Ordu Pazarı ve Diran Şen

Güven Bayar

Dedem Diran Şen; Karadenizliydi, Orduluydu ve mağazasının adı da Ordu Pazarı idi…

Ordu Ermenilerinden Diran Şen’in dükkânı, Kapalıçarşı İç Bedesten’in Kuyumcular Bölümü’nde, hemen girişteki sağ köşede yer alırdı. “Ordu Pazarı” adıyla işlettiği bu küçük dükkân, kimi zaman büyük mağazalardan bile daha yoğun olurdu. Kuyumcular bölümündeki “Çarşı Karakolu” bile, esnaflar arasında bir anlaşmazlık çıktığında, arabulucu olarak Diran Şen’in devreye girmesini isterdi.

Diran Şen’i torunu Hrant Topakian’dan dinleyelim:

Rahmetli dedem Diran Şen, Ermeni cemaatinin kanaat önderlerindendi. Dedem Başbakan Adnan Menderes’in kuyumcusu ve çok yakın dostuydu. Merhum Menderes İstanbul’a geldiğinde dedemin Tarabya Sümer Korusundaki evinde misafir edilirdi. Dedem aynı zamanda Kapalıçarşı Kuyumcular Cemiyeti Başkanlığının yanı sıra Yedikule Ermeni Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanıydı. 1960 darbesi sonrası, Başbakan Menderes ile aile dostlukları yüzünden Balmumcu Kışlasına götürüldü. Ortaköy’ün üst tarafında bulunan Balmumcu Kışlasında, Başbakan Menderes yüzünden uzun süre acımasızca hırpalandı ve işkence gördü. Eve sağ salim döndüğünde parmaklarında tırnak kalmamıştı. Kendisine başbakanın Kapalıçarşı’daki mağazasından satın aldırdığı yüzüklerin hesabı acımasızca soruldu. Dedem Karadenizliydi, Orduluydu ve mağazasının adı da Ordu Pazarı idi.

Dedemden en çok istedikleri, “başbakanın mağazasından satın aldırdığı yüzükleri devlet kesesinden ödediğini” söylemesi ve bu yolda başbakanın aleyhine yazılmış bir ifade tutanağını imzalayıp yalancı şahitlik yapmayı kabul etmesiydi. Kendisi hazırlanan bu gibi iftiralar ve yalan beyanlarla dolu ifadeyi reddedip imzalamadığı için türlü türlü eziyetlerden geçirildi ve nihayetinde serbest bırakıldı. Dedem derdi ki “Menderes aileden çok zengindi, satın aldırdıklarını cebinden öderdi” bunu da yakinen biliyorum.

Oysa ki 6-7 Eylül olaylarında yaşananları babam şöyle anlatmıştı;

“Olayların başlangıcında ilk saldırının saat 19.00 sıralarında Pangaltı’da (şimdiki Ramada otelinin olduğu yerdeki) Haylayf Pastanesi’nde ve eş zamanlı olarak Beyoğlu’nda başgösterdiğidir. 6 Eylül akşamı başlayan ve yaklaşık dokuz saat süren olaylarda (aralarında iki Ortodoks papaz da olmak üzere) 15 Rum ve bir Ermeni vatandaş hayatını kaybetmiş, 32 Rum da ağır yaralanmış; ardından binlerce gayrimüslim göç etmek zorunda kalmıştı. Bu trajik gelişmeler üzerine sıkıyönetim ilan edilmişti. Babamın anlattıklarına göre “İstanbul’un bazı semtlerinden gökyüzüne dumanlar yükseliyordu. Şaşkın şaşkın evin yolunu tuttuğumuzda yağmaya gelenlerin ellerindeki aynı boy ve ebatta kesilmiş sopaları görmekteydim. Azınlıklara ait mağazaları hem yağmalıyor, hem de mallarını kaldırımlara taşıyıp yakıyorlardı. Ortalıkta ne yangınları söndürecek itfaiye ne kargaşayı önleyecek polis vardı.” Babam dayısı ile birlikte yardım çağırmak için Feriköy karakoluna gittiklerinde karakolun kapısına kilit vurulmuş olduğunu bana yıllar sonra anlatmıştır. Bu arada, evlerinin pencerelerine Türk bayrakları asanlar ile cesur Türk komşularının direnişleri tarafından korunanlar, canlarını ve mallarını kurtarabilmiştir.

Dedemin erkek kardeşi Apraham Şen’in Taksim’de Amerikan arabaları satan bir oto galerisi vardı. Maalesef yağmadan nasibini aldı ve üzüntüsünden kanser oldu. Londra’da uzun yıllar kanser tedavisi gördü fakat benim doğduğum 1965 yılında hayatını kaybetti. İstanbul’da Rum, Ermeni ve Yahudilerin önceden işaretlenen ev, iş yeri, okul, ibadethane ve mezarlıklarına yönelik, ellerinde tek tip sopalarla, kazma, balta gibi kırıcı ve kesicilerle planlı bir uygulama başlatıldı. Yakma, yıkma, kırma, yağmalama, öldürme, yaralama ve tecavüzler derken, İstanbul’un üzerinden bir karabasan geçti. İstanbul alt üst oldu. Varoşlar şehre indi. Eylemlerin ardından yedi göbek Rumlar ülkeyi terk etti. İstanbul’un eşsiz kültür mozaiği 6/7 Eylül olaylarıyla yerle bir oldu. Şehir şehirlikten çıktı. Taşralaştı. Parlayan yangınlar etrafı sardı. 74 Rum Ortodoks kilisesinden 70’inde yangın çıktı. Meryem Ana ikonaları, yağ kandilleri, gümüş şamdanlar, buhurdanlıklar, haçlar, adak eşyaları, tasvirler, mozaikler, freskler tuz buz olup ortalığa saçıldı.”


T24 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *