GYV’den “nefret suçu” toplantısı

Nefret SoylemiGazeteciler ve Yazarlar Vakfı ve Medialog Platformu tarafından Heybeliada’da düzenlenen çalıştay platformunda nefret suçu ve nefret söylemine ilişkin bir çok gazeteci ve yazar bir araya geldi.
Heybeliada’da Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı – Medialog Platformu tarafından çalıştay düzenlendi.
Birçok gazeteci, köşe yazarı ve akademisyenin katılımıyla Heybeliada’da Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı – Medialog Platformu tarafından çalıştay düzenlendi.
Her yıl farklı bir konu ile düzenlenen çalıştayda bu sefer, Demokratikleşme Paketi’nde de açıklanan nefret söylemi ele alındı.
‘Medyada İfade Özgürlüğü Perspektifinde Kutsala Saygı ve Nefret Söylemi’ başlığı altında iki gün süren çalıştayda, serbest müzakereler sayesinde katılan herkes görüşünü bildirdi.
Çalıştay sonucunda yayınlanan bildiride “Ülkemizde nefret suçlarına karşı bir hukuki düzenleme yapılması gereklidir.
Nefret suçu ve nefret söylemine ilişkin yapılacak yasal düzenlemenin ifade özgürlüğü önünde yeni engeller getirmemesine özen gösterilmelidir.” şeklinde ifadeler yer aldı.
4 oturum şeklinde düzenlenen programa Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkan Yardımcısı Cemal Uşak, Medialog Platformu Genel Sekreteri Tercan Ali Baştürk, Cihan Haber Ajansı Genel Yayın Müdürü Abdülhamit Bilici, Prof. Dr. Ayhan Aktar, Radikal Gazetesi köşe yazarı Orhan Kemal Cengiz ve Oral Çalışlar, gazeteci-yazar Ümit Fırat, Sky Türk 360 Haber Müdürü Temel Akgün, Yeni Şafak Gazetesi köşe yazarı Murat Aksoy, Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdür Yardımcısı Mehmet Kamış, Star Gazetesi köşe yazarı Bekir Berat Özipek, akademisyen Yasemin İnceoğlu, Samanyolu Haber Genel Yayın Yönetmeni Metin Yıkar gibi isimler katıldı.
Çalıştaya katılan Zaman Gazetesi köşe yazarı Ali Ünal, “Nefret söylemi ve suçunun ortak noktası, önyargıyla hareket edilmesidir.
Bu kavramın gündeme getirilip yasa çıkartılırken en fazla üzerinde durulması gereken nokta ırk nefretidir. Bu söylem ve yasa daha çok kişilerin bir ırka veya soysal gruba bağlı olmaları sebebiyle hücuma uğramasını temel almaktadır. Bundan dolayı, bu suçlara Batı’da nefreti suçları denildiği gibi önyargı saikiyle işlenen suçlar veya ırk nefreti de denilir.
İnsan olarak tarih boyu en büyük zaaflarımızdan biri zıt uçlar arasında gidip gelmek ve dengeyi bulamamak olmuştur. Bugün dünyada birçok ülkede nefret söylemi, ceza kanunlarında yer almaktadır. Nefret söyleminin en geniş yer aldığı ülke Belçika’nın ceza yasasında ırk, aile, cinsel yönelim, bekar ya da dul olma, sağlık, fiziki haller, dinler, felsefi inançlar haklarında nefret suçu işlenebilen unsurlar arasında yer almaktadır.
Nefret suçunun ne olduğu veya olması gerektiği konusunda aynen terörün tanımı gibi ülkeler arsında bir görüş birliği söz konusu değil. Nefret söylemi ve nefret suçu arsındaki gri çizgi ve muğlak çizgi, ayrıca nefret söylemi ile ifade özgürlüğü arasında nasıl bir mesafe konabileceği tartışmalar meydana getiriyor.” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu ise nefret söylemiyle ilgili yazılan haberlerden örnekler verdi. İnceoğlu, bu tarz başlıkların, nefret söylemini körüklediğini belirtti. İnceoğlu, “Hrant Dink Vakfı’nın yapmış olduğu medyayı izleme raporları var.
Ocak, Nisan ve Ağustos ayı raporlarına göre, haber başlıkları üzerinde yaptıkları tarama sonucunda, medyada Kürtlere karşı nefret söyleminin tavan yaptığı dönemler oldu. Hocalı yıldönümünde, Paris’te PKK’lı 3 kadının öldürülmesi konusunda nefret söyleminin zirvede olduğunu gördük.
Mayıs- Ekim 2013 arasını yayınlamadı vakıf ama ben tarama yaptım. Buna göre başlıklar şöyle, ‘Türk düşmanı, Ermeni soytarısı, şerefsiz hain. Ermeni çetecilerin torunları. Ermeni zulmü. Hain bölücü. Domuz soylu Ermeni. Yeni bir halk üretildi, Yahudi ve Ermeni Kürt. Taksim’in gavurları. Şerefsiz mülteciler.
Kahpe Fransız. Akil heyetinde Yahudi. Travestiler bile onur mitingleri düzenleyip itibar kazanacaklarını zannediyorlar. Cinsi sapık, ahlaksız azgın. Cumhuriyetin başına bela olan ümmet artıkları, hain yobazlar.’ Nefret söylemi kavramı hâlâ dünyada tartışılan bir kavram. Nefret söyleminin çok detaylı tartışılması gerekir. Toplumdaki bütün STK ve söz sahibi olabilecek insanların diyalog ortamı içerisinde gerçekleştirilmesi gerekir.” diye belirtti.

UŞAK: BATI’DA İSLAM KORKUSUNUN TEMEL SEBEBİ; SİYASİ MESELE
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkan Yardımcısı Cemal Uşak, Batı ülkelerinde İslamofobi, İslam ülkelerinde ise yabancı düşmanlığı arasındaki farklara değindi. Uşak, “Batı’da İslamofobi, İslam ülkelerinde de yabancı düşmanlığı ile irtibatlı kavram. Her ikisinin dini olmaktan ziyade, siyasi bir arka planı var. Batı’daki Hıristiyan dünyasındaki İslam korkusunun, Kudüs’ün fethi, İstanbul’un fethi hatta Gedik Ahmet Paşa’nın Otronto kuşatmasına kadar götürmek mümkün. İslam korkusunun temeli Batı’da önemli ölçüde siyasidir. Ama bunun teolojik sebebi de var. Haçlı Seferleri’ni hazırlayan zemin, bu çerçevede üretilen bir kültür var, bir teolojik literatür var. Ama son zamanlarda özellikle 11 Eylül’den sonra bir inşa çalışmaları da oldu. Bu yeni dönem İslam korkusu, Müslümanlardan nefret bu bağlamda ortaya çıkan kutsala saygısızlık tezahürü olan bir şekilde önlenmesi aslında birtakım merkezlerin o tarihi alt yapının üzerine inşa ettiği birtakım unsurlardır. Öteki ile birlikte yaşamanın bizde dini ve kültürel bir engeli söz konusu değil.” şeklinde konuştu.
Star Gazetesi köşe yazarı Bekir Berat Özipek ise nefret söyleminin hukuki olarak bir suç olmaması gerektiğini söyledi.
Bekir Berat Özipek, “İnsanların kimliklerinden dolayı ötekileştirilmesi ve nefret söylemesi kabul edilebilir bir şey değil.
Bunun suçlaştırılması istenir ama hayat o kadar siyah beyaz değil. İfade özgürlüğünü daha üstün bir değer olarak, güvenliğe ilişkin kaygılarımızla ya da insanların herhangi bir şekilde suçlanmasına ya da aşağılanmasına ya da hedef gösterilmesine karşı duyduğumuz haklı tepkiden yola çıkarak onun ifade özgürlüğünün kurban edilmemesi gerekir.
Nefret söyleminin suçlaştırılmasına sıcak bakmayan ve evrensel hukukta ilave bir hukuki düzenleme talebinin bizi başka bir çıkmaz yola götürür diye düşünüyorum.
Her halükarda nefret söylemi çok yanlış ve kabul edilemez bir şey. Nefret kapsamında değerlendirilecek fikirlerin çoğu hukuki olarak suçlaştırılamanın ötesinde ahlaki olarak kınanmayı hak eder. Ancak bunu tespit etmek başkadır, hukuki bir kural önermek başkadır.
İnsanları ötekileştiren, ahlak dışı fikirlere duyulan haklı tepkiler ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına ilişkin bir gerekçe olmamalıdır. Bu kapı bir kez açıldığında onun mantıksal sonuçlarınının nereye kadar uzandığını da göz önüne almak gerekmektedir.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’deki nefret söylemi 2013 genel durumu, ulusal ve uluslararası hukukta kutsala saygı, din-nefret söylemi ve kırmızı çizgiler gibi başlıklar altında masaya yatırılan konular hakkında çalıştayın son oturumunda bildiri hazırlandı. Bildiride, “Medyada İfade Özgürlüğü Perspektifinde Kutsala Saygı ve Nefret Söylemi” toplantısında, dünyada ve Türkiye’de nefret söylemi ile nefret suçlarının mücadele edilmesi gereken önemli bir mesele olduğu üzerinde uzlaşıldı.” ifadeleri yer aldı.
Katılımcılar tarafından ortak yayınlanan bildiri ise şöyle;
1. Ülkemizde nefret suçlarına karşı bir hukuki düzenleme yapılması gereklidir.
2. Nefret suçu ve nefret söylemine ilişkin yapılacak yasal düzenlemenin ifade özgürlüğü önünde yeni engeller getirmemesine özen gösterilmelidir.
3. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin dine ve dini değerlere hakaretin ifade özgürlüğü bağlamında ele alınamayacağına dair kararları göz önünde tutulmalıdır.
4. Bireyleri ve toplumsal grupları tehdit eden, ötekileştiren, değersizleştiren ve düşman gibi gösteren yaklaşımlar, nefret söylemi içinde yer almalı ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmemelidir.
5. Nefret söylemi ve nefret suçunun engellenmesinde, yalnızca hukuki tedbirlerle yetinilmemeli; medya, eğitim, sivil toplum ve siyaset yolu ile farkındalığı ve duyarlılığı artırmaya yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
6. Özellikle medya ve siyasette bilerek ya da bilmeyerek kullanılan nefret söyleminin ve kutsala hakaretin deşifre edilmesi yönünde izleme ve raporlama gibi sivil çalışmalara ağırlık verilmelidir. Bu yapılırken yeni bir nefret söylemine yol açmaktan kaçınılmalıdır.
7. Hakaret, tahrik, hedef gösterme ve aşağılama ihtiva etmeksizin kutsal öğretilerin yanlış gördüğü eylem ve davranışlar ile dini değerlerin eleştirilmesi nefret söylemi olarak değerlendirilmemelidir.
8. Bireyler ve gruplar, doğuştan gelen veya sonradan edindikleri kimliklerinden dolayı nefret objesi haline getirilmemeli ve ayrımcılığa uğramamalıdır.
9. Başta TCK olmak üzere (ör. TCK m. 216, 301) bazı yasaların içeriği ve uygulanmasındaki yanlışlar dikkate alınarak, nefret suç ve söylemine ilişkin yapılacak yeni yasaların özgürlükçü bir anlayışla yorumlanmasını sağlamak için yargı mensuplarının temel insan hakları çerçevesinde eğitim ve bilinç düzeyi yükseltilmelidir.

http://www.haberdar.com/gyv-den-nefret-sucu-toplantisi-3977292-haberi

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *