Ali Kemal dürüstler bahçesinde yerini almalı

Ali KemalRAGIP ZARAKOLU

Kimi liberal tarihçiler, 1915’te yaşanan olgunun bir soykırım olduğu noktasına geldiler sonunda.

Kimi liberal tarihçiler, 1915’te yaşanan olgunun bir soykırım olduğu noktasına geldiler sonunda. İnsanlığa karşı işlenen suçu, bir şekilde Osmanlı’nın üstüne yıkarak, suçun sorumluluğunu ve bu “kirli iş”ten modern Cumhuriyeti arındırmak olarak da anlayabiliriz bunu.
Bunu yapmak, aslında 1918 Mütarekesi ile 19 Mayıs 1919 tarihleri arasında mümkündü. Osmanlı Parlamentosu buna ilişkin bir soruşturma başlatmıştı. Öte yandan savaş yıllarını hapis ve sürgünde geçiren, mütareke dönemi kabinelerinde Kültür ve İçişleri bakanlıklarında bulunan Ali Kemal, daha da ileri giderek, Ermeni Patrikliği’nin yaptığı suç duyurusundan sonra, 1915 soykırımını bilfiil örgütleyen zanlıların tutuklanması kararının altına imzasını atmıştı.
Parlak bir gazeteci olan Ali Kemal, gazeteci arkadaşları İttihatçılar tarafından vurulduğunda, İttihatçı anlayış ile sonuna kadar mücadele edeceğine ant içmişti. İttihatçıların gittikçe daha yoğun biçimde Ankara’da toplanması, onu ülkenin geleceği konusunda daha da endişeli kılıyordu. Ona göre, eğer İttihatçıların maceracı politikaları devam ederse, Türk için vatan diye bir şey kalmayacaktı.
Ali Kemal’e dönecek olursak; 2000’li yılların ikinci yarısında hareketlenen “kaos” planları, Hrant Dink suikastıyla zirveye tırmanırken, boy hedeflerinden birinin de gazeteci kimliği ile Basın Müzesi’nde “Basın Şehitleri” galerisinde hak ettiği yeri çoktan almış olan Ali Kemal’in de hedef seçilmesi tesadüf değildi.
Ermeni soykırımı zanlılarını tutuklattığı için “Artin Kemal” diye anılan Ali Kemal, Beyoğlu’nda gün ortasında kaçırıldı ve İzmit’te Sakallı Nurettin Paşa tarafından sokak çetelerine linç ettirildi.
İstanbul’un geleneksel Türk semti Süleymaniye’de doğan Ali Kemal, Çankırılı Mumcular Kâhyası Balmumcu Ahmed Efendi’nin oğluydu. 1882’de Mekteb-i Mülkiye’ye girdi ve burada okurken dergi çıkardı. Asıl ismi Ali Rıza iken yazdığı yazılar ve şiirlerinde Ali Kemal adını kullandığından bu isimle tanındı. Fransızcasını ilerletmek için 1887’de Fransa’ya gitti. Paris’te II. Abdülhamid’in muhalifleriyle temas kurdu. 1888 baharında İstanbul’a döndü. Bir öğrenci derneği kurduysa da (bu devrimci gençlik hareketi tarihi bakımından önemli ilklerden), bu yüzden dokuz ay hapis yattı. Hapisten çıktıktan sonra 1889’da Halep’e bir çeşit sürgün memur olarak tayin edildi. 1895’te Paris’e kaçtı. Orada İkdam gazetesinde muhabirlik yaptı. Jön Türk hareketine katıldı. Mizancı Murad’la birlikte hareketten ayrıldı. 1903’te Londra’da bir İngiliz’le evlendi. Meşrutiyetin ilânından kısa bir süre önce 1908’de İstanbul’a döndü veİkdam gazetesinin başyazarlığını yapmaya başladı. Mülkiye’de Siyasi Tarih, üniversitede ise Osmanlı Tarihi dersleri verdi. Partilerin kurulmaya başlamasıyla ilk kurulan parti olan Ahrar Partisi’ne girdi.
Ali Kemal, İkdam’da otoriterleşmeye başlayan İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni eleştiren yazılar kaleme aldı. Liberal eğilimliSerbesti gazetesi başyazarı Hasan Fehmi Bey’in Galata Köprüsü’nde öldürülmesi üzerine, İttihatçılar aleyhine daha da ağır yazılar yazdı, derslerinde yaptığı konuşmalarla üniversite öğrencilerini hareketlendirdi. Bir süre sonra ölüm tehditleri nedeniyle Londra’ya yerleşti. Orada muhalif bir dergi çıkardı, ancak dergisi Türkiye’de yasaklandı. 1912’de İttihatçılar iktidardan uzaklaşınca İstanbul’a dönüp, yeniden İkdam’da başyazar olarak yazmaya devam etti. Fakat altı ay sonra İttihatçıların hükümet darbesinden sonra Ali Kemal Viyana’ya sürüldü. Üç ay sonra İstanbul’a döndü ve bir süre suskun kaldıktan sonraPeyam gazetesini çıkarıp yine muhalefete başladı. Baskılar sonucu Peyam’ı kapatmak zorunda kaldı. Ali Kemal, İttihat ve Terakki yönetiminde gazetecilik yapamadığından, savaş yıllarında öğretmenlik yaparak geçinmeye çalıştı. Mondros Ateşkes Antlaşması sonrası yargılanmamak için Almanlarla üst düzey İTF yöneticilerinin yurtdışına kaçmasının ardından Ali Kemal siyasete atıldı. Hürriyet ve İtilâf Partisi’nin genel sekreteri oldu. İkinci Damat Ferit Paşa hükümetinde İçişleri bakanı oldu. “Savaş suçu” zanlısı üst düzey İTF yöneticileri onun bakanlığı döneminde tutuklandı. Ali Kemal, hükümet içinde çıkan bir anlaşmazlık yüzünden istifa edip,Peyam gazetesini yeniden yayımlamaya başladı. Yazılarında Ermeni tehcirine de yer verdi. Milli Mücadele’de yer alan İttihatçıları eleştiren yazıları yüzünden yandaş öğrencilerce protesto edilince Darülfünun’daki hocalık görevini bıraktı. Ali Kemal, Milli Mücadele’yi İttihatçı bir hareket olarak gördüğünden Mücadele’nin muhalefetini sürdürdü. Ancak 10 Eylül 1922’de “Gayelerimiz Bir İdi ve Birdi” başlıklı bir yazı yazarak yanıldığını söyledi. Ama bu, hakkında verilmiş olan yargısız infaz kararının uygulanmasını engellemedi.
Dünyada soykırım kurbanlarına sahip çıkan vicdanlı insanlar için oluşturulan dürüstler bahçesinde Ali Kemal’in de yerinin olması gerekli. Hatta onun adı, Ermenistan’ın başkenti Yerevan’daki Soykırım Müzesi’nde, Anatole France’ın, Arnim Wegner’in, Morgenthau’nın isimlerinin yer aldığı duvara konulmalı.
Ali Kemal, düşüncelerini ve eleştirilerini hiç çekinmeden cesaretle yazıya döktü. İlkeli ve dürüst bir insandı. Bedelini hayatı ile ödeyecek kadar…

szarakolu@yahoo.com

http://www.taraf.com.tr/haber/ali-kemal-durustler-bahcesinde-yerini-almali.htm

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *