Yorgos Michalidis
Türk etnograf profesör Mahtürk’ün herhangi bir “Türk’ün” ifşası olarak yazdığı bu makale (https://aftershock.news/?q=node%2F388643&fbclid=IwAR39yy-sM2J2pVj0PowQHuAmtEO3JU6L_lyUISOtQhjlMWHmwuKPOAieiSA) gerçekten eşi görülmemiştir, fakat bir Avrupalı için değil. Ancak bir bilim adamının kararı olarak cesareti şok edicidir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda soykırıma uğrayanlar sadece Ermeniler, Yunanlar ve Süryaniler değildi. Bugün Türkiye’deki tüm yerli ve azınlık oluşturan milletler soykırıma maruz kalıyor. Soykırım sadece fiziki bir imha değildir. Bir ulus anayasal veya zorla ulusal kimliğinden, ulusal dilinde konuşma hakkından, eğitiminden ve idari bağımsızlığından mahrum kalırsa, uluslararası hukukuna göre soykırıma maruz kalır. Bu milletlerden biri de anavatanı Lazistan olan Karadeniz kıyılarındaki Laz halkıdır.
Bu arada Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da laz. Ve etnograf profesör Makhtürk’ün kanıtladığı gibi, öz halkının kaderi için endişelenmek yerine, 500 yıldır bu devlette olmayan büyük bir halk imparatorluğunu şaşırtıcı, anlaşılmaz bir merhametle ve gayretle yeniden kurmaya çalışıyor. Erdoğan, kendi ihtişamı uğruna, milletinin, yani lazların düşmanı oldu. Laz halkının Erdoğan’ı affetmeyeceği bir zaman gelecek….
Eski Türkiye Vatandaşının, GİZLİ YUNANIN açığa çıkması Türk olmama hakkım reddedilir. Makhtürk’ün yazdığı makaleyi okudum ve çok sevindim. Çünkü kendini tanımlama sorunu beni uzun zamandır endişelendiriyordu. Biz, Türkiye’nin multi milyonluk nüfusumuz, kimiz? Resmi istatistikler ülke nüfusunun %82’sinin Türk olduğunu gösteriyor. Fakat bu gerçeklerden uzaktır. Saygın profesör gerçek Türkler ile Türkiye’nin yerlileri – Ermeniler, Rumlar, Slavlar ve resmi makamların Türk olarak kaydettiği diğer Türk olmayan halklar arasındaki farklılıkları çok inandırıcı ve güvenilir bir şekilde sundu.
Ulusal şarkıları gösteren müzik TV programlarını izleyin ve ne kadar farklı olduklarını hissedeceksiniz. Tek- etnili bir devlet bu kadar farklı melodilere, etnik kostümlere, mutfağa, efsanelere, iç dünyaya ve, elbette, görünüşe sahip olamaz. Dünyadaki hiçbir tek- etnili halkta bu kadar belirgin etnografik, kültürel ve zihinsel farklılıklar yoktur, çünkü bunlar gerçekten mono-etniktir. Ve biz? Altay ve Orta Asya’daki kardeşlerimizden ırksal farklılığımız açık ve anlaşılır. Ama ülke içinde de birbirimizden çok farklıyız. Ancak biz buna önem vermiyoruz, yani şimdiye kadar vermedik. Aslında Türkiye’deki etnik Türkler bir azınlıktır, ancak nedense temsilcileri [çoğunluğu] bu ülkenin eski sakinleri olan fakat Türkler olmayan çoğunluğa liderlik yaparlar.
Bu, nüfusun %30’unu oluşturan Sünnilerin nüfusun %70’ini oluşturan Şiileri yönettiği Irak’a benzer. 3-4. nesillerde kendilerini Türk sanan bile artık Türk değiller. Bazı acımasız eller bizi türkleştirdi ve yüzyıllardır içimize zulüm, hoşgörüsüzlük ve dinsel fanatizm doldurdu. Ama ailemiz, arkadaşlarımız ve sevdiklerimizin yanında öyle olmadığımızı biliyoruz. Pek çok Ermeni, soykırım sırasında Türklerin onları kurtardığını, sakladığını ve tehcir yollarında yiyecek, su vb. ile onlara yardım ettiğini minnetle hatırlıyorlar. Türk olmadıkları için değil, İslâm’a geçen Rum, Ermeni, Süryani, Slav oldukları için yardım ettiler. Zaman değişiyor, insanlar ve dünya değişiyor.
Bugün Türkiye’de insan haklarından çok bahsetmeye başladılar. ABD ve AB için bu en yüksek değerdir. Ama insan sadece biyolojik bir yaratık değil, aynı zamanda bir tür etnose aittir. Ve hakları hâlâ Orta Çağ düzeyinde bulunan bir etnosun hakları nasıl korunur? Aydınlanmış Avrupa, etnosların bir insan topluluğu yarattığını, bir kişinin hakkının bir milyon insanın, yani bir etnosun haklarına eşdeğer olduğunu gerçekten anlamıyor mu?
Dünya insan haklarını koruma prensibine hala bağlıysa, o zaman benim haklarım ayaklar altına alınır, çünkü Türk olmama hakkı benim elimden alınmıştır. Türkiye’de ne kadar kişi yaşıyor, o kadar çok insan hakları ihlali var. Çünkü gerçekten onların milliyetinin ne olduğunu bilme hakları reddedilir. Evet, gerçekten korkuya bağlıyız ve bunun hakkında konuşmaktan korkup her şey yolundaymış, herkes mutluymuş gibi davranıyoruz. Ancak korku buzu hızla eriyor. Bir gün bu korkuyu ruhumuzdan tamamen atıp, cesaretle gerçekle yüzleşecek ve özgürce “Evet, Türk değiliz!” diğeceğimizden eminim. Bu gerçeği kabul ettikten sonra zulüm ve nefret kalplerimizden kaybolacak. Birbirimizi yok etmemize gerek yok.
Tek bir kaderimiz, tek bir feleğimiz var, hepimizi zorla türkleştirdiler. Modern Türkiye’nin zalim gerçekliğinin yüzü budur. Hep merak etmiştim: halkların türkleştirilmesi ve yok edilmesi suçlarından kim sorumlu olmalı? Yüzyıllardır Türkiye’de insanlığa karşı suç işleniyor. Yunanlılar, Ermeniler, Sırplar, Bulgarlar ve diğer halklar arasında zorla türkleştirilme nedeniyle kaç yetenek ve dâhinin doğmadığını sayan var mı? Profesör Makhtürk’ün çıkardığı sonuçlardan şok oldum. Makhtürkün onun takma adını olduğunu anlıyorum, çünkü bu tür fikirlere ve görüşlere sahip bir insan Türkiye’de barış içinde yaşayamaz. Hepimizin çocukları, aileleri, sevdiklerimiz var.
Ama buz çoktan kırıldı. Küresel İnternet sayesinde insanlar hızla aydınlanmaya ve gelişmeye başladı. Yurt dışında akrabalarınızı bulmak çok daha kolay hale geldi. Her yerde Türk vatandaşları köklerini aramaya başladı. Biz Türk olmayanlar, bizim için bir kesin kural anladık: etnik kimliğinden mahrum kalan Türk olur. Ve Türk vatandaşlarının ezici çoğunluğu bunu istemiyor. Çünkü Türkler yüzyıllardır zulüm, yıkım ve dehşet saçtılar. Rumların, Slavların, Lazların, Abhazların, Ermenilerin, Kürtlerin, Süryanilerin, Arapların kanı damarlarında akan her Türkiye vatandaşının kendine şu soruyu sormasını istiyorum: türklerin barbar suçlarının tarihinin yükünü omuzlamak istiyor mu? Ben de kendim Pontus Rumlarındanım, ailem zorla türkleştirildi. Artık omuzlarımda bu ağır yükü taşımak istemiyorum ve taşıyamıyorum. Türklerin işlediği suçlardan Allah, tarih ve insanlık karşısında ne ben, ne atalarım, ne de çocuklarım sorumlu olmamalı. Ama Türk olmaya devam edersek, biz cevap vereceğiz.
Leave a Reply