Çarpanak Ermeni Kilisesi’nin bulunduğu ada, Van merkeze bağlı Dibekdüzü Köyü burnu açığında, Van Gölü (Վանա լիճ) üzerindedir. Çarpanak Adası « burun » (հրվանդան) olarak kara ile bağlantılı iken göl sularının yükselmesi ile bağımsız bir ada konumuna gelmiştir. Ada olarak beliren bu bölümün Kuzey yönünde kurulmuş olan ve 9. yüzyıl tarihlendirilen Ktuts (…) manastır kompleksi yer alır ve Kutsal Haç, Saint Hripsime , Saint Gragorie, Saint Jean’dan oluşan kutsal Ktuc, Dörtlü adına yaptırılmıştır.
Manastırın 1700’lü yıllardan kalma yazıtındaki bilgiler dışında bu yapıya ilişkin bir bilgi yoktur. Kilisenin kitabesinden öğrenildiğine göre 1462 yılında Etienne adında bir usta keşiş mimar Gregoire tarafından büyük ölçüde yenilendiği öğrenilmektedir. Kilise 1712–1720 yıllarında mimar Koçbar tarafından yenilenmiştir. Manastır topluluğunun tarihi ise IX. yüzyıla kadar inmektedir. 15. yüzyılda Adır Adası’ndaki manastırda yaşayan keşişler, bölgede uzun süre yapılan savaşlardan birinde başrahipleri Nerses ölünce Adır’daki manastırdan ayrılmış ve Çarpanak Manastırı’na yerleşmişlerdir.
Kilisenin tamamın kesme beyaz, krem ve kahverengi Ahlat – Ախլաթ (Խլաթ) – taşı ile inşa edilmiş yalnızca kubbesinde siyah tüf dekoratif amaçlı kullanışmıştır.
Ana mekan içten haç planlıdır. Dışarıdan bakıldığında, kilise doğu batı doğrultusunda dikdörtgen bir alana oturmaktadır. Ortadaki merkezî kubbe, batıdan iki serbest ayak ve doğudan apsis duvarına dayanan dört yöndeki kemerlerle taşınmakta ve iki kubbe ile örtülmüştür. Dışta ise yüksek kasnaklı, konik bir külah ile örtülüdür. Doğudaki apsis oldukça derin ve 5 köşeli olup,iki yanında diakonikon ve protesis hücreler bulunmaktadır. Kilisenin batı tarafında ana bölüme eklenmiş kare planlı narteks bölümü bulunmaktadır. Kiliseye giriş, bu bölümün batısındaki taç kapıyla sağlanmaktadır. Bu taç kapı geometrik pano ve haç dizileri ile süslenmiş, görülmeye değer yerlerden biri olarak tüm ihtişamı ile güzelliğini korumaktadır. Batı tarafına eklenen jamaton ise kare planlı ve dokuz bölümlü olarak düzenlenmiştir. Bölümlerin üzeri aynalı çapraz tonazlarla örtülmüştür. Batı tarafındaki haç kolunu örten kubbe ise kaburgalı olarak düzenlenmiştir. Batı cephesindeki dışa taşıntılı girişi üzeri iki kolon tarafından taşınan çan kulesi işa edilmiştir. Iki renkli düzgün kesme taşlardan örülü bu cephe hareketli bir görünüm kazanmıştır.Batı ve Kuzey cepheye açılmış iki kapı vasıtasıyla giriş sağlanmaktadır. Bunlardan batıdaki portal şeklinde bir düzenleme göstermektedir. Burada kurulan şapel kompleksi tamamlamaktadr.
İç duvarlarda sıva kullanılmamıştır. Mekândaki az olan fresklerin büyük bir kısmı dökülmüştür. Doğu cephesi ile kubbe kasnağında çok sayıda Ermenice yazılı kitabeler bulunmaktadır. Kuzey ve güney duvarlarında nişler, doğu duvarında ise büyük bir pencere bulunmaktadır. Kilisenin aydınlatması büyük ölçüde sekiz küçük pencereden sağlanır. Dış duvarlar göşterişsiz fakat yalın süslemelerle kaplıdır.
Günümüze ada 2007 yılı itibarıyla etkin turizme kapalı tutulmaktadır. Geçmiş yıllarda yağlı boyalarla kilisenin duvarlarına yapılan karalamalar nedeniyle büyük ölçüde zarar görmüş olan kilisenin durumu hava şartları nedeniyle de gün geçtikçe daha da kötüye gitmektedir. Sadece kilise bölümü kısmen ayakta kalabilmiştir. Onun dışındaki manastıra ait şapel, vaaz salonları, kütüphane, konuk evleri, yemek ve yatma odaları ile diğer oda bölümleri bugün yıkılmıştır. Manastırın mezarlığı da bugün bütünüyle kaybolmuştur.
1948 Birleşmiş Milletler soykırım konvansiyonunda yer almamasına rağmen, o yörede yaşamış olan Ermeni etniğine ait bu yerin yok edilmesi veya bu medeniyet mirasına gereken önem verilmemesi kültürel ve milli bir soykırım sayılmalıdır. Kaldı ki bu ibadet yerini savunan birçok Ermeni din adamı ödürülmüş, orta çağdan kalan el yazmaları yok edilmiş, kilise mal varlığı talan edilmiştir ve tarihten tamamiyle silinebilmeleri için isimleri değiştirilmiştir. Ermeni soykırımının Arap tanıklarından olan Fayez El Hüseyin şöyle demiştir. “Ermeni katliamlarından sonra, hükümet özel bir komite kurarak boşalan köylerin satılma işlemlerine başladılar. Ermenilerin kültürel zenginlikleri hiç pahasına satılıyordu…. Bir kere kiliseye gittiğimde bu satışların nasıl yapıldığına şahit oldum. Ermenilerin okullarının kapıları kilitli, artık Ermenice ders kitaplarını Türkler pazarda peynir, hurma, çekirdek sarmak için kullanıyorlar.”
PS . Değerli yazar Raffi’nin (Րաֆֆի) Gaydzer (Կայծեր ) adlı eserinde Lim ve Gduts hakkında güzel bir tasvir bulunmaktadır. s. 10 – 11
http://team-aow.discuforum.info/t3070-Van-golu-Carpanak-Adas-Ermeni-Manast-r.htm