Cevat Sinet
Anadolu Ermenicesini (Batı Ermenicesini-‘Akunq’ web sayfası yöneticileri) konuşan tek Ermeni Aile’yi görmek için Batman’ın Sason ilçesinin Vank Köyü’ne sarp bir yolculuk yaptık…
Bir Ermeni ailenin Batman/Sason’u taşıyan Mereto Dağı eteklerinde yaşadığını duyduğumda sevinçten ne yapacağımı bilemedim ve hemen hazırlıklara başladım. Yola koyuldum erkenden ve dört saatlik zorlu bir yolculuktan sonra Sasun’a vardık. Köy Sasun’un Mereto Dağı’nın eteklerinde. Köyde iki mahalle var. Bir mahallenin adı Komek. Diğeri Ğarver Mahallesi, gideceğimiz yer. Öyle bir yer ki çıkmak çok zor ve meşakkatli bir yolculuk gerektirir. Çünkü bu bölgede başbakanın dediği gibi duble asfalt yol yok, köy yolu tamamen taşlık ve ancak jiple çıkmak gerek. Köy’e varmakla zorluklar bitmiyor, bir kilometrelik yolu daha da yürümek gerek eve varabilmemiz için. Sason bölgesinin tüm yolları tamamen kayalıklardan oluşuyor. Adına yol demek imkânsız; çünkü yol diye bir şey yok ortada. Kışın köy yolu tam altı ay kapalı kalıyor. Bir kepçe gelip sözde yol yapmış, sözde ama bırakın araba; yolu yaya yürümek bile imkânsız! Ama gitmek bizim için bir onurdu. Köyün adı Ermenice de Vank Köyü, adını Vank Kilisesinden almaktadır. Kürtçe’de köyün adı Hatinê, Türkçe adı Çalışırlar Köyü. Nüfusu 60 hane ve hanelerde 500 kişi yaşıyor.
Anadolu (Batı Ermenistan-‘Akunq’ web sayfası yöneticileri) topraklarında 1000 kadar Ermeni Okulu, 2000 kadar kilise, yüzlerce mezarlık ve belki on binlerce şahsi mülk vardı. Bunlar üzerinde şu an Ermeniler değil, başka etnik ve dini kökenlerden insanlar yaşıyor. Ve Sasun’da 1915 soykırımından önce 127 kilisesi olan 17 okul da, tüm kiliseler ve manastırlar da talan edilmiş. Ayakta kalmayı başaran Komk Manastırı gibileri de, ahır olarak kullanılıyor veya hazine avcıları tarafından talan edilmiş.
Hiç beklemeden hemen ailenin evinin yolunu tutalım. Öyle bir sevinç ki anlatmak neredeyse imkansız; çünkü soykırımdan sonra dağılmamış bir aileyi böyle bu bölgede bulmak neredeyse imkansızdır. Ve öyle bir aile de bölgede yok, kalmadı. Neyse meşakkatli yolculuğun sonunda eve vardık. Aile hemen bizi içeri davet etti; ama içeri girer girmez ne kadar yoksul olduğu hemen gözümüze çarptı. Ki soykırım zamanında aile dağlarda, mağaralarda gizlenmiş. Yaşanmadık felaket kalmamış. Aile reisi Cemil amcanın babası onun adını değiştirmek zorunda kalmış. 1937 doğumlu olan Cemil amca 7 kızı ve üç oğlu ile burada hayatını sürdürüyor.
Köyde Surp Korkin Mezarlığı var; ama bu mezarlık yerle bir edilmiş. Define avcıları ve gerekse başka köylerden gelen hazine avcıları tarafından.Bir de Surp Hagop Ermeni Mezarlığı var. Surp Sarkis Mezarlığı var; ama bu mezarlıkların çoğu yok olmuş, yerlerinde kuru yeller esiyor. Çünkü şimdilerde tarla olarak kullanılıyor. Cemil Amca’nın ev hanımı olan karısı Feride de o kadar acı çekmiş ki hiçbir yazıya kitaba sığmayacak kadar büyüktür bu acılar. Feride’nin dedesi Bığde, ninesi Ğınzortsik kaçar ve kaybolur. Nerde öldürüldüğünü kimse bilmiyor ve babası da soykırım esnasında bir aile tarafından esir alınıyor. Evinde köle olarak çalıştırılır, çobanlık yapar. Ev işlerinde çalıştırılır ki öldürülmesin, sekiz yıldan sonra da esaretten kaçar ve Margirit’le evlenir.
Cemil Amca’nın yaşadıkları anlatmakla bitmiyor. Yoksulluğun yanında bir gün kızı yöre korucuları tarafında kaçırılır üç gün üç gece kızını arar; ama nafile bulamaz. Çünkü Karakol karışmaz. Tüm müracaatlarına rağmen karakol komutanı yerinden bile kalkmaz. Ancak üç günden sonra arama çalışmaları başlar. Daha sonra kız bulunur ama korucular tarafından tehdit edilir: Bizden şikayetçi olursan sonun ölümdür, derler. Bu korkuyla Cemil Amca şikayet etmekten vazgeçer, eve döner; çünkü yakalanan korucuların elinde iki bin mermi bulunur. Çaresiz Cemil Amca üç kızını İstanbul’daki damadının yanına yollar. Köyde yanında sadece bir oğlu ve beş torunu ve hanımıyla kalır. Çünkü diğer yandan da yoksulluk bellerini bükmüştür.
Tüm bu zorlu yaşama inat yaşamaya ben mecburum diyor. Anlatacak o kadar acı var ki diyor, biri bitmeden diğeri başlıyor. Biz de onu üzmemek adına artık sadece susuyoruz. Gelirken yolda bizden ayrılışı geliyor aklıma. Bizim ömrümüzün sonuna kadar unutamayacağımız kadar acı var oğul, diyor. Sizi görmekle ben dünyanın en zengini oldum, diyor. Biz de artık ayrılırken ağlamamak için kendimizi zor tutuyoruz.
http://www.aykiridogrular.com/koseyazisi-44-Son-Ermeni-Aile.html
Leave a Reply