Bu toprakların dört bucağında yüzlerce Ermenice gazete, dergi yayımlandı. 1915 ile birlikte bu yayınlar da ölüm yolculuğuna çıktı. Tümüne yakını yok oldu, çok azı ayakta kalabildi. Elbette yeni doğumlar da gerçekleşti. Bu konuda Agos’un 10 Ekim 2008 tarihli, 653. sayısında, bu köşede yayımlanan ‘Ermeni Süreli Yayınları – Kısa Bir Türkiye Turu’ başlıklı yazıya tekrar bir göz atmanızı öneririm.
Günümüz Türkiyesi’nde Marmara ve Jamanak adlı 2 adet günlük, bir de haftalık Agos gazetesi yaşamını sürdürüyor. Ayrıca Jbid adlı aylık bir çocuk dergisi ve birkaç okulumuzun düzensiz aralıklarla çıkardığı dergiler bulunuyor.
Ermeni süreli yayınları tarihinde, ‘Marmara’ adını taşıyan iki gazete var. İlki 1924-1926 yılları arasında yayımlandı, diğeri ise 1940’ta yayımlanmaya başlayıp günümüze kadar ayakta kalmayı başardı. Bu haftaki sohbetimiz, ilki üzerine olacak.
Manuk Aslanyan ve ‘Marmara’
Yayın hayatına 1924’te başlayan Marmara gazetesinin kökleri, 1909-1924 yılları arasında yayımlanan Aravod (Sabah) gazetesine dayanır. Marmara, aynı zamanda Azadamard, Araçamard, Artaramard, ve Cagadamard gibi, birbirinin devamı niteliğindeki gazeteler zincirinin bir halkası olur. Bu gazetelerde Rupen Zartaryan, Hagop Cololyan (Siruni), Keğam Parseğyan, Şavarş Misakyan gibi önemli Ermeni aydınlar çalışır. Marmara gazetesi, Cagadamard’ın devamı olarak, 1924-1926 yılları arasında İstanbul’da Manug Aslanyan tarafından yayımlanır.
Aslanyan, 1890’da Hizan’da (Bitlis) doğdu. 1908’de İstanbul’a gelerek Mekteb-i Sultani’yeden mezun oldu. 1918’den sonra öğretmenlik yaptı. Okullar için Ermenice fizik kitapları bastı. 1937’de Suriye’ye, oradan da Beyrut’a gitti ve 1944’te orada vefat etti.
Marmara gazetesi 1926 yılında son verdiği yayınına, 1927’de, yine Manug Aslanyan’ın yönetiminde, ‘Aztarar’ (Haberci) adıyla tekrar başlamış ve 1937 yılına kadar devam etmiştir.
Ermenice gazetelerde de aşk, töre cinayetleri, intiharlar, ekonomik kriz, sahtekârlıklar gibi haberler eksik olmaz. Marmara gazetesinin 29 Ağustos 1926 Pazar tarihli sayısında yer alan, ‘hayatın içinden’ bir grup haberi okuyalım.
Namus belası…
Adana köylülerinden çoban Ahmet, bir süredir Durmuş’un karısına göz dikmekte ve ona sürekli laf atmaktaymış. Ahmet’in bu davranışı Durmuş’un kulağına da ulaşmış. Durmuş, namuslu bir koca olarak öç almayı düşünmüş ve bir gün sürüsünü yaymak için Ahmet’in otlağının yakınlarına getirip koyunlarını oraya doğru sürmüş. Akşam olmasını beklemiş. Karanlık bastıktan sonra, Ahmet’in uykuya dalmasını fırsat bilerek koca bir taşla Ahmet’in kafasını ezmiş. Durmuş’un intikam hırsı bu kadarla da kalmamış ve Ahmet’in ölüsünü taşlarla örtmüş. Daha sonra, cinayeti örtbas etmek için ölüyü biraz daha uzağa taşıyıp gömmüş.
Olaydan haberdar olan polis, araştırma başlattı.
İsak’ın intiharıDoğu Ülkeleri Fransız Bankası’nın [Banque Française des Pays d’Orient] Adana şubesi görevlilerinden Musevi İsak ağzına bir şarjör mermi boşaltarak intihar etmiş. İntiharın sebebi İsak’ın nişanlısının kendisine soğuk davranmasıymış. İsak nişanlısının sıcak davranması için çok çaba sarf etmiş, ancak başarılı olamamış ve hayatına son vermiş.
İsak’ın, kendisine çok benzeyen Meşolam adlı bir kardeşi varmış. İsak’ın nişanlısı intihardan bir süre sonra Meşolam’a rastlamış ve onu İsak zannedip “Vay İsak, demek sağsın!” diyerek kollarına atılmış.
Dörtyol portakalları için pazar aranıyor
Dörtyol bahçelerinde 150 milyon portakal yetişiyordu. Harb-i Umumi’den sonra bu bahçelerin çoğu neredeyse soyulmuş, tarumar edilmişti. Bu yıla ait hasılatın 50 milyon portakala ulaşacağı tahmin ediliyor. ‘Türk Sözü’ adlı gazete, portakal tüccarlarının ürünlerini ihraç etmek için yeni pazarlar aradığını, ancak ne yazık ki şimdiden umutsuzluğa kapıldıklarını, en büyük şikâyetlerinin ise ihracat vergisi ve pazar yokluğu olduğunu yazdı. Gazetede, ayrıca, ürün toplanana kadar ihraç edilecek pazarlar bulunamaz ise, bir milyon lira değerindeki ürünün çürümeye terk edileceği belirtildi.
Sahte mühür
Yabancı vapur acentelerine ait mühürleri inceleme görevi, gümrük genel müfettişlerinden Fethi Bey’e verildi.
Bu incelemeye, İstanbul’da yabancı vapur acentelerinde sahte mühür bulunması nedeniyle ihtiyaç duyuldu. Şu ana kadar Mesajer Acentası’nın mühürleri incelendi. Fethi Bey şimdi de ‘Service Maritime’ ve ‘Lloyd Triestino’ şirketlerinin kullandığı mühürleri incelemektedir.
Marmara gazetesinde ciddi ve önemli sayılacak haberler de eksik olmaz. Günümüzde hâlâ tartışılmakta olan anadilde eğitim konusu, tam 85 yıl önce de gündemdeymiş. Kısa bir haber okuyalım:
Azınlıklar Kongresi’nin kararları
Cenevre Milli Azınlıklar Kongresi çalışmalarını tamamlayarak aşağıdaki kararları açıkladı:
1. Devlet dilinin sadece idari niteliği olacak.
2. Azınlıkların, okullarını koruma ve kendi dilleriyle eğitim yapma hakkı olacak.
3. Hükümet ile azınlıklar arasında doğacak sorunların çözümü için karma komisyonlar oluşturulacak.
Kongre önümüzdeki yıl da toplanacak.
Gelecek hafta yeni bir yayın ve yeni haberlerle birlikte olacağız.
Agos, Sayı:781
25 Mart 2011
Leave a Reply