Tanınmış müzik yapımcısı Hasan Saltık, geçen hafta Erivan’ı ziyaret etti. ‘Akunq’ veb sitesi muhabiri Meline Anumyan’ın kendisiyle yaptığı söyleşiyi aşağıda aktarmaktayız.
Soru-Kendinizi tanıtabilir misiniz?
Cevap-Ben 1964 Dersim doğumluyum. Liseden sonra okumadım. Askerliğimi yaptıktan sonra bir müzik şirketinde çalışmaya başladım. Orada istediğim işleri yapamadığım için kendi şirketimi kurdum. Parasız kurdum. Sermayem yoktu. Annemin on üç tane bileziği bozdurarak bu işe başladım. Sonra bugüne kadar Türkiye’de muhalif müzik yaptık. Daha çok ülke yönetimine karşı muhalif genç grupların müzisyenlerini destekledik. 12 Eylül Askeri Darbesi esnasında başka dillerde müzik yapmak yasaklanmış. İlk o dönem bu işlere başladık. Bundan dolayı çok soruşturulup yargılandım. Üç yıl da hapis cezası aldım ama o cezam ertelendi. 12 Eylül’den sonra Anadolu etnik dilleriyle ilgili (Lazca, Süryanice, Kürtçe, Ermenice) çalışmalar başlattım. İlk Ermeni halk türkülerini yayınladık. Yani 12 Eylül Darbesinden sonra Ermeni halk türkülerini ilk yayınlayan biziz.
Soru-Ermeni kültürüyle ilgili başka ne gibi çalışmalarınız oldu?
Cevap-Daha çok Anadolu (Batı Ermenistan-‘Akunq’ veb sitesi yöneticileri) Ermeni halk türküleriyle ilgili çalışmalarımız oldu. Türkiye’deki Ermenilerle ilgili ise… Kınar Grubu gibi kilise koroları var ya, bunlarla ilgili de çalışmalarımız oldu. Anadolu Ermenileriyle ilgili yaklaşık 15’e yakın albüm yaptık. Kişisel ilgimin Dersim olduğu için şu anda bu konuda bir çalışma yapmaktayım. 2001 yılında da Civan Gasparyan’ı çağırdık, Türkiye’de onunla bir albüm yapmıştık. İlk defa da o zaman konser vermiştik. Konser salonunda yer yoktu, dört bin kişilik salonunda beş bin kişi vardı çünkü. Bizim o dönemde yaptığımız ilk Ermeni halk türkülerini 1991’de İstanbul’da yayımlamıştık ve bu büyük olay olmuştu. İnsanlar ilk önce çok şaşırmışlardı, hatta kaset satan bazı satıcılar “Bu satmaz” demişti. Ama bir talep görmüştü ki…
Soru-Bu talebin sebebi neydi?
Cevap-Biz ondan emindik ama diğerleri emin değildi. “Sarı Gelin” türküsünün Ermenicesini mesela ilk biz yayımladık. Ama bizim Ermenilerle ilgili yaptığımız çalışmalar, Türkiye’nin her kesiminde talep gördü. Bana göre (bu benim kendi tezimdir) şu anda Türkiye’de yaklaşık 5-6 milyon Ermeni olduğunu düşünüyorum, yani kendisinin Ermeni olduğunu bilmediği halde… Bizim onları yayımladığımızdan sonra herkes gidip “Aaa, ben bunu nenemden duymuştum”, “Ben bunu dedemden duymuştum” deyip kendi köklerini araştırmaya başladı. Bu, sadece Ermenilerle ilgili değil, başka etnik gruplarla ilgili de yaşandı. Bu öyle enteresan oldu ki herkes Türkiye’de çok şaşırdı, şoka girdi. Ben bunu sadece Ermenilerle ilgili söylemiyorum, mesela mübadeleyle ilgili, Anadolu Rumlarıyla ilgili de biz bir eski çalışma yapmıştık. Orda da herkes şok olmuştu. Bizim yaptığımız albümler, insanların kendi köklerini araştırmalarına çok büyük bir vesile oldu. Çünkü kitap yayımlanmaktan da korkuyordu insanlar, bizim yaptığımız kitap yayımlamalarına da bir şekilde vesile oldu. Yani bizim müzikte yaptığımızlar, bir furya başlattı çünkü çok ilgi gördü. Bu yüzden dolayı Türkiye’deki milliyetçi kesim, bize çok sinirleniyordu. Diğerleri ise “Bu ne cesaret yapıyor” diye şoka giriyordu. Ondan sonra herkes benim vurulacağımı düşünüyordu. Bütün süreç tehditler aldık, şirketimize hatta polis bastı, devlet bir ara şirketimizi kapattı. Kapalı da kaldı. Ama bir şekilde de çok iyi oldu, bizi uluslararası alanlara çok tanıttı. Sonra bizim ürünlerimiz çok satılmaya başladı, yani şirketimiz Türkiye’nin en güçlü beş şirketinden bir tanesi oldu, hala böyledir zaten. Mesela Civan Gasparyan’ı getirttiğimizde Türkiye’de insanlar benzer şeylere bir şekilde alışık değildi. O konsere gelen bütün uluslararası politikacılar, herkes bana “Hasan, senin yaptığın hiç bir politikacı yapamadı” dedi. Hiç bir devlet adamının yapamadığını Hasan Saltık yapıyor diyorlardı. Hrant Dink’le de o dönem tanıştım. Şirkete gelmiş, sonra Gasparyan’ı alıp İstanbul’daki kiliseleri dolaştırmıştık. Beraber Agos gazetesini ziyaret etmiştik. Sonra Hrant’la çok yakın bir dost olduk. O sıkça şirketime gelirdi. Sonuçta bu tür çalışmalarımız hala devam ediyor. O anlamla araştırma işlerimizde çok ciddi bir yere geldik. Ben Dersimli olduğum için, benim annemin annesi de tesadüf kurtulduğu için Dersim’le çok ilgileniyorum. Babam da mağarada haşlamış buğdayla (biz ona hedig diyoruz) 14 gün gizlenerek tesadüf kurtulmuştur. Ben de kişisel olarak Dersim olaylarını araştırmaya başladım. Bu konuyla ilgili o dönem de 1938’deki olaylarla ilgili bütün yapılmış bilgileri, belgeleri ve fotoğrafları buldum. Bunlar kitap olarak hazırlıyorum şimdi. Dersim 1938 kıyımıyla ilgili bendeki bilgiler enteresandır, hala açıklamadım. Bu hareket yapılırken özel milis kuvvetleri de toplanmış ve 1915 olaylarında (Ermeni Soykırımında-Akunq veb sitesi yöneticileri) Ermenileri koruyan, saklayan, hatta yarısı da Ermeni olan Dersimlileri öldürmeğe gidiyoruz diye bir hareket de başlanmış. Yani sadece askeri bölgelerde değil, çevre şehirlerde Ermeni dostlarını öldürmeye gidiyoruz diye milisler toplanmış ve ciddi bir katliam olmuş. Bunu ben ilk defa size söylüyorum. Bende o döneme ait askeri fotoğraflar da var. Katliam yapılırken Ermeni köylerinde çekilen fotoğraflar var bende. Sonra o adamlara ne olduğunu bilmiyorum.
Soru-Bunları nerden buldunuz?
Cevap-O dönemde görev yapmış bütün asker ve komutanların ailelerini, çocuklarını araştırdık. O döneme ait bütün subayların, askerlerin kişisel arşivlerinden aldım. Bu konuda bütün vidyo çekimleri, bu olayları tanıklık edenlerin bantları bizdedir. Zaten gazetelerde 1938’deki Dersim olaylarıyla ilgili yayımlanan fotoğraflar, hala benim yayımladığım fotoğraflardır. Çünkü ben piyasaya 20-30 tane fotoğraf verdim. Ve onlar bir olay oldu. Dersim katliamının ölü listerlerini, gerçek rakamlarını da ilk defa ben yayımladım. Benim sayfamda ve Sabah gazetesinde yayınlandı.
Soru-Size göre Dersim katliamında ölü sayısı ne kadardır?
Cevap-Bendeki raporlara göre; ölü sayısı on üç bin yedi yüz civarındadır. Yaklaşık on dört bin civarında kişi de sürgüne tabi tutulmuştur. İki bin civarında da kayıp var.
Soru-Dersim katliamının özellikle 1915 Ermeni Soykırımı esnasında çok sayıda Ermeninin Dersim’e sığınmış olduğundan dolayı gerçekleştirildiği tezine katılıyor musunuz?
Cevap-Bendeki raporlara göre; sadece Ermeniler değil. Dersim o dönemde, Cumhuriyet kurulduktan sonra zaten biraz başına buyruktu. Ama bunlar bahanesi oluyor işte, hani orda bir isyan varmış gibi suçlama vardı, ama bendeki belgelerde öyle bir şeyin olmadığı açıktır. Asıl neden Alevilik. Orda tek başına bir Kızılbaş şehrinin olmasından çok rahatsızdılar. Bu kin Osmanlı’dan beri vardı. Bana göre Kürt askeri Hamidiye Alayları Ermeni katliamında (Ermeni Soykırımı-Akunq veb sitesi yöneticileri) baş sorumlusudur. Türklerle beraber Kürt askeri Hamidiye Alayları, büyük rol oynamışlardır. Dersim bölgesinin, Hamidiye Alaylarına asker vermediği için ciddi bir düşmanlık vardı. Bunlar Osmanlı belgelerinde vardır. Çünkü Hamidiye Alayları’na asker vermeyen sadece Dersim. Sünni Kürtler buna çok sinirleniyordu. Onlar da aslında Türkler gibi Dersim düşmanı. Çünkü işine din giriyor. Bana göre, Dersim Katliamının asıl nedeni, sadece orda Ermenilerin yaşaması veya ordakilerin Ermenilere destek vermesi değil. En büyük neden Kızılbaşlık sorunudur. Aleviliğin böyle bir şeye tahammülü yok. Bunu bendeki belgelere dayanarak söylüyorum. Orijinalleri bende, onun için söylüyorum. Ben piyasaya sadece birkaç tane fotoğraf, birkaç tane de belge verdim. Bu Türkiye’de olay oldu zaten. Ancak ben bütün belgeleri açıklamadım zira kitabım daha bitmedi. Kitabım yakında çıkar. Dersim olaylarıyla ilgili şimdiye kadar yazılmış kitapları altüst edecek bir kitap olacağını diyebilirim. Bütün anlayışı yok edecek. Ciddi enteresan şeyler var yani.
Soru-Ermeni kültürüyle ilgili yeni projeleriniz var mı?
Cevap-Şimdi Gomidas’la ilgili bir çalışma yapılıyor. O bitmek üzere. Gomidas’ın yayımlanmamış eserleri, Kütahya’dan, teyzesinden derlenen bir türkü ve kendi derlediği Türkçe, Ermenice, Kürtçe türkülerden oluşan özel bir albüm yapılıyor. Zaten bir tane yayımlamıştık. Bir de Hampardzum Limoncıyan’ın Notaları CD’sini de yayınlamıştık. Sonra Mikail Aslan’ın “Petag” albümünü de biz hazırlamıştık. Biz İstanbul’daki hemen hemen bütün Ermeni korolarının dini müziklerini yayınladık.
Soru-Türkiye’nin çeşitli etnik gruplarının kültürlerini yansıtan CD’lerin yayımlanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cevap-Bunlar daha önce yapılamıyordu. Daha önce baskı vardı. Cumhuriyet ideolojisi farklıydı. Bir insanın bir kültürünü, anadilini yasaklamak kadar saçma sapan bir şey olamaz! Biz de buna karşı çıktık. O konuyla ilgili bayağa eziyet çektik ama başarılı olduk. Ondan sonra herkes, bizden cesaret alıp bir şey yapmaya başladı. Bir insanın anadili yasaklanamaz çünkü. Ama maalesef Cumhuriyet kurulduğunda o ideoloji başarıya ulaşmış çünkü Ermeni, Kürt, Laz birçok türküleri hep Türkçeye çevirmiş, ve bunlardan derleme yapılmadığından dolayı bazı insanlar da korkmuş, hep torunlarına Türküm deyip Müslümanlaşmışlar. Bu baskıcı asimilasyondan dolayı da binlerce Türkü, Ermenice olsun, Süryanice olsun, Kürtçe olsun, Zazaca olsun, Lazca olsun, kaybolup gitti. Halbuki eğer o dönemin politikacıları bunların kendi zenginlikleri olduklarını düşünerseydi, şimdi Türkiye çok farklı noktalarda olurdu diye düşünüyorum.
Akunq.net
Leave a Reply