Orhan Pamuk’tan sevgilisine: ‘Ermenisin taşlarlar bizi’

Օրհան ՓամուքOrhan Pamuk’la olan ilişkisi nedeniyle birden bire medyanın gündemine oturan Karolin Fişekçi, uzun süredir ‘konuşmama’ tavrını sürdürüyordu. Suskunluğunu Yurt PAZAR için bozdu. Fişekçi, Pamuk’un ilişkideki tavrını şöyle anlattı: “birlikte görünmekten çok korkuyordu. O yüzden genelde Nişantaşı, Cihangir ve Ada’daki evlerde vakit geçiriyorduk. Dışarı da çıktığımız oluyordu ama hep aynı yerlere gidiyorduk. Ben de sordum bunu, ‘Niçin beraber gözükemeyiz?’ diye. Cevap olarak, ‘Çünkü sen Ermenisin taşlarlar bizi’ dedi. Her şeyi planlıdır onun. Her adımını imajını düşünerek atar…”

YURT PAZAR Karolin Fişekçi, kimilerinin ‘çılgın’ tabir edebileceği resimler yapan, performanslar geliştiren, eserlerinde cinselliği fazlasıyla öne çıkaran genç bir kadın sanatçıyken, bir gün Nobel Ödüllü yazar Orhan Pamuk’la aynı karede ‘yakalandı.

Aralarında bir ilişki vardı. Herkes Karolin Fişekçi’nin peşine düştü. Fotoğraf yayınlanır yayınlanmaz, Orhan Pamuk söz konusu ilişkiden ve memleketten ‘tüymüştü’. Hal böyle olunca, bütün objektifler ve mikrofonlar Karolin Fişekçi’ye çevriliverdi.

Önce konuştu. Fakat erkek egemen toplum onu bir çeşit ‘hafif kadın’a çevirmekte son derece atik davranmıştı. ‘Fırsattan istifade’ konuştuğu, meşhur olmaya çalıştığı gibisinden bir sürü şey söylendi hakkında. O da sustu…

Sağ olsun, suskunluğunu Yurt Pazar için bozdu. Sorularımıza kızmadı, ne sorduysak açık açık cevapladı. Karşımızda, kendisini ‘Dünyanın en seksi sanatçısı’ olarak tanımlayan, canlı ve eğlenceli biri vardı.

İşte Sami Menteş’inKarolin Fişekçi ile çok özel ropörtajı:

Yaptığınız işlerle medyada zaman zaman yer bulan bir sanatçı iken Orhan Pamuk’la ‘aşk’ haberi ve birlikte fotoğraflarınız çıktı ve biz aşırı dozda Karolin’e maruz kaldık. Sonra yine birden bire ortadan kayboldunuz…
Bilinçli geri çekildim. Her röportajda üstüme geliyorlardı. Ayşe Arman’la son röportajı yapıp planlı olarak geri çekildim. Bazen bazı şeyleri reddedemezsiniz, reddederseniz sizle uğraşıyorlar, ters düşerim diye düşünüyorsunuz. Tam ben konuşmama kararı almıştım ki malum ihtarname
geldi.

Hakikaten bu ihtarname nedir? Hukuki olarak Orhan Pamuk size “Benim hakkımda konuşmayacaksın!” diyebilir mi?
Avukatımla konuştum, ihtarname tamamen ‘şov’ için. Eğer haklı olsaydı doğrudan mahkemeye başvururdu. Aslında beni rencide ettiği için benim dava açma hakkım vardı ama arada onca yaşanmışlık var, hani derler ya, büyüklük bende kalsın. Nasıl olsa gün gelir her şey tersine döner.
Ki yaptığı açıklamalarla daha çok tepki çekmeye başladı. Dikkat ederseniz onu sevenleri
de karşısına aldı. Solcuları, Kürtleri… Uzaktan izliyorum, böyle daha zevkli.

Sanki şöyle bir şey oldu: Orhan Bey’i ketenpereye getirdiniz fotoğraflar çekildi birden bire meşhur oldunuz.
“Muhteris kadın zavallı Orhan’ı kullandı ve meşhur oldu.” Kadınlar bile böyle söyledi. Halbuki benim açımdan olumlu hiçbir şey olmadı. Çevremdeki insanlar sürekli, “Aman sessiz kal, konuşma,” dedi. Sergi açacaktım, bu tarz konuşmalar olmasın diye sergi açmaktan vazgeçtim. Sözde ünlü oldum da ne değişti? Çıkarıma kullanmadım hiç bir zaman. Yazın beni arayıp, “Neredesiniz? Gelelim bikinili resminizi çekelim,” diyenler oldu mesela. Ne bu şimdi?!
Bu durumda ister istemez geride duruyorsunuz…

FOTOĞRAFLARI ‘GALERİ’ OLDU

Kendiniz bikinili fotoğraflarınızı koyuyorsunuz internete ama. Hatta ‘foto galeri’ bile yaptılar onlardan!
Kendim koyarsam koyarım ama çerez olmak istemiyorum. Foto galeriye çok meraklılar. Ben arada deniz resimlerimi takipçilerimle paylaşıyorum. Çamaşırlı falan resimlerim hiç yok. Eğlenceli resimlerdi hepsi. Twitter’daki başkalarıyla karıştırıyorlar.

Muhitinizde, ailenizde günlük yaşantınızda ‘Orhan Pamuklu’ süreçten dolayı sıkıntı oldu mu?
Ailem açısından oldu. Onlar daha endişeli şimdi. Kadınlar evlenir boşanır baba evine döner ya öyle bir durum oldu. Deniz kenarında otururken tanıyan insanlar oluyor, “Aaa iyi atlatmışsın, iyi gözüküyorsun,” diyenler oluyor. Sanat çevresinde olayım diye bir kaygım yok. Etrafımda daha farklı kesimden insanlar olsun istiyorum. Sürekli sanatçılarla beraber olunca dünyaya bakışınız hep aynı kalıyor.

Şimdi ne yapıyorsunuz?
Resim yapıyorum yine. Geçen ay Hasankeyf’e gittim bir proje için. Tarih öncesinden kalmaymış gibi mağaralara resim yaptım. Gelen insanlar şaşırdı, “Bunlar ne zamandan kaldı?” diye. 2014’te sular altında kalacak ama. Orada da nasıl Beyoğlu değiştiriliyorsa öyle bir durum var, insanların hatıraları gidiyor. Yaşadıkları yerler, yakınlarının mezarları sular altında kalacak…

Yeni sergi var mı peki?
Yeni işler var, foto performans var. Mardin’de yolda tarlada bir şeyler çektim. Resim de bir yandan sürüyor. Bir galeriyle çalışmıyorum. Tek başınayım, alternatif mekanları ben bulacağım. Hasankeyf’te yaşananlardan, TOKİ’lerden bahsettim ama basının buna ilgisi olmadı. Ancak ‘porno’ kelimesi geçince ilgi gösteriyorlar.

Topun üstüne tırmanma gibi bir şeyler mi var yine?
Yok bu sefer atlı şeyler var. At üstünde olacak, ecdadımız gibi!

Twitter’ı çok kullanıyorsunuz, değil mi?
Evet çok kullanıyorum. Trollerle de konuşuyorum, çok eğlenceli oluyorlar anarşist yanları da var. Takip ettiğim gazeteciler var bazı haberleri onlardan görüyorum. Mesela Suriye’de 40 bin kadar Ermeni olduğunu Twitter’da paylaşılan bir haberle öğrendim. Suriye’de durum çok nazik ve onlar silahlanmak istemiyorlar, bireysel olarak silahlanmak istememek çok doğal bir durum. Silahlandığın zaman doğrudan tehlikeye de maruz kalıyorsun…

‘İNEK ÖĞRENCİ REFLEKSİ’

Suriye dediniz hazır, şimdi bizim memlekete de ‘Patriot’lar geliyor, füzeler dikiliyor ve Orhan Pamuk mektup yazıp, hiç üstüne vazife olmamasına rağmen, “Hadi Esad sen git,” diyor. Ne diyorsunuz bu konuya? Sizce Orhan Pamuk niye yaptı bunu?
Ben önce şu soruyu sormak istiyorum: Sayın Erdoğan’la Sayın Esad arasında sürekli bir konuşma, bir mesajlaşma var. Başbakan yetersiz mi kalıyor ki, Bay Pamuk devreye girip ben etkili olacağım diyor. Bence sanatçı sanatçılığını yapsın mesela yardım etkinlikleri olur, barış için etkinlik olur. Bir sanatçının devlet başkanına kalkıp, “Hadi sen git!” demesi işgüzarlık. Çok yapmak istiyorsan ezilen insanlardan bahsedersin…

Sizce akıl verecek bir durumda mı kendisi?
Kendini bir tür iktidar görme, üstün görme, bir tür kibir var. Rol çalmaya çalışıyor, ‘inek öğrenci’ refleksi gösteriyor…

Neden Irak’ta o kadar insan ölürken ABD’ye çekil git kardeşim demedi de Esad’a diyebildi mesela?
Ya da açlık grevi sırasında neden hiç bir şey demedi?  Aslında kendisini tanıyorum ama konuşmak istemiyorum.“Ayrıldı, bak arkasından atıp tutuyor,” denmesin. Hiç tanımamış olsam çok şey söylerdim. Bence otursun adada romanını yazmaya çalışsın, daha iyi eder… Öte yandan, Esad, “Aaa evet! Obama, Erdoğan beni uyarmışlardı ama şimdi de Bay Pamuk mektup yazıp beni
uyarıyor, ben en iyisi çekileyim,” mi der? Bence gideceği varsa da gitmez. Madara olmayalım diye
iyice durur. Bu mektup Esad’ın gitmesini sağlamaz ki. Arkadaşlarıyla mülteci kampına gitsin oradan bir hikaye çıkarıp yazsın mesela. Tehdit etmesinden daha yararlı olur.

‘MUHALEFET HAPİSTE BİRLEŞİYOR…’

Sanatçıların gündeme dair açıklama yapmasına karşı mısınız yani?
Artık moda oldu sanatçılar politikayla ilgili sürekli açıklama yapıyorlar; kimi türbanla ilgili, kimi başka şeylerle ilgili. İnsan bir konuda yetenekli diye her konuya hakim olamaz. Fikrini söyleyebilir vatandaş olarak. “Sanatçı olarak böyle düşünüyorum,” demek bana biraz fazla kibirli geliyor. Yazar romanını yazsın, ben resmimi yapayım, müzisyen bestesini yapsın… Sanatçı birleştirici olmalı, empati kurabilmeli. Mazlumun sesini aktarmalı.

Siyasete dair ne düşünüyorsunuz?
Büyük ihtimal yeni kurulan yeşillere oy verebilirim. Ama beni Kürtler seviyor, ulusalcılar seviyor, eşcinseller, yeşiller seviyor. Bir de şöyle bir durum var: Eskiden ulusalcılarla Kürtler anlaşamazdı ama şimdi ortak noktaları var, hepsi hapisteler. Bir taraftan KCK, bir taraftan Ergenekon… Muhalefet hapishanede birleşiyor!..

‘ERMENİSİN, TAŞLARLAR BİZİ!’

Orhan Pamuk’la ABD’de görüntülendiğiniz o fotoğraflar sizin meşhur olmak için düzenlediğiniz bir ‘tezgah’ mıydı?
Niye ABD’ye kadar zahmet edeyim ki? Buradayken çok daha kolay olmaz mıydı birilerine fotoğraf çektirmek?

Yani Türkiye’de de beraberdiniz…
Evet… Fakat birlikte görünmekten çok korkuyordu. O yüzden genelde Nişantaşı, Cihangir ve Ada’daki evlerde vakit geçiriyorduk. Dışarı da çıktığımız oluyordu ama hep aynı yerlere gidiyorduk. Çok ihtiyatlıydı…

Nedendi bu korku? İnsan sevdiği kadını gizler mi?
Ben de sordum bunu, “Niçin beraber gözükemeyiz?” diye. Cevap olarak, “Çünkü sen Ermenisin taşlarlar bizi,” dedi. Her şeyi planlıdır onun. Her adımını imajını düşünerek atar…

Gerçek mi bu? Yani sırf Ermeni olduğunuz için mi sizinle görünmek istemedi?
Evet… Aslında zengin ve tanınmış bir ailem olsa belki yine de durumu idare edebileceğini söylemişti ama ben mütevazı bir aileden geliyorum… O ise hayatını her şeyden korkarak geçiriyor o ve hep imajını düşünüyor.

Hintli yazar hanımla ilişkisini gizlemedi ama. O uygun bir ‘imaj’ mıydı?
Elbette!.. Kiran Desai, ‘üçüncü dünya’ ülkesinde doğmuş, sonra Amerika’ya gitmiş, annesi ünlü bir yazar, Booker ödüllü ve geniş edebiyat çevresine sahip bir yazar. Yani toplum içinde gösterilecek PR imajına tam olarak uyuyordu. Bir de nedense ülkesinde tepki çeken yazarlar, sanatçılar yurt dışında daha bir el üstünde tutuluyor. Kiran Desai’de de öyle olmuş…

Çok sıkıntı yaşadınız mı peki Orhan Pamuk meselesi sonrası?
Atlattım… O dönem daha fazla resim yaptım. Maneviyatım kuvvetlidir. Beni üzen kişi cezasız kalmaz, ben uğraşmadım, geçip uzaktan izledim onu.

Yani sizce Orhan Pamuk prestijini kaybetti…
Tabii ki. Ben onunla ilgili bir şey söylemedim, o kendi kendine yaptı. Ama artık onun için Türkiye’de kendisi hakkında ne dendiği çok önemli değil, dışarıdakiler ne söyleyecek ona önem veriyor…

‘ARINÇ’IN GELECEĞİ YERDE SERGİ AÇMAK İSTEMEM’

Resimlerinizde ve diğer işlerinizde çok fazla cinselliği ve kendinizi kullanıyorsunuz. Korkmuyor musunuz?
Hayır. İnsanların kutsalına girmiyorum. Yaptıklarım milliyetçiliğe, silahlanmaya karşı oluyor. Yaptıklarımla ilgili bir yazı çıkmıştı “Muhteşem Yüzyıl’a dava açtılar, bu kadına niye dava açmıyorsunuz? Kahramanlık sembolü toplarımızın üstüne kırmızı elbisesiyle erotik şekilde oturmuş. Hatta kilodu gözüküyor,” diye. Öyle bir şey de gözükmüyor ama adam o kadar da detaylı bakmış. Ben çalışmalarımı kurgulayarak yapıyorum tam 12’den vuruyor. Resimlerimde ise aslında çok çıplaklık yok.

Nasıl yok Allah aşkına?!
Erotizm var ama o kadar da değil. Resimlerimde meme ucu bile yok. İma var ve bu daha da vurucu.

Niye böyle resimler yapmak istiyorsunuz?
Bunu seviyorum. Kendinden gelen bir şey. Strateji olarak yapmıyorum bunu. Okul zamanında da böyleydi. Okuldaki hocalarım da bendeki farklılığı fark ediyordu.

Bülent Arınç ‘vajina’ meselesinden sonra sizin serginize gelse yüzü kızarır mı, kızarmaz mı?
Açıkçası onların geleceği yerde sergi açmak istemem. Tepkilerinden çekinirim. Bize normal geliyor aslında bunlar ama onlara gelmiyor olabilir. Ama hedef göstermesi yanlış tabii.

Önümüzdeki süreçte için yine ‘bomba’ projeleriniz var mı?
Aslında kültür sanat üzerine bir televizyon programı yapmak istiyorum. Üşengecim biraz hazırlanmam lazım ama erteliyorum bir süre. Araba vitesleriyle ilgili bir çalışma yapmak istiyorum ayrıca.

MUHTEŞEM YÜZYIL’I İZLİYORUM

“Muhteşem Yüzyıl’ı izliyorum. Tarihteki Hürrem Sultan’ı çok beğenirim, hayran olunmayacak gibi değil, o zaman ve o şartlar da düşünüldüğünde. Dizide Kanuni’yi cezbeden başka karakterler konunca ben ve benim gibi düşünenler sinir oldu. Tarihte Hürrem’den sonra başka kadın olmamış çünkü. Bu kadar da olmaz diyorduk. Fakat böyle şeyler diziyi kaldırtmaya sebep olmamalı. Beğenmeyen izlemez. Politikacılar da böyle halkın keyif aldığı, izlediği şeylere karışmasa… Düşünün Nazlı Ilıcak AKP’yi destekledi ve, “Ben haremi izlemek istiyorum, bu keyfime de karışılmasın,” diye sert çıktı. Bir şey yasak olunca hep daha kıymetli oluyor.”

http://www.yurtgazetesi.com.tr/yasam/orhan-pamukun-eski-sevgilisi-inek-ogrenci-refleksi-h25627.html

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *