İnsan Kendi Gerçeğini Hiç Bir Zaman Saklamamalı

Dersimli Alevi bir aileden gelen, bir gün gazeteden aslında Dersimli Ermeni olduklarını okuyan genç ve yetenekli yönetmen Uğur Egemen Akunq’a konuştu.

Okurlarımıza filminizi tanıtabilir misiniz? Böyle bir film çekme fikri nasıl doğdu?

Tabii, bundan 5 yıl öncesine dayanıyor bu film fikri. İlk olarak şunu söylemem gerekir ki 2007 yılında Hrant Dink’in öldürülmesiyle birlikte bu film fikri ciddi bir hal aldı ve hemen senaryolaştırıp çekmeye karar verdim. Sonrasında Hrant Dink hakkında uzun bir araştırma yapmışım, zaten daha öncesinde onun ilk yazılarını okuma fırsatım olmuştu, düşüncelerini biliyordum. Hrant Dink öldürüldükten sonra onun bir yaşamışına, anısına denk geldim. “Su Çatlağını Buldu” hikâyesini duydum. Bu hikâyede Fransa’da yaşayan yaşlı bir kadın her yıl memleketine gelip gidiyor ve en son geldiğinde de o köyünde vefat ediyor ve köy halkı cenaze bekletmek günahtır diye Müslüman usullerine göre defnediyor. Sonrasında tabii köyde sözü geçen bir amca, gazeteci çağırıyor. Bu gazeteci Hrant Dink tabii ve ailesini bulmasını istiyor. “Oğlum böyle-böyle bu kadını defnettik ama o sizlerden yani Ermeni” diyor. Daha sonrasında hikâye başlıyor. Gerisini anlatmıyorum. Bu hikâye beni çok etkilendiriyor, tüylerimi diken-diken ediyor. Aslında bu topraklar içerisinde yaşayan insanların Ermeni olsun, işte Alevi olsun ya da Kürt olsun fark etmez birbirlerine saygı duyduğunu ve birlikte yaşamak durumunun ne kadar önem, değer taşıdığını vurgulayan ve tamamen hümanist bir hikaye olduğuna inandığım için film çekmeğe karar verdim. “Su Çatlağını Buldu” filmini çekerken en çok dikkat ettiğim şey ise insani duyguları ön plana çıkarmak, insanların doğduğu topraklarda yaşayamamasını ele almak olmuştur.

Bu filmle Hrant Dink’in ölümsüzleşmesini de istedim. Filmde, Hrant Dink’in öldürülmesiyle her yıl yürüyüş düzenleyen insanların sesi olmaya çalıştık. Ne kadar etkili olduğunu bilmiyorum ama bu düşünceyle yola çıktım.

Filminiz festivallere da katıldı, değil mi? Festivallerden bahsedebilir miyiz?

2010 yılında “Su Çatlağını Buldu” hikâyesini kısa film senaryosu haline getirmek istedim. Agos’a gidip Pakrat Estukyan’la görüştüm. Daha sonar Hrant Dink’in kızıyla görüştüm. Sağ olsunlar, çok sıcak davrandılar. Hikâyeyle ilgili detaylarla ilgilenmeye, bilmediğim noktaları öğrenmeye çalıştım. Bu beni yaralayan bir hikâye ve gerçekçi bir şekilde çekmek istiyordum. Gerçek bazen çok acıtıcı olabiliyor, çok mutlu da edebiliyor.

Aslında süreç çok tehlikeli bir noktaydı benim için, çünkü insanlar tarafından bunun nasıl algılanabildiğini bilmiyordum. Süreç işlerken bir sıkıntısı yoktu. Sonrasında süreç gelişmeye başladı. Gene Agos gazetesinin, hocalarım Nilüfer Bingöl ve Vural Bingöl’ün katkıları oldu. Filmi çekerken bayağı zorluk çektik. Sonrasında öğrendik ki, ne kadar sıkıntılıymış. Bazı ekipmanlarımızı bir film şirketinden sağladık. İmece usulü bir film yapmaya çalıştık. Teknik ekip olarak on beş kişiydik. Filmde üç ana karakterimiz vardı. Köy halkı da filmde rol aldı.

Çektiğimiz kısa filmimizi, hocalarımızın da teşvikiyle bir uluslararası film festivaline göndermeye karar verdik. İlk gösterimiz Uluslararası Eskişehir Film Festivali’nde oldu. Sonra Cannes Film Festivali’ne filmi gönderdik. Filmimiz, 31 Mart’ta festivalin Short Corner bölümünde yayınlanma hakkı kazandı. Film belli aşama ve kriterlerden geçtikten sonra kabul edildi. Orada da görüşmeler yaptık, kendi hikâyemi anlatmaya çalıştım. Neyin nasıl olduğunu ifade etmeye çalıştım.

Film T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Sinema Genel Müdürlüğü’nün “Geleceğin Sineması Projesi (2011)” kapsamında desteklenmiştir.

19. Altın Koza Film Festivali’nde, finale kalan öğrenci filmleri arasında “Su Çatlağını Buldu” ile yer aldım.

Sizin de çok etkileyici bir aile hikâyeniz var. Yetişkin yaşında Ermeni olduğunuzu bildikten sonra ne hissettiniz?  Arkadaş çevreniz Ermeni olduğunuzu nasıl kabul etti?

Evet, benim de kendim hikâyem var. “Su Çatlağını Buldu” filminin dışında bir filmim daha var. Bu kendi ailemin hikâyesi. Bir gün Eskişehir’de öğrenciydim, babam arayıp gazete almamı söyledi. Ben şaşırdım, niye bu adam bu saatte gazete almamı istiyor. Akşam saatleriydi… Neyse dediği gazeteleri buldum, aldım ve öğendim ki yetmiş bir yaşındaki dedem vaftiz olmuş ve biz Ermeni’yiz. Dedem bugüne kadar kendi kimliğini saklayıp korkular içinde yaşadı. Hâlâ korkuları ile yaşamaya devam eden, bir yandan da korkuyu bekleyen bir insanın öyküsü bu. Kimse Ermeni olduğunu bilmiyordu. Önce şaşırdım ama çocuklarına ve torunlarına köklerini ifade etmeye çalışan dedemle gurur da duydum. Üstelik yalnız kendim değil, ailemin pek çok bireyi de yeni öğrenmiştir bu gerçeği. Hiç kimsenin bilmediği gerçekle gazete sayesinde yüzleştim.

Bir bayram tatilinde evime geldiğim zaman annem ve benim aramda, dedemin vaftiz olmasıyla ilgili tartışma başladı. Ailemde kaos ortamı oluşmuştu. Herkes farklı bir şey düşünüyordu ‘şimdi ne olur, ne yapacağız’. Ben de bir belgesel çekmeğe karar verdim. İşte böyle gerçekle yüzleştim. Dedem daha dün vaftiz olmasına rağmen korkularını yenemedi. “Hıristiyan gazete” 2000’de çok şey değiştirdi. Dünyada bu kadar dert varken, travma, baskı varken yaşanılan durumlara, bu toplumsal travmalara kayıtsız kalmam intiharım olurdu herhalde. Toplumsal travmaları aşma yolunda sinemanın gücüne inanıyorum.

Yani kendi gerçeğimi anlayarak bir şeyler yapmaya çalıştım. Yaşanan bir dert, travma varsa köklerini anlamalıyız.

Garip bir tepki vardı. Benim arkadaş çevremin bunun algılaması çok zor oldu. Onlar da benim gibi kabul edebilirler, şaşırdılar. Çoğu zaman alay konusu oldu.

Aslında gazete aldığım andan beri yirmi iki yıllık hayatım değişti. ‘‘Ben buymuşum’’ kelimesi, hayatımı tamamen altüst etti. İnsanlar doğduğu ve yaşadıkları topraklar üzerinde kendi kendine, kendi geleneklere göre yaşayamazsa bunun hiç bir anlamı yok. Özgür anlamından bahsediyorum. Yani her insan kendi toprakları üzerinde özgürce yaşamalı.

Aslında Alevi olarak da yaşamazsın, Müslüman olarak da yaşamazsın, kimliksiz de yaşamazsın. Ama insan kendi gerçeğini hiç bir zaman saklamamalı.

Anahit Kartaşyan

Akunq.net

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *