Ruhani Kurul’un Son Basın Bildirisi İle İlgili Görüşler-6

DEVLETLE İLİŞKİLERDE PATRİKHANENİN YANINDA VE BİRLİK HALİNDE OLMAK 

Patriklik seçimi süreci ile ilgili mütevazı son sözümüzü söylemeden önce cemaatin Başepiskopos Aram Ateşyan’a bir gönül borcu olduğunu hatırlatmakta yarar görüyoruz. Son yıllarda Başepiskopos Aram Patrik Hazretlerinin sağ kolu olarak çok çalıştı, Patrikhane’nin müzesini düzenledi, oraya buraya dağılmış kiliseye ait çok değerli bir çok eşyanın yok olmasını engelledi, ve tüm bunların ardından Patrik Hazretlerinin hastalığı ortaya çıkıp da görevini yapamaz hale gelince doğan boşluğu doldurma ve işyeri yürütme görevini üstlendi. Başepiskopos Aram bugün de ağır bir çalışmanın yükü altında. Biz bunları görmezden gelemeyiz, Başepiskopos Aram’a nankörlük yapamayız. 

Ancak Başepiskopos Aram’ın da, sırtına çok zor bir dönemin sorumluluğu yüklenmiş biri olarak, zor da olsa düzeltmesi gereken bir zayıf noktası var. Bu zayıf nokta kendisi hakkında bazen haklı eleştiriler, çoğu zaman da çok haksız suçlamalar yapıldığında yaralanma ve sinirlenmeye olan meylidir. Başepiskopos Aram, tüm bilge liderler gibi, davranışlarını başkalarının kendisi hakkında yazdıkları veya söylediklerine göre değil, kendi aklı ve vicdanı doğrultusunda, doğru bildiği yoldan giderek ve etrafına güvenilir ve deneyimli danışmanlar ve çalışma arkadaşları toplayarak düzenlemelidir. Liderlerin bazen bizim bilmediğimiz verilere de sahip olduklarını burada unutmamamız gerekiyor. 

Başepiskopos Aram’ın hiç de imrenilecek bir durumda olmadığını da kabul edelim. Kendisinin hala Patriklik seçiminin üç resmi adayından biri sıfatını taşıdığını ve etkin ve iş başında bir Patrik eksikliği sorunu ile bu sıfatın rahatsız edici baskısı altında mücadele etmek zorunda olduğunu unutmayalım. Kendisi için diğer iki aday gibi bugünkü sürecin dışında kalıp Patriklik seçimi sorununun gelişmelerini ve çözümünü beklemek çok daha hayırlı olurdu. İktidarda olanın her gün biraz daha yıpranması ve muhalefette olanın her gün biraz daha güçlenmesi değişmeyen bir kuraldır. Bu kural siyasal ve sosyal yaşamda hiç değişmez. Vekil olarak çalışmayı kabul etmek, bir vekil olarak sürekli saldırılara ve eleştirilere uğrayacağı, ister istemez bazılarının sevgi ve desteğini kaybedeceği için ve ileride Patrik seçilme şansını kaybedeceği için, Başepiskopos Aram’ın çıkarlarına aykırıdır. Başepiskopos Aram “zararı yok, ben bir iki yıl Genel Patrik Vekili olayım, ondan sonra ne isterse olsun, isterlerse beni Patrik seçmesinler” şeklinde yüzeysel düşünecek kadar ileriyi görme yeteneğinden yoksun mudur yani? Hayır, değildir. O halde, başkaları bizle aynı görüşte olsun veya olmasın, onun bugünkü süreçte ve bu sorunun çözümünde başlıca rolü üstlenerek kendisini feda ettiğini kabul etmek gerekiyor. 

Ancak karşı tarafın, bırakın değerlendirebilir olduğunu düşünmeyi, aksine kesinlikle kınadığımız, tutumunu da unutmamak lazım. Bir takım Ermenice veya Türkçe gazetelerde Patriklik seçimi lehine ve Başepiskopos Aram aleyhine kışkırtıcı yayınlar yapılıyor. Fikir özgürlüğü çerçevesinde görüş açıklayan ve önerilerde bulunan cemaatimizde isim sahibi, geçmişte cemaate hizmet etmiş bir kaç kişi de bu yayınlara söylemleriyle katılıyorlar. Söylemlerinin yıkıcı kışkırtmalara ve propagandalara alet edilmesine izin vermedikleri sürece bizim bunlara itirazımız yok. Ancak bu kişilerin yanında bugüne kadar cemaat için işe yarar hiç bir iş görmemiş veya varlık göstermemiş, belki kilisenin yolunu dahi bilmeyen, aralarından bazıları Ermenice bilmediği için örf ve geleneklerimizin tadını ve anlamını tam kavrayamamış, bu yüzden de bir çok hayati soruna yeterince vakıf olmayan başka yazarlar veya kendi kendine durumdan “vazife” çıkarmış olanlar da var ve bunlar Ermeni çevrelerinde kalem oynatarak bir yandan yanlış anlaşılmalara yol açma pahasına sorunları bizim dışımıza taşıyorlar, bir yandan da güya o kadar taraftarı oldukları çözümü ne kadar zorlaştırdıklarını da fark etmiyorlar. Bunların bu duruşlarının bu cemaatin bilinçli ve yapıcı duruş sergileyen veya sorunların çözümü için görev üstlenen deneyimli ve örf ve geleneklerine sadık üyeleri için ne kadar nahoş göründüğü hakkında hiç fikirleri yok mu acaba? 

Başepiskopos Aram bu türden yayınların hedefi haline gelenlerden biri ve onun ister istemez bu olumsuz yayınların etkisinde kaldığını düşünmek mümkün.
Birbirimizle ne kadar görüş ayrılığı içinde olursak olalım bu bölünmüşlüğe son vermemiz gerektiğini söylersek kaç kişiye sözümüz ulaşır, kaç kişiye kardeşlik ve beraberlik çağrısı yapmış oluruz bilmiyoruz. Köprüden güven içinde “birlikte” geçmenin tek yolu, ne kadar da karşıt görüşte olursak olalım, birbirimize el uzatarak ilerlemektir, birbirimizi öteye iteleyerek değil. Olanaksızın peşinde koştuğumuzu zannedenler olacaktır belki, ancak daha önce de söyledik, şimdi de tekrarlayacağız. Hemen hemen hepimiz bir Patriklik seçiminin yapılmasını istiyoruz. Hemen hemen hepimiz hasta Patrik Hazretlerinin sıfatının ve manevi otoritesinin korunmasını istiyoruz. Hemen hemen hepimiz (gerçi bazılarının kesinlikle bilgisi yok) bugün kullanılamayan ancak hala üzerimizde manevi baskısı olan ve mümkün olduğu sürece sadık kalmamız gereken bir nizamnamemiz olduğunu biliyoruz. Hepimiz ruhanilik müessesesinin İstanbul’da diğer üç ana Ruhani Merkezimizde olduğu kadar güçlü olmadığını biliyoruz, ve nihayet hepimiz bu sorunların çözümleri için devlet talimatlarına veya telkinlerine muhatap olduğumuzu, bu nedenle sorunumuzu doğru olarak ve birlik içinde, tek bir ağızdan devlete götürmenin, aramızda ayrılık olduğunu ve farklı şeyler istediğimiz izlenimini yaratmamanın şart olduğunu, bunun hayati önemi olduğunu, hepimizin omuzlarına tarihi bir sorumluluk yükleyen bir şart olduğunu biliyoruz. Gerisi ayrıntıdır. Kime söylüyoruz, kim bizim dilimizden anlar bilmiyoruz, fakat söyleyeceğiz. Sevgili dostlar, gelin bu sorunu birbirimizle kavga etmeden, Patrikhaneyi temsil edenlerle kavga etmeden, Başepiskopos Aram’ın işini zorlaştırmadan çözelim. Birbirimizden farklı düşünüyor olabiliriz, Patriklik seçimi için adaylığını koyan üç ruhaniden birini veya ötekini destekliyor olabiliriz, cemaat içinde bazı önemli kişiler kendi aralarındaki sorunları Patriklik seçimi sürecine yansıtıyor olabilirler, daha bir çok başka etkenler olabilir, fakat gelin belirli bir süre için tüm bunları bir parantez içine alalım, devlet ile bu sorunu çözmek için Patrikhanenin yanında yerimizi almanın hepimizin çıkarına olduğuna ikna olalım. Bu şekilde ifade etmekte sakınca yoksa, “kavgayı erteleyelim” diyelim. 

Üzerinde konuşmaktan anlaşılabilir insani nedenlerden dolayı kaçındığımız çok önemli bir nokta daha var. Patrik Hazretlerinin sağlık durumunun ne yönde geliştiği konusu. Hepimiz Patrik Mesrob II Hazretlerinin hastalığı nedeniyle ortaya çıkan bu sorun için meydana döküldük ancak aramızdan çok azı doktorların hastalığın gidişatı hakkında ve kaçınılmaz son hakkındaki görüşleriyle ilgili gerçek bilgi sahibi. Kolay değil ancak burada romantizmin cemaatimizin çıkarları yanında ikinci planda kaldığını çekinmeden söylemek lazım. Doktorların görüşü nedir? Eğer Patrik Hazretlerinin uzun yıllar yaşayacağı görüşündeyseler o zaman sorun farklı olacak, aksine eğer doktorlar durumun kısa bir süre sonra kaçınılmaz sonla noktalanacağı görüşündeyseler o zaman sorun doğal olarak farklı olacak. Bilgilendirilelim ve hiç bir şey görmeden başkalarına yol gösteren körlere dönüşmeyelim.

R.H.

ID:768
Tarih:10.12.2010

http://www.hyetert.com/yazi3.asp?s=0&Id=768&DilId=1

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *