Nereden bakarsan bak akılsızlık, hukuksuzluk

%d5%a7%d6%80%d5%a3%d5%b5%d5%b8%d6%82%d5%b6-%d5%a2%d5%a1%d5%a2%d5%a1%d5%b0%d5%a1%d5%b6Ermeniler’in 24 Nisan’da yaşadığına benzer bir gelişmeye tanıklık etti Anadolu toprakları. Bu kez evleri basılıp gözaltına alınanlar Ermeni siyasetçi ve aydınlar değildi; Kürtlerdi. Çarşamba’nın gelişi Perşembe’den belliydi. Erdoğan’ın kişisel öfkesine, devletin genlerine işlenmiş bölünme korkusu eklendiğinde Kürt siyasetinin lider kadrosuna böyle bir operasyonun yapılması kaçınılmazdı.

Bu toprakların devletleri nobran ve saygısızdır. Kural tanımaz. Konuştuğu tek dil güçtür. Bu coğrafyada gücün kadar varsın ve paran kadar konuşursun. Devlet, Kürtlere ‘sus’ düdüğü çaldı.

Kürtlere karşı ittifak yapan devlet, sadece Erdoğan ve onun bürokratlarından ibaret değil. CHP de var içinde, MHP de, Vatan Partisi de. Çünkü hepsinin genlerinde bölünme korkusu var ve de hiçbiri Kürtlerin eşit statüye sahip olmasını sindirebilmiş değil.

CHP’nin yapacağı tek şey, sıradan bir kınama açıklaması yapıp olayı çürümeye bırakmak olacaktır. CHP’nin resmi görüşü, demokratik ittifak çağrısı yapan Demirtaş’a Selin Böke’nin verdiği cevaptır. CHP için Kürtler ve siyasi yapılanması en az AKP için olduğu kadar bir tehdittir çünkü.

Bu açıdan baktığınızda, İslamcısı ve seküleri ile Kürtlerin temel haklarını inkarda uzlaşmış, bu uğurda şiddet dahil her yola başvurmayı mübah gören bir ittifak ile karşı karşıyayız. Kürt meselesinde Kılıçdaroğlu, Erdoğan ve Bahçeli’nin yumuşak üslubuyla konuşan versiyonudur ne yazık ki. Kürtlerle demokratik ittifakı ısrarla red eden CHP, devletin bekası uğruna, geçici gördüğü bir faşizme teslim olmayı, ötesi onunla işbirliği yapmayı kabullenmiştir. Yenikapı ruhu denilen şey, tam da budur. Kürtsüz bir demokrasi manifestosudur Yenikapı ve Kılıçdaroğlu koşarak gitmeyi içine sindirebilmiştir oraya.

Tarihin bu noktasında Kürtler’in konumu, Sünni müslümanlar karşısında yalnız kalan Ermeniler’den farklı değildir. Farklı olan tek şey, bölgenin ve dünyanın gerçekliğidir ancak devletin bu akıl yapısında uluslararası sistemin yapabileceği fazla bir şey de yoktur.

Türkiye’de her geçen gün koyulaşan faşizme Avrupa Birliği ve Amerika’dan verilmekte olan tepkinin cılızları bunun açık göstergesidir. Batı, tüm hümanist söylemine rağmen çıkarını öne koymakta ve Türkiye’de olup bitene seyirci kalmayı tercih etmektedir. Aksi halde Erdoğan dediğini yapıp milyonlarca Suriyeli Avrupa sınırına dayayıp uluslararası sistemi altüst edebilir. O yüzden, değişim için Batı’dan destek beklemek gerçekçi değildir ama bu topraklardaki tüm reform hareketleri sadece dış güçlerin ve Batı’nın baskısıyla gerçekleşmiştir. Bu iki tesbit, içinde bulunulan durumun korkunçluğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Anadolu’nun kadim halkı bu topraklardan sökülüp atılırken Osmanlı’nın müttefiki Almanya idi. Bugün Rusya. Batı ise Türkiye’yi bölmeye çalışan şeytan olarak değerlendiriliyor. Uzun vadede Kürt meselesinin hep başını ağrıtacağını ve kendini yok edecek tohumları içinde taşıdığına ikna olmuş vaziyette Türk devleti.

Şu anda düşündüğü kökten bir çözüm. Orta Doğu’nun içinde bulunduğu durumun da elini güçlendirdiğine inanıyor. Şu andaki ilk hedefi, yumuşak karın gördüğü Suriye sınırını Kürtsüzleştirip bölgeyi Araplaştırmak. Şırnak’ta her türlü yapılaşma çabasının engellenmesi, insanların göçe zorlanması bu yüzden. Kürtlere gösterilen bölge sınırdan uzak Kürt bölgeleri. Suriye çöllerine giden trenler, kayalara çarpılıp öldürülen bebekler yok belki ama günümüz koşullarında anlamsız, akıl dışı bir zulüm var.

Türkiye’nin Batısı’nda bu gidişata dur diyebilecek bir organize akıl yok. Erdoğan ve AKP’den nefret eden kesimleri bile, en hafif deyimle Kürt antipatisi daha fazla. Kürtler, demokratlar, insan hakları savunucuları, solcular yapayalnız.

Kürt halkı kimliksizleştirilmek, sünnileştirilip ehlileştirilmek isteniyor. Alevi kimliğini asimile etmekte kendi açısından başarılı olan, Ermenileri bu topraklardan söküp atan devletin bu hedefe de ulaşabileceğine inancı tam. Geçmişte yaptım, yine yaparım diyor.

Sosyal medyada yazılıp söylenenin aksine de hedefine adım adım yaklaşıyor.

Bundan sonra yaşanacak gelişmeleri, devletin tavrı kadar Kürt Siyasi Hareketi de belirleyecek. Kürtler’in güveneceği bir dağ yok, sadece kendileri var.

Görünen o ki, gelinen noktada Anadolu yeni bir trajedinin eşiğinde. Toplumu farklı renklerin biraraya geldiği bir mozaik olarak değil de, tek tip askeri bir birlik gibi gören zihniyetin bize dayattığı gerçeklik bu. Ya 1915 benzeri bir kanlı vahşete tanıklık edecek ya da birlik ve beraberliğini kaybedip parçalanacak. Sonucu da dediğim gibi sadece Türk devletinin tutumu değil, Kürtlerin göstereceği tepki belirleyecek.

http://haberdar.com/nereden-bakarsan-bak-akilsizlik-hukuksuzluk-makale,1257.html

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Hoş Geldiniz

Batı Ermenistan ve Batı Ermenileri’yle ilgili bilgi alış verişi gerçekleştirme merkezinin internet sitesi.
Bu adresten bize ulaşabilirsiniz:

Son gönderiler

Sosyal Medya

Takvim

September 2025
M T W T F S S
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930