Alaturka apartheid rejimi!

mehmet y yılmaz

Mehmet Y. Yılmaz

Irksal ayrımcılığın kurumsallaşmış rejimi anlamına gelen “apartheid”, icat edildiği Güney Afrika’da terk edildi ancak Türkiye’de ayrımcılık, muhalif kişileri ve kitleleri ötekileştirip, ezmek üzerinden devletin her kademesinde kendine göre bir karşılık buluyor. Yakında bu rejimin de bir ismi konacaktır elbette ama şimdilik şöyle diyebiliriz: Alaturka apartheid rejimi!

Alaturka apartheid rejimi!

“Apartheid” kelimesi Güney Afrika’da yaygın olarak kullanılan Afrikaans dilinde “ayrı olmak” anlamına geliyor.

Siyaset biliminde, bir ırksal grubun diğer bir ırksal grup üzerinde kurduğu kurumsallaşmış baskı ve tahakküm rejimini tanımlar.

İcat edildiği Güney Afrika’da terk edileli çok oldu ama halen İsrail’de elle tutulur bir şekilde hayatta. İsrail yasaları, Filistinlilere, “Yahudi olmayan Arap” statüsüyle tanımlanan aşağı ve ayrı bir grup olarak muamele ediyor.

Türkiye’nin tek adam rejimi de yasal olarak kurumları oluşmamış olsa da uygulamadaki tutumuyla apartheid rejimi ile “yakın akraba” sınıfında konumlanabilir.

Türkiye’de söz konusu olan ayrımcılık, ırk ya da dini inançlar temelinde kurumsallaşmış bir ayrımcılık değil.

Alaturka apartheid rejimi, muhalif kişileri ve kitleleri ötekileştirip, ezmek üzerine kurulu.

Son örneğini bu hafta yaşadık.

Pazartesi günü gözü dönmüş bir grup İstiklal Caddesi’nde bir linç eylemi gerçekleştirecekti.

LeMan dergisinin İstanbul Beyoğlu’ndaki binası önünde toplanan grup

Bu eylem, polisin izni ve gözetimi altında yapıldı.

Öldürmekten, yakmaktan söz eden, vatandaşın malına zarar veren bu kitleye polis müdahale etmedi, gözaltına alınan olmadı.

Polis bunlara o kadar kibar davrandı ki İçişleri Bakanı ricacı oldu, “lütfen” bile dedi.

Aynı polis bu eylemden iki gün önce Yoğurtçu Parkı’nda TİP’in kimseye zarar vermeyi amaçlamayan açık hava toplantısını dağıttı, parti üyelerini ve yöneticilerini ters kelepçeyle gözaltına aldı.

Aynı polis, Ortaköy’de “LGBTİQ+ onur haftası” için toplananlara da saldırdı, copladı, gözaltına alınanlar oldu.

Türkiye’de toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak izin almayı gerektirmeyen anayasal bir hak. Bu hakkın sınırlanmasının bir tek meşru nedeni var: Toplantıyı düzenleyenler çevreye zarar vermeye yönelik davranışlarda bulunurlarsa…

Alaturka apartheid rejimi altında yaşadığımız için tersi oluyor: Barışçıl gösteri yapanları polis engelliyor, dövüyor, gözaltına alıyor. Buna karşın mala mülke zarar veren, ele geçirdiklerini linç etmeye odaklanmış bir grubun gösterisini izlemekle yetiniyor, kimseyi gözaltına almadığı gibi dağıtmak için harekete de geçmiyor.

Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğunun 100. gününde Saraçhane’de düzenlenen eylemde 42 kişi gözaltına alındı

Kâğıt üzerinde kurumsallaşmış bir rejim değil bu ancak fiilen uygulamada ve sonuçlarını her gün yaşıyoruz.

Ancak KHK yöntemiyle mesleğini yapmasına engel olunanlar açısından bakarsanız apartheid kurumsallaşmış bir uygulama.

Aleyhine verilmiş bir mahkeme kararı olmayan vatandaşlar, idari bir emirle mesleklerinden atılıyorlar ve başka yerde çalışıp, hayatlarını sürdürebilmeleri de engelleniyor.

Henüz eski Güney Afrika ya da günümüzdeki İsrail gibi bir ırklar hiyerarşisi oluşmuş değil ama ayrımcılık devletin her kademesinde kendine göre bir karşılık buluyor.

Akademik kariyer yapabilmekten tutun da kamu kesiminde işe girmeye, kamu kesiminde terfi etmeye kadar geçerli olan bir ayrımcılık var.

Sadece orada değil, iktidarın hoşuna gitmeyen bir sosyal medya mesajı yayınlamak bile bir oyuncunun ömür boyu TRT dizilerinde rol alamaması ya da oynamakta olduğu diziden çıkarılması sonucunu yaratabiliyor.

İktidarın eski belediye başkanlarının sayıları düzinelere varan yolsuzluk dosyalarına hiçbir savcı elini sürmüyor.

Ama muhalefet partilerinden birinin belediye başkanıysanız yukarıdan gelen bir kaş göz işareti bile hapsi boylamanıza neden olabiliyor.

Anayasa’ya göre herkes kanunlar önünde eşit görünüyor ama bazıları herkesten daha eşit.

Desen: Tan Oral

Kendilerini bir vesayet kurumu olarak görüyorlar, vatandaşların neyi izleyebileceğine, neyi izleyemeyeceğine, neyi ne kadar eleştirebileceğine, neyi okuyabileceğine kendileri karar vermek istiyor.

Hatta Ankara’da bir “odak” var, o odak seçimle göreve gelmiş belediye başkanlarının yerine devlet memuru bile tayin edebiliyor.

Yozgat’taki Türk’ün oyuyla, Diyarbakır’daki Kürt’ün oyunun eşit görülmediği, ikincisinin seçimlerinin kolayca geçersiz sayılabildiği bir düzen bu.

Yakında bu rejimin de bir ismi konacaktır elbette ama şimdilik alaturka apartheid rejimi tanımı işimizi görecek gibi görünüyor.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya’da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu’nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi’nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü’nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara’da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi’nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş’e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE – İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı.

Askerlik görevi Kara Harp Okulu’nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları’nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları’nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu.

1985 yılında Hürriyet’e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu’nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık’ın 1 Numara Yayıncılık’a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30’u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grubu’nun CEO’luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018’den itibaren T24’te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen “Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı”, “Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma”, “Aşktan Sonra Hayat Var Mı”, “Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür” isimli kitapları yayımlandı. “Aşk Herşeyi Affeder mi” isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı.

“Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci” olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ve futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

https://t24.com.tr/ 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *