Tarih doktoru
Olağanüstü askeri mahkeme, 3 Haziran 1919 tarihinde ana davaya yeniden bakmaya başlar. Bu oturumda Malta’ya sürgün edilen sanıkların isimleri de okunmakla birlikte, sanıkların İngilizlere teslimi konusundaki raporun İstanbul muhâfızı, mîrlivâ Seyyid Paşa tarafından okunmasından sonra bu kişilerin dosyaları ayrılır.
Böylece, ana davanın ikinci aşamasında veya hükümet üyelerinin duruşması esnasında eski Şeyhülislam Musa Kâzım, eski posta ve telgraf bakanı Hüseyin Haşimi ve eski senato başkanı Rıfat’ın dosyaları incelemeye alınır. Bu dava esnasında, eski başbakan Talat Paşa, eski harbiye nazırı (savaş bakanı) Enver Paşa, eski bahriye bakanı Cemal Paşa ve eski maarif nazırı (milli eğitim bakanı) Doktor Nazım da gıyaplarında yargılanmaya devam eder.
Mahkeme heyeti, reis Mustafa Nazım Paşa, üyeler ferik (tümgeneral-çev. notu) Mustafa Paşa, ferik Ali Nazım ile Miralay (Albay-çev. notu) Recep Ferdi Bey’den oluşmaktaydı.
Mahkeme reisi tarafından, genel düzene istinaden, önce sanıkların kimlikleri tespit edildikten sonra, 22 Mayıs 1919 tarihinde savcı yardımcısı Feridun Bey tarafından, partinin kanunsuzluk ve yolsuzluklarının da yer aldığı iddianame takdim edilir.
İttihat ve Terakki Partisi merkez komitesi üyelerinin, gizli parti önderleri grubunun bünyesinde olduğu da bu iddianamede vurgulanmaktadır. İddianameye göre, sanıklardan içişleri bakanı İsmail Canpolat, hükümetle ilgili konuların, partinin merkez komitesi tarafından sık-sık görüşüldüğü konusunda ifade vermiştir. İddianameye göre, tehcir edilen Ermenilerin kervanları, onları imha eden ve tüm mal varlıklarını yağmalayan özel düzenlenmiş çetelerin saldırılarına maruz kalmıştır. İddianamede, hükümetin bu suçluları cezalandırmaktan ziyade, tehciri ve katliamları gerçekleştirmeyi reddeden tüm vali ve kaymakamları görevden aldığı belirtilmekte, Ermeni katliamlarının, partinin yukarıda belirtilen gizli grubun üyeleri tarafından önceden planlanmış ve gerçekleştirilmiş olduğu vurgulanmakta, bu gizli grubun liderlerinin, partinin merkez komitesi üyelerinden Doktor Bahaettin Şakir, Doktor Nazım ile Rıza ve Atıf beylerden oluştuğu, komitenin ana planlarının ise başbakan Talat ile harbiye nazırı Enver ile bahriye bakanı Cemal tarafından gerçekleştirilmiş olduğu belirtilmektedir.
İddianamede, eski başbakan Sayit Halim Paşa, eski Şeyhülislam Haydar Efendi, eski maarif nazırı (milli eğitim bakanı) bakanı Şükrü Bey, eski adalet bakanı Halil (Menteşe), eski adliye bakanı İbrahim Bey, eski dışişleri bakanı Nesimi ve eski iaşe nazırı (gıda bakanı) Kara Kemal’in tüm benlikleriyle kendilerini parti kararlarının gerçekleştirilmesi olayına adamış oldukları vurgulanmaktaydı.
Esasen ana davanın ikinci aşamasının oturumları esnasında sanıkların sorgulanması, savaş zamanında İttihat ve Terakki Partisi’nin faaliyetleri, savaşa katılma konusunda gösterdikleri girişim ile yapılan yolsuzluklarla ilgiliydi.
Ana davanın en önemli özelliği, dava esnasında hiçbir şahidin çağrılmaması ve ifade vermemesidir. Aynı suçlamayla yürütülen diğer yargılamalara karşın, bu sorgulamalar esnasında sadece sanıkların ifadesine başvurulur. Kanımızca bu durum, bu davaların iddianamelerinin son derece ayrıntılı soruşturma, çok sayıda kanıt, resmi şifreli telgraflar ve şahit ifadeleri temelinde düzenlenmiş olduğundan hâsıl olmaktadır.
Parti ve hükümet üyelerinin sorgulanmaları veya ana duruşmaların genel kararı, 5 Temmuz 1919 tarihinde hükme bağlanır.
Sanıklardan eski Şeyhülislam Musa Kâzım, eski senato başkanı Rıfat, posta ve telgraf eski bakanı Hüsein Haşim duruşmada hazır bulunmakta, eski başbakan Talat Paşa, eski harbiye nazırı Enver, eski bahriye bakanı Cemal, eski maarif bakanı Doktor Nazım, eski maliye bakanı Cavit, eski posta ve telgraf bakanı Oskan, eski ticaret ve tarım bakanları Süleyman Elbistani ile Mustafa Şeref hakkında gıyabında hüküm verir.
Karar metninde, gerçekleştirilmiş olan soruşturma, davanın ayrıntılı tahkikatı ve dava hükmünde yer bulan, askeri mahkemenin 5 maddesiyle, İttihat ve Terakki Partisi’nin gerçekleştirmiş olduğu caniliklerin tespit edildiği belirtilmektedir. Belirtilen maddelerin ilkinde, askeri mahkeme tarafından gerçekleştirilen tahkikat sonucunda Trabzon, Yozgat, Boğazlıyan ve diğer yerlerde düzenlenmiş olan katliamların, İttihat ve Terakki Partisi liderleri tarafından düzenlenip yönlendirilmiş olduğu vurgulanmaktadır.
Dava hükmüne istinaden, Ermeni katliamları esasen üçlü arasında karara bağlanmıştır. Dava hükmünde, Talat, Enver, Cemal ve Doktor Nazım tarafından gerçekleştirilen suçların hayli ağır olduğu belirtilerek, imparatorluğun ceza kanununun 45. maddesinin birinci fıkrasına, Cavit, Mustafa Şeref ile Musa Kâzım hakkında ise belirtilen kanun maddesinin ikinci ve aynı imparatorluk kanununun 55. maddesinin son fıkralarına istinaden mahkûm edilmelerine karar verildiği belirtilir.
Mahkeme kararına istinaden, eski posta ve telgraf bakanı Oskan ile eski ticaret ve ziraat bakanı Süleyman Elbistan, Avrupa’da bulunduklarından dolayı mahkemede hazır bulunmazlar.
Böylece, 5 Temmuz 1919 tarihinde nihayetlenen dava sonucunda Talat, Enver, Cemal ve Doktor Nazım idama, Cavit, Mustafa Şeref ve Şeyhülislam Musa Kâzım ise 15 yıl sürgüne mahkûm olurken, Rıfat ve Haşim beyler beraat eder.
Genelde Ermeni tehciri ve katliamları suçlamasıyla sürdürülen davaların sonunda, olağanüstü askeri mahkemelerin yargı heyetleri, idam cezaları verirken özellikle firari sanıklar hakkında daha “bonkör” davranmışlardır.
Ermeni tehciri ve katliamları suçlamasıyla açılan yaklaşık 63 dava sonucunda genel olarak 20 idam hükmü verilmiştir. Bu idamlardan sadece 3’ünün yerine getirilmiş olup kalan 17’sinin ise, sanıkların firarda bulunduklarından dolayı gıyabında verilmiş olduğu ilginçtir. İdam cezasına çarptırılan mahkûmlar Boğazlıyan kaymakamı Mehmet Kemal (Yozgat yargılaması), Yerzınka (Erzincan-çev. notu) jandarma komutanı ve Hayran Baba olarak anılan Hafız Abdullah Avni (Yerzınka yargılaması) ile Baberd (Bayburt-çev. notu) yöneticisi olup daha sonra Urfa kaymakamı olan Behramzade Nusret (Baberd yargılaması) olmuştur. Darağacına çıkartılan ilk kişi olan Yozgat davası sanığı Boğazlıyan kaymakamı Mehmet Kemal’in idam cezasına çarptırılmasının (10 Nisan 1919), Türk toplumu arasında öfkeye neden olduğundan dolayı askeri mahkemeler, mahkemede hazır bulunan sanıkları ölüm cezasına çarptırmaktan kaçınmışlardır. Öncelikle, idam cezasının infazının ritüeli alışılagelmiş şekilde gerçekleştirilmemiştir. Kanuna istinaden idama mahkûm edilen, güneş doğmadan infaz edilmekte, mahkûmun bedeni 5-6 saat daha meydanda kalmakta ve ardından törensiz bir şekilde gömülmekteydi. Hâlbuki Kemal’in infazı öğleden sonra saat 19.20’de gerçekleştirilmiş, infaz törenine önde gelen devlet görevlileri ve büyük bir kalabalık katılmıştır. Kemalin cesedi, cezanın infaz edilmesinden sonra Beyazıt camiinin gusülhanesine yerleştirilir. Bu durum, idam cezası durumunda kabul edilmeyecek bir yaklaşımdı. Kemal, infazın ertesi günü 10 bin göstericinin katıldığı bir cenaze töreniyle gömülür. Cani, “milli şehit” ilan edilir, dul eşi ve çocukları devlet himayesi altına alınır ve Aram Andonyan’ın belirtmiş olduğu gibi “Ancak boğazını sıktıklarında kesesinin ağzını açan Türk halkı, kendiliğinden, 5-10 gün içinde 20 bin Osmanlı altını toplayarak, Kemal Bey’in dul eşine teslim eder”.
Mahkemede hazır bulunan sanıklarla ilgili idam cezaları verilmesinden kaçınılması, davaların şekilsel olmasıyla ilgiliydi. Osmanlı hükümetini, Ermeni tehciri ve katliamları sorumlularını yargılamaya iten, adalet gerçekleştirme arzusundan ziyade, galip devletler üzerinde benzer bir intiba bırakmak çabası yatmaktaydı. Ermeni Soykırımı canilerini ölüm cezasına çarptırma kronolojisi de bunu kanıtlamaktadır. Örneğin Yozgat davası, Ermeni tehciri ve katliamlarıyla ilgili açılan davaların ilki olduğundan dolayı Avrupa karşısında adil yargılama düzenleme etkisi bırakmak amacıyla, dava sonucunda, mahkemede hazır bulunan sanık hakkında ölüm cezası verilmiştir.
Hafız Abdullah Avni ve Behramzade Nusret’in ölüm cezalarına gelince, bu cezalar Sevr Antlaşması’nın (10 Ağustos 1920) imzalanması öncesinde verilmiş olup, galip devletlerin yaklaşımını yumuşatmak amacı taşımaktadır.
Osmanlı hükümeti, gıyabında verilen ölüm cezalarını yerine getirmek amacıyla hiçbir adım atmamıştır. Ana dava sonucunda ölüm cezasına çarptırılanlardan Talat, 15 Mart 1921 tarihinde Berlin’de, Ermeni bir intikamcı olan Soğomon Tehliryan tarafından, Enver, 4 Ağustos 1922 tarihinde Orta
Asya’da, Kızıl ordu birliklerinden biriyle girmiş olduğu çatışma esnasında (bu arada, birliğin komutanı Ermeni Hakob Melkumov olmuştur), Cemal, intikamcılar Petros Ter-Poğosyan ve Artaşes Gevorgyan tarafından 25 Temmuz 1922 tarihinde Tiflis’te, başbakan Sait Halim, Roma’da 1921 yılında Arşavir Şirakyan tarafından öldürülmüştür. Aynı Şirakyan, 17 Nisan 1922 tarihinde Berlin’de Cemal Azmi’yi ve Behaeddin Şakir’i öldürür. Doktor Nazım ise, Mustafa Kemal’e karşı suikast düzenleme suçlamasıyla 1926 yılında Ankara’da darağacına çıkartılır.
1 Takvîm-i Vekayi, No 3571, 13 Haziran 1919, s. 127.
2 Bu iddianame, parti üyelerinin soruşturmasına ek suçlama dosyası olarak hazırlanmıştı.
3 Takvîm-i Vekayi, No 3571, 13 Haziran 1919, ss. 128-129.
4 A.g.e., s.129.
5 A.g.e.
6 A.g.e. Örneğin Diyarbakır valisi Reşit Bey (Mehmet Şahingiray), Ermenilerin tehcir ve katledilmesi emirlerini yerine getirmeyi reddetmiş olan Lice ve Beşir bölgeleri kaymakamlarının cinayetlerini düzenlemekle suçlanmıştır. Bk. İttihat ve Terakki’nin Kurucu Üyelerinden Dr. Reşid Bey’in Hatıraları. “Sürgünden İntihara”, Yayına Hazırlayan: Ahmet Mehmetefendioğlu, Arba Yayınları, İstanbul, 1993, ss. 45-46.
7 Takvîm-i Vekayi, No 3571, 13 Haziran 1919, s. 129.
8 A.g.e.
9 Takvîm-i Vekayi, No 3604, 22 Temmuz 1919, s. 218.
10 Tahminen Talat-Enver-Cemal triumviratını kastetmektedir.
11 Takvîm-i Vekayi, No 3604, 22 Temmuz 1919, s. 218.
12 Mahkeme ise, belirtilen sanıkların bulunduğu yerler hakkında bilgi sahibi olmasına rağmen, soruşturma başlatma yönünde bir girişimde bulunmamıştır.
13 Takvîm-i Vekayi, No 3604, 22 Temmuz 1919, s. 218.
14 Kemal Bey İdam Olundu, “Alemdar”, 11 Nisan 1919.
15 Griker, Yozğadi Hayaspanutyan vaveragrakan patmutyunı, New York, 1980, s.330.
16 Aram Antonyan, Meds vodjirı, Boston, 1921, s.272.
17 Aynısını diğer sanıklar hakkında söylemek mümkün değildir.
Türkçeye çeviren: Diran Lokmagözyan
Akunq.net
Leave a Reply