Ermeni Soykırımı tarihi araştırmaları, 21. yüzyılda ve özellikle son otuz yılda önemli bir gelişme kaydederek, yalnızca betimlemelere değil, aynı zamanda kanıta dayalı bulgulara da dayanan sistematik yaklaşımlarla ilerlemiştir. Bu gelişim, inkârcılıkla mücadeleye de somut katkılar sunmuştur.
“Armenpress” haberine göre, bu değerlendirme, Nebraska-Lincoln Üniversitesi Orta Doğu Tarihi Profesörü Bedros Der-Matossian tarafından Ermeni Soykırımı Müzesi-Enstitüsü’nde düzenlenen “Ermeni Soykırımının Yüz Yılı: Miras, Zorluklar ve Gelecek” başlıklı üç günlük uluslararası konferansta dile getirildi.
Der-Matossian, Ermeni Soykırımı araştırmalarının özellikle son on yıllardaki gelişimine odaklanıldığında, bu çalışmaların uluslararası gelişmeler bağlamında ele alınması gerektiğini belirtti. Ona göre, bu tarihsel olayın neden-sonuç ilişkilerini daha bütüncül şekilde değerlendirme imkânı veren çok sayıda olay ve süreç, araştırmaların kapsamını genişletmiştir.
Ermeni Soykırımı tarih yazımının, daha geniş bir bağlamdan ayrı düşünülemeyeceğini ifade eden Der-Matossian, soykırımdan kurtulanlar ve onların torunları tarafından yıllar içinde yürütülen belge toplama çalışmalarının bu alandaki temeli oluşturduğunu kaydetti. Hayatta kalanlar belgelenmeye büyük önem verirken, Ermeni Soykırımı Müzesi-Enstitüsü gibi uzman kurumlar da arşiv malzemelerinin incelenmesine özel önem atfetmiştir. Bu çerçevede Komitas Enstitüsü’nün “Anı” programı ve anıların yayımlanması da önemli örnekler arasında yer almaktadır. Özellikle İngilizce yazılmış ya da çevrilmiş çalışmaların, belgeler, kanıtlar ve akademik araştırmalar olmak üzere üç ana eksende yoğunlaştığı ifade edildi.
Der-Matossian, ayrıca Vahakn Dadrian, Richard Hovannisian ve Taner Akçam gibi seçkin entelektüel ve yazarların soykırım araştırmalarına sunduğu katkılara özel olarak değindi. Bu isimlerin bilimsel yaklaşımları, soykırım araştırmaları alanında yeni ufuklar açmıştır. Özellikle Taner Akçam’ın, Türk toplumundaki tabuları yıkarak, Türkiye’de Büyük Felaket’in araştırılmasının önünü açtığı vurgulandı.
Bu araştırmacılar, 20. yüzyılın ilk büyük insanlığa karşı suçunun nasıl devlet düzeyinde planlandığını ve I. Dünya Savaşı yıllarındaki neden-sonuç ilişkileriyle nasıl gerçekleştiğini ortaya koymuştur. Der-Matossian’a göre, 1990’lardan itibaren soykırım çalışmaları daha analitik bir boyut kazanmış, daha önce kullanılmamış kaynaklara yönelmiş ve meseleleri farklı açılardan değerlendiren yaklaşımlar sayesinde disiplinin kapsamı genişlemiştir. Tüm bu araştırmalar, Ermeni Soykırımı’nın daha derinlemesine ve kapsamlı biçimde aydınlatılmasına katkı sağlamıştır.
Amerikan Ermeni Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Merkezi Direktörü Stephan Astourian ise, tarih yazımına ilişkin değerlendirme ve bakış açılarının, Ermeni Soykırımı araştırmalarının gelişiminde belirleyici bir rol oynadığını ifade etti. Ona göre, bu alan özellikle 1960’lardan 1990’lara kadar olan dönemle birlikte gerçek anlamda bir uyanış sürecine girmiş, teorik makalelerden arşiv belgelerine dayalı derin analizlere geçilmiştir. Bu süreçte, Ermenistan ve diasporada bilimsel nitelikli çok sayıda önemli eser yayımlanmış ve bu alan profesyonelleşmiştir.
Astourian, John Kirakossian, Hraçik Simonian, Hovhannes Ter-Martirosyan, Ara Margarian, Bedros Aghbekian, Bedros Tonapetyan, Garabed Apikyan, Haygaz Ghazarian ve Grigor Terteryan gibi önemli araştırmacılara atıfta bulunarak, soykırımı konu alan ilk bağımsız kitap yayınının 1921 yılında İstanbul Patrikhanesi tarafından yapıldığını ve bu çalışmanın, insanlığa karşı işlenen suçtan kurtulanların anılarını içerdiğini hatırlattı.
Astourian, Türk inkârcılığının artık sınırlarına dayandığını, gelecekte bir gün Türk askerî arşivlerinin tamamen açılmasının bu döneme dair yeni bilgileri kamuoyuna sunabileceğini ve böylece 20. yüzyıl başındaki olayların daha net biçimde anlaşılabileceğini ifade etti. Bu nedenle, mevcut tüm arşivlerin eksiksiz bir biçimde değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.