Diran Lokmagözyan
PKK lideri Abdullah Öcalan’ın, Türk devletiyle yapmış olduğu görüşmeler ile bu görüşmelerin nihayetinde elde edilmiş olan mutabakatın basına sızan ve içinde Ermenilere yönelik “devlet ağızlı” iftira ile kışkırtmaların da bulunduğu sözlerinin geçenlerde, KCK eş başkanı Bese Hozat tarafından resmi bir şekilde bir defa daha dillendirilmesi, Ermeniler arasında haklı bir infial uyandırmıştır.
Bir zamanlar devletin işbirlikçiliğine soyunup, yüzyıllar boyu faydalanmış oldukları komşularını katlederek topraklarına, mallarına ve hatta kızlarına-çocuklarına el koymakta bir beis görmeyen Kürt aşiretleri, 1915 sonrasında devletin ırkçı darbelerinin kendilerine yönelmesi üzerine uzun süredir ki Ermenilerle dost gözüküp kardeşliklerini ilan etmekteydi.
Ermeni halkı ise her zamanki saflığı ve hüsnüniyetiyle, daha dün kendisine her türlü canavarlığı reva görmüş olan eski komşularına tekrar inanıp geçmişi unutarak, dostluk eli uzatmıştır.
Lakin “yalancının mumu yatsıya kadar yanar” deyiminin doğruluğu bir defa daha kanıtlanmış, eski Soykırım işbirlikçisi asıl yüzünü tekrar gösterip işkence edilen, katledilen ve baskı gören kendi gençlerinin cesetleri üzerinden halkının katiliyle anlaşarak, asıl yüzünü tekrar göstermiştir.
Kürt halkı arasında tabii ki geçmişte atalarının yaptığını tasvip etmeyen, yapılanlardan utanç duyan, kendisini soykırımcı atalarından net bir şekilde soyutlayan şahıslar az değildir, fakat yukarıda belirtilen açıklamaların sahiplerinin, Kürt halkının günümüzdeki liderleri olduğunu göz önünde bulundurmak gerekir. Bunları bireysel düşünceler ve açıklamalar olarak kabul etmek mümkün değildir. Bir devlet yöneticisinin sözlerinin tüm milleti kapsadığı gibi, bir halkın yöneticisinin sözleri, düşünceleri, planları da tüm halkını kapsamaktadır. Bu durumda, bu yaklaşımları tasvip etmeyen her şahıs, kendisini net bir şekilde bu siyasetten soyutlayabilmelidir.
Lakin bugün, bireysel ve çok az sayıda karşı çıkışların haricinde genel bir sessiz mutabakat gözlenmektedir. Dahası, bu açıklamalara tepki gösteren Ermeniler farklı suçlamalarla karşı karşıya kalmaktadır. Kürt çevrelerin mümkün ve gayrimümkün her şekilde liderlerinin bu yaklaşımı ile sözlerini savunmaya çalışırken, bu sözlerden dolayı hiçbir pişmanlık göstermemesini, kendilerinin de bu zihniyetin arkasında durduklarının teyidi olarak kabul etmek gerekir. Bu arada, Kürt aydınlarından hemen hiç kimsenin bu sözleri tenkit etmemiş olması da son derece manidar olup, genel bir mutabakatın var olduğunu kanıtlamaktadır.
Bugün aniden, bir dizi soru belirmiş durumdadır.
Kürt halkı…
- “Kızıl Sultan” II. Abdülhamit tarafından kurulup Osmanlı devletinin insanlık dışı siyasetinin bir maşası olarak kendisini kullandıran faşist Hamidiye Alayları ve bu alaylarda görev yapan atalarını, Osmanlı devletinin talimatları doğrultusunda bilfiil Ermeni Soykırımı’nı gerçekleştiren Kürt aşiretleri ile onların liderlerini Ermeni halkına yönelik gerçekleştirmiş oldukları Soykırım, yağma, soygun, tecavüz ve benzeri suçlardan dolayı kınamakta mıdır?
- Osmanlı haritalarında dahi “Ermenistan” olarak gösterilen 6 Ermeni Vilayetleri’ni, o toprakların kadim halkı olan Ermenilerin vatanı olarak kabul etmekte midir?
- Atalarının, Ermeni Soykırımı’nda devletin işbirlikçisi ve suç ortağı olup, Ermeni Soykırımı’nın taşeronu olarak kullanılmış olduğunu kabul etmekte midir?
- Kendi ataları tarafından Ermenilerin elinden alınan toprakların, mal ve mülkün gerçek sahiplerinin Ermeniler olduğunu ve oraya dönme haklarının bulunduğunu kabul etmekte midir?
- Ermenilerin vatanının Ermenilere geri verilmesinin, bu halka yapılacak en ufak bir pişmanlık nişanesi olacağını kabul etmekte midir?
Ancak tüm bunların cevabı net bir şekilde verildikten, duruşlar kesinleştikten sonra Ermeni milleti, Kürt halkına ve liderlerine güven duyabilecektir.
Bugün hiç kimse demagoji peşine düşüp boğuntuya getirerek, “kardeşim Hrant” söylemiyle işlerini yürütmeye kalkmasın. Kürt halkının, “Demokrasi” konferanslarında “birlikte kan döktük” edebiyatıyla yalakalık yapmaya kalkan temsilcilerine “Kimin kanını döktünüz? Döktüğünüz kanlar üzerinden mi bugün Türkiye’ye demokrasi getirmek istiyorsunuz?”,- diye öfkesini bildiren kişi Hrant’ın ta kendisiydi.
Yukarıdaki soruların cevabını beklemek Ermeni milletinin hakkı olup, bu cevapları alana kadar “dostluk, kardeşlik” söylemlerini de rafa kaldırma hakkına sahiptir, çünkü artık takke düşmüş ve kel gözükmüştür.
Not: Bese Hozat gibi, Ermeniler tarafından gerçek bir kardeş bilinen Dersim orijinli (adından anlaşılacağı üzerine) bir kişinin ağzından bu sözleri duymak ise, Dersimlilerle gerçek bir kardeşlik yaşamış ve birlikte katliamlara maruz kalmış olan Ermeni halkı üzerinde bir artı acı etkisi yapmaktadır. Kim bilir, belki bu durum da, özel olarak düşünülmüş bir siyasettir.
Akunq.net
Leave a Reply