Aşağıda belirtilen yazı, 1915 yılının Nisan-Aralık süresinde Türkler tarafından Ermenilere karşı gerçekleştirilen Soykırım’la ilgili, Britanya Hükümeti tarafından hazırlanmış olan raporun bir bölümüdür. Bu rapor, daha katliamların devam ettiği sürede (Ekim 1915) James Brice tarafından yayınlanmıştır. Brice, Türk hükümetinin Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ermenilerin imha edilmesi siyasetini güttüğüne parmak basmaktadır.
… Ermenistan’da hayatını kaybedenlerin sayısının 800 binlere ulaştığını duymakla çok üzüldüm. Bunun çok yüksek bir sayı olmasına rağmen, İran’dan Marmara Denizi’ne kadar, ülke sathında katliamlar vuku bulmuş olduğundan dolayı benim için imkânsız veya beklenmedik değildir. Sadece Ege Denizi kıyısındaki birkaç şehir muaf oldu. Bunun sebebi ise, adımların çok dikkatli ve iyi düşünerek atılmış olmasıdır. Katliamlar, Türk hükümetinin buyruğu altında olan vicdansız askerler tarafından ifa edilen bir siyasetin sonucudur. Uzunca bir süre bu planı uygulamak konusunda tereddütleri vardı, ta ki uygun zamanın gelmiş olduğuna kanaat getirmelerine kadar, bu ise 1915 yılının Nisanıydı. Bu tarihte Konstantinopel’den (İstanbul) emirler gönderilmeye başlandı ve memurlar kendilerini bu emirleri yerine getirmeye mecbur hissediyorlardı.
Müslümanlar tarafından Hıristiyan Ermenilere karşı herhangi bir infial yoktu. Tüm bunlar hükümet emriyle oldu ve dini değil, siyasi nedenlerle yapıldı, çünkü öyle arzu ediyorlardı, hükümeti zayıflatan gayrimüslim unsurlardan kurtulmak istiyorlardı.
Duyduklarım, Müslüman köktendinciliğinin bu konuda herhangi bir rol oynamış olduğuna inanmak için hiçbir sebep olmadığını bir kere daha göstermiştir.
Müslümanlıkta, yapılanları haklı çıkaracak hiçbir madde yoktur. Abdülhamit tarafından tertiplenmiş olan kırımların bazı Müslüman önderler tarafından telin edildiğini duydum. Yerel yöneticilerin imanlı ve insancıl oldukları bazı durumlarda, kendilerine verilen emirleri uygulamayı reddedip mazlum Ermenilere herhangi bir şekilde yardım etmeye çalışıyorlardı. Bu kişiler, emirleri uygulamayı reddettiklerinden dolayı hemen görevlerinden alındılar.
Katliamların süreci gayet sistematik olup, bütün şehir ve köylerin tüm Ermeni ahalisi ev-ev sürüldü. Tüm ahali sokağa atıldı. Erkeklerin bir kısmını hapse atıyor, işkencelerden geçirdikten sonra öldürüyorlardı. Kalan erkekleri kadınlar ve çocuklarla birlikte şehirden sürüyorlar, bir süre sonra ise erkekleri ayırıp uzak bir yere götürüyor ve askerler, yardıma çağırdıkları Kürt aşiretleriyle birlikte onları süngüler veya tabancalarla öldürüyorlardı.
Kadınları, çocukları ve yaşlıları Küçük Asya’nın en pis yerlerine veya genellikle Der-Zor çölüne sürüyorlardı. Bu insanlar yayandı ve askerler onları döverek günlerce yürütüyor, kervana ayak uyduramayanları ise öldürüyorlardı. Çoğu yollarda düşüp kalıyor, çok kişi de açlıktan ölüyordu.
Türk hükümeti bu insanlara hiçbir gıda maddesi vermiyordu, onların elindeki her şey de çoktan talan edilmişti. Kadınlardan birçoğunu soyunduruyor ve yakıcı güneş altında yürümeye zorluyorlardı. Çoğu kadın çıldırıyor ve artık taşıyamadıkları çocuklarını atıyorlardı. Kervan yolları ise cesetlerle işaretlenmişti.
Konstantinopel’den yeni dönmüş olan bir Ermeni arkadaşım var. Tüm duyduklarımı teyit etti ve insanların rahatlıkla katliamları anlatmasından dehşete düşmüştü. Bizim için imkânsız olan şeyler, Türkler için çok normaldir.
Ermenileri evlerinden sürdüklerinde kadınlardan birçoğunu öldürmüyor, daha korkunç bir kader için saklıyorlardı. Bu kadınlar, Türk askerlerin veya memurların elinin altındaki oyuncağa dönüşüyor, onları ya öldürüyor, ya da haremlerine götürüyorlardı. Kalanları ise pazarlarda, sadece Müslümanlara satıyorlardı, çünkü onlar da Müslüman yapılıyordu.
Genç erkek ve kızları da satıyor veya özel okullara götürüp onları da Müslümanlığa devşiriyorlardı.
Bu ince planlanmış ve vicdansız katliamlar konusunda fikir sahibi olabilmek için sanırım, İtalya elçisinin katliamların görgü tanığı olduğu Trabzon olaylarını anlatmak yeterlidir. O zamanlar İtalya daha Türkiye’ye savaş ilan etmemişti.
Trabzon’daki tüm Ermeni Hıristiyanların öldürülmesi için Konstantinopel’den emir geldi. Birçok Müslüman Ermeni komşularını kurtarmak için onları evlerinde sakladı, fakat Türk askerleri amansızdı. Kendilerine verilen emirleri yerine getirerek tüm Hıristiyanları topladılar ve Trabzon sokaklarından, surların yanından deniz kıyısına sürdüler. Bu insanları kayıklara bindirip belli bir uzaklığa götürdükten sonra suya atıp Karadeniz’in sularında boğdular.
Ermeni ahali hemen tamamıyla yok edildi, yaklaşık 8000-10000 kişi. Bir kısmını böylece boğdular, bir kısmını boğazladılar, kalanları ise çöllere, öldürülmeye yolladılar. Maalesef tüm duyduğum hikâyelerde dehşet ve işkence unsurları vardır.
Lakin benim için en acı olanı kaderleri ölümle son bulanların hikâyelerinden çok, kocalarının öldürülmesi ve kızlarına yapılan eziyetleri gördükten sonra küçük çocuklarıyla, öldürülmeye veya vahşi Arap aşiretlerinin elinde kurbana dönüşmek için çöle sürülen talihsiz kadınlardı.
Bütün bir milletin dörtte üçü veya beşte dördü yok edilmiş gibidir ve tarihte, Lentimur’dan bu yana, daha korkunç ve tiksindirici bir olay daha yoktur.
Savaş esnasında Kafkas cephesinde, Rusya tarafından çok Ermeni’nin çarpıştığı olgusu çok önemlidir. Savaş başlangıcında Rusya için muazzam hizmetlerde bulunmuş olan bu gönüllü birlikler Ermenilerden oluşmuştu.
Ermeniler, nerede olurlarsa olsunlar, silahsız olarak dahi, ailelerini ve kendilerini ülke yönetiminde bulunan canilerden korumak için mücadele etmişlerdir.
Türklerin katliam gerçekleştirme ve sürgün düzenleme siyaseti kendi arzuları doğrultusunda olup tetikleyici bir nedeni yoktu. Bu, Abdülhamit’in bir sözünün gerçekleştirilmesi gibiydi. “Ermeni sorunundan kurtulmak istiyorsanız, Ermenilerin kendilerinden kurtulun”. Gerçekleştirilmesi ise Abdülhamit’in zamanında olduğundan daha acımasız ve kanlı bir hayâsızlıkla oldu.
Veriler her ne kadar anlatım açısından zengin ve bol olsa da, gerçekte vuku bulanları tarif etmek için yeterli değildir. Bir millet imha edilmiştir. Bunu söylemek kolaydır, bunun ne anlama geldiğini anlamak ise daha zordur, çünkü bu, bizim idrakimiz ve bilgimizden çok uzaktır.
http://bnaban.am/index.php?option=com_content&view=article&id=1717%3A-1915-&catid=58%3Ahaygit&Itemid=94&lang=en





Leave a Reply