Yerevan’da düzenlenen “Ermeni Soykırımı. 100. yıl arifesindeki sorunlar” konulu uluslararası konferans
“Ermeni Soykırımı. 100. yıl arifesindeki sorunlar” konulu uluslararası konferansın “Uluslararası arenada Ermeni Soykırımının tanıtılması. Tanıtma ve yorumlama” konulu oturumunda Ermeni Bilimler Milli Akademisi üyesi, tarih doktoru, profesör Nikolay Hovhannisyan bir sunum gerçekleştirdi. Hovhannisyan’ın “Modern soykırım bilimi bakımından Ermeni Soykırımının değerlendirilmesi ve uluslararası tanınması stratejisine yeni yaklaşımlar” başlıklı sunumu ilginç vurgular içermekteydi.
Nikolay Hovhannisyan’a göre, 20. yüzyılın 60’lı-80’li yıllarında soykırım biliminin yeni bir bilim dalı olarak ortaya çıkması ve 1994 yılında Uluslararası Soykırım Araştırmacıları Birliği’nin (International Association of Genocide Scholars) kurulması, Ermeni Soykırımı da dahil bütün jenositlerin değerlendirilip tanıtılması konusunda önemli bir rol oynadı. Soykırım araştırmaları, bu olaylar sayesinde duygusal alandan bilim ve hukuk alanına taşındı. Uluslararası Soykırım Araştırmacıları Birliği, bir dizi tasarı kabul etti. Birliğin Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a yanıt olarak yazmış olduğu 7 Haziran 2005 tarihli mektup, bu belgeler arasında özel bir önem taşımaktadır. Uluslararası Soykırım Araştırmacıları Birliği Başkanı İsrayel Çarni ve yardımcıları, birlik adına bu mektubu imzalamıştır. Mektupta “Sayın Başbakan Erdoğan, biz, Size bu açık mektubu “tarihçilerin, Birinci Dünya Savaşı esnasında Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeni halkının kaderiyle ilgili konuları tarafsız olarak araştırmalar yapmalarına” ilişkin yapmış olduğunuz çağrınıza cevaben yazmaktayız. Biz, soykırımı araştıran bilimadamlarının başlıca makamını temsil etmekteyiz. Biz kaygılıyız zira Siz, Ermeni Soykırımının tarafsız olarak araştırılması çağrısında bulunduğunuzda Ermeni Soykırımıyla ilgili yapılan bilimsel araştırmaların hacminden habersiz olabilirsiniz. Biz şunun altını çizmek isteriz: Ermeni Soykırımını doğrulayan sadece Ermeniler değildir, yüzlerce bağımsız bilimadamı, bu görüşe katılmaktadır. Şunu da kaydetmek isteriz ki, hükümetinize ve Türkiye Parlamentosuna Ermeni Soykırımını inkar etmeyi tavsiye eden bu sözde “bilimadamları” tarafsız değildir. İnanıyoruz ki, Holokost konusunda Alman hükümeti ve halkı gibi, geçen hükümetin Ermeni halkının soykırımı konusunda sorumlu olduğunu tanımak, Türk halkının da yararına olacaktır”.
Bu mektupta, Uluslararası Soykırım Araştırmacıları Birliği’nin özet sonuçları da bulunmaktadır. Bu sonuçlar, kongrenin katılımcıları tarafından oybirliğiyle kabul edilmiştir. Tarihi önem taşıyan bu özette “Uluslararası bilim, hukuk ve insan hakları toplumunun da, Ermeni Soykırımını doğrulamış olduğu belirtilmektedir”.
Nikolay Hovhannisyan “Böylece Uluslararası Soykırım Araştırmacıları Birliği, Ermeni Soykırımının bilimsel ve hukuksal bakımlardan ve insan hakları açısından kabul edilip ispatlanmış olduğunu dünyaya ilan etmiş oldu. Buna dayanarak, “Uluslararası bilim, hukuk ve insan hakları toplumu, Ermeni Soykırımını doğrulamakta” görüşünü, Ermeni Soykırımının değerlendirilip tanıtılması stratejisi temeline yerleştirmeyi önermekteyiz” şeklinde konuştu.
Hovhannisyan’ın, stratejik nitelik taşıyan diğer yeni teklifleri, Türkiye devleti tarafından Ermeni Soykırımının tanınması sorunuyla ilgilidir. Hovhannisyan “Ermeni Soykırımını ilk tanıyan devlet hangisi? Ermeni Soykırımını tanımış olan ilk ülkenin Uruguay’ın olduğu (1965 yılında) kabul edilmektedir. Ancak bu görüşü yeniden değerlendirmemiz gerekmektedir. Ermeni Soykırımı, Osmanlı İmparatorluğu’nda, Osmanlı devletinde işlenmiştir ve Osmanlının kendisi de, Ermeni Soykırımını tanımış olan ilk devlet olmuştur. Osmanlı, bunubir deklarasyon ilanıyla yapmamış, Ermeni Soykırımını hukuki yoldan, ilgili bir karar alarak tanımıştır. Bilindiği üzere, Birinci Dünya Harbi akabinde Ahmet Tevfik Paşa yeni bir kabine oluşturdu. Bu hükümet, Kasım 1918 tarihinde İttihat ve Terakki partisi yöneticilerini cezalandırmaya karar verdi. Bu amaçla, Osmanlı devleti, 1299 yılından beri hükümdar olan Osman’ın meşru hanedanının meşru padişahı VI. Vahdettin’in (1918-1922) 8 Mart 1919 tarihli fetvasıyla Birinci, İkinci ve Üçüncü divan’ı harp mahkemeleri kurulmuştur. Padişahın emri üzerine Birinci Divan’ı Harb’i Örfi’de İttihatçı üst düzey yöneticilerinin yargılanması gerçekleştirilmiştir. Dava, 28 Nisan 1919’da başlanarak 26 Haziran 1919 tarihinde sona erir. Karar ise, 5 Temmuz 1919’da okunur. Demek ki, yargılama, meşru hanedanın meşru padişahının emriyle kurulmuş olan Osmanlı meşru mahkemesinde yapılmıştır. Birinci divan’ı harp mahkemesinin kararı gereğince, suçlu olan İttihatçı bütün üst düzey yetkililer idama mahkum edilmiştir. Bunlar hakkında, Ermenilerin kitlesel öldürülmeleri (taktil) ve tehciri, yani Ermeni Soykırımından dolayı da idam kararı alınmıştır” diye vurguladı.
Hovhannisyan’ın belirttiğine göre, Osmanlı İmparatorluğu, varlığını 1923 yılına kadar sürdürmüş ve yerine geçmiş olan Türkiye Cumhuriyeti de, Osmanlı İmparatorluğu’nun hukuki halefi olarak kabul edilmektedir. Hovhannisyan’a göre, Türkiye Cumhuriyeti, 1919-1920 yıllarında Osmanlı meşru mahkemesinin aldığı kararını iptal etmemiştir. Osmanlı mahkemesi ise Ermenilere karşı işlenmiş suçu, yani Ermeni Soykırımını tanımıştır. Divan’ı Harb’i Örfi’de alınan bu karar yürürlükte olmaya devam etmektedir.
Nikolay Hovhannisyan “Geçen yılın ikinci yarısında soykırım bilimi kuruldu. Bu bilim uyarınca, halkın zorla sürülmesi de soykırımın bölünmez bir kısmını oluşturmaktadır. Tehcir olmadan jenosit işlenmemektedir. Osmanlı İmparatorluğu’nda gerçekleştirilmiş olan Ermeni Soykırımı gerçeğini tanımayan günümüz Türkiye yöneticileri, Ermenilerin tehcire tabi tutulduğunu kabul etmektedir” dedi.
Türkçeye çeviren: Meline Anumyan
Akunq.net
Leave a Reply