ANTEP – Tarih 27 Mayıs 1915’i gösterdiğinde Tehcir Kanunuyla milyonlarca Ermeni yerinden yurdundan göç ettirildi.
Bazı kaynaklarda “Etnik temizlik” diye geçen Ermeni soykırımında Türkiye illerinde bulunan neredeyse bütün Ermeniler katliamdan geçirildi. Bu katliamlardan o dönem Antep’de bulunan Ermeniler de nasibini aldı.
Antep’te yaşayan Ermenilerin kırımdan önceki yaşamına dair bilgileri, Araştırmacı-Yazar Ali Koçum, arşivinden derledikleriyle DİHA’ya anlattı.
Bundan 100-110 yıl önce Antep nüfusunun 83 bin civarında olduğunu ve bunlardan yaklaşık 35 bininin Ermeni, 40 bininin Türk, geri kalanının ise farklı kimliklerden oluştuğunu belirten Yeni Özgür Düşünce Derneği yöneticisi ve aynı zamanda Araştırmacı-yazar Ali Koçum, bu halkların asimilasyon politikalarından dolayı kimliklerinin eritildiğini aktardı. O dönem bu halkların Antep’te bir mozaik oluşturduğunu belirten Koçum, halkların birbirlerine saygılı bir yaşam tarzlarının olduğunu söyledi. Ermenilerin Antep’te en önemli sanat kollarını ellerinde tuttuklarını aktaran Koçum, “Geçmişi çok eski devirlere dayanan Antep dokumacılığı Ermenilere geçmişti. Bu sanat dalının ayak kalfalığı çözücülük, boyacılık, tahakçılık, presecilik ve nihayet ustalığı işveren Ermenilerdeydi. Eski halin bulunduğu Zincirli Bedesten, Millet Hanı, İki kapılı Han ve Emir Ali Hanı’nın odaları alacacı ustalarıyla Ermeni tüccarlarının ticarethaneleriydi” dedi.
‘Antep’in ticaretinin tümü Ermenilerin elindeydi’
O dönem Antep ticaretinin tümünün Ermenilerin elinde olduğunu dile getiren Koçum, Türk tacirlerin ise bunların komisyonculuğunu yaptığını söyledi. Koçum, ticaretin şu şekilde işlediğini kaydetti: “Ermeniler fıstık, kara üzümü, Antep el işleri, dolmalık patlıcanı Amerika’ya, gül, şeftali (kırmızı yemeni boyası) ve sarı Antep sahtiyanları (işlenmiş deri) Mısır, Cezayir ve Fas’a, cehre (natürel sarı boya), miyan kökü, işlenmiş bağırsağı Avrupa’ya ihraç ederlerdi. Her çeşit dokumalarla, sabun, bakır işleri, ziynet eşyası, üzüm, incir, pekmez gibi yerli sanat ve yer ürünlerini yurdun her köşesine bu tüccarlar yüklerdi. Çalgılı bahçe ve gazinolardaki alaturka saz heyeti bile Ermeniydi. Her biri bir tablo kadar nefis, ince ve göz alıcı olan Antep el işlerinin işçiliğini göz nuru ve el emeği harcayarak, ustalığını ve sürümünü de Ermeniler yapardı.”
‘Ermeniler Antep Kalesi altında bulunan bir hendekte öldürüldü’
Bu ilişkilerin 1893-1895 yıllarına kadar böyle devam ettiğini belirten Koçum, Ermenilerin kendi anadillerinde okullarda ders vermeye başlamasıyla ilişkilerin kötüye gittiğini aktardı. Bu duruma tahammül edilmediğine dikkat çeken Koçum, o dönemler “Balta Harbi” denilen savaşla Ermenilerin isyan ettiğini belirtti. Ermenilerin şu an Antep Lisesi’nin bulunduğu yere bayrak astığı bilgisini veren Koçum, “Antep’te Balta Harbi diye bir isyan oldu. O dönemlerde Antep’te Ermeni okulları, kolejleri ve Tıp Fakültesi vardı. Osmanlı Türkçesiyle konuşuyorlardı. Birbirlerine saygılı bir yaşam tarzı vardı. Yahudiler buradan 1979 yılında Ülkü Ocaklarının saldırıları sonucu gitti. İşte onlara ‘Pis Yahudi haddini bil’ derlerdi. Yahudiler burada her şeylerini satarak gittiler. Ama Ermeniler öyle değil, onlar canlarının korkusuyla malını mülkünü bağını bahçesini bırakarak gittiler. İşte ‘Ermenistan Cumhuriyeti’ diye bir tabela astılar. Bu olay olduğunda Anteplilerin elinde kazma kürek var. Ermeniler ise silahlanıyorlar. Büyük bir boğuşma oluyor. Antepliler başa çıkamayınca Osmanlı askerlerini çağırıyorlar. Osmanlı askerlerinin gelmesiyle isyan bastırılıyor. İsyan bastırıldıktan sonra bazı Ermeniler kaçmayı başarıyor. Diğerlerini ise Osmanlı askerleri Antep Kalesi altında bulunan bir hendekte hepsini öldürüyor” diye konuştu.
‘Devletin geçmişten beri yürüttüğü bir politikadır’
Ardından 1915 yıllarına geldiğinde Ermenilere karşı sistemli bir katliamın yürütüldüğünü vurgulayan Koçum, Türkiye’nin 1915 yılındaki katliamı kabul etmesi halinde Ermenilerin Antep’te ve başka yerde bıraktığı tüm mal varlıklarını onlara teslim etmek zorunda olacağını kaydetti. Devletin bu tazminatlara yanaşmayacağına vurgu yapan Koçum, “Milliyetçilik duyguları halkları bu duruma getirdi. Şimdi de Kürtlere ve başka kesimlere bunlar yapılmaya çalışılıyor. Bunlar basit olaylar değil. Devletin geçmişten beri yürüttüğü politikalardır” dedi.
Leave a Reply