Patrik Zaven’in Listesi kitabı üzerine Sait Çetinoğlu ile söyleşi

Սայիթ ՉէթինօղլուAgos: Kitabınız oluşum sürecini anlatabilir misiniz?  Belgeleri incelerken en çok hangiler noktalar ilginizi çekti?

Çetinoglu: Patrik Zaven’in Listesinden hareketle bu çalışmam bir başka açıdan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecini ve rejimi sorgulamayı hedeflemekte, bu konudaki tartışmalara katkı sunmayı amaçlamaktadır. Kitapta da görüleceği gibi bir yorum yapılmaya gerek görülmemiştir.Listeye biyorgafiler eklenmesiyle yetinilmiş,   sadece eklerde bazı tamamlayıcı incelemelere yer verilerek Patrik’in listesi zenginleştirilmiştir. Eklerde yer verilen Ayhan Aktar ile Raço Donef’in bu konudaki değerli çalışmaları ile Recep Maraşlı’nın Abdülhamid’den M. Kemal’e uzanan exterminatorlerden Kürt Musa Beğ biyografisi Patrik Zaven’in listesine ayrı bir zenginlik kazandırmıştır.

Bahaeddin Şakir’in çetelerince katledilen  Dedelerime ithaf ettiğim bu çalışmam için ayrıca bir sunuş düşünmeme rağmen sunuşu Bahaeddin Şakir Bey’in Bıraktığı Vesikalara Göre İttihat ve Terakki adlı çalışmadan aldığım  Prens Sabahaddin’in sözlerine bıraktım. Prens yıllar öncesinden olacakları haber veriyordu: “Ecnebi devletlerin dahili işlerimize karışmaları her zaman reddedilmiş olmakla beraber, memleketimizde ecnebi müdahelesi olmadan ıslahat yapılabileceğini tasdik edemeyiz. Biz ancak ecnebi devletlerden çekinerek bizimle beraber yaşayan Hristiyanları muhafaza ebebildik. Ecnebi devletlerden korkmasaydık bütün Hristiyanları, bilhassa Ermenileri, tek bir kişi bırakmayıncaya kadar katlederdik…”[1] Prensin yargılarının bugünlere de uzandığını rahatlıkla söylemek mümkün. 1907 jöntürk birlik kongresindeki sözleriyle Prens Sabahaddin başkaca bir söze gerek bırakmadığını düşünüyorum.

Patrik Zaven, Ermeni halkına karşı işlenen suçları protesto ettiği için yetkileri elinden alınarak sürgüne gönderilen bir dini liderdir. Zaven, sürgünde de halkına uygulanan Soykırıma kayıtsız kalmamış, bulabildiği bilgileri kaydederek yaptığı Liste ile tarihe not düşmüştür. Sıcağı sıcağına hazırlanmasına ve sınırlı bilgileri kullanabilme imkanına rağmen zengin bir liste hazırlamıştır. Liste aynı zamanda Patrik’in en zor koşullarda olmasına rağmen halkına kayıtsız kalmadığının göstergesidir. Aynı zamanda Patrik’in  bir gün geç de olsa adaletin tecelli edeceğine olan inancını simgeler.

Patrik Zaven’in listesi kitabı dört yıllık bir çalışmanın ürünüdür. Patrik Zaven’in listesi’nin olduğunu çeşitli kaynaklardan okumuştum ancak kendisine 4 yıl önce tesadüfen ulaşabildikten sonra listedeki isimler üzerine yorucu çalışmaya başladım. Eksiklerim vardır. Eksiklerimin diğer araştırmacılarca tamamlanacağı umudunu taşıyorum. Çabamla söylediğim gibi Rejimi sorgulayan tartışmalara katkı sunma amaçlanmıştır.

Listeyi ilginç kılan özelliklerden biri Patrik Zaven’in sürgünde olmasına rağmen bu kadar doğru bir şekilde hazırlayabilmesidir. Liste  1918’de sürgün dönüşü  hazırlanmıştır. Partik Zaven’in listesini önemli ve değerli kılan da budur. Listeyi birçok tanıklıklardan derlenen Raymond Kevorkian’ınkapsamlı ve muhteşem eseri Le Génocide des Arméniens ile de karşılaştırdım. Zaven’in listesi çok sınırlı koşullarda hazırlanmasına rağmen doğruydu. Söylediğim gibi patrik Soykırımın sıcağında tarihe önemli bir not düşerek, Ermeni Halkının trajedisini gündeme taşımış soykırımın faillerini gözler önüne sermiştir.

Agos: Patrik Zaven’in listesi nasıl, ne kadar sürede hazırlanmış? Patrik’in belgelerindeki tanıkların ne kadarı Ermenilere ne kadarı Türk ve Kürtlere ait?

Çetinoğlu: Patrik’in listesini sürgün sürecinde geliştirdiğini ve  tanıklıkların önemli yer tuttuğunu söyleyebiliriz. Ancak tanıklıkların oranının verilebilmesinin mümkün olmadığını düşünüyorum. Patrik Listesini Divan-i Harbi Örfi duruşmalarından önce hazırlanmıştır. Listesi bu duruşmalar esnasında Türk ve Kürt tanıklar tarafından doğrulandığını söyleyebiliriz. Ne yazık ki Türk Nurenberg’i reelpolitik’e kurban edilmiştir. Uygar ülkeler insanlık için tarihi fırsatı kaçırmışlar ve 20. Yüzyılın ilk büyük Soykırımını görmezden gelmişlerdir.  Eğer o dönemin hukuki terimleriyle insanlığa karşı işlenen suçlar yani 1915 Soykırımı yargılanabilseydi bu gün çok daha ileri bir noktada olacağımız kesindir. Yine bir kere daha altını çizmek gerek ki, bu suçlar Kemalist rejimin kuruluşunda referans noktası olmuştur. Bunu Listede geçen kişilerin biyografilerinde görmek mümkün. Düşünebiliyor musunuz? Devlet yönetimini geçtik, Exterminatorler adalet mekanizmasının en üst kademelerinde görevlendirilmişlerdir. Bu gün adaletin sefaleti tam da bu gelenekten kaynaklanmaktadır.

Agos: Kitabınızda İttihat ve Terakki içinde hem de Cumhuriyet döneminde devlet adamlığı yapmış insanlar var. Bu iki dönemde gayrimüslimlere olan bakışın ve yönelik politikaların benzer ve ayrı olan yönleri neler?

Çetinoğlu: Patrik Zaven’in Listesini ilginç kılan noktalardan bir de İttihad (1. Jöntürk) ve Kemalist (2. Jöntürk) kadroların çakışmasıdır. Bir devamlılığı simgeler. Bu bakımdan İttihad’ın bıraktığı yerden Kemalistlerin  devam ettirdiklerini söyleyebiliriz. Bu bakımdan İsmet önemli bir figürdür. Gayrimüslimler yönelik politikaların bütün kırılma noktalarında imzası bulunmaktadır. 1960 darbesi sonrasında kurduğu hükümette iki bakanın Soykırım sürecinde Erzurum valisi olan Hasan Tahsin Uzer’in oğlu Celalettin Uzer ile Diyarbakır’daki Soykırımı gerçekleştiren kadronun 2 numarası Feyzi Pirinççioğlu’nun oğlu Vefik’in bakan olması tesadüf değildir. Bu sadece İsmet’de cisimleşmemektedir. Soykırım’ın önemli aktörlerinden – ki kendisi de inkar etmez katledilenlerin listesinin üzerinde çıkmasından yani tedbirsizlikten tutuklanıp Malta’ya gönderildiğini söyler- Ali Münif Yeğena’nın oğlu Turgut Yeğena’nın 1980 darbesinden sonra Adana temsilcisi olarak danışma meclisinde boy göstermesi bu politikanın günümüze uzandığını simgeler. Şeyhülislam Hayri Efendi’nin oğlu Suat Hayri Ürgüplü’nün Varlık Vergisi sürecinde en önemli aktör olması, Kritik dönemlerde başbakanlığa getirilmesi de tesadüf değildir. Bu Varlık Vergisi komisyonlarında İttihadçıların ve Kara Kemal’in yardımcısı Hamal Ferit’in boy göstermesini de açıklamaktadır. Listedekileri birbirleriyle okul arkadaşı, çocukluk arkadaşı birbirleriyle akraba ve hısım oldukları okuyucunun gözünden kaçmayacaktır. İttihadçılar kesin bir çözüm olarak savaş dönemine sıkıştırırken Kemalistler, 1924’ten başlayıp soykırımın son noktası 19 Ocak 2007 ye kadar uzun bir sürece yaymışlardır. Bunun dışında aralarında bir fark yoktur. Bu Türkiye cumhuriyeti’nin kurucu antlaşması Lozan’da Rıza Nur’un sözlerinden başlayıp Vecdi Gönül’e kadar kesintisiz uzanır.

Agos: Talat Paşa’nın eşi Hayriye Hanım, Mustafa Kemal ile Talat Paşa’nın cenazesinin İstanbul’a getirilmesi için görüşüyor. Mustafa Kemal, Hayriye Hanım’a “Atatürk ‘Biliyorsunuz Hayriye Hanım, Talât Paşa’yla hiçbir düşmanlığımız yoktu. Birinci harbe girmemizden onu hiçbir zaman suçlu görmedim, harbe katılmaya mecburduk, İstiklâl Savaşı sırasında da Paşa’nın bizi arkamızdan vurması muhtemel azınlıkları önceden naklettirmesinden büyük fayda gördük’ diyerek, ‘Cenazesinin naklini benden şu anda istemeyin, Almanya ile bu konuda görülecek hesabımız var, izin verin şimdi gömülsün, zamanı gelince onu bizzat ben getirtirim’ yanıtını veriyor. Mustafa Kemal o dönem için Talat Paşa’nın cenazesinin getirilmesini neden istemiyor?

Çetinoğlu: Dönemin reelpolitik koşullarının engellendiğini söyleyebiliriz. M. Kemal’in o sırada İskenderun Sancağının (bugün kü Hatay) ilhakı sorunu ile meşguldür. Sorunun çözülebilmesi için bu nazik dönemde İngiliz-Fransız ittifakına karşı Almanya ile birlikte anılmak istememektedir. Bunun yanında Almanya’nın müttefiki İtalya’nın Akdeniz’de yayılmasına karşı İngiliz-Fransız ittifakına yakın görünmek ister. Bir denge politikasının sonucudur.  Ne zamanki bu endişe ortadan kalkar Türkiye’nin Faşist Almanya ile ittifakı zincirlerinden boşalacaktır. Bu durum Mustafa Kemal’in değişmez dış işleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ın – ki Aras’ın da bir doktor olarak Soykırıma  dahli ile ilgili bilgiler mevcuttur- yerine Almancı ve faşist Şükrü Saracoğlu’nun getirilmesinde görmek mümkün. Endişe ortadan kalktığı ve denge Faşistlerin lehine değiştiğinde Talat’ın bir kilise deposunda bulunan kemikleri Hitler tarafından Türkiye’ye bir jest olarak gönderilecektir.

Mustafa Kemal’in sözleri ile Halil Menteşe ve geçen  yıl savunma bakanı Vecdi Gönül’ün sözleri arasında şaşırtıcı bir örtüşme vardır. M. Kemal’in Talat ile ilgili düşüncelerinin gün ışığına çıkmasını Talat’ın defteri ile birlikte eşi Hayriye hanımın anılarını kısa not olarak yayınlayan Murat Bardakçı’ya borçluyuz. Bardakçı’nın elinde gün ışığına çıkmayı bekleyen başka önemli bilgiler olduğu da ayrı bir gerçekliktir.

Agos: Ermeni Soykırımı’nda Türk doktorların katılımından bahsediyorsunuz. Bu doktorlar hangi bölgelerde katliama katılmış ve neler yapmışlar?

Çetinoğlu: Soykırım sürecinde doktorlar önemli görevler üstlenmişlerdir, Bahaeddin Şakir, Reşid ve Nazım doktordurlar. Doktorlar Trabzon ve Erzincan’da katliamlara katılmışlardır. Erzincan’da doktorlar Ermeni doktorları katlettikleri gibi tifüs bulaşan Erzurum valisinin tedavisi için sağlam Ermeni gençlere tifüs bulaştırılarak aşı geliştirilmesinde kobay olarak kullanılmışlardır. Bu doktorlar isim değiştirdikleri için izlerini kaybettirdiklerini söyleyebiliriz. Bunlar arasında çıldıranlar, konuşmaması için hastaneye kapatılanlar da mevcuttur. Erzincan hastanesinin bahçesi, Ermeni doktorların katline şahit olan mekanlardan biridir. Burada faaliyet gösteren doktorlardan biri de Kani Yaver’dir. Kemalist dönemde önemli görevler üstlenmiştir. Kani Yaver Talat’ın cenazesinde önde saf tutanlardan biridir. Gn. Tevfik Sağlam da isim değiştirenler arasındadır. Tevfik rüştü Aras’tan da ayrıca söz etmiştik.

Agos: Patrik’in belgelerine göre katliamların en çok yapıldığı bölgeler hangileri? Ermenilere en çok hangi bölgedeki Müslümanlar sahip çıkmıştır? Konya ve Kütahya valileri  tehcir kararını uygulamayı reddediyorlar. Diğerlerine göre bu illerin yöneticilerini ve halkını farklı kılan nedir?

Çetinoğlu: Patrik Zaven’in  listesinin kabarık olduğu bölgeler Soykırımın katliamın yoğun olduğu bölgelerdir. Diyarbakır, Maraş, Sivas, Amasya, Tokat bunların başında gelir. Bu bölgelere ilişkin ayrıntılı bilgiler verir. Kastamonu vilayeti de valisi de halkıyla birlikte tehcirlere karşı çıkmıştır. Mahkeme başkanı Kemalist rejimin efsanevi bakanlarından Mustafa Necati’nin olduğu Kastamonu İstiklal Mahkemeleri en çok idam kararlarının verildiği yerlerden biridir. Maraş’ın listesi de görüleceği gibi uzundur. Ancak Maraş  ile ilgili bilgilere ulaştığım söylenemez. Bu ilden arkadaşlarım listedeki failleri tanımalarına rağmen bana bilgi vermekten kaçındılar. Ki bunların bir kısmı da bu faillerin birinci dereceden yakınlarıydı. Eklerde yer verdiğim Raço Donef’in Erdemli Müslümanlar çalışması yüz akımız olan bu insanlara ışık tutar. Ayhan Aktar’dan eklediğim Konya çalışması ise Celal Bey’in çırpınmalarının Hamal Ferit tarafından nasıl bir çırpıda ortadan kaldırılıp Konya’da bulunan Ermenilerin ölüm yolculuğuna çıkarılmasına şahadet eder. Bu çalışmanın fikir babası şu anda özgürlüğünden yoksun tutulan dostum Ragıp Zarakolu ile Ayhan Aktar’ı da ayrıca anmak istiyorum. Bu çalışmamı onların ısrarı ve yüreklendirmelerine borçluyum. Bu çalışmanın 1915 Soykırımı ile yüzleşmede bir kapı açmaya katkı sunmasını umarak, çalışmama gösterdiğiniz ilgiye ayrıca teşekkür ederim.

Kaynak: AGOS Gazetesi

[1] Bahaeddin Şakir Bey’in Bıraktığı vesikalara Göre İttihat ve Terakki, Haz. Erdal Aydoğan-İsmail Eyyüpoğlu, Alternatif  Y. 2004, s 434

http://www.armenieninfo.net/sait-cetinoglu/3143-patrik-zavenin-listesi.html

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *