Hakob Simonyan

Bu özgün anıtlar, sadece Ermenistan Yüksek Platosu kültürüne özgündür. Devasa, 6 metre yüksekliğe ulaşan, halk tarafından ejder olarak anılan, tabii ve suni havuzlar ile pınarların gözleri yakınlarında yerleştirilen tek parça bazalttan oluşan heykeller, dizginlenemez doğa güçlerini, tabiatın uyanışını, bereket ve bolluğu simgelemekteydi. Mezarlara da yerleştirilmiş olan ejder anıtları, büyük bir ihtimalle yeniden doğuş fikrini simgelemekteydi. M. Abeğyan’a göre ejderler, Ermeni panteonunun sevgi, bereket ve su tanrıçası Astğik’e (Derketo, Afrodit) ithaf edilmişti.
G. Ğapantsyan’ın fikrine göre bu anıtlar, Ermenilerin ölen ve yeniden doğan tanrısı Ara Geğetsik’i temsil etmektedir.
Ejder anıtlarının en eski örnekleri balık bedenli, endemik loko balığına has büyük başlı, gözleri kabartmalı, solungaçlı ve yüzgeçlidir. Bu anıtların karın kısımlarında genellikle, kurban edilmiş bir boğanın dallanmış boynuzlu başı, derisi ve ayakları resmedilmiştir. Kural olarak boğaların ağzından akan su damlaları, ejderlerin, suyun bereketli gücüyle olan ilgisini vurgulamaktaydı.
Dörtgen veya çokgen, bazen yukarıya doğru genişleyen anıtlar, daha sonraki döneme aittir. Kurban edilmiş boğanın derisi, başı bir tarafında, arka ayakları ve kuyruğu ise diğer tarafında olmak üzere, bu anıtların başları üzerine “atılmıştı”. Bu anıtların üzerinde kuş kabartmaları da göze çarpmaktadır. Her taraftan bakılabilmek için öngörülmüş ve bereketin erkeksel başlangıcını sembolize etmekteydi. Geğam Dağları, Sevan Gölü’nün kuzeydoğu kıyısı, Aragads Dağı’nın güney yamacı, Cavakhk bölgesinde bulunan Parvana Gölü kıyısı, Khıram Nehri havzası ve Sünik’te vs. günümüze kadar onlarca ejder anıtları bulunmuştur.

Aragads Dağı’nın tüm güney yamacını örten su dağıtım sistemi, antik Ermenistan’ın mimari düşüncesi ile toplumun devasa çalışmasının neticesi olup, büyük bir ihtimalle, üretim ekonomisi zamanında şekillenmeye başlamış, fakat büyük oranda bronz ve erken demir çağlarında tamamlanıp, faaliyete geçmiştir. Sistem, onlarca büyük ve küçük suni göletlerden ve bunları birbirine bağlayan, eriyen karlar ile yağmur sularının biriken suyunu Aragadsotın bölgesinin ön-dağlık ve ovalık bölgesiyle, Ararat Ovası’nın kavurucu bölgelerine ulaşmasını sağlayan karmaşık kanal sisteminden oluşmaktaydı.
Bronz çağı ustaları eliyle Medsamor’daki bir kayanın üzerine işlenen bu su dağıtım sisteminin resmedildiği harita-şema, günümüze ulaşmıştır. Antik su mühendisleri, dağın hidrografisini derinlemesine inceleyip, su havuzlarını, binlerce yıl boyunca, günümüze kadar (Kare Lic “Taş Gölü”) suyla dolmasını sağlayan yerlere kurarlar. Bu suni su havuzlarının kıyılarında da ejder anıtları dikilmiştir.
Türkçeye çeviren: Diran Lokmagözyan






1994. Armenia from the Stone Age… Archéologie et Environnment, p. 33, fig. 1)

Leave a Reply