Mezartaşları yok olmaktan kurtuldu

Sarkis Seropyan

Beyoğlu’nda, kentsel dönüşüm projesi kapsamında yapılan kazı çalışmaları sırasında, üzerinde Ermenice yazıların olduğu bir mezartaşı bulundu. Mezartaşı, Kasımpaşalı vatandaşların duyarlılığı sayesinde, hafriyatta çıkan molozlarla birlikte atılmaktan son anda kurtuldu. 

2 Haziran Perşembe günü, Kasımpaşa Bedrettin Mahallesi’ndeki yol kazısı sürerken, dozer sert bir cisme çarptı. Çalışmayı yürüten işçileri cismin etrafını kazıyınca, ortaya bir mezartaşı çıktı. Bu sırada alana giren Bedrettin Mahallesi Koruma Derneği Başkanı Süleyman Songur, mezartaşının üzerinde Ermenice yazılar olduğunu fark ederek, çalışmada çıkan molozlarla birlikte atılacak olan taşın korunmaya alınmasını sağladı.

Mezartaşının fotoğraflarını çekerek Ermeni dostlarıyla paylaşan, Anıtlar Kurulu’nu devreye sokan ve ardından konuyu basına ileterek kamuoyunun ilgisini çekmeye başaran Songur, Agos’a yaptığı açıklamada, tarihi ve kültürel yapıları korumak için mücadele ettiğini söyledi. 

Osmanlı dönemine ait çok sayıda ahşap yapının korunabildiği ender semtlerden biri olan Bedrettin Mahallesi’ne sahip çıkmaya çalışan Songur, tepkisini şu sözlerle dile getirdi: “1700’lü yıllara ait haritalara bakıldığında, mahallenin dokusunun büyük oranda korunduğu görülüyor. Kentsel dönüşüm projeleriyle buraları yıkmak istiyorlar. 20 yıldır ‘Burası SİT alanı’ diyerek evimize bir çivi dahi çaktırmayanlar, şimdi kepçe-kazmayla yıkıma geliyorlar” dedi. 

Kurtuluş semtinde dünyaya geldiğini belirten Songur, Bedrettin Mahallesi’nin, Kurtuluş’a benzer bir sosyal dokusu olduğunu vurguluyor: “Burada da, Kurtuluş’taki gibi, farklılıkları benimsemiş, bir arada yaşayan insanlar var. Ben Ermeni yayaların kucağında büyüdüm. Nadya yayamız vardı, çocuklara horoz şekeri verirdi. Ramazan’da iftar yemeği verirdi komşularına. Böyle bir kültürden geldim. Hrant Dink çok saygı duyduğum biriydi, cenazesindeki yüz binlerden biri de bendim. Bu mezartaşı bulununca, yok edilmesini önlemeyi görev edindim.” 

Mezartaşlarının dili
 
Türkiye’de tarihsel anıtlar ve kalıntılarla ilgili bazı taşların yerinden oynadığı kesin. Örneğin, önceleri dinamitle patlatılan, askeri nişangâh olarak top atışına tabi tutulan, definecilerin kazma-kürekle yok ettikleri, taşları inşaatçılar tarafından yeni binalarda duvar taşı veya bazı evlerde bezek taşı olarak kullanılan Ermeni kiliselerinin ve tarihsel anıtların korunması gerektiği yönünde bir bilinç, geç de olsa oluşmaya başladı. 

Daha önce tarihsel bölge olduğu için SİT alanı ilan edilen Kasımpaşa Bedrettin Mahallesi sakinlerinin, eskiden beri oturdukları ve bir çivi çakılmasına bile izin verilmeyen evlerinin, yol yapımı nedeniyle yıkılması kararına direnmek üzere bir dernek kurmuş olması, bu kanımızı destekliyor. 

Bedrettin Mahallesi Koruma ve Kalkınma Derneği üyeleri, kaldırım taşlarının ve molozların yığıldığı boş alanda bulunan Ermenice yazılı bir mezartaşını bölgenin tarihsel değerinin göstergesi olarak değerlendirmiş. Danıştıkları kişiler, mezartaşındaki isim benzerliğinden esinlenerek, taşın Kanuni Sultan Süleyman’ın hayatını kurtaran Vanlı Ermeni aşçı Apraham’a ait olduğunu söylemişler. Ardından medya olay yerine doluşuvermiş. Mahalle muhtarı ise bu taşın başka yerlerden getirilip molozların arasına bırakıldığını iddia etmiş. Doğal olarak, mahalleli evlerini korumak, muhtar ise bağlı olduğu siyasi partinin yol çalışmasını hızlandırmak istiyor. 

Kitabeyi okuyor, mezartaşının Vanlı Apraham’a değil, Vanlı Hacı Sarkis oğlu Hacı Der Apraham adlı bir papaza ait olduğunu, sadece tarih satırının aşınma nedeniyle okunamadığını belirtiyoruz. Bunun üzerine dernek üyelerinin bize gösterdiği diğer lahitlerden 1782-83 tarihini net olarak okuyor ve bu mezartaşlarının devşirme değil, bu bölgeye ait olduğu kanısına varıyoruz. Ancak taşların Kasımpaşa’da yanıp yok olan Nusaybinli Surp Hagop Kilisesi’nden daha eski olduğunun da altını çiziyoruz. 

Kilisenin tarihçesine göz attığımızda, Kasımpaşa’nın tepelerinden birinde, tersanede çalışan Ermeni işçiler için 1811 yılında bir şapel yapıldığını, ancak Surp Hagop Mıdzpına adlı yapıtın, 1859 yılında, yanı başında bir de okulu bulunan bir kiliseye çevrildiğini görüyoruz. 1919 yılındaki bir yangında ahşap olan iç bölümleri yanan kilise bir daha açılamamış, yıkılmaya terk edilmiş, 1926 yılında da molozu kaldırılıp yok edilmiş. Verilen bilgilerden, kilisenin hamisi Hagop Noradungyan’ın 1898’de kilisenin avlusuna gömülmüş olduğunu, ancak 1926 yılında oradan alınıp Şişli Ermeni Mezarlığı’nda yeniden toprağa verildiğini öğreniyoruz. 

Eski resimlerden ve bazı araştırmacıların çalışmalarından edindiğimiz kanıya göre, sözü geçen kilisenin bulunduğu tepe şu anda yol geçirilmeye çalışılan yer değil. Burasının semtin mezarlık alanı olması kuvvetle muhtemel. Mezarlıklara ülkemizde nasıl davranıldığını ise, Pangaltı Ermeni Mezarlığı’nın mezartaşlarının Hilton Oteli, Kervansaray vb. binaların temellerinde ve Taksim İnönü Gezisi’nin yer kaplamasında kullanılmasından biliyoruz.

Agos, Sayı:792

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *