Ermenihaber.am Türk şair Serkan Enginle “Türk Olmanın Dayanılmaz Utancı” başlıklı yazısı vesilesiyle konuştu.
Engin, etnik kimliği, Türklüğü hakkında çok sert konuştuğunun asıl nedeninin Türkiye’de hâkim olan milliyetçi zihniyetine tepkisi, devlet propagandasının yalanlarına cevabı, adalet arayışı ve fazlası da olduğunu dile getirdi.
Serkan Engin: Bütün bu unsurların hepsi var benim beyanatımın dinamikleri arasında ve daha fazlası da. Doğuştan gelen aidiyetlerimiz övünmek aptalcadır, çünkü hiçbiri iradi olarak seçilmiş özellikler değildir ve bunları edinmek için hiçbir emek harcanmamıştır. İçine doğduğumuz etnik özelliğe dair ille de övünülecek bir yön aramak gerekirse, bu, atalarımızın insanlık tarihine katkıları, sanat, bilim, felsefe ve mimarideki başarıları ve emekleri göz önüne alınarak yapılabilir. Oysa ne yazık ki benim Türk atalarım, iki bin yıldan fazla bir süredir insanlık tarihinde başka halkların ülkelerini işgal, yağma, talan, cinayet, tecavüz, vergi adı altında haraca bağlama gibi çirkin özelliklerle yer almışlar, insanlık tarihine olumlu bir katkıları olmamış, hep yakıp yıkmışlar. Biraz aklı başında olan ve bu aklını vicdan unsuru ile yakından ilintilendiren kişinin bu barbarlıklarla övünmesi olası değildir.Oysa ülkemde, “fetih” tanımlamasıyla “yüceltilerek” bu yağma, talan ve işgaller övünç kaynağı olarak gencecik beyinlere empoze ediliyor hastalıklı eğitim sistemiyle ve rasist gençler yetiştirilmeye devam ediyor hâlihazırda.Kendi çocukluğumdan örnek vereyim size; elime bir harita alır hayal kurardım, bana verilen eğitime paralel olarak, Türkiye’nin lideriydim hayallerimde ve sürekli komşu ülkelere saldırıp yeni topraklar elde ederdim. Elimdeki haritaya her gün kurşun kalemler yeni işgal ettiğim topraklarla birlikte genişleyen sınırlar çizerdim ve bu hayal kurgusu sıkılana kadar sürer, her gün yeni işgallerden keyif alırdım. Bakın bugün modern Almanya’daki eğitim sistemi Nazizm döneminin korkunçluğunu, Yahudi soykırımının vahşeti, insanlık dışı oluşunu, rasizmin ne kadar tehlikeli sonuçlar doğurduğunu empoze eder eğitim sisteminde, Almanya’nın komşu ülkelere saldırması, işgal etmesi gibi tarihsel gerçekler övgü unsuru gibi sunulmaz, oysa tarihinde Ermeni, Süryani-Keldani, Pontos Soykırımı baştan olmak üzere pek çok katliama, işgale, yağma-talan ve tecavüzlere neden olmuş Türk atalarımıza dair verilen eğitim sistemi, bu barbarlıkların övülmesi temeline dayanır. Hala 500 küsür sene önce işgal ettiğimiz Constantinapolis’in Türklerin eline geçmesi “fetih” adı altında övgülerle kutlanmakta ki insanlık onuru adına utanç verici.
Aynı mantaliteyle, atalarının vahşetini, barbarlığını övgü unsuru sayan rasist kafalar da tarihsel gerçekleri çarpıtmakta ve inkâr etmeye devam etmekte.Bir buçuk milyon Ermeninin soykırıma uğratılması başta olmak üzere yüz binlerce Süryani-Keldani ve Pontos Rumunun soykırıma uğratılmış olması yok sayılmakta. Yazar olarak etik algım ve vicdanım gerçekleri ifade etmeyi emreder bana ve vicdanımdan başka kimseden emir almam. Bu yüzden entelektüel sorumluluğumla tarihsel gerçekleri dile getirmek, daha ötesi ülkemdeki rasist zihniyetin değişmesine katkıda bulunmak, belki de en önemlisi gelecek kuşaklara sanatçı-entelektüel etiği düzleminde örnek olabilmek adına açıkça bu konudaki görüşlerimi ortaya koydum.
http://ermenihaber.am/?lang_id=1&menyu_id=9&news_=1&cur_news=25
Leave a Reply