Surp Pırgiç Hastanesi’nin genel görünümü
Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi’nin 180. kuruluş yıldönümü vesilesiyle 4 Haziran Pazartesi gününden itibaren ziyaretçilere açılan ‘Osmanlı’dan Bugüne 180 Yıllık Bir Öykü: Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi’ sergisi, içeriğiyle sadece bir sergi olmanın ötesinde, adeta tarihe tanıklık ediyor. Serginin kataloğunda yer alan görseller eşliğinde, Osmanlı Ermenilerinin 180 yıllık öyküsünü, hastanenin merceğinden sunuyoruz.
Surp Pırgiç’ten önce Narlıkapı ve Beyoğlu

Tarih 5 Ocak 1832. Dzınunt (Doğuş) Yortusu’nda Ermeni cemaatinin önde gelenleri Darphane Emini Kazaz Artin Bezciyan’ın Ortaköy’deki evinde toplanmış, bir karar almaya hazırlanıyorlar. Yeni ve büyük bir hastane kurulacak. Adı şimdiden belli: Surp Pırgiç (Aziz Kurtarıcı).
Aslında Ermenilerin o tarihten yaklaşık 100 yıl önce, Marmara kıyısındaki Narlıkapı semtinde ve Beyoğlu’nda kurulmuş iki hastanesi daha var. Her ikisi de birer kilise bünyesinde, düşkünlere ve akıl hastalarına da hizmet veriyor. Ama küçük ve yetersizler. Oysa başkent İstanbul’daki Ermeni nüfusu hızla büyümekte. Osmanlı Devleti modernleşme adımları atarken, payitaht İstanbul da bir dönüşüm yaşıyor. Avrupa ile kurulan bağlar, yurtdışında öğrenim gören Ermeni gençlerin sayısındaki artış, hayatın her alanında yenilikleri, yeni kurumlara ve yeni kavramlara olan ihtiyacı beraberinde getiriyor.
Yedikule’de bir bostan

Ermeni hayırseverler kolları sıvar, işe girişir. Yeni kurulacak hastane için Yedikule’de Leblebicioğlu Bostanı olarak bilinen sebze bahçesi uygun bulunur. Sultan II. Mahmud inşaat ve vakfiye iznini birlikte verir. Uzunluğu 193 metre, genişliği 94 metre olan arazi için vakıf kaporası olarak 3 bin kuruş, ayrıca belli bir süre Hazine’ye 750 kuruş ödenmesi karara bağlanır. Ahşap olarak planlanan hastanenin mimarisini Garabed Amira Balyan ve Ohannes Amira Serveryan üstlenir. Surp Pırgiç’in resmi açılışı 31 Mayıs 1834’te, Hampartzum Yortusu’nda ihtişamlı bir törenle gerçekleşir.
Bir hastaneden daha fazlası
Hastanenin içinde bulunan Surp Pırgiç Kilisesi, 1833’te hastanede tedavi görecek hastaların ruhani ihtiyaçlarını karşılaması için inşa edilir. Hastane binaları gibi ahşap olan kilise binasının temeline azizlere ait relikler yerleştirilir. 1906’da hastane binalarının yeniden inşası sırasında kilise, Patrik Mağakya Ormanyan’ın desteğiyle kâgir olarak yeniden inşa edilir. Kilise binası 2005’te Gülbenkyan Vakfı tarafından yenilenir. Hastanenin bahçesinde kilisenin yanında, kuruluşundan bu yana kuruma yaptığı katkılarla anılan Gülbenkyan ailesinin kabristanı yer alır. Gülbenkyan Kabristanı, 1934’te Levon Kralyan ve Hrant Sukiasyan ustalar tarafından yeniden inşa edilir.
Hastanede bulunan bir diğer anıt kabristan ise, hastanenin en büyük bağışçılarından Hovhannes Hagopyan’ın anıt kabristanıdır.
08 Haziran 2012
FERDA BALANCAR
ferda@agos.com.tr
Leave a Reply