geçiş türü olarak lanse edildi tüm Avrupa’ya siyahi insan. Siyah adamın hayatı üzerinde sınırsız bir tasarruf yetkisine sahip oldu Beyaz Adam.
Beyaz ırkçılık yerli yerinde duradursun, ulus devletler imparatorlukları bir bir yıkarak koltuklarını sağlama aldılar ve insanlık tarihine kölelikten sonra sürülmüş en kara lekeyi doğurdular: Milliyetçilik. ırkçılık artık ulus aidiyetleri üzerinden yürütülüyordu. Bundan sonra “öteki”nin deri rengi değil ait olduğu milletti önemli olan. 20yy insanlık tarihinin en kanlı savaşlarına ve soykırımlarına tanık olduysa, bunun en büyük müsebbibi milliyetçiliktir.
Nihayet 1960-94 arası dönem siyahi mücadelenin en etkin olduğu, dünya kamuoyunun artık kayıtsız kalamadığı bir zaman dilimine tekabül eder. Martin Luther King, Malcom X, Steve Biko, Nelson Mandela gibi halk öncüleri bu dönemde bütün insanlık üzerinde etki kurabilmeyi başardılar ve siyahilerin özyönetim, eşitlik gibi hakları elde etmelerinde önemli rol oynadılar. O zamandan bu zamana beyaz adam yenilgiyi hazmedememiş görünüyor. Futbol sahalarında maymun sesi çıkarmaktan tutun da muz atmaya, muz sallamaya ve köleliğe vurgu yapan küfürler vasıtası ile siyah adama acılı geçmişini hatırlatmaktan hiç çekinmiyor. Beyaz ırkçılık hala kendisine büyük kitleler bulabiliyor.
Türkiye’de ise Osmanlı’da köleliğin olmadığı, siyahların Avrupa’da çalıştırıldığı gibi Osmanlı ve Türkiye’de çalıştırılmadığı kanısı hakim kılınmıştır. Bu nedenle ırkçılığı siyahi düşmanlığına indirgediğimizde “Türkiye’de ırkçılık yoktur “ önermesi doğru gibi görünebilir. Fakat yukarıda değindiğimiz üzre ırkçılığın pek çok türü vardır. Bir Avrupalı için siyah neyse ırkçı bir Türk için Kürt ve Ermeni aynı şeydir. Eski Adalet Bakanlarından Mahmut Esat Bozkurt ne demişti “Türk olmayanın bu memleketteki tek hakkı Türk’e köle olma, hizmetçi olma hakkıdır. ”Irkçılık farklı coğrafyalarda farklı kimliklere yönelebilir. Türk ırkçılığı Kürt, Ermeni, Rum, Yahudi gibi ötekiler üretirken, Ermeni ırkçılığı Türk, Azeri, Alman gibi ötekiler üretir. Pratikte ırkçılık tarih boyunca birlikte yaşanan kitlelere karşı gelişmiştir. Bir Türk’ün kalkıp dünyanın öbür ucunda bulunan Kanada Quebec halkına ırkçılık beslememesi Türkiye’de ırkçılığın var olmadığını göstermez.
Fenerbahçe taraftarlarından bir kısmının ellerindeki muzlarla Galatasaraylı siyahi futbolcuları aşağılama girişimleri Türkiye’de ırkçılık olmadığı efsanesini tuzla buz etti adeta. Ne ironiktir ki; Galatasarayın siyahi futbolcularına muz sallayan taraftarın takımı bir başka siyahi futbolcu Webo’nun attığı iki golle galip geldi. Merak ediyorum o taraftarlar kendi takımlarında top koşturan Musa SOW, Pierre Webo ve Christian Baroni’ye de hakaret ettiklerinin ve saldırıda bulunduklarının farkında mıydılar?
Sonuç olarak, şahsen Türkiye’de ciddi bir ırkçılık potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Bunu günlük hayatımda da deneyimliyorum maalesef. Ve şöyle bir soruyla bitirmek istiyorum:
Bir arkadaşınız sizi ailesiyle ya da kız arkadaşıyla tanıştırırken “Ermenidir ama çok iyi çocuktur”, “Kürttür ama Kürtlere hiç benzemez, çok bilgili ve kültürlüdür!” gibisinden etnik kökeninizi bir takım güzel sıfatlarla süsleme ihtiyacı duyduğunda ne hissedersiniz?
http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/turkiyede-irkcilik-yoktur-muz-vardir-22377
Leave a Reply